Baykal'ın çizgisi

7 Şubat 2001


<#comment>CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, bir yılı aşkın süredir ayrı kaldığı partisinin başına yeniden geçince, "yeni" bir imaj oluşturma gayreti içine girdi.
Bu gayretle gündeme taşıdığı söylem, öneri ve açılımlarla yeni soru işaretlerine yol açtı.
Önce Şeyh Edebali, ardından Yunus Emre, ardından Mevlana derken "Anadolu solu" kavramıyla ortaya çıktı. Bu "açılım" içinde Avrupa solunu bir kenara iterek, "orada aranan insanın, ortaçağda Anadolu'daki erenlerin tarif ettiği insan" olduğunu "keşfetti" ve "Ben solu, sosyal demokrasiyi, insanı, Avrupa'dan mı öğreneceğim, onun kökü bende, Anadolu'da" diyerek "yeni sol" anlayışını gündeme getirdi.
Baykal, bununla da kalmadı, sağda bağımsız veya boşta kalmış ünlü politikacılara çiçekler atarak, Aydın Menderes'e, İlhan Kesici'ye göz kırptı. Bir çeşit Mevlana söylemiyle, "kim olursan ol, CHP'ye gel" noktasına geldi.
Baykal partisine yeni bir çizgi mi oluşturuyor?
Bu soruya olumlu yanıt vermek zor. Baykal ve CHP'nin, tam aksine "çizgisizlik" sorunu sürüyor. Baykal son çıkışlarıyla da "taklit ve taktik" politikasından vazgeçmediğini kanıtlamış oldu.

Yazının Devamı

İçtüzük ve kürsü

6 Şubat 2001


<#comment>Meclis Başkanı Ömer İzgi'nin İçtüzük konusunda partileri uzlaştırma girişimi olumlu yönde ilerliyor. İzgi, dün partilerin grup başkanvekilleriyle yaptığı toplantıda, yasa teklif ve maddelerinin Genel Kurul'da görüşülmesi konusunda uzlaşma sağlamış durumda. Meclis'in beşte üç çoğunluğuyla karar vermesi halinde temel yasaların özel gündemle görüşülmesi yönündeki iktidar talebi ise bugün karara bağlanacak.
Meclis Başkanı İzgi'nin grup başkanvekillerinden ricası şu:
"Temel yasalar konusunda da makul bir çözüm oluşturun. Gruplarınızı ve liderlerinizi aydınlatın. Eğer bir tıkanma olursa ben de liderlerle görüşmek isterim."İzgi, yaptığı temaslarda Şıhanlıoğlu'nun ölümüyle sonuçlanan son olayda yaşanan görüntülerin Meclis'te bir daha tekrarlanmaması için de grup başkanvekillerini uyarmış durumda...
İzgi, dünkü görüşmemizde bu konudaki yaklaşımını şöyle özetledi:
"Milletvekili, Genel Kurul'da taşıdığı sorumluluğun ağırlığıyla uygun hareket etmeli. Öyle sıra kapaklarına vurmak, kürsünün önüne gelmek, konuşmacıyı ve başkanlık kürsüsünü rahatsız etmek gibi davranışlar içinde bulunmamalı. Oturumu yöneten başkan, izin vermedikçe konuşmamalı. Yerinden

Yazının Devamı

Öndenetim

5 Şubat 2001


<#comment>Meclis İçtüzüğü'ne ilişkin değişiklik çalışmaları bu hafta da Ankara'nın en önemli gündem maddelerinden biri olacak.
İktidar ve muhalefet partilerinin İçtüzük konusunda gerginleşen ilişkilerinin yumuşatılması gayretleri sürüyor.
Anayasa ile birlikte demokratik işleyişin kurallarını belirleyen İçtüzüğün düzenlenmesinde de bir uzlaşma sağlanması zorunlu. Aksi halde kuralların iktidar çoğunluğuna göre belirlenmesi söz konusu olur ki bu da çoğulcu ve katılımcı demokrasiye uygun düşmez.
İçtüzük konusunda DYP'nin uzman hukukçularından Ahmet İyimaya'nın ilk kez 1996 yılında gündeme getirdiği "öndenetim" önerisi dikkate alınmaya değer bir yaklaşımdır. Gelişmiş Batı ülkelerinde de uygulaması görülen bu yaklaşımın temeli demokrasi konusunda "oyunun kuralları"na dokunan değişikliklerin Anayasa Mahkemesi'nin öndenetiminden geçmesidir.
Bu yaklaşım içinde demokrasinin kurum ve kurallarını etkileyecek ve öndenetime tabi tutulacak alanlar şöyle saptanmaktadır:
1- Oyunun kuralları: Seçim Yasası, Siyasi Partiler Yasası, İçtüzük gibi demokrasinin kurallarını belirleyen temel düzenlemeler.

Yazının Devamı

Çiller: Tencerenin kapağını açın

4 Şubat 2001


<#comment>
İçtüzük nedeniyle Meclis'te çıkan olaylar ve DYP'li Fevzi Şıhanlıoğlu'nun kalp krizi geçirerek yaşamını yitirmesi, siyasette diyalog ve uzlaşma anlayışına ilişkin tartışmaları yeniden gündeme getirdi.
DYP lideri Tansu Çiller, Meclis'te yumruklu kavgaların Türkiye'nin hem iç, hem dış dünyadaki itibarını çok kötü etkilediğini vurguladı. Çiller, dünkü görüşmemizde Meclis'te "faşizan baskılar" bulunduğunu belirterek, MHP'li milletvekillerini eleştirdi:
- Meclis'te kavga eğilimi sürekli canlı tutuluyor. Bu, bir arkadaşımızın yaşamına maloldu. Meclis'te faşizan eğilimler var. Kaba kuvvetle siyaset yapma eğilimi ön plana çıktı. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Sayın Somuncuoğlu'na yapılanları anımsayın. Son olarak Şıhanlıoğlu'nun yaşamını yitirmesiyle sonuçlanan olay yaşandı. Darp izleri ortada. Bu kaba kuvvet kullanma alışkanlığının, faşizan eğilimlerin terkedilmesi, Meclis'in medeni bir diyalog ve uzlaşmayla çalışmasının sağlanması gerekir.

'Demokrasiyle bağdaşmadı'

Yazının Devamı

'Dokununulmazlık zırhı kaldırılmalı'

3 Şubat 2001


<#comment>
Başlattığı operasyonlarla birçok çeteyi, devlet soyguncusunu ortaya çıkaran İçişleri Bakanı Sadettin Tantan, Türkiye'nin temiz ve çağdaş bir devlet olabilmesi için yargı önündeki engellerin kaldırılması gerektiğini vurguluyor.
Bu yöndeki çağrılarından biri, milletvekili dokunulmazlıklarının sınırlandırılması. Birçok olaya karışan milletvekillerinin siyasi olmayan faaliyetlerinin suç oluşturması halinde dokunulmazlık zırhına sığınmalarını çağdaş hukuk devletiyle bağdaşmaz buluyor ve şöyle diyor:

"Milletvekili dokunulmazlığı siyasi çerçeveyle sınırlı olmalı. Uygar devletin ölçüsü bu. Eğer uygar bir hukuk devleti olacaksak adi suçlarla ilgili olarak milletvekillerinin dokunulmazlığı olmamalı. Adi suç işleyen birisi milletvekili de olsa niye koruma altında olsun ki? Bu koruma sürdükçe savcının soruşturması, yargı süreci bir yerde kesiliyor ve sonuca ulaşamıyorsunuz. Türkiye'nin hızlı çözmesi gereken konulardan biri de budur. Yargının önündeki her engel kaldırılmalıdır."

Yazının Devamı

'Ağzımdan işgal sözü çıkmadı!'

2 Şubat 2001


<#comment>
DYP Şanlıurfa milletvekili Fevzi Şıhanlıoğlu'nun kalp krizi geçirmesi ve yaşamını yitirmesiyle sonuçlanan Meclis'teki itiş - kakış ve yumruklaşmayı, oturumu yöneten Meclis Başkanvekili Ali Ilıksoy'dan dinlemiş ve bu köşeden yansıtmıştık.
Ilıksoy, oturum öncesi DYP'li Ahmet İyimaya ile yemekte karşılaştığını ve kendisine, muhalefetin kürsüyü işgal edeceğini belirttiğini kaydetmiş ve çıkan kargaşanın planlı olduğunu iletmişti.

DYP'li Ahmet İyimaya ise Ilıksoy'la görüşmeleri hakkında dün şu bilgiyi verdi:
"Sayın Ilıksoy ve ben eş zamanlı olarak Meclis lokantasında yemek yiyorduk. Görüşülen İçtüzük sebebiyle Ilıksoy'dan önceki oturumlarda gerginlik yaşanmıştı. Bizzat Sayın Ömer İzgi oturumu kapatmıştı. Sohbette, 'Aliciğim, bugün oturumu kim yönetecek' dedim. 'Ben' dedi. 'Bu görüşmeler yüksek gerilimde olaylı geçiyor. Allah sana kolaylık versin' dedim. 'Kürsüyü işgal edeceğiz' demedim."

Yazının Devamı

'Kürsüyü işgal edeceğiz' dediler

1 Şubat 2001


<#comment>
DYP milletvekili Fevzi Şıhanlıoğlu'nun kalp krizi geçirerek yaşamını yitirmesi, umarız bir ders olur. Meclis iradesini, Meclis kürsüsünü değil de kürsü önünü kullanarak oluşturmaya kalkışanlar, iktidar veya muhalefet etmeyi, kamera önünde yumruk sallamak diye bilenler, umarız şapkalarını önlerine koyup bir kez daha düşünürler...
İster haklı ister haksız olsun yaşamını yitiren Şıhanlıoğlu'nun cansız bedeninde kalp krizi dışındaki darp izleri Meclis'in ayıbı ve utancı olarak kalacaktır.

Şıhanlıoğlu'nun kalbini sıkıştıran Meclis kürsüsü önündeki arbede nasıl çıktı?
Bu soruyu olayın yaşandığı oturumu yöneten Meclis Başkanvekili Ali Ilıksoy'a sorduk. Şu yanıtı verdi:

Yazının Devamı

Hepsine PKK'lı DENEMEZ!

31 Ocak 2001


<#comment>
Genelkurmay Başkanı Org. Hüseyin Kıvrıkoğlu'nun biraz sitem yüklü ifadelerle, "Af yasasıyla 1660 PKK'lı dışarı çıktı" sözleri, af konusunu yeniden gündeme getirdi. Org. Kıvrıkoğlu, şu anda bir eylem ve hareket olmadığını, savaş hali bulunmadığı için dışarı çıkanların başka alanlarda kullanılabileceği kuşkusunu da dile getirdi. Ancak durumun sakin olduğunu da belirtti.

Org. Kıvrıkoğlu'nun sitem yüklü bu sözlerini Başbakan Bülent Ecevit'e sorduk:
* Genelkurmay Başkanı, 1660 PKK'lının afla dışarı çıktığını söylüyor. Bu konudaki değerlendirmeniz nedir?
Sayın Kıvrıkoğlu'nun sözlerinden sonra ben de Adalet Bakanı'na sordum ve bilgi istedim. Türk Ceza Yasası'nın yardım ve yataklığı düzenleyen 369. maddesi nedeniyle, 1600 kişinin şartla salıverilmeden yararlandığı doğru. Ancak bunların ne kadarının PKK'lı olduğu belli değil. Bu nedenle, 1600 kişiyi de PKK'lı olarak nitelemek, ne derece doğru olur. 369. madde kapsamında ceza alan bu kişilerin zor durum karşısında yardım ettikleri bilgisi veriliyor. Örneğin, dağ başında PKK'lı teröristler, evlere gelip silah zoruyla yardım istiyorlar. Oradaki insanlar da korkudan ekmek veya un veriyorlar. Silah baskısı

Yazının Devamı