Kadının insani gelişmesi

9 Mart 1999


DÜNYA Kadınlar Günü dün kutlandı.
Bildik, tanıdık şekilde.
Kadın - erkek eşitliğini savunan nutuklar ve siyasilerin vaatleriyle.
Kadına seçme ve seçilme hakkını Avrupa'dan önce sağlayan Atatürk'e de bildik, tanıdık atıflarla...
Cinsiyet esaslı "hak" ve "eşitlik" kavramına karşı çıkanların "insan ve insanca yaşama hakkı" diye özetlenebilecek yaklaşımlarını da her 8 Mart'ta olduğu gibi dinledik.
"Çağdaş uygarlık" insanca yaşamayı, "insani gelişmişlik endeksiyle" ölçüyor.Endeksin unsurları, yaşam süresi, eğitim, sağlık hizmetlerinden yararlanma, gelir dağılımından alınan pay, çalışma süresi gibi ölçülerden oluşuyor.Teorik olarak ne kadar kabul etmeseniz de Türkiye'de, "İnsani Gelişme Raporu" toplumsal cinsiyete dayalı çarpıcı bir eşitsizlik bulunduğunu ortaya koyuyor.İnsani gelişmişlik endeksinde en yüksek değer (1) olarak kabul ediliyor.Buna göre, kadın - erkek ayırımı yapmadan Türkiye'nin toplaşık insani gelişmişlik düzeyi, yaşam süresinde 0.7, eğitimde 0.7 ve gelir dağılımında 0.8 puan.Cinsiyete göre baktığımızda kadının "insani gelişmişlik"

Yazının Devamı

Sözleşmeli toplum

8 Mart 1999


ANAP lideri Mesut Yılmaz'ın "Türkiye Sözleşmesi" ile CHP lideri Baykal'ın "Sözleşme 2000"i, ünlü Filozof Jean - Jacques Rousseau'nun "Toplum Sözleşmesi"ni anımsattı...
Bütün filozoflar gibi "ideal insan", "ideal toplum düzeni"nin peşine düşen Rousseau'nun önerisi, bireylerin bir toplum sözleşmesinde birleştirilmesi...
Aydınlanma Çağı'nda hem "bireysel özgürlüğün" savunucusu, hem de "totalitarizm"in kuramcılarından sayılan ünlü düşünür, tek tek "özel iradeleri" toplayan, hem özel iradelerin isteklerini seslendiren ama hem de onların üstünde bir otorite oluşturan "genel irade" modeli geliştirdi.
"Sözleşmeye imza atanların" oluşturduğu bir toplum modeli.
Rousseau, 200 yıl önce "sözleşmeli toplum"u, yüzyıllar boyu "kadrolu toplum" yaratmaya çalışanlar ve zaman zaman da başaranlara göre ileri bir nokta sayılabilir.
Bugün modern toplumların simgelerinden biri olan anayasalar, "toplum sözleşmesi" sayılabilir.

Yazının Devamı

Demirel'in fıkrası

7 Mart 1999


GAZETECİLER, Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'i Kameramanlar Derneği ödül töreni sonrasında sıkıştırıyorlar.
- Efendim, seçim ertelenir mi?
- Efendim, bombalar seçimi erteler mi?
- Küskünlerin gücü seçimi ertelemeye yeter mi?
Demirel, "kim erteleyecek miş?" dedikten sonra sorulara bir fıkra ile yanıt veriyor.
"Konyalı bir dostum anlatmıştı fırkayı.

Yazının Devamı

Vergi...

6 Mart 1999


MALİYE Bakanlığı'nın telif kazançlarının beyanıyla ilgili tebliğinin yankıları sürüyor.
Telif kazancı elde edenlerin yıllık gelirinin 7 milyar lirayı aşması halinde gerçek usulde vergi mükellefiyetine tabi olmalarına itiraz ediliyor.
Vergiye itiraz olur mu?
Olur.
Maliye literatüründe buna "vergiye direnç" adı verilir. Bu maliyeciler tarafından doğal karşılanır ve Adam Simth'ten bu yana "insan doğası"yla açıklanır. Toplum halinde yaşama ve devlet aygıtının işlevlerini sindirmiş çağdaş insanda" bu direnç azdır ve buna da maliye literatüründe "vergi bilinci" denir.
Bu açıdan bakıldığında telif kazancı elde eden sanatçı kesiminde "vergi direnci"nin değil, "vergi bilinci"nin yüksek olması gerekir.Bu nedenle olacak ki, son düzenlemeye karşı görüş bildiren yazar - çizer ve sanatçılar, "verginin esası"na değil, getirilen "kayıt mükellefiyeti"ne itiraz ettiklerini vurgulamaktadırlar.Konuyu, Maliye Bakanı Prof. Dr. Nami Çağan'la konuştuk.Çağan, itirazların haklı gerekçelere dayanmadığı görüşünde.Yaklaşımı şu:"Yıllık 7 milyar liralık tutar için vergi

Yazının Devamı

Hasan Cemal

5 Mart 1999


KRUŞEV'in anılarında, "O kadar yorgunum ki... Benim zamanım geçti. Öyle bir yaşa geldim ki, önümde geçmişimden başka hiçbir şey yok" dediği gibi yakınmıyorum, demiş Hasan Cemal kitabının önsözünde...
"Aksine" devam etmiş, "Henüz bu yaşa gelmedim. Belki de hiç gelmeyeceğim.""Kararlıyım. Bıktım yanılgılardan" diyene kadar da, yazacağını ilan edip başlamış "kendini" yazmaya...
Hasan Cemal'in "Kimse Kızmasın Kendimi Yazdım" adını verdiği kitabı bir solukta okunan cinsten.
Geçmişini önüne koymuş, çıkarmış içinden genç Hasan Cemal'i, orta yaşlı Hasan Cemal'in karşısına oturtmuş...
Orta yaşlı Hasan Cemal karşısında, terlemiş genç Hasan Cemal...
68'li olanı, 99'lu olanı karşısında nafile çırpınmış.

Yazının Devamı

Atina'ya çağrı

3 Mart 1999


DIŞİŞLERİ Bakanlığı, dün öğle yemeğinde Milliyet'i konuk etti.
Müsteşar Korkmaz Haktanır ve üst düzey Bakanlık yöneticileri Apo'nun yakalanmasından sonra, Batı'nın Ankara'dan, Ankara'nın Batı'dan nasıl göründüğünü anlattılar.
Yemeğin odak noktasını Atina oluşturdu.
Önce Batı'nın Ankara'dan görünüşü...
Dışişleri, Ankara'nın bir "savunma psikolojisi" içinde olmadığını, aksine "hesap sorduğunu" ve uzun süre de sorması gerektiğinin altını çiziyor.
Apo'nun yakalanmasından sonra Batı'nın yargılama süreci ve normları başta olmak üzere, bazı talepleri gündeme getirdiğini anımsatan Müsteşar Haktanır, Ankara'nın tavrının şu anlayışa dayanması gerektiğini vurguluyor:

Yazının Devamı

Çocukların gözleri yerden kalkmalı

2 Mart 1999


YILLARDIR terörün kasıp kavurduğu, korkutup yıldırdığı, sindirip ufalttığı Güneydoğu'da, çocuklar yukarı bakamaz oldular.
Kimin kafasını okşasanız, gözler yerde...
Kimin kolunu tutsanız, kafa öbür tarafta...
Asker olsanız da, polis olsanız da, doktor olsanız da, mühendis olsanız da, öğretmen olsanız da, gazeteci olsanız da hangi çocuğa dokunsanız, karşınızda, kaçamak, ürkek, güvensiz bakışlar...
Terör, ekonomik ve sosyal geri koşulların doğal olarak yarattığı "özgüvensiz" çocukları, kendine de, karşısındakine de daha güvensiz hale getirdi...
Yetişkiniyle, kadınıyla, genciyle, çocuğuyla Güneydoğulu, "gölgesinden" korkar konuma itti.

Yazının Devamı

Askeri üye...

1 Mart 1999


APO'yu yargılarken, Türk yargı sistemine en küçük bir "gölge" düşmemesi konusunda askerler de, en az siviller kadar, hatta bazı sivillerden daha fazla "hassas" olduklarını kanıtladılar.
Milli Güvenlik Kurulu'nun asker üyelerinin, yargı sürecine gölge düşürülmesi olasılığını ortadan kaldırmak için "DGM'de asker üye bulundurulmaması" görüşünü desteklemeleri önemli bir göstergedir.
Avrupa'nın beklentisinin aksine asker, "Biz Apo'yu yakalamışız, DGM'nin yapısı, Avrupa'nın baskısı vız gelir, tırıs gider" gibi bir anlayış içinde değildir.
Avrupa'nın Apo'ya ve PKK'ya verdiği destek kanıtlarıyla ortaya çıkmışken bile, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin kararlarını dikkate alan bir yaklaşım sergilemişlerdir.
* * *
DGM'lerde askeri üye bulunmasının kaynadığı Anayasa'dır.

Yazının Devamı