Raporun yankıları...

13 Ocak 1997

BAŞBAKANLIK Teftiş Kurulu'nun Susurluk Raporu'na ilişkin yankılar sürüyor.
İktidar ortakları rapordan fazlasıyla memnun. Buna karşılık muhalefet büyük kuşku içinde.
ANAP lideri Mesut Yılmaz, kurmaylarıyla yaptığı değerlendirmede şöyle diyor:
- Rapor şaibelidir. Adalet Bakanı Kazan'ın yaptığı açıklamalar RP'nin de en az DYP kadar olayı kapatmak istediğini gösteriyor. Bu durumda yapmamız gereken iki şey var:
1- Kamuoyunun duyarlılığını sürdürmek,
2- Savcılara yardımcı olmak.
ANAP'lı Eyüp Aşık, Yılmaz'ın bu değerlendirmesini şöyle açıklıyor:

Yazının Devamı

Gladio'muz yok!

11 Ocak 1997

BAŞBAKANLIK Teftiş Kurulu raporunda önemli bir saptama var. Buna göre, Türkiye'de Gladio türü özel bir örgüt yok.
Teftiş Kurulu bu sonuca MİT, Jandarma ve Emniyet'le yaptığı yazışma sonucunda varmış...
Teftiş Kurulu bu üç kuruma da, "bünyenizde resmen kurulmuş özel bir örgüt var mı?" yazılı sorgu göndermiş. Üç kurumun yanıtı da olumsuz.
Soru ve yanıtını biraz açalım:
Başbakanlık Teftiş Kurulu'nun araştırdığı şu: Abdullah Çatlı ve benzeri kişileri görevlendiren resmi bir örgüt var mı, yok mu? Yılmaz'ın dile getirdiği "çete" iddiası, Gladio türü bir örgüt mü, değil mi?
Başbakanlıktan üst düzey bir yetkili alınan yanıtı şöyle yorumluyor:
"MİT'te, Jandarma'da ve Emniyet'te böyle bir örgütlenme yok. Ama, bazı güvenlik mensuplarıyla, dışarıdan bazı kişilerin gayri resmi işbirliği var. Bu işbirliği çerçevesinde devlet hiyerarşisi, otoritesi ve usulüne uygun olarak alınmış kararı olmadan resmi amaçlı işler yaptırılmış. Aynı işbirliği içinde özel çıkar sağlamayı amaçlayan faaliyetlerde de bulunulmuş."Bu durumda "resmen" Gladio'muz yok ama, fiilen var...

Yazının Devamı

Ağar ve Bucak

9 Ocak 1997

SUSURLUK olayıyla ilgili somut sonuç vermesi beklenen iki çalışma tamamlandı. Bunlardan biri Başbakanlık Teftiş Kurulu'nun raporu, diğeri Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nın Mehmet Ağar ve Sedat Bucak hakkında hazırladığı fezlekeler...
Ağar hakkındaki fezlekenin Adalet Bakanı Kazan trafından "eksik" olduğu gerekçesiyle geri gönderilmesinden sonra, fezleke yeniden düzenlenmiş durumda. Daha önce Savcı Nihat Arttıran'ın düzenlediği fezlekeyi "savcı değil, başsavcı hazırlayabilir" gerekçesiyle geri çeviren Adalet Bakanlığı'nın aradığı "usul eksikliği" giderildi. Yeni fezlekede Başsavcı İlhan Mesutoğlu'nun imzası var.
Mesutoğlu, ayrıca Sedat Bucak'ın dokunulmazlığının da kaldırılması istemiyle bir fezleke daha düzenliyor. Önümüzdeki birkaç gün içinde Başsavcı'nın fezlekeleri Adalet Bakanlığı'na göndermesi bekleniyor.
Köşk'teki zirveden sonra Susurluk konusunda atılan ilk somut adım söz konusu fezlekeler.
Siyasi kulislere yayılan havaya göre, Adalet Bakanı Kazan, bu kez fezlekeleri Meclis'e sevkedecek. Köşk'teki zirvede bu konuyla ilgili dokunulmazlıkların kaldırılması talebinin Meclis tarafından kabul edilmesi yönünde tavsiye kararı alınması, Ağar ve Bucak'ın dokunulmazlıklarının

Yazının Devamı

Okunan gazete

6 Ocak 1997

MİLLİYET, çalışan kitlelerin yoksanmasına ve yok edilmesine her zaman karşı çıktı. "Liberal ekonominin gereğidir" diye memurun, işçinin kaderiyle baş başa bırakılmasını hiçbir zaman rıza göstermedi. Ortadireğin sorunlarını ve haklı taleplerini her zaman yansıtan gazete oldu. 3 Ocak 1997 Cuma günü, memurlar Milliyet'in manşetindeydi: "Maaşlar alt üst". Maaşından başka bir şeyi olmayan memurun üç kuruşluk gelirinde yaratılan yeni dengesizlikleri dile getiriyordu bu haber. 5 Ocak 1997 Pazar günkü manşetimiz de şöyleydi: "İşçi yürüyor". İşçinin, memurun sesi olmak, Milliyet'in gurur kaynağıdır.
İşçi yürüdü. Dev kitleler büyük bir olgunlukla yürüdüler. Uyarılması gerekenleri uyardılar. İşçi, bugün de Milliyet'in manşetlerini süslüyor.
Güvenilir gazete, bir de en çok satan gazete ise, gazeteciliğin keyfi bir başka oluyor. Binbir özenle, zamana karşı yarışarak hazırladığınız gazetenin daha çok insan tarafından okunduğunu görmek ayrı bir heyecan ve şevk veriyor.
1996 yılının tiraj rakamları açıklandığında bu mutluluğu bir kez daha yaşadık. Üç büyük gazetenin 1996 ortalama günlük net satış rakamları şöyle: Milliyet 630.256, Sabah 618.913, Hürriyet 598.092. 1997 yılında da bu tablonun

Yazının Devamı

Böyle geçmiş...

6 Ocak 1997

ANKARA yeni yıla "işçi yürüyüşü"yle merhaba dedi. 1996'nın son günlerinde de memur, başkentin sokaklarındaydı. Ülke sorunlarına somut çözümler üretmesi gereken Ankara, koca bir yılı "boşa" geçirmiş görünüyor. 1996, 1995'ten devraldığı sorunları, 1997'ye aynen devretti.
Sadece Milliyet'in manşetlerine bir göz atmak, başkentin 1996'yı nasıl harcadığını görmeye yetiyor.
Ankara iki kez hükümet kurup, dağıtmış. Koalisyon provaları yapmış. Haftalar süren pazarlıklar yaşamış.
Zülfikar Doğan, Cengiz Kuşçuoğlu, Ayhan Aydemir, Hatice Gürel, Aydın Hasan, Utku Çakırözer, "ANAYOL" olmadı, "ANAREFAH", olmadı "REFAHYOL" kulislerini haftalarca manşetlere taşımışlar. Türkiye, bu çalkantı içinde altı ay kaybetmiş...
Halit Oral, Orhan Üreten, Abdülrezzak Oral, Sema Ecer Meclis koridorlarını arşınlarken, yasama faaliyetinden çok, yıl boyu her skandalın arkasından oluşturulan "araştırma komisyonları"ndan belgeler aktarmışlar manşetlere... Türkiye üç ay "örtülü ödenek" konuşmuş...
Mete Belovacıklı, bir diğer araştırma komisyonundan işkence belgeleri sunmuş kamuoyuna. Türkiye günlerce "işkence" tartışmış...
Serpil Çevikcan'ın Trablus'tan yansıttığı "Kaddafi Skandalı" hükümeti sarsmış. Türkiye bir ay Kaddafi

Yazının Devamı

Memur maaşı...

4 Ocak 1997

YÜRÜRLÜĞE girdiği 1971 yılında modern bir sistem sayılabilecek 657 sayılı Devlet Memurları Yasası'nın öngördüğü personel rejimi günün ihtiyaçlarına cevap vermekten artık çok uzak.
Yıllardır yapılan ek düzenlemelerle tam bir "yamalı bohça"ya dönen devlet personel rejiminin yenilenmesi kaçınılmaz bir sorun halinde...
Devlet memuriyetinin gereği olarak asgari bir eşitlik üzerine "nitelik farklılaşması" yaratarak, "dikey ve yatay" adaleti sağlayacak biçimde düzenlenmiş olan personel rejimi, günümüzde bu özelliklerinin hiçbirini taşımıyor.
Maaş göstergeleriyle, her yıl saptanan katsayıların çarpımı sonucu aynı derece ve kademedeki memura sağlanan eşit maaş üzerine, "ek gösterge, iş güçlüğü, iş riski ve temininde güçlük" zamlarıyla adalet sağlayan sistemin anlamı kalmadı.
Ek maaş unsurlarının ana maaş unsurlarının 20 katına kadar çıktığı memur maaşlarının artık bir "rejime tabi" olduğunu söylemek bile mümkün değil.
Enflasyonun 1971'den sonra beş yılda yıpratıp onuncu yılda erittiği sistem günümüzde tümüyle çürüdü.
Derece ve kademe esasına göre saptanan asgari maaş düzeyine, yapılan işin güçlüğü, taşıdığı risk ve o işi yapacak elemanın teminindeki zorluk esaslarına göre yaratılan ve böylece

Yazının Devamı

Eylemli soruşturma...

2 Ocak 1997

NASIL bir Türkiyemiz olduğunu Çankaya tutanaklarından öğrendik.
1996'ya damgasını vuran Susurluk kazası, ne olduğumuzu ortaya çıkardı.
Trafik kazasının, hele ölümlüsünün iyisi elbette olmaz. Ama, Susurluk kazasının ortaya çıkardığı gerçekler, neredeyse hemen herkese "iyi ki oldu" dedirtecek kadar önemliydi.
Türkiye şimdi Susurluk'un sonuçlarını bekliyor. "Kamyondan sonra"sı, "kamyondan önce"sine göre farklı olacak mı?
Kamuoyundaki beklenti, "kamyondan sonra" yeni bir Türkiye yaratılması...
1997'nin umudu bu...
Susurluk'un "yeni bir Türkiye" yaratılmasına vesile olabilmesi en az denetim mekanizmaları, en az yargı mekanizması kadar siyasi kararlılığa da bağlı.

Yazının Devamı

Susurluk komisyonu

30 Aralık 1996

SUSURLUK'tan bu yana neredeyse iki ay geçti. Türkiye'de iki aydır Susurluk'tan başka bir şey konuşulmuyor. Nasıl konuşulsun ki?.. Yıllar yılı devletin içine çökmüş çeteler bir bir ortaya çıkarken, vatandaş bunları film gibi izlerken başka bir şey akla gelir mi?
İnanılmaz itiraflar, akıl almaz iddialar ve insanı şok eden gerçekler, Meclis'in Susurluk Komisyonu'nda ortaya çıkıyor.
Zaman zaman Amerikan Kongresi'nde kurulan komisyonların çalışmalarını izlerdik de gözlerimize inanamazdık. Ülkenin en önde gelenleri, komisyona çağrılır, ifade verirlerdi. Başkanlar, bakanlar, istihbarat şefleri, işadamları ve daha birçokları... "Böyle bir şey Türkiye'de neden olmaz ki" diye hayıflanırdık.
Susurluk komisyonunda son günlerde olup bitenler de şimdi bizi şaşırtmaya başladı. Bir hafta içinde komisyona çağrılan önemli kişilerin, milletvekillerinin, valilerin, emniyet ve istihbarat yetkililerinin ifadeleri Susurluk'ta birçok noktayı gün ışığına çıkarmaya başladı.
Türkiye Büyük Millet Meclisi, gücünün ve anlamının bilincinde olursa, Türkiye'de ne çeteler kalır ne de gizli kapaklı bir şey... İşte Susurluk komisyonu, bu yolda beklenmedik bir tavrın sahibi oldu.
Hatta, Komisyon Başkanı Mehmet Elkatmış'ın

Yazının Devamı