Çankaya tutanağı

30 Aralık 1996

SUSURLUK kazası ve Ömer Lütfi Topal cinayetiyle ilgili olarak Çankaya Köşkü'nde toplanan "liderler zirvesi"nin tutanağını haber sayfalarımızda okuyacaksınız...
Susurluk kazası ve Topal cinayetine ilişkin tüm bilgi ve belgeler bu tutanakla devletin zirvesinde de kayda geçirilmiş durumda.
Cumhurbaşkanı ve Başbakan'ın zirvede verdiği bilgiler İstanbul Emniyet Müdürü'nün en üst iki makama, "Topal cinayetini çözdük. Polisler itiraf ettiler. Yetki verilirse, bu işi çözerim" dediğini kanıtlıyor. Buna karşılık savcı, müfettiş, Meclis Komisyonu ve kamuoyuna da, "böyle bir şey yok, ben böyle konuşmadım" dediği biliniyor.
Zirve tutanakları, Yazıcıoğlu'nun neden böyle çelişkili konuştuğuna da ışık tutuyor.
Başbakan Erbakan zirvede bilgi verirken, Yazıcıoğlu'na, "neden çelişkili konuşuyorsunuz" diye sorduğunu anımsatarak, Emniyet Müdürü'nün, "Çünkü itimadım yok. Delilleri yok edebilirler" karşılığını verdiğini de açıklıyor.
Başbakan'ı, Cumhurbaşkanı Demirel teyit ediyor. Demirel de, Yazıcıoğlu'nun kendisine geldiğini ve "Topal cinayetini çözdük" dedikten sonra, zanlı polisleri Ankara'nın aldığını belirttiğini kaydediyor.
Tansu Hanım'ın ısrarla, "Ankara almamış, Yazıcıoğlu göndermek istemiş" diyerek,

Yazının Devamı

Çelişkiler

28 Aralık 1996

SUSURLUK kazası olduğu günden bu yana yaşanan süreçte yetkililerin sergilediği, "ürkek" ve "çelişkili" tutumlar düşündürücü.
Muhalefet liderlerinin ısrarlı tutumlarına karşılık, Başbakan Erbakan'ın dokunulmazlıkların kaldırılması, özel soruşturma komisyonu kurulması konularında çekingen tavrı, Cumhurbaşkanı Demirel'in Devlet Denetleme Kurulu'nu devreye sokmak konusunda direnmesi ve nihayet Başbakan Yardımcısı Tansu Çiller'in olayı kapatmaya dönük çabaları kuşkulara neden oluyor.
Çiller'in kopyası olmaya çalışan ve bununla gurur duyan İçişleri Bakanı Meral Akşener'in çelişkili tasarruf ve açıklamaları da, dikkat çekici. Akşener'in Mesut Yılmaz'ın ortaya attığı iddiaları tereddütsüz "yalan"lamasının hemen ardından, Yazıcıoğlu'nu açığa alması... Çiller'le birlikte, "devletin bütün faaliyetleri meşru güçler tarafından yapılmıştır" dedikten hemen sonra, suçlanan üç özel tim polisiyle, Özel Harekat Daire Başkan Vekilini görevden uzaklaştırması. Bir süre geçtikten sonra Balıkesir Emniyet Müdürü'nü açığa çekmesi...
Çiller - Akşener ikilisinin bu zikzakları kamuoyuna yansımayan bir hesaplaşmanın işaretleri gibi.
Dikkat çeken bir diğer çelişki de, İstanbul Emniyet Müdürü Yazıcıoğlu'nun tutumu.
Ya

Yazının Devamı

Tabii, olur da...

26 Aralık 1996

- İSTANBUL Emniyet Müdürü Yazıcıoğlu, üç kişiyi tam 36 saat sorguladı...
- Hangi üç kişiyi?
- Özel harekatçı üç polisi.
- Niye?
- Topal cinayetine karıştıkları için.
- Polisler ne demiş?
- Suçlarını itiraf etmişler.

Yazının Devamı

Rafsancani'nin ayağı

23 Aralık 1996

TÜRKİYE bazı İslam ülkeleriyle temasa geçince ortalık neden karışıyor? Ziyaretler gerektiği zaman ve gereken ölçülerde olsa yine bu kadar toz kalkar mı? Örneğin... Kaddafi denen adam, Türkiye Başbakanı'nın gözünün içine baka baka teröristlik yapmasa... İran Devlet Başkanı Rafsancani ayağını, Cumhurbaşkanı Demirel'in önünden aşırıp milletin burnuna uzatmasa... Nezaketen götürüldüğü Güneydoğu'da Suriye'nin kadastro memuru gibi su işine çomak sokmasa... "Türkiye İslami harekete yöneliyor" gibi saçma laflar etmese... Rafsancani'nin kızı Faize Hanım, Türkiye'yi Şah'ın son günlerindeki İran'a benzeten sözleri sarfetmese... Bu kıyamet kopar mı? Tabii ki hayır.
Ama maksat, ikili ilişkileri geliştirmek değil de, Türkiye'nin rejimini değiştirmek olunca, bu terbiyesizlikler, bu şımarıklıklar alıp başını gidiyor.
İran gibi, Libya gibi "din kardeşlerimiz", "nasıl olsa Türkiye'de bize çanak tutan bir iktidar var" diyerek işin dozunu kaçırmakta sakınca görmüyorlar.
Neyse ki, bu kez İran'ın patavatsız temsilcileri hakettikleri yanıtı aldılar. İşte bu yanıttan bazı sözler:
"Türkiye laik ve demokratik bir ülkedir. Ve böyle kalacağına inanıyorum. Türkiye bir NATO ülkesidir. İran ile Türkiye arasında çok

Yazının Devamı

Devletin sınavı...

23 Aralık 1996

SUSURLUK, devletin halk karşısındaki sınavı niteliğinde...
Böyle olduğu içindir ki, konu, savaş veya rejim krizi gibi olağanüstü hallerde görülen bir duyarlılığa sahip...
Çankaya'da liderler zirvesi toplanmasını dayatacak kadar boyutlanan bir olay...
Bunun nedeni, Susurluk kazasının devleti halk karşısında düşürdüğü durumdur...
Devlet bu sınavdan geçebilecek mi?
Bu sanıldığı gibi sadece "Susurluk soruşturmaları"nın sonuçlarına bağlı değil. Susurluk hangi sonuçları ortaya çıkarırsa çıkarsın, bundan daha önemlisi, halkın bu sonuçlara inanıp inanmaması...
Devletin Susurluk olayındaki sorunu, sadece "gerçeği" ortaya çıkarmak değil, ortaya çıkanın "gerçek" olduğuna kamuoyunu inandırmaktır...

Yazının Devamı

Dokunulmazlık...

21 Aralık 1996

MİLLETVEKİLİ dokunulmazlığının sınırlandırılması konusunda muhalefet liderlerinin Meclis Başkanı Mustafa Kalemli'den öncülük beklediklerini bu köşeden duyurmuştuk...
Meclis Başkanı Kalemli, liderlerin bu talebi doğrultusunda bir süredir çalıştığını belirterek, önemli ölçüde mesafe alındığını da vurguladı.
Kalemli, dokunulmazlıkla ilgili Anayasa'nın 83. maddesinin değiştirilmesine dönük partilerarası çalışmanın sonuçlanmak üzere olduğunu bildirdi:
- Partilerarası komisyonda büyük ölçüde bir uzlaşma sağlandığını söyleyebilirim. Alt komisyon çalışmasını bitirerek ana komisyona önerisini sundu. Partilerarası komisyon da, alt komisyonun çalışmasını değerlendirdi. Bazı detaylar dışında uzlaşma sağlanmış durumda.
Kalemli'nin verdiği bilgilerden, dokunulmazlığın sınırlandırılması yönünde somut bir adım atıldığı anlaşılıyor. Susurluk kazasının ilk sonucu belki de "tıkanıklık noktalarından biri" olan dokunulmazlık engelinin aşılması olacak...
Komisyonda hazırlanan Anayasa değişikliğine göre dokunulmazlık nasıl sınırlandırılacak?
Komisyondaki eğilim, dokunulmazlığın "Meclis Kürsüsü" ile sınırlandırılması yönünde. Kürsü dışındaki faaliyetlerin dokunulmazlık dışında tutulması genel kabul görmüş

Yazının Devamı

Kalemli'ye çağrı

19 Aralık 1996

HANGİ lideri sorarsanız sorun, dokunulmazlığa karşı...
Hangi milletvekiline sorarsanız sorun, yanıt aynı:
"Ben dokunulmazlığın arkasına sığınacak adam değilim. Kaldırsınlar."Partiler, milletvekili dokunulmazlığının kaldırılmasına yönelik Anayasa değişikliği önerisi vermede yarış halindeler.
Ama, bu konuda hala somut bir girişim yok.
Son durak pazar günü yapılacak Çankaya zirvesi...
ANAP lideri Mesut Yılmaz, zirvede tüm liderlere dokunulmazlığın sınırlandırılması için ortak girişim çağrısı yapacak.
Mesut Bey, "işe buradan başlanabilir" görüşünde. Yılmaz'ın bu görüşüne karşı çıkan lider de yok.

Yazının Devamı

Görev şehidimiz

16 Aralık 1996

BUGÜN acı içindeyiz. Genç bir arkadaşımızı, Milliyet Internet Editörü Emre Enver Özmen'i bir trafik kazasında kaybettik. Her gün, her saat aramızda dolaşan trafik canavarlarından birinin kurbanı oldu Emre... Gazetemizin İstihbarat Şef Yardımcısı Erkan Avcılar, Internet Servisi Editörü Emre Enver Özmen, Turan Sağır, Spor Servisi gece sorumlusu Afşın Yakupoğlu'nu taşıyan servis aracımız, Cavit Özgül yönetiminde yol alıyordu. Sarhoş olduğu sonradan belirlenen sürücü, hızla arkadaşlarımızın bulunduğu otomobile çarptı.
Çarptığı araçta bulunanlar, canını dişine takmış gazetecilerdi. Herkes uyurken onlar görev başındaydı. Milliyet okurlarına en son haberleri de ulaştırmak için çalışan gece sorumlularıydı. Milliyet'i Internet'le dünyaya yayan çağdaş basın mensuplarıydı.
Emre Enver Özmen'imiz, tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadı. Yakupoğlu ve Sağır halen tedavi altında. Turan Sağır'ın durumu ciddiyetini koruyor.
Emre'ye Tanrı'dan rahmet, yaralı arkadaşlarımıza acil şifalar diliyoruz.
Gazetecinin kaderidir. Görev şehidimizin acısıyla bağrımıza taş basar, gece ve gündüz işimizi sürdürürüz.
Yine öyle olacak...

Yazının Devamı