Filiz Aygündüz

Filiz Aygündüz

filiz.aygunduz@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Bob ve Helena... İkisi de 35 yaşında ve ikisi de bu durumdan fena halde mutsuz. Bilseler Cahit Sıtkı Tarancı’nın şiirini, ağlaya ağlaya okuyacaklar, öyle inanmışlar yolun yarısında, Dante gibi ömrün ortasında olduklarına... Ya da onlar gibi ifade edersem ‘artık olayın bundan ibaret olduğunu’ düşünüyorlar: “Desteden sana dağıtılan el bundan başkası değil. Hayat bize kâğıtları dağıtıyor ve görünen o ki oyunu oynamıyoruz bile, sadece kâğıtları çevirip elimize bakıyoruz”. Velhasıl epeyce de umutsuzlar. Onları Edinburgh’da bir barda görüyoruz. Bir yaz akşamı, tam tarih vermek gerekirse 21 Haziran. Yılın bu en kısa gecesinde, Bob sıkıntıdan patlamak üzere, Helena ise programlarını iptal eden evli sevgilisi tarafından hayal kırıklığına uğratılmış. Bir de kendine itiraf edemediği bir derdi var Helena’nın. Bu yüzden o geceyi yalnız geçirmeme derdinde. Bir geceliğine başını dayayacağı bir omuz istiyor, iki kişilik bir sarhoşluk... Arkadaş çevresinde, hiçbir özelliği olmadığı için ‘alelade’ sıfatıyla anılan Bob’u kestiriyor gözüne. Yanına yaklaşıp, Dostoyevski’nin ‘Yeraltından Notlar’ını okuyarak neşelenmeye (!) çalışan

İstersen değişirsin

Bob’a soruyor: “Bu gece benimle sarhoş olmak ister misin?” Yarın yok, öbür gün hiç yok... Sadece o geceyi kurtarmak amaç.

Umut veren enerji
Kanunsuz işler yapan alelade Bob’un boşanma avukatı olan Helena’ya “Evet” demesiyle başlıyor oyun. David Greig ve Gordon McIntyre’in kaleme aldıkları ‘İki Kişilik Yaz’ adını taşıyan DOT yapımı oyunu Serkan Salihoğlu yönetiyor. Helena ve Bob rolünde, kendilerine hayran bırakan performansları, seyirciye umut veren enerjileriyle Gizem Erdem ve Tuğrul Tülek var. Ellerinde 35 yaş kâğıtları, bakalım oyunu nasıl oynayacaklar?
O geceyi atlatıp (!) ertesi güne salimen çıkıyorlar. Helena öğle saatlerinde evlenecek olan kız kardeşinin düğününde nedime olacak, Bob ise patronunun hesabına 25 bin poundluk kirli parayı yatıracak o gün. Alkolden perişan olmuş çiftimiz bu defa da bir kilisede karşılaşıyor. Ve belki tam da o an, 35 yaşı unutup, ellerindeki kâğıtlarla iyi bir oyun çıkarabilme umudunu keşfediyorlar. Bob, bankaya yetişememiş, Helena kardeşinin düğününü mahvetmiş halde; ellerinde
25 bin poundla dolu bir poşet... Bir de otoparktaki ödeme noktasında karşılaştıkları
yazı: “İstersen değişirsin!” Tam da o noktadan sonrası şarkılı, müzikli, danslı, bol hareketli bir macera. Oyunu içlerinden geldiği gibi oynadıkları, şahane bir hafta sonu geçirip, gerçekten de istenirse değişilebileceğini, 35 yaşın hiç de öyle korkunç olmadığını deneyimledikleri...
Erdem ve Tülek izleyicinin kalp atışlarını hızlandıran bir hareketlilikle sahneye koyuyorlar bu deneyimi... Tek bir bedenmiş gibi, eş zamanlı ritimlerle... Oyunun başındaki yağmurlu gecenin kasveti dağılıyor, seyirciye de geçen bir yaşama sevinci hâkim oluyor havaya. Gülerek, çok da eğlenerek fark ediyoruz ki, evet istersek değişebiliriz, bu değişimle birlikte misal bu oyunda olduğu gibi aşk çalabilir kapıyı. Elimizdeki kartlarla ne yapacağımız bize kalmış. Yeter ki, yaşadığımız yaş kaç olursa olsun, ona karamsarlık yüklemeyelim...