Filiz Aygündüz

Filiz Aygündüz

filiz.aygunduz@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

İlk kez geçtiğimiz yıl İstanbul Film Festivali’nde gösterildi yönetmenliğini Deniz Akçay Katıksız’ın yaptığı ‘Köksüz’. Festivalde Seyfi Teoman En İyi İlk Film Ödülü ile Radikal Gazetesi Halk Ödülü’nü aldı. 2013 ‘Köksüz’ün yılıydı zira birkaç ay sonra bir grup ödül de Adana Altın Koza Film Festivali’nden geldi; En İyi Kadın Oyuncu, Yılmaz Güney Ödülü, En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu, Umut Veren Genç Erkek Oyuncu olmak üzere 4 dalda birden. 2013’te Venedik Film Festivali’nde de gösterilen ‘Köksüz’ ile ilgili son ödül haberini ise bu hafta aldık. Film, Nürnberg’de düzenlenen 19. Türkiye / Almanya Film Festivali’nde En İyi Film seçildi.
Peki 14 Mart’tan bu yana vizyonda olan bu bol ödüllü filmin alamet-i farikası ne? Aslında film, babanın ani ölümünün ardından aile bireylerinin kişisel travmalarını anlatıyor. Ama bunu o kadar derinlikli ve sahici yapıyor ki, izlerken o aileye dahil oluyor, onların sıkıntılarını tek tek hissediyor insan. Anne Nurcan (Lale Başar), ihtimal eşini kaybettikten sonra, halk arasında temizlik hastalığı diye bilinen obsesif kompulsif bir bozukluktan mustarip. Çamaşır, bulaşık, ütü; elinde bir bez, sabahtan akşama, üç ay sırt üstü yatmak zorunda kalana kadar temizliyor, yıkayıp paklıyor her yanı... Çocuklarıyla kurduğu ilişki de onlara temiz bir ev sağlamaktan ibaret. Öte yandan, mutsuz mu mutsuz, ‘erkek’siz bir varoluş şeklini bilmediği gibi reddediyor da, sokağa çıkamayacak kadar... Ama öyle çocuklarına kol kanat gerdiği filan da yok. Eşini kaybettikten sonra bu görevi büyük kızı Feride’ye (Ahu Türkpençe) vermiş. Kardeşlerinin sorunlarından evdeki bozuk su hortumlarına kadar her şey Feride’nin üzerinde. İşiyle ev arasında sıkışıp kalmış durumda, nefes bile alamıyor. Evin oğlu İlker (Savaş Alp Başar), baba figürünü kaybetmiş, bununla nasıl başa çıkacağı hakkında bir fikri yok. En küçükleri Özge (Melis Ebeler) ise anne sevgisi ve teyidi peşinde ama onun da hiç şansı yok.
Bu karakterleri oya gibi işliyor Deniz Akçay Katıksız. Her birinin travmasını ona özgü psikolojik derinliği içinde beyaz perdeye yansıtıyor. Karakterlerine yaklaşımı o kadar sıra dışı ve cesurca ki, şaşırtıyor, hayrete düşürüyor, haddinden fazla inandırdığı seyirciyi... Nurcan kadar mutsuz, Feride kadar kederli, İlker kadar çaresiz, Özge kadar yalnız hissediyor insan kendini. Ama işte, insanı tanımaya, anlamaya meraklıysanız, bu bedeli seve seve ödüyorsunuz. Senarist-yönetmen kadar oyuncuların da emeği büyük filmde. Rollerini giyinmemişler, rolün kendisi olmuşlar.
Velhasıl “Köksüz”ün alamet-i farikası, insan denen mucizevi hikayeden seçtiği bölümü çok iyi anlamış ve büyük bir samimiyetle anlatmış olmasında.

Haberin Devamı

Her şey bir ‘koca’ için

Haberin Devamı

Geçtiğimiz hafta ‘Kocan Kadar Konuş’ adlı bir roman çıktı kitap vitrinlerine. Dex Kitap’tan. Yazarı Şebnem Burcuoğlu. Bir günde ve kahkahalar eşliğinde okudum kitabı. 30 yaşındaki Efsun’un evlilik baskısıyla imtihanı diyebileceğimiz roman, kitap yayıncılığı yapan entelektüel bir genç kızın yaşadığı ‘ille de bir kocan olmalı’ dayatmasını zekice, su gibi akan nefis bir Türkçeyle anlatıyor. Efsun aynı zamanda bir Sabahattin Ali hayranı ve yazarın ‘Kürk Mantolu Madonna’sından alıntılar, Sabahattin Ali’yle yapılmış incelikli sohbetlerle ilerliyor roman. Kitabın ilk sayfasında bir damga var ve ortasında “Yüzde yüz bir Türk kızı romanı” ibaresi yer alıyor. Gerçekten de Efsun’un hikayesi geniş bir yaş ve eğitim skalasında ikamet eden, bizim buralı ‘evlenmemiş’ kızların hislerine tercüman oluyor. Efsun’un ailesi ise bir tür ‘kız evlendirme timi’. Aman ne taktikler, ne uygulamalar, akıllara eza... Her şey bir koca için.
Şebnem’le aynı kurumda çalışıyoruz ama bir Milliyet’linin bir başka Milliyet’liye destek yazısı değil bu. Olsa olsa, bundan böyle adını sık duyacağımız yeni bir yazarın müjdesini verme sorumluluğu. Akıl sağlığımızı zor koruduğumuz, kasvetten, sıkıntıdan patladığımız bu günlerde, ilaç gibi gelecek, çoooook çok eğlenceli, dili, kurgusu kusursuz bir roman ‘Kocan Kadar Konuş’. Hani pencereyi açarsınız da bir bakmışsınız bahar gelmiştir... Kocaman bir gülümseme oturur yüze. Kitabın kapağını açtıktan sonra durum bu: Bir bahar havası ve kocaman bir gülümseme...