Tiyatronun usta isimlerinden Mustafa Avkıran, Garajistanbul’da sahnelediği “Sabahlar Olmasın” projesinde sezon boyunca, içinden içki geçen şarkıları söylüyor-oynuyordu. Avkıran bu çalışmayı şimdi de albüme taşıdı. “Sabahlar Olmasın”, Kalan Müzik etiketiyle raflarda yerini aldı bu hafta. Albümün müzik direktörü Levent Güneş. Konuk sanatçıları ise Ceylan Ertem, Dilber Ay, Sema, Sibel Tüzün. Çok aşina olduğumuz şarkılar da var albümde, yepyeni olanlar da... Yeni şarkıların sözlerindeki imzalar göz kamaştırıyor: Aziz Nesin, Edip Cansever, Özdemir Âsaf, Can Yücel, Kemal Gökhan Gürses... Arabeskten türküye farklı türlerde tam 18 parça.
Bu öyle, ‘bir tiyatrocu günün birinde şarkı söylemeye karar vermiş albümü’ değil. Avkıran, çok farklı bir konseptle karşımızda. Kendisinin dediği gibi bu projede o ‘şarkıcı-oyuncu’. Daha ilk şarkıdan bunu fark ediyorsunuz zaten. Tanıdık bildik bir yorum değil onunkisi. Zira gerçekten de şarkıları sadece söylemiyor aynı zamanda tiyatro sahnesine çıkarıyor, grubu Ser Hoş Kominite ile birlikte. Anlayacağınız şarkıların sözlerindeki her bir duyguyu sesiyle sahneye koyuyor Avkıran. Misal “Her akşam votka rakı ve şarap / İçtikçe delirir insan olur harap/ Kurtar beni bundan ne olursun yarab / Bitsin bu korkunç serap” derken Fecri Ebcioğlu’nun meşhur sözleriyle, düşünmekten sarhoş olmuş, sevmekten bitap düşmüş bir adam sesleniyor bize, daha önce şarkıyı seslendirenlerinkine benzemeyen bir yorumla. Hani eğer şarkıları dinlerken bir çilingir sofrasındaysanız, albümden çıkıp bir sandalye çekecek, kadehini kadehinizle tokuşturacak gibi şarkıyı söyleyen adam... Velhasıl, şarkıların hikayelerini anlatıyor Avkıran, kahramanları soframıza konuk ediyor.
Avkıran’ın gönlü ‘içinden içki geçen şarkılar’ın toplandığı bu albümü yerken içerken tadını çıkararak birlikte söylememizden yana. Hayattan biraz daha keyif almamızdan. Ama albümün derdi bununla bitmiyor. Kartonetin sonuna koyduğu Charles Baudelaire’in “Paris Sıkıntısı”ndan bir bölümle aklından geçeni şöyle özetliyor usta oyuncu: “Hep sarhoş olmalı. Her şey bunda. Tek sorun bu. Omuzlarınızı ezen, sizi toprağa çeken Zaman’ın korkunç ağırlığını duymamak için, durmamacasına sarhoş olmalısınız. Ama neyle? Şarapla, şiirle ya da erdemle, nasıl isterseniz. Ama sarhoş olun... Zamanın inim inim inleyen köleleri olmamak için sarhoş olun durmamacasına! Şarapla, şiirle, aşkla ya da erdemle, nasıl isterseniz.”
Evet, şarap da var bu albümde, şiir de, aşk da... Siz nasıl sarhoş olmak isterseniz.
Peki içki yasağına muhalefet midir bu albüm? İçkiye özendirmez mi? Bu soruları Milliyet Sanat dergisinin ocak sayısında Yavuz Hakan Tok’a verdiği röportajda şöyle yanıtlamıştı Avkıran: “Biz bu ülkenin eğlence kültürüne ait olan bir şeyin altını çizmek, hakkını vermek için başladık bu projeye. Bizim yaptığımız içkiye özendirmek değil. Mesela ensest konuşulmuyor bu ülkede ama çok yaygın. Kadına yönelik şiddet de aynı şekilde. Bu ülkede içki de var, sigara da, eğlence müziği de... Dahası bu toprakların kadim kültüründe muhabbet diye bir şey var ve bu muhabbetin içinde şarkılar, türküler var. Bunları yok sayamazsınız.”
Bu albümün böyle de bir özelliği var. Şarkıları dinlerken, insanın canı fena halde muhabbet çekiyor.