Güneri Cıvaoğlu

Anayasa Mahkemesi önündeki “hukuk nöbeti” için “vicdan nöbeti” de denebilir.
Balyoz davasının kurbanı albayın “beyin kanaması” vicdanları da kararttı.
Tüm eksilerden bir “artı” üretmek umudu var mı?
Cumhuriyet’in Ankara temsilcisi Utku Çakırözer imzalı haberde “tünelin ucundaki ışık” görünmekte.
‘Çakırözer, Adalet Bakanı Bozdağ ile konuşmuş.
Bozdağ, Balyoz davasında “sahte delil iddialarının” odağındaki “5 nolu hard disk” ile ilgili olarak “Yargıtay Başsavcılığı’na başvurulacağını” açıklamış.
TÜBİTAK uzmanlarının bu “5 nolu hard diskte oynama olduğu” yolundaki raporu, “yeni delil” gerekçesiyle Yargıtay Başsavcısı’na iletilecek.

Türkiye, “fiili başkanlık” sistemine geçmenin eşiğinde.
Recep Tayyip Erdoğan’ın “Köşk’e çıkacağı” artık belli.
İlk kez doğrudan halkın oylarıyla seçilecek bir cumhurbaşkanı olarak “Türkiye’yi Çankaya’dan yönetmeyi” hedeflediği anlaşılmakta.
2015 Genel Seçimleri’ne kadar başbakan yardımcılarından birinin “mutemetliği” üstleneceği kanısı yaygın.
Erdoğan’ın, Anayasa’nın cumhurbaşkanına verdiği -Bakanlar kurulunu toplamak ve siyaset etmek dahil- geniş yetkileri sonuna kadar kullanacağını söyleyebiliriz.
Zaten bunu altını çizerek “ima” etti.

GÜL VE ‘YES MAN’ OLMAK

Buraya kadarı tamam da...

Boğaz manzaralı Baltalimanı Portaxe’te Sibel Tüzün, Nedim Saban ve Özge Özberk ile keyifli, müzikli sohbet... - TV8 / 12.00

TİYATRONUN usta ismi Nedim Saban, başarılı oyuncu Özge Özberk “Aşka 103 Adım”la ve “Kaç Yıl Geçti Aradan” Single’ıyla Sibel Tüzün Şeffaf Oda’da...
Programa “aşkın rengi kırmızı” deyip, Sibel Tüzün imzalı “Kırmızı”yla başlıyoruz.
Şarkıyı denizde tekne seyir hallerdeyken yazmış.
Nedim Saban ekliyor: “Bizim için de aşkın rengi kırmızı ama Suna Keskin’in oyunda bir savı var ‘aslında aşkın rengi sarıdır’ diyor. ‘Şimdi gençler ya yeşil, ya kırmızı. Kırmızıda ikisi de durursa çatışıyor, yeşilde ikisi de geçince çarpışıyor.’ Kızına nasihat ediyor ‘sen sarı ışık olarak gör aşkı’ diyor. Bu nasihat oyunda müthiş alkış alıyor.”
Aşka 103 Adım

Türkiye’nin “yalnızlaşma” algısı için nedenler az değil.
Ama...
En önemlisi “İsrail faktörüdür.”
İsrail’in “2 başkentli olduğu” söylenir.
Birincisi malum.
Diğeri ise “Washington...”
Önce Davos’ta İsrail Cumhurbaşkanı Simon Peres’e çektiği “van minıt...”

Dünyadan 1 Mayıs görüntü-lerini imrenerek izledim.
Bizden görüntüler ise yüreğimi sızlattı.
Dünyada meydanlar neşeyle, coşkuyla kutlamalara açıktı.
Çiçekler, müzik, oyunlar...
Türkiye’de ise “gaz banyosu” ve “TOMA’lar” ve de teknolojinin ileri aşamasını temsil eden “kale” adlı modifiye edilmiş çelik duvarlı, gözaltı odalı araçlar.
Bariyerler...
Çatışmalar...

Yine “1 Mayıs” sendromu.
Türkiye insanı “mazoşist” değildir.
Bayramları coşkuyla kutlar.
Tuttuğu takımın galip geldiği gece sokağa fırlar, kornalar çalarak konvoylar düzenler.
Hele şampiyonlukta...
İki saz, bir darbuka çıkıp meydana oynamak için yeterlidir.
Nişanlar, düğünler...

Mısır’daki “mah-keme” değil “Nazi kampı” sanki...
Toplam 1.212 idam kararı...
1 ay önce 529, şimdi de 683 kişi için “ipe gönderme kararı” 20’şer dakikada alındı.
Yuvarlak hesap her “2 saniyede” bir idam hükmü.
Bu 1.212’den her ismin telaffuzu bile “2 saniyeden” fazla sürer.
Hakim değil, sanki “makineli tüfek...”
Zamana karşı yarışla bedenler üzerine “çarpı” işareti atılıyor.

BDP’nin “yerel yönetim-lerden sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı” Demir Çelik “özerkliğin yol haritasını“ çiziyor.
Kilometre taşlarını şöyle sıralamakta:
l Özgür, özerk Kürdistan, Ankara’ya mali, diplomatik (dış politika G.C), savunma açısından bağlı olmalı...
Ama...
“Ekonomiyle” ilgili olarak kendisi karar vermeli.
l “Öz savunma” özerkliğin önemli bir boyutu.
Özerk Kürdistan’ın “polisi, zabıtası” olacak.