ŞEFFAF Oda’nın ilk programı Zülfü Livaneli ile başlamıştı. 10. yılda da onunla başlıyoruz.
300’e yakın program, 750’yi aşkın konuk...
Şeffaf Oda 10 yaşında... Farklı kanal tv8’de...
Ve 10 yıl sonra daha gençleşmiş, daha dinç bir Zülfü karşımızda...
1 yıldan daha az bir zamanda 10 kilo vermiş.
....................
ATATÜRK‘ün yatı “Savarona”nın devlet tarafından alınarak “müze” ve “önemli devlet konuklarını ağırlamak” için kullanılması kararına -yürekten- destek veriyorum.
Atatürk’ün yatı...
Daha sonra Deniz Harp Okulu’nun öğrenci gemisi...
Böyle şerefli bir geçmişi var.
70’li yıllarda teröristler tarafından yakılmıştı.
İçim sızlamıştı.
Bu yetmiyormuş gibi devlet, tarihin onur sayfalarında yer alan Savarona’yı, hurda fiyatına jilet yapımcılarına satmak üzereydi.
Kandil patronu Cemil Bayık “çekilmenin durdurulduğunu” açıkladı.
Çözüm süreci de durdu mu?
“Durmadı” diyor.
Peki...
“Çözüm, durmanın eşiğinde mi?”
Sanmıyorum...
Böyle bir “kesinti kararı” Cemil Bayık’ı aşar.
SURİYE‘de iç savaşın saklanamaz gerçeği “Sünnilerle Alevilerin çatışmasına dönüşmüş olduğudur.”
Suriye’deki mezhep çatışmasının sınırın bu tarafına da sıçraması ihtimali kaygı veriyor.
İşte böyle bir duyarlı süreçte Alevi Vakıfları Federasyon Başkanı Doğan Bermek’in güzel söylemini yansıtmak istiyorum:
“Suriye’de sattıklarının Türkiye’de alıcısı yoktur.
Oradaki olayları Türkiye’ye taşımak isteyenlere bir mesaj olacaksa, bu tesisten çok mutluyum.”
Bermek’in sözünü ettiği tesis Ankara/Mamak’ta temeli atılan yan yana mescit ve cemevi külliye projesidir.
İçinde imam odası, dede odası, cem odası, zakir odası olacak.
Avşar’ın Show TV’ye geliş anlaşmasını imzalıyoruz. Arkamızdaki genç adam Murat Saygı... Fotoğrafı da o verdi.
SHOW’YE kuruluşundan bu yana katkısı olanlar geçen hafta İstanbul’da toplandılar.
Yurtdışı gezide olduğum için çok istediğim halde ne yazık ki katılamadım.
Show TV’nin kurucusu Erol Aksoy’du.
Ben de genel müdürdüm.
O zamanlar yazdığım SABAH gazetesi ve Hürriyet gazetesi de yüzde 25’er payla ortak olmuşlardı.
Mısır’da Mursi’nin darbeyle devrilmesinde, Suriye’de Esad’a karşı Ankara politikasında, hatta Kürt sorunu için çözüm sürecinde, haklı eleştiriler kadar bir diğer etken daha var:
“İktidara yarar mı?”
Muhalefetin tabiatında elbette bu “siyaset turnusol kağıtları” her ülkede vardır.
Olayın karşısında turnusol kağıdının aldığı renge göre tavır belirlenir.
Ama...
“Kantarın topuzu kaçtı mı” halktan/tabandan tepki dalgaları yükselir.
Muhalefet olmanın tabiatındaki karşı tavır “makulü normalde aramanın” akıl bileşkesine doğru hareketlenir.
ŞÖYLE olsaydı, böyle olsaydı. Eleştiriler yanlış ya da doğru...
Ama hepsi geride kaldı.
Varılan noktada Türkiye’nin tavrı için tek şey söylenebilir:
“Esad’ın defteri hangisinde dürülecekse, Türkiye o seçenekte yer almalıdır.” Tabii, ayranı kabarmadan...
....................
ABD Başkanı Obama “yetkisi” olduğu halde Suriye’yi vurmak için yasama organından izin istedi.
Senato dış ilişkiler komitesi “sınırlı yetki” için onay verdi.
BODRUM’DAKİ mahallemize kadar sokulan yangından gazeteci refleksiyle bir haber çıkarttım.
Yaklaşan alevleri dehşetle izlerken Yalıkavak Belediyesi’nden bir çalışan söyledi ki, “bu yangınların çoğu özel şahısların arazilerinden” çıkarılıyormuş.
“Orman vasfını kaybetmiş alanlar” yasasından sonra, kendi tapulu alanlarından rant çıkarmak peşindelermiş.
Ne yazık ki “kasten” yakıyorlarmış.
Tabii, onların başlattığı yangın Bodrum’un sert esen rüzgarlarıyla ilerliyor ve yayılıyormuş.
Tepelere yürüyen yangınlarda, yol olmaması nedeniyle itfaiye yangın yerine yaklaşamıyordu.
Yangın söndürme uçak ve helikopterleri ise hava karardıktan sonra işi bıraktıkları için yapacak şey yoktu.