Başbakan Erdoğan’a ilk adımlarını attığı şu yoldan daha önce geçmiş bir başbakandan anılar yansıtayım.
İRA’ya silah bıraktıran “Hayırlı Cuma” anlaşmasındaki imza Tony Blair’den “lastik eldivenlerle” başlayayım:
İRA örgütünün siyasi uzantısı Sinn Fein lideri Gerry Adams’la hiçbir İngiliz başbakanı görüşmemişti...
Kanı durduracak yüzyılların sorununu çözecek misyona “Mesih” tutkusuyla kitlenmiş olan Başbakan Blair hem bu görüşmeyi yapar, hem de elini sıkar. (Tokalaşır)
İzleyen günlerde Blair bir AVM’dedir.
Satıcı kadınlar ellerindeki lastik eldivenleri ona sallamaya başlarlar. Yüz ifadeleri öfkelidir. Olayın nedenini Tony Blair “sonradan öğrendiğini” yazıyor.
Meğer AVM’deki o İngiliz kadınlar -eli kanlı- “Gerry Adams’ın elini nasıl sıktın? Bari lastik eldiven taksaydın eline” demek istemişler.
Tarihin “esiri” değil “öğrencisi” olmak... Bu söylemi seviyorum.
“Çözüm süreci” için “rehber” bu kelimeler.
“Tarihin esiri” nasıl olunur?
Cevap:
‘Geçmişteki bütün yanlışlara, acıların, kanın, şiddetin, travmalarına yapışıp kalmakla, “nefret söylemlerine” dil bağımlısı olmakla, zamanın “karanlık gücüne” tutunmakla...‘
Ya “tarihin öğrencisi” olmak?
Cevap:
ÇÖZÜM sürecinde “çekilme” -silahlı- ya da -silahsız- bir “soluklanma” parantezine alınmış gibi görünüyor.
Sinema, maç arası gibi bir “ara süreç...”
Ve...
Bunda da “ara” sonrası senaryo bilinmiyor.
Bekleyip, göreceğiz.
Karayılan’ın “silahsız çekilme olmaz, çekilme fikrine bile zor ikna ettik” ifadesi eğer bir işaretse Başbakan Erdoğan’ın “çekilme ancak silahsız olabilir, silahlarını ister mağaraya koysunlar, ister gömsünler, kendi bilecekleri şey” söylemi havada mı kalacak?
İki taraf da dayatırsa ikinci yarıda film kopar mı?
BİR 10 Kasım öncesi Fransa Senatosu’nda Atatürk konuşması istenmişti.
Önce netleştireyim ki Senato genel kurulunda bir konuşma değil, Senato binasının 50-60 kişilik özel “oda irisi” salonlarından birindeydi toplantı.
Bilinen, Çanakkale, İstiklal Savaşı, Cumhuriyetin kuruluşu, devrimler ötesinde “entelektüel Atatürk’ün yapı taşlarını oluşturan okuduğu kitaplar konulu” bir konuşma yapmamın daha ilginç olabileceğini düşündüm.
Tahminim doğru çıktı.
Birkaç yıl sonra bu konuşmayı birkaç değişiklik ilaveyle Türkiye-Fransa Ticaret Odası’nda yaptım.
Okan Üniversitesi’nden davet edildiğimde gene bu konuşmayı -güncelleştirerek- sunmayı düşündüm.
Okan Üniversitesi’nde kürsüde beni tanıtan ve çağıran ne ilginçtir ki okulun “Kemalist Grup” sözcüsüydü.
ÖNCE çarşamba, ardından perşembe akşamları İstanbul trafiği kilitlenmişti.
Ekranların başında maç izleme keyfi için herkes yollardaydı.
Galatasaray-Real Madrid’den başlayayım.
Bir gün bekledim, 3-0 ancak hazmedebildim.
Samimi kanaatim “Galatasaray’ın ezilmediğidir.”
Dik durdular, yürekli oynadılar.
İnançlıydılar...
ÇÖZÜM süreci “büyük fotoğrafın” sadece yüzeydeki görüntüsü.
Bir de yerin altındaki görüntü var.
Orada dünyanın -bilinen en büyük petrol rezervlerinden biri uzanıyor.
ABD müdahalesinden sonra Irak’ın toprak bütünlüğünü korumak eksenli yeni anayasada, ülkenin petrol rezervlerinden gelen paranın her yıl yüzde 17’sinin Kuzey Irak Kürt yönetimine verilmesi öngörülmüştü.
Bağdat yönetimi hiç çalım atmadan bu parayı Erbil yönetimine trink trink ödüyor.
Yılda 30 milyar dolar gibi büyük bir meblağ.
Kuzey Irak bölgesinin kalkınmasına önemli bir katkı bu.
Türkiye’deki “akil insanlar” formülü İtalya’ya ihraç edildi (!)
Son seçimde sandıklardan bir “iktidar” çıkamadı.
Hükümet kurulamıyor.
Çare?
“10 akil adam” Meclis’te çoğunluk oylarını alabilecek yeni hükümetin oluşması için formüller arıyor.
İtalyancası “10 saggi...”
Ortak hükümeti kurabilecek partileri bir araya getirecekler.
İMRALI’da Abdullah Öcalan’la konuşan BDP milletvekilleri, hatıra olarak Öcalan’dan imza almışlar.
O milletvekilleri daha sonra Kandil’e gittiler.
Orada gösterdikleri kağıt üzerindeki hatıra Abdullah Öcalan imzasını Kandil’dekiler öpmüşler.
...........................
Sağlam yerden dinledim. (*)
Bunu “Kandil’dekiler Öcalan’ı dinleyecekler mi, isteğini yerine getirecekler mi” kuşkusuna belki de bir cevap olabilir düşüncesiyle yazdım.
Kandil'in patronları