AK Parti büyük kongresi... Görkemli bir gövde gösterisiydi.
Hem içeriye, hem dışarıya...
Başbakan Erdoğan’ın konuşmasına şiirle başlayışı...
Aşık Veysel’den “uzun ince bir yoldayız” dinletisi...
Necip Fazıl, Arif Nihat Asya, Nazım Hikmet mısraları...
Alparslan’dan -Kürt kökenli- Selahattin Eyyubi’ye, Yavuz’a, Kanuni’ye göndermeler.
10 dakikaya yakın süre Osmanlı coğrafyasından ülke ve kent isimlerini tek tek anarak gönderdiği selam mesajlarıyla bir “etki alanı” haritası çizmesi...
NOMA’nın mutfağındayım.
ÜST üste üç kez “dünyanın en iyi restoranı” seçilen NOMA’da en çok anılan isim Selahattin Duman oldu.
İngiltere’deki Fat Duck ile birlikte dünyanın en iyi diğer iki restoranından biri olan El Buli izlenimlerini okurken gülme krizine girmiştik.
Acaba NOMA’nın uzun masasında o da olsaydı hangi gastronomik mizah şaheserlerine tanık olurduk!
Her yeni sunumda bir şefin gelip anlatım yaptığı “mini tadım seminerleri” için spontane söylemleri...
Örneğin...
TURGUT Özal’ın şu sözü siyasetçilerin “kılavuzu” olarak hafızalara kaydedilmeli:
“Demokrasilerde devlet halka sorarak değil, halka hesap vererek yönetilir!”
PKK sorununda çözüm için Kandil’le ya da İmralı’yla müzakere tartışmalarına “anahtar” söylemdir.
Liderin “halka sorarak” değil, doğru bildiğini yaparak -gereğinde- riski büyük kararlar alabilmesi gerekir.
Bunu yaparken “sorumsuz” olmadığını aklında tutmalıdır; demokrasilerde “halka hesap vermek” zorunluğu esastır.
Bunu yapabilenler lider kumaşından “devlet adamlarıdır.”
Halka sorarak, halkın kolayca değişebilen psikoloji rüzgârlarına göre yelken açanlar ise “devlet adamı” değil “bugün için siyaset yapan politika erbabıdır.”
BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan’ın AK Parti Büyük Kongresi’nde -özellikle Kürt sorunu için- söyleyecekleri önemli.
Şimdiden tartışılmakta.
Konuk olduğu televizyon programlarında bazı işaretler verdi:
- PKK ile kapalı görüşmelerin yeniden başlayabileceği... (Belki de bu görüşmeler yapılmakta...)
- İmralı diyaloğu... (Abdullah Öcalan’ın kardeşi Mehmet Öcalan’ın İmralı’ya götürülmesi bariyerlerin kaldırılması olarak görülebilir.)
- CHP’nin çağrısına olumlu yaklaşarak AK Parti- CHP ortak akıl büyük coğrafyasını yaratmak. (Erdoğan barış için görüşmeler yapılmasını isteyen BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş için de yeşil ışık yakmadı ama kırmızıda ısrarlı olmadığını gösteren bir aralık kapı söyleminden kaçınmadı.)
KANDİL’İN KARARAN HEDEFİ
REKLAMIN ustası Ali Taran ile Cem Uzan ve ekibi bir masa etrafında toplantıdalar.
Konu “Cem Uzan’ın kurduğu partinin seçim kampanyasıdır.”
O sıralarda Uzanlar için medyada “olumsuz” haberlerle “ters rüzgar” esmektedir.
Uzan’ın çalışma grubunda bu durumdan dolayı tedirginlik vardır.
Ali Taran sorar:
“Sizin sözünü ettiğiniz olumsuz düşünenlerin sayısı kaçtır?”
Cevap verirler:
DUYARLI alanlarda kalem dolaştırmak “özen” gerektirir.
Yazıya o özenle giriyorum.
Batı’da, üst kurumlara, kişilere görüş bildirmenin “yerleşmiş geleneği” vardır.
Söze “with all my respect (bütün saygımla)” diyerek başlanır.
Ben de “darbelere kesin karşı tavrım, parlamenter demokrasiye, Anayasa’ya, yasalara, adalete, adil yargılanma hakkına, bağımsız yargıya ve onun kararlarına içten ve tüm saygımla” diye başlıyorum yazıma...
GAZETECİNİN NOT DEFTERİ
NOT defterimden Balyoz davası kararları için bazı satırlar:
AB’ye “tam üyelik” Kürt sorununda sivil çözüm için bir umuttu.
En etkin çözüm seçeneğiydi.
Bu inancım İspanya’daki Baskların söylemlerinde daha da vurgulanmıştı.
Bakın ne diyorlardı:
“Biz Avrupa vatandaşıyız.
İspanya AB üyesi olduktan sonra statümüz değişti.
AB’nin bütün bireysel güvencelerine ve ayrıcalıklarına sahibiz.
200 yıllık küpleriyle tarihi yağhanede sonsuzluksimgeli altın damla zeytinyağ şişeleri.
YUNAN filozof Pisagor, sayıların “ilahi” olduğunu söyler.
Pisagor’a göre “I sayısı tektir, benzeri olmayan, önsüz-sonsuz yaşamı simgeler. İlahi aklın simgesidir.
II sayısı ise evrendeki dualiteyi gösterir (dişi-erkek).
III sayısı doğumu ifade eder.