WASHINGTON‘un kalp sesi denebilecek birinden -ki ben bu yazıda onu “bir bilen” diye anacağım- ilginç şeyler dinledim.
Görünüşle örtüşmeyen “derin” şeyler bunlar.
Satırbaşlarıyla yansıtıyorum:
- Amerikan yönetimi, Başbakan Erdoğan’a son 10 yılda hiç olmadığı kadar yakınlık duyuyor.
- Amerikan dış politikasının doruklarında Erdoğan için “en güvenilen lider” değerlendirmesi yapılmakta.
- Erdoğan’ın, İsrail politikasına doğrudan destek elbette verilmiyor. Musevilerin Amerika’daki gücü ve özellikle son yıllarda Obama’nın etrafını kuşatmış oldukları dikkate alınırsa zaten açıktan destek mümkün değil.
Ancak... “Erdoğan’ın İsrail’e karşı çıkışları onları için için memnun etmiyor da” diyemem.
CIA eski Başkan Yardımcısı Graham Fuller’i Türkiye de iyi tanır.
Yıllarca Türkiye kazanını karıştırmıştır.
“Kurtlar Vadisi Pusu”daki Aron Fuller onu temsil ediyordu.
Adı geçen bu CIA’cinin Henri Barkey ile birlikte yazdıkları “TÜRKİYE’NİN KÜRT MESELESİ” adlı kitabında ilginç iddialar ve bilgiler var.
Onun satırlarının yanı sıra kitabın sunuşu bile çarpıcı.
Sunuşu ABD’nin eski Ankara Büyükelçisi Morton Abramowitz yapıyor ve bakın yazdıklarına:
Son derece basiretli ve zeki bir şahsiyet olan Cumhurbaşkanı Özal’a 1993 yılında ölümünden bir ay önce “Ne yapmayı düşünüyorsunuz?” diye sormuştum. Cevabının özünde, ekonomik büyümenin Kürtlerin mağdur edilmiş azınlık statülerine son vererek sorunu çözeceği düşüncesi yatıyordu. Ancak Özal’ın açıklamasının çok farklı bir vurgusu vardı. Güneydoğu halkının yarısının çoğunlukla ekonomik nedenlerle zaten bölgeden göç etmiş olduğuna işaret ediyordu Özal. Yatırımcılar bölgeye gitmiyordu; ne de olsa bölgede yatırım yapmak çok tehlikeli ve maliyetli bir iştir ve Türkiye’de çok daha verimli, daha kolay imkânlara sahip sayısız yer vardır.
PKK, “12 öğretmeni serbest bırakmak” kararını açıkladı.
Kürt STK’lardan ve kanaat önderlerinden bile tepkilere neden olan, “öğretmen kaçırma” eyleminde “U” dönüşü zorunlu oldu anlaşılan.
Ancak sadece “kaçırma” ve “serbest bırakma” görüntülerini dondurarak “işte olayın fotoğrafları” demek “sığ” kalmaktır.
Fotoğraflarla yetinmemek ve tüm kareleriyle asıl “filmi” görmek gerek.
O zaman “öğretmen kaçırma” eylemlerinin derindeki nedenlerine inerek sağlıklı analizler yapmak mümkün olur.
Örneğin...
Kürt hareketinin önde gelen isimlerinden milletvekili Mehmet Alınak’ın romanından satırlar -aynen- şöyle:
“Marina Bay Sands”
LEE Kuan Yew aralıksız 31 yıl Singapur’da Başbakanlık yapmış. 2004’ten bu yana oğlu Lee Hsien Loong Başbakan...
Kendisi de birkaç yıl hükümette “Mental Bakanlık” (akıl hocası bakan) gibi garip unvanlı bir bakanlık yapmış.
Singapur’un en zengin adamlarından biri.
Başbakanlık maaşı 1 milyon dolarmış.
KONUŞANIN “kalibresini” belirleyen güzel bir söz vardır:
“Sesinizi yükselterek haklı olduğunuza inandıramazsınız...”
Türkiye ise “bağıranların” ülkesine dönüştü.
Siyasetçileri geçtim.
Ya “bizim mahalle?”
TV ekranlarında sağlığı tehdit eden desibelde yükselen sesler çarpışıyor.
Hakaret, gammazlama hatta “o lideri savunuyorsun çünkü inancın (mezhebin demek istiyor) ona yakın” gibi evrensel hukukun suç saydığı saldırılar uçuşmakta.
BLA, blalar bir yana. Kıbrıs’ın doğu sahilleriyle Lübnan ve İsrail sahilleri arasında 300 milyar metreküp doğalgaz rezervleri var.
Kesin...
Bu Doğu Akdeniz yataklarını o 3 ülke paylaşmış.
Birinci bölge İsrail’in.
Kendine düşen deniz dibinde operasyona başlamış bile...
Lübnan, kendi bölgesinde doğalgazını 2014’te fiilen çıkartmış olacak.
Güney Kıbrıs kendisine düşen (!) bölgede bir Amerikan şirketiyle anlaştı. Deniz dibi yatağını delme tarihi 1 Ekim.
TÜRKİYE‘ye “dar” gelen ve kol ağızları eprimiş, rengi solmuş, dikişleri atmış, yama tutmaz bu Anayasa kesin değişmeli.
İktidar kararlı.
Muhalefet partileri ve hatta “Meclis çalışmalarına katılma kararı” ile BDP de umut veriyor.
Ancak...
Ortak bir yeni Anayasa için uzlaşma oluşacağı konusunda ciddi kuşkularım var.
Önce BDP’nin kenarları “Kürtçe eğitim, Öcalan’ın cezasının ev hapsine dönüştürülmesi ve özerk yönetim” olan “üçgenini” düşünün.
Yeni Anayasa’ya girebilir mi?
10 saat gidiş, 10 saat dönüş... Birkaç günlük Uzakdoğu seyahatimin uçuşlarında okuduğum kitabın adı “Tarihin Çarmıhında Güneş Ülkesi...”
Yazarı Kürt hareketinin önde gelen isimlerinden Mahmut Alınak.
Sadece bana gönderilen yeni yayımlanmış kitaplarla ve gazetelerin kitap eklerinde yer alanlarla yetinmem, kitabevleri rafları arasında saatlerce safari yapan “kitap avcısı” olurum.
“Tarihin Çarmıhında Güneş Ülkesi”ni de böyle buldum.
448 sayfalık kitabın çoğu satırının altlarını çizerek, zaman zaman ara verip düşünerek okudum.
Kitabın daha başındaki “sunuş yazısı”, sonraki sayfaları okumaya çağrıydı.