MEZZOGIORNO İtalyanca bir sözcüktür. “Gün ortası” anlamına gelir.
Parametredir.
Günün “en sıcak” saatidir.
Bugün cumartesi...
Tatil gününde light takıldığım bir yazıya romantik başlangıç sanılmasın. Eğer romantik takılsam gece yarısını ifade eden “mezzanotte” ile başlardım.
Her neyse...
İtalya’nın sıcak bölgesi olan Sicilya’yı da kapsayan güneyi “günün en sıcak saati” referansıyla “mezzogiorno” diye anılır.
BDP’den “bundan böyle gösteriler her yerde sürecek... 5 kişi, 15 kişi, 100 kişi, 1000 kişi... Ne kadar olursa” çağrısı “Arap baharı gibi bir Kürt sonbaharı mı” çağrışımı yaptı?
Bir dönem Türkiye istasyon şefi de olan CIA’in eski başkan yardımcısı Graham Fuller, Kürtlerle Filistinlileri karşılaştırmıştı. Aradaki önemli farkları sıralamıştı. Fuller’in görüşlerini kendi gözlemlerimle de harmanlayarak yansıtıyorum:
1- Türkiye’de Türkler de, Kürtler de aynı dinden.
Aralarında bazı mezhep farklılıkları olsa da sonuçta aynı Allah’a inanan Müslümanlar.
Oysa...
Filistinliler ile İsrailliler farklı dinlere mensup.
Filistinliler Müslüman, İsrailliler ise Musevi.
YENİ ŞAFAK’tan “aydınlatma” fişeği gibi manşetler sürüyor.
Dün de “İran güçlerinin, sığınakta toplantı halindeki PKK yöneticilerine baskınında Murat Karayılan’ı omzundan yaralayarak ele geçirdiklerini” yazdı.
1 gün önce de “Karayılan’ın İran’a götürüldüğünü ve onunla pazarlık yapıldığını, olayın Türkiye’den saklandığını” okumuştuk aynı gazetede...
Yeni Şafak’a göre “bütün bunlar Türk istihbaratı tarafından elde edilmiş bilgiler...”
Baskından sonra “İran’ın PKK’sı” denebilecek PJAK’ın “Kandil’den çekildiğini açıklaması” ilginçtir.
Herhalde pazarlık konularından en önemlisi buydu.
Ayrıca “koruyucu abi olduğu Suriye’de Kürt ayaklanmalarına PKK’lı Kürtlerin destek vermesini önlemek sözünü aldığı” da kuvvetli olasılık.
YENİ ŞAFAK gazetesinin manşeti önemliydi: “İRAN, KARAYILAN’I TUTTU BIRAKTI...”
Stratejik analiz anahtarı bu haber.
Yeni Şafak’a göre olay şöyle:
Muhalif silahlı Kürt örgütü PJAK’a karşı Kandil’de operasyon düzenleyen İran’a MİT, Karayılan’ın yerinin koordinatlarını bildirdi.
İran da verilen koordinatlarda Karayılan ve bir grup PKK yöneticisinin toplantı halinde olduğunu belirledi.
Türkiye’nin Kandil’e yönelik hava harekâtından 2 gün önce de Karayılan ve yanındakiler İran güvenlik güçleri tarafından yakalandı.
Ardından İran’ın Urumiye kentine götürüldü.
KÜRT sorununda birkaç kez “Tamil Kaplanları” dile getirildi.
Konuyu iyi bilen Ruşen Çakır da “PKK’nın sonu Tamil Kaplanları gibi olur mu” başlığıyla bu örneği köşesinde işlemişti.
Ama...
PKK’nın ikinci adamı konumundaki Murat Karayılan’ın da, Taraf Başyazarı Ahmet Altan’a yazdığı mektupta “Tamil”den bahsetmesi düşündürücüdür.
“Tamil olayı” şöyle özetlenebilir:
Tamil Eleam Kurtuluş Kaplanları veya “Tamil Kaplanları (TEKK)” Mayıs 1976’da kurulmuştu.
Sri Lanka’nın kuzey batısında bağımsız bir devlet kurmak için devlete karşı çok kanlı eylemlerle sonuca gitmeye çalıştı.
İSTANBUL‘dan Richard III. rüzgârı kuvvetli esiyor. Bu sayfada da perde açayım. Lady Anne daha önce babasını, kayın babasını en son kocasını da öldüren “Kral” olmanın eşiğindeki Richard III’ü aşağılar.
“Alçak! Sen ne Tanrı yasası bilirsin, ne insan yasası!
Bir acıma duygusu vardır en yırtıcı hayvanda bile.”
Richard yanıtlar: “Bunun zerresi yok, hayvan değilim demek ki.”
Böyle bir konuşmayı izleyen dakikalarda zekâ ile bilediği keskin dili, Lady Anne’yi baştan çıkartır.
Kral tacını giyerken Lady Anne de tahtta yanına oturttuğu kraliçesidir.
GÖRÜNÜŞÜ kadar gazeteciliği de heybetliydi Gökşin Sipahioğlu’nun.
Onu 1980’li yıllarda tanımıştım.
GÜNEŞ gazetesini çıkarmaya hazırlanıyordum.
Çok farklı ve büyük doğmasını istediğim bu gazete için meslekte iddialı olanlarla konuşuyor, görüş alıyordum.
Avrupa’nın en iyi ajansı SİPA’nın kurucusu, başkanı ve yöneticisiydi.
Paris’teki ofisinde buluştuk.
Bir pazar günüydü.
TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner’in “küresel ekonomiyi tırnaklarımızı kemirerek izliyoruz” söylemi kabarmakta olan tsunaminin alarmıdır.
Bu dev dalganın Türkiye’yi de vurması kaçınılmaz.
İçeriden ve dışarıdan nabız tutmakta usta “ekonomi doktorları” gerçi “Türkiye’nin en sağlamlardan biri olduğunu” vurguluyor ama yetersiz...
“Ekonomik veba” denen küresel krizler üst üste vururken ve yayılırken Türkiye de tehdit altındadır.
“BİR EKONOMİK TETİKÇİNİN ANILARI” adlı dizi kitaplarıyla ünlenen John Perkins İstanbul’da...
Söylediklerini şöyle algıladım:
Art arda gelen kriz dalgalarıyla dünya sarsılmakta.