PKK'nın tankları

29 Eylül 2007

Bugün Bu uyarıdan sonra bir kez daha Körfez Savaşı henüz başlamadan Suudi Arabistan'ın başkenti Riyad'da yaşadığım şoku anımsadım...AKP'nin Abdullah Gül'ün kurduğu birinci hükümetinde Dışişleri Bakanı olan Yaşar Yakış, o tarihte Riyad Büyükelçisi'ydi.Yaklaşan savaşı izlemek için Riyad'a gitmiştim.Yakış, zarafet göstermiş, beni büyükelçilik evinde konuk etmişti.Bir ara "Amerikalı komutanlarla görüşmek istediğimi" söylemiştim.İçtenlikle katkıda bulundu.ABD Büyükelçisi'ne telefon ederek bu isteğimi yansıttı.Riyad'ın, ABD Kuvvetleri'nin subayları tarafından komuta merkezi olarak kullanılan otelde randevu verildi.Aşağıda konuştuğum ABD'li iki yarbayın söylediklerini ve benim sorularımı sunuyorum... Nihayet Ankara, ABD'yi uyardı: "PKK'da uzun namlulu ağır silahlar, tanklar var. Bunlar ABD malı..." 'Amerikalı Yarbay Türkçe konuşuyordu. Daha önce Ankara'da TBMM yanındaki Amerikan Yardım Heyeti merkezinde bir süre görev yapmış. Yarbay ile duvara asılı dev Ortadoğu haritasının önündeyiz.Sağ elinin avuç içini Musul/Kerkük vilayeti olan geniş alanda gezdiriyor. Ve sakin bir sesle, kelimeleri tane tane seçerek anlatıyor."Savaş bitecek. Saddam çökmüş olacak. Devlet otoritesinden yoksun bir

Yazının Devamı

Sol ayağım

27 Eylül 2007

Bugün Day-Lewis, son 10 yılın en önemli aktörlerinden biri...Ciddi bir oyunculuk eğitimi almıştır.Unutulmaz filmi; "My Left Foot (Sol Ayağım)" ile Oscar almıştı.Belleklerimize kazınan diğer birkaç filmini de anımsatayım.Milan Kundera uyarlaması "Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği...""Son Mohikan...""Babam Adına." Scorsese'nin yönettiği "New York Çeteleri..." Bu son filmiyle ikinci Oscar'a da uzanması bekleniyordu.Esrarengiz de denebilir.Her şeyi bırakıp bir süre ortalarda görünmez.Yok olur.Ve bir süre sonra gene müthiş bir performansla beyazperdeye döner.Birkaç kadının ortasında kararsız kaldıktan sonra tercihi ünlü yazar (Marilyn Monroe'nun eşi Arthur Miller'ın kızı) Rebecca Miller oldu.İkisi Vakko'nun "Grand Classics" etkinlikleri için bu hafta Türkiye'deler.Bu festivallerden birincisi Londra'da, ikincisi New York'ta yapılmış."Büyük Klasikler" komitesinde Catherine Deneuve, Charlize Theron, Gywneth Paltrow, Kevin Costner, Meryl Streep, Nichole Kidman, Robin Williams gibi sanatçılar var.Cuma gecesi Ottomans'ta "Garand Classics"in gala gecesi düzenleniyor.Davetiyede "Uluslararası Film ve Moda Dünyası Yıldızlarının Katılımlarıyla" anonsu var.Önce bir kokteyl ve sonra "after

Yazının Devamı

Malezya-Alezya

26 Eylül 2007

Bugün Öfke şimşekleri çakıyor.Hatta Prof. Şerif Mardin'in "mahalle baskısı" söyleminden bile daha fazla tüylerini diken diken yapan kelime "Malezya..."Öyle ki... Neredeyse haritalardan Malezya'yı silecekler.Bunun mizah örneği Asterix resimli romanlarında vardır.Fransızların atası Frankları, Roma ordularının Alessia yöresinde yenmeleri ve bugün Fransa olan toprakları işgal etmeleri Asterix resimli romanlarında sık sık yer alır.Alessia nerede diye soran yolculara Asterix ve diğer Franklar sinirlenir ve "Alessia connais pas (Alessia tanımayız)" cevabını verirler.Gerçekten uzun süre Fransa haritasında Alessia'nın bulunmadığı, bir anlamda haritadan sildikleri rivayet edilir. (Paris merkezine girerken bir semtte Alessia levhaları vardır. G.C.)Fransa'nın şoven sınırlarını da aşan gururuyla dalga geçen bir mizah örneğidir Asterix sayfalarındaki bu diyalog...İktidarın serüvenini yansıtan mizah dergileri için belki de esin kaynağı olur.Malezya'nın yer almadığı, böyle bir ülkenin bilinmediği haritalar... İktidarı ve iktidar muhiplerini "Türkiye, Malezya olur mu?" sorgulaması çileden çıkarıyor. Önce bir gerçeği ortaya koyalım...Çakan şimşeklerin hedefi aslında eski ABD Dışişleri Bakan

Yazının Devamı

Atatürk ve oruç

25 Eylül 2007

Bugün Araştırdım."Atatürk'ün Uşağı Cemal Granda Anlatıyor" adlı kitapta cevabı var. (*)Bazı satırlarını yansıtıyorum... Önce "Oruç tutan yazar, okunur... Tutmayanı okuyan günaha girer" muhabbeti oldu. Şimdi de "Atatürk oruç tutar mıydı?" sorusu... Din konusunda Atatürk'ün tam anlamıyla laik olduğu söylenebilir. Kimsenin inancına karışmaz, dindar kişilere saygı gösterir, yobazlara, softalara çok kızar, din kavramının sömürülmesine izin vermezdi.Cumhuriyetin ilanından sonra din ve devlet işlerini birbirinden ayırınca rahat bir nefes almıştı. Laikliği çevresindekilere aşılamayı başarmıştı. Benim, yanında bulunduğum süre içinde hiç namaz kılmadı. Oruç da tutmadı.Ramazanlarda içki içer, fakat kadir geceleri sofra bile kurdurtmazdı. Saygısı büyüktü.Bazen mevlit dinlediği de olurdu. Sofrada Hafız Yaşar Bey'in mevlidini saygıyla dinlerdi.Mevlidin Miraç bölümünde "Göklere çıktı Mustafa" denince gözleri yaşarırdı. O zaman hemen kolonya götürürdük. İnanışı samimiydi. Bence Allah'a inanıyordu.Öyle "Allah" derdi ki yalnız kalınca, O'nun gibi kimse diyemez. Herkes çekilip yapayalnız kalınca gökyüzüne bakar, kendi kendine "Allah" derdi. Böyle güzel "Allah" diyen adam yoktur. ATATÜRK VE KADİR

Yazının Devamı

Meksika dalgası

23 Eylül 2007

Bugün Geçen hafta, telefonda bir erkek sesi... Benimle konuşmak istediğini söylüyor.Sekreterim, "Burada yok ama not alayım, kim arıyor?" diye soruyor.Cevap, "İsmimi vermeyeyim. Bir okuyucusuyum. Devamlı okurum" oluyor. Konuşma şöyle sürüyor:- "Konu nedir?"- "Güneri Bey oruç tutuyor mu, tutmuyor mu?"- "Neden soruyorsunuz?.. Yazılarıyla orucun alakası mı var?"- "Var tabii... Burada arkadaşlarım, 'Oruç tutuyorsa oku, tutmuyorsa okuma. Yoksa günah işlersin' diyorlar."Bunun üzerine telefon kapanıyor. Okuyucu olduğunu söyleyen kişi yeniden arıyor. Bu kez "Ben arkadaşıyım, Güneri Bey'le konuşmak istiyorum" diyor.Sekreterim, "Sesinizi tanıyorum. Birkaç dakika önce aramıştınız zaten" diye oyununu bozunca, arkadan başka sesler geliyor...- "Sor. Oruç tutuyor mu, tutmuyor mu?"Bunun üzerine telefondaki ses, soruyu tekrarlıyor.Telefondaki tatsızlık, "Güneri Bey'in özel hayatıdır. Bu konuda bilgi veremem, sizleri de ilgilendirdiği kanaatinde değilim, başka bir isteğiniz varsa söyleyin" sözcükleriyle noktalanır..............................Şu telefon konuşması, "mahalle baskısı" uyarısının bir örneğidir."Tek olay ile nasıl genelleme yapılır" diye sorgulamak mümkün, ama özellikle 22 Temmuz'dan

Yazının Devamı

V. Koç -T. Şoray-Anayasa

22 Eylül 2007

Bugün Merhum Vehbi Koç, iki elinin avuç içlerini öne uzatarak, "Yooo" itirazıyla Türkân Şoray'ı engelledi.Şoray'ın yüzünden bir üzüntü dalgası geçti.Merhum Vehbi Bey, keyifli anlarında olduğu gibi Ankara şivesine geçti. İtirazının nedenini şöyle açıkladı:"Sebebini sorarsan, burada ellerinde makine gazatacı beyler var... Kim bilir fotoğrafın altına ne yazılır?.."Sonra da elini yumruk yapıp ağzına götürmüş, gözlerini kısarak, dostlarının iyi bildiği gibi kıs kıs gülmüştü."Gazatacılardan korkarım ben" diyordu.Şoray, Vehbi Bey'in bu izahı üzerine rahatladı.Sultan gülümseyişi yüzüne geri geldi. Türkân Şoray, "Öpeyim efendim" diyerek Vehbi Koç'a doğru ilerledi. O gün Eskişehir Anadolu Üniversitesi'ndeydik.BERDEL'in 41. Uluslararası Berlin Film Şenliğinde, CI CAE (Sanat ve Deneme Sinemaları Konseyi) Ödülü'nü alması bağlamında bir etkinlik düzenlenmişti.Başrolde Türkân Şoray'dı.Filmin yönetmeni Atıf Yılmaz'dı, senaryoyu Yıldırım Türker yazmıştı. Filmde Tarık Akan ve Mine Çayıroğlu da oynamışlardı.Yapımcı ise, TAP Vakfı'ydı. (Vehbi Koç-Türkiye Aile Planlaması Vakfı.)Türkân Şoray bu filmde ücretsiz oynamıştı.Film, TAP'ın aile ve nüfus planlaması amacıyla örtüşüyordu.Konusu, birbiri ardına 5

Yazının Devamı

Gurur duyduğum gece

21 Eylül 2007

Bugün Damardan Galatasaraylı olup da Fenerbahçe'nin Inter'e karşı oyununu övmek olur mu?Ben "olmalı" diye düşünüyorum.Fenerbahçe'yi ve başkanı Aziz Yıldırım'ı kutluyorum. (Faruk Süren'in hakkı için sonuna bakınız.)Fenerbahçe önceki gece bir dünya takımıydı. "Bir gecelik futbolla dünya takımı olunur mu?"Elbette olunmaz.Zaten o nedenle Aziz Yıldırım'ı da kutladım.Fenerbahçe'nin stadı, bir "dünya takımı" tesisidir.Bunu kazandıran kişi de Aziz Yıldırım...Fenerbahçe'nin "bağlı şirketleri" güçlüdür. Para kazanıyor.Antrenman ve diğer tesisleri dünya standartlarındadır.Forma satışları da öyle...Önceki gece sahadaki Fenerbahçelilerin 6'sı Brezilyalı, 1'i Uruguaylı, 1'i Sırp...11'de, kalan 3'ün 2'si; Belçika'da ve Almanya'da doğmuş, oralarda futbol oynamış olan Önder ve Deniz...Yani sadece Volkan, doğma büyüme Türk futbolcu.Sadece ölçütlerle değil, kimlik belgeleriyle de bir dünya takımı...Interliler de maçtan sonra "sanki bir Brezilya takımıyla oynuyor gibiydik" demediler mi?Bütün bunlardan sonra "FB'nin yabancı oyunculardan oluştuğunu" ve ilk cümlemin "neden bir Türk olarak duyduğum gururu" yansıttığını sorabilirsiniz...Cevabım, Fenerbahçe'nin bir Türk futbol kulübü olduğudur.Inter'in ya

Yazının Devamı

Türbanın zihniyet coğrafyası

20 Eylül 2007

Bugün Evet.Çünkü... Sadece gözleri açıkta bırakan burkaya, yüzün bir bölümünü açmaya olanak veren kara çarşafa göre elbette modernliktir.Kadının sanki bir potansiyel günaha çağrı objesi gibi görülerek kumaşlarla sarıldığı, umacıya dönüştürüldüğü uygulamalara kıyasla türban, daha ileri, daha ılımlı bir anlayışı ortaya koyar.Bir diğer soru:Türban, çağdaş yaşamın geriye sarılması mıdır?Bu açıdan bakıldığında o soruya da "evet", doğru cevap olur.Başı açık, kendini potansiyel günaha çağrı objesi algılamalarına bırakmayan, cinsiyet ayrımı olmaksızın tam özgür ve eşit bir dünya insanı olmak elbette daha ileri aşamadır. Modernlik kavramıyla örtüşür.Yani... Hadise "nerede durduğunuza" ve "nereden baktığınıza" endekslidir.Blue jean'i, vücuduna oturmuş dar ceketi, topuklu pabuçlarıyla "türbanlı" bir genç kadın softa zihniyet için "cehennemlik" sayılabilir.Aynı türbanlı kadın, ödünsüz laik kesimde "irtica mesajı" olarak bile algılanır.........................O nedenle... Türkiye'de "türban", bir sorun sarmalı halinde döne döne yaşanıyor.Yıllar boyu Anayasa Mahkemesi ve YÖK diktası iddialarıyla "türban" gündemde kaldı.2007'de türban bunalımı "Çankaya sorunu" olarak tartışıldı.Şimdilerde

Yazının Devamı