2007 için ilk işareti pazartesi gecesi algıladım.Afife Jale gecesi, sahnede, Müjdat Gezen, elinde ödül heykelini tutan Eskişehir Belediye Başkanı Prof. Yılmaz Büyükerşen'i "cumhurbaşkanı adayı" ilan edercesine güzel bir "aydın" konuşması yaptı.Öyle bir isim ki, tek dereceli seçim yapılsa, laik kesimin çoğunluk oylarını alır çıkar sandıktan...Büyükerşen'i anlatırken, Gezen, konuyu Atatürk platformuna ustalıkla kaydırdığında müthiş bir alkış patlaması oldu.Büyükerşen'in "teşekkür" konuşması da, sahneden, su özlemindeki topraklara yağan yağmur sevinci efektini yaptı.Eskişehir mucizesini gerçekleştiren adam o... Önce üniversitesiyle, şimdi de belediyesiyle... Birkaç cümlesini yansıtayım..."Eskişehir'in dört ayrı ilçesinde dört ayrı tiyatro... Dördünün de koltukları daha aylarca öncesinden alınan biletlerle kapatılmış... Türkiye'nin en değerli sanatçıları, yönetmenleri, yazarları orada...Bütün bunların arkasında Atatürk var..."Bir alkış patlaması daha................................Ali Poyrazoğlu da ödülünü almak için sahnede...O da "teşekkür" konuşmasını Atatürk'e adamış.Sesleniyor:"Yaşam biçiminize sahip çıkın, müdahale ettirmeyin. Atatürk'ün Türk milletine armağanıdır.Bakın... Yaşam
Yaz sonuydu... Köşkün ahşap kazıklar üzerinde uzanan terasında çay içiyorduk. Florya plajında yüzen çiftler zaman zaman merakla yaklaşıyor, bazıları -kayıkların arkasına sözümona gizlenerek- öpüşüyor, koklaşıyorlardı. Ve biz böyle garip bir ortamda siyaset konuşuyorduk.O zaman devlet bakanı olan Mesut Yılmaz'ın bir sözüne alınmıştı... Kulağına geldiğine göre Yılmaz, "Demirel'in, Ecevit'in, Türkeş'in, Erbakan'ın, Baykal'ın, Çağlayangil'in ve diğerlerinin siyaset yasaklarını biz kaldırmak istiyoruz ama yukarısı engelliyor" demiş."Yukarısı" yani, "Cumhurbaşkanı Evren..."Şöyle diyordu:"Ben de araştırdım. Anayasa değişikliği yapılırsa, referanduma gidilebilir. Yasaklar kalkabilir. Madem 1982 Anayasa'sıyla yasakları halk koydu, o halde yasakları da halk kaldırsın..."Ona "Yazabilir miyim?" diye sormuştum..."Eğer yasakların kalkmasını istiyorsan, referandumu destekleyeceksen yaz" demişti."Demokrasinin yasaklarından arındırılması, dikenli tellerin kaldırılması" elbette isteğimdi.Ertesi sabah bu demeç, gazetemin sürmanşetiydi.Türkiye'nin yazgısını değiştirecek bir kilometre taşıydı.Öyle bir dönüm noktası ki, 12 Eylül 1980 İhtilali'nin başındaki komutan, devirdiği, sürgüne yolladığı
"Boğaz sularına, güzelim ahşap yalıların görüntüleri yansımıştır. Ama... Onların arasındaki tek tük beton binaların görüntüleri suyun ayna gibi yüzeyinde yoktur."Balcıoğlu, "Boğazın suları, betonlara küsmüştür. Bu çirkin yapılaşmayı kendi yüzeyine kabul etmiyor" mesajını vermişti."Boğaz sularının betonlaşmaya vetosu" da denebilir."Sanatın kalıcılığı" budur işte...Kuşaklar boyu değerini, geçerliliğini ve gerçeğini koruyor.................................Dün Bodrum'da "kıyı yağması ve maviye beton tabut" protesto edildi. Bodrumlu doğa tutkunlarının tepki gösterileri vardı.Semih Balcıoğlu'nun bu karikatürü, Bodrum kıyılarına uyarlanarak dev panolarla "betonlaşma" teşhir edilmeli.Boğaz suları gibi Bodrum'un o güzelim son birkaç koyunun da, beton görüntülerini "veto" edeceği kafalara "dank dank" vurulmalı................................Bodrum'dan intikam mı bu?AKP yönetiminin kaybetmiş olmayı içine sindiremediği seçim yöreleri vardır.Ankara'da Çankaya... İstanbul'da Şişli, Beşiktaş ve Kadıköy... Ege'de İzmir ve Bodrum... Hatta Bodrum'un Bitez, Ortakent, Yalıkavak, Gündoğan, Yalıçiftlik belediyeleri...Bir daha seçim olsun, gene yitireceklerini görüyorlar.Yoksa... Oylarla
2005-2006 kadrosu "Galatasaraylılık ruhu" için araştırmalara "referans" olabilir.Bir de şampiyonluk kupasını kaldırırlarsa, hepsinin evlerinin önlerine GS armalı birer top heykeli armağan edilmeli.Nedenini anlatayım.................................Unutulmaz futbol yıldızı Di Stefano, evinin girişine bir top heykeli yaptırdı. "Teşekkürler ihtiyar" yazılı bronz plakayı da heykelin mermer kaidesine çaktırdı.Futbolda virtüoz olmak için birinci koşul, onu "sevmek..."Hatta "âşık" olmak...Di Stefano'nun evinin girişinde duran o koca futbol topu heykeli, işte bu aşkın simgesidir. Topu seversen, topla sevişirsen, top da seni sever. Senin vücut diline uyar.Seninle birlikte aşk yaparcasına hareketlenir.Zaten "gol" de futbolun "orgazmı" değil mi?.............................Topla sevişen futbol yıldızlarına dikkat ediniz...Onlar topa asla sinirlenmez, küsmezler.Hatalı hareketlerinde ya da gol kaçırdıklarında hınçlarını toptan alarak ona tükürürcesine tekme patlatmazlar.Büyük Pele, 1000. golünü attığında yeşil sahaya diz çökmüş, topu dudaklarına götürmüş ve onu sevgi, saygıyla öpmüştü...............................Topa sevgi ve saygı duyan futbol yıldızları, dikkat ediniz rakip oyunculara da
Cumartesi ya da pazar için iddialı karşılaşma önerilerine her zamanki heyecanı göstermediler."İnşallah... bakarız" söylemleriyle geçiştirdiler.Israrlara da "görev çıkmazsa" yanıtını verdiler.Geçen hafta sonunun bu tutumuna "mim" koymuştum.Kökenim olan Ankara gazeteciliği deyimiyle, kendi kendime "Du bakalım n'olucek" demiştim içimden.................Son 48 saattir, Güneydoğu sınırlarında Silahlı Kuvvetler'in yoğun kuvvet yığımıyla bir hareketlenme sürüyor.Anadolu'dan sınırlara birlikler kaydırılıyor.Silahlı Kuvvetler'in ağır zırhlı araçları da bu hareketlenmenin içinde.Haberlere göre bütün bunlar sınırlardan PKK girişlerini önlemek amaçlı...................Belki de öyle...Ama...Sınırların asker yığarak tutulması biraz zorlama gibi görünüyor.O sınırlar üzerinde 1980'li ilk yıllardan itibaren helikopterle kaç kez turladım... Kaç kez kritik noktalara konduk. Hatta bir defasında dağ doruklarında krater gölü kenarına çakıldık, helikopterin kuyruğu koptu... İran-Irak arasındaki üçgene terk edilmiş PKK kampına girdik.Yani o coğrafya hakkında fikrim var.Yüksek dağların bıçak gibi keskin kayaları arasında derin vadiler ve akarsular uzanır.Sınırlar, ancak o vadilerden ve akarsulardan
Bir günlük Ankara havasından izlenimler... Özü: "Erdoğan Özal olmamalı... AKP de ANAP olmamalı..."Bir süredir gündemin ilk maddesine bağdaş kurmuş bulunan "Sezer sonrası Çankaya" sorununda çözüm için AKP'nin önkoşulu bu.AKP'de Başbakan Erdoğan'a yakın bir kesim için farklı iddialar konuşulmakta...Onlara göre sadece "Erdoğan eksenli teoriler gerçekçi değil."Doğru olanı nedir?Cevap:"Bir ucu Erdoğan, diğer ucu AKP olan eksen etrafında dönecek iç siyaset..."Yani... "Cumhurbaşkanı seçimine uzanan süreç Erdoğan ile AKP birbirinden ayrı algılanarak düşünülmesin" mesajı var bu söylemde..................................Bu söylemi "Özal-Anavatan" örneği ile açıyorlar.Yani...Çankaya, sadece Özal'ın cumhurbaşkanı seçilmesi sorunu gibi algılandı. Grubu Özal'ı seçti, Çankaya'ya gönderdi.Ama... Özal sonrası Anavatan ne oldu?Darmadağın... Herkes kendini "lider" sandı. Lidersiz kalınca seçimde DYP'nin altında kalıp ezildi. Anavatan milletvekillerinden çoğu seçilemedi. Anavatan'ın çöküş süreci Özal Çankaya'ya çıktığında başlamıştı.Yakın tarihin bu Çankaya öyküsünden ders çıkarmak gerek................................O halde?..Anlatım sürüyor...Seçimler zamanında yapılırsa ve daha öncesinde bu
Savcı, "Zehirli variller atmakla suçlananlar için jandarmanın...İstediği telefon dinleme iznini vermedim. Neden vereyim ki!.. Sonuç çıkmayacak işe neden dinleme izni vereyim" diyor.Neden sonuç çıkmayacak?Savcı onu da anlatıyor:"Çevre suçu işleyenlere 5 yıldan az olmamak üzere hapis ve yüksek para cezası içeren maddeyi uygulayamam. Çünkü maddenin yürürlük tarihi 12 Ekim 2006. O tarihten önce kim getirilirse getirilsin ifadesini aldıktan sonra görevsizlik kararı verip soruşturma dosyasını, ilgili idari kuruma göndereceğim..."Ve... Dediğini yapıyor. Zehirli variller olayının zanlılarından 4 kişiyi, ifadesini aldıktan sonra serbest bırakıyor...................................Yani... Günlerdir toplam 5 milyona yakın tirajı olan Türk basınının "Zehirli Atıklar" manşetleri... Sayıları 3 bini bulan TV ve radyoların yayınları... Sivil toplum örgütlerinin tepkileri ve gösterileri... Çevre Bakanı Osman Pepe'nin, vali ve belediye başkanlarının esip gürlemeleri "hava..."Bugüne kadar toprağa gömülen zehirli atıkların, varillerin failleri, ellerini kollarını sallayarak aramızda dolaşacaklar.Zehir saçarak ürettikleri ürünleri pazarlayarak tatlı kârları kasalarına koymayı sürdürecekler."Nasıl
Kanıtı yok.Belki bir "varsayım, yorum, siyaset analizi, siyaset aracı..."Belki, "paranoya..." Anayasa'yı değiştirmek "imkânsız" değil ama "çok zor."Pratiği olabileceği görünmüyor...............................Ama...AKP'nin bir "ajandası" olduğu biliniyordu. Hatta... Kendi görüşüne hayli yakın ilişki ve haber alma kulvarları yıllara dayalı gazetecilerin satırlarında yer aldı.Nedir bu ajanda?Elbette tamamını ve ayrıntılarını bilemeyiz ancak "iki önemli" madde bir sonraki 5 yıllık yasama dönemine bırakılmıştı. "1- Türban sorunu.2- Güneydoğu ya da Başbakan Erdoğan'ın söylemiyle Kürt sorunu..."Birinci maddeyle bağlantılı olarak YÖK'ü de bu kapsam içinde görebiliriz.O netameli konular, genel seçimler ve cumhurbaşkanlığı seçimleri sonrasına bırakılmıştı................................Çünkü...Seçimlerde özellikle "türban" sorununun çözümü için halktan yetki istemek, oyların "çarpan katsayısı" olacaktı.Üstelik... YÖK konusu çözümlenmedikçe ısrarın "sonuç" getirisi pratikte sağlanamazdı ki...Güneydoğu sorunu da ateşten sıcak kestaneleri alabilmek için daha güçlü olmayı gerektiriyordu.Hem seçimlerle "irade" yenilemiş ve tazelenmiş olmak hem de cumhurbaşkanlığını AKP eksenli hale getirmek