Good-dua

16 Nisan 2006

"Birine kötülük dilemek" anlamındadır."Kimseye beddua etme, sonra aynıyla başına gelir" derler. "Good-dua"yı ise anlaşılan Amerikan kültür dalgası dilimize taşımış. Dilimizin ötesinde dini de etkilemiş."İyi dua/iyi dilek" anlamında kullanılıyor.Kandillerde cep telefonlarıma gençlerden "happy kandil" diye mesajlar geliyor.Dahası, geride kalan hafta Musevilerin "şabat" kutsal günleri başladı.Ve...Genç nesilden bizim kuşak Musevi arkadaşlara telefon mesajları:"Happy şabat..."...............................Dün Milliyet'te "BABA BENİ OKULA GÖNDER" kampanyası bağlamında "Çalıştay" vardı.Bu kampanyanın sağladığı, "kızlarımız için öğrenci yurtları" görüntülerini izledik, öykülerini dinledik. Duygulandık. Sosyal sorumluluk çağımızın saygın kurumlarının sicil notu...Kurumlar kâr bilançolarının ötesinde, bu "bilinçli paylaşım" ilkeleriyle büyüyorlar.Yüzlerce/binlerce kız çocuğumuzun, genç kızımızın yazgılarına bu kampanya ve yurtlarla sanki yıldızlar yağmış. Pırıltıları algılanıyor.Bu kampanyaya gönül verenlere onların -gençlik dilini kullanayım- yürekten "good-dualarını" hissediyorum.Türkiye'ye kim bilir ileride ne güzelliklerle katkıda bulunacaklar.................................Bu

Yazının Devamı

3 bin altın

15 Nisan 2006

Borçlunun imzaladığı bonoya göre parayı vadesinde ödeyemezse alacaklı, onun vücudunun dilediği yerinden yarım kilo et kesip alabilecektir.Vade geldiğinde para ödenmez ve alacaklı Musevi tefeci, "kesip almak istediği yerin borçlunun kalbi olduğunu" söyler.İlginç mi? Hele... Alacaklı Musevi tefeci rolünü Al Pacino ve borçlu rolünü de Jeremy Irons oynuyorsa... Filmin öyküsü, Shakespeare'in "VENEDİK TACİRİ" ve yönetmeni, Oscar'lı Postacı/Il Postino'ya da imza atan Michael Radford ise... Onları izlerken zamana dur demek geliyor insanın içinden... ................................Venedikli asil Antonio (Jeremy Irons), en yakın dostu Bassanio'nun (Joseph Fiennes) âşık olduğu zengin ve çok güzel Portia (Lynn Collins) ile evlenebilmesi için 3 bin altın bulmalıdır. Venedikli Musevi tacir Shylock'tan (Al Pacino) yazının başında anlattığım koşullarla 3 bin altın borç alır ve arkadaşı Bassanio'ya "Al parayı git sevdiğin kızla evlen. Vadesi geldiğinde nasıl öderim diye düşünme, 3 aylık vade dolmadan gemilerimden o miktarın 4-5 katı param gelecektir" der.Elbette bunu söylerken "bir uğursuzluk bulutunun bahtını karartacağını ve tüm gemilerinin batacağını, 3 bin altını ödeyemeyeceğini ve tefeci

Yazının Devamı

Hamas taklası

14 Nisan 2006

"Aslında, İsrail'in Filistin seçimlerinin galibi olarak görmek istediği Hamas idi. Çünkü, barış sağlamak için karşısında güçlü bir çoğunlukla seçim kazanan iktidar gerekiyordu.Oysa... FKÖ iyice yıpranmıştı. Seçimi kazansa da, bu kıl payı çoğunluk olurdu. İsrail'le bir barış anlaşması imzalayabilecek iradeyi Filistinlilere dayatamazdı.O nedenledir ki, önce yasakladığı halde, sonradan Hamas'ın Filistin seçimlerine katılmasına izin verdi.Hamas'ın kazanacağını bile bile yaptı bunu.ABD de, bu senaryonun faili meçhul(!) müellifidir."Peki ya ABD'nin, AB üyesi ülkelerin, İsrail'in yönetim Hamas'a geçince tüm mali yardımları durdurmasına, ilişkilerin kesilmesine, Filistin yönetiminin memurlarına maaş veremez hale düşürülmesine ne demeli?Cevap:"Bunlar hep taktik.Anlaşmaya oturulduğunda, masaya yeniden konulacak kozlar..."Peki Hamas lideri Halid Meşal'in Ankara'ya çağrılması üzerine Washington'dan ve Amerika'daki Musevi lobisinden, İsrail'den çakan yıldırımlara... "Yanlış zaman, yanlış insan, yanlış yön" yorumuyla o şimşeklerin Ankara'ya yönlendirilmesine ne demeli?ABD-AKP ilişkilerinde gerginliğin "tavan" yapması da diplomatik rol kesmek mi?Cevap:"Tabii..."................................Bu

Yazının Devamı

Zehir ve idam

13 Nisan 2006

Üretim yelpazesinde hijyenik kâğıt da var. Peçete, mendil ya da türevleri...Üretim süreci sonunda denize kırmızı atık su bırakılıyor. Halktan şikâyet geliyor. Sık sık ceza ödemek zorunda kalıyorlar.Arıtma tesisi kurulabilir ama çok para...Patron, lafını bile duymak istemiyor. Zekâsıyla ünlü bir dostum da o kuruluşta üst düzey yönetici. Fabrikanın teknik kadroları çözüm bulamayınca ona geliyorlar, "çare" ricasında bulunuyorlar.Çünkü, sıkışmışlar.Bir yandan yerel yönetim "Durdurun bu zehirli atık suyu" diye bastırıyor. Öte yandan patron "Eski köye yeni âdet mi çıkardınız? Arıtma tesisi de ne demek? Parayı sokaktan mı topluyoruz?" diyor.Dostum, "Bir de yerinde göreyim" deyip fabrikaya gidiyor. Bakıyor. Denize, fabrikadan şakır şakır koyu pembe su akmakta. 200-300 metrelik bir alan kırmızıya boyanmış, sonra damar damar akıntıyla daha açıklara kadar uzanıyor.Mühendislere soruyor:"Ne renk kâğıt mendil, tuvalet kâğıdı üretiyorsunuz?"Cevap:"Koyu pembe."Bizimki patlıyor:"Ulan ne enayisiniz. Çevirin şunu deniz rengi maviye, olsun bitsin. Düşünemediniz mi bu kadarcık şeyi?..".................................O hoşsohbet dostum emeklilik öncesine ait anıları arasında bunu da

Yazının Devamı

İmal buz mu?

12 Nisan 2006

1 Mart tezkere krizinden daha "derin kriz" ikinci tezkerenin Meclis'te kabul edilmiş olmasıdır. Bu konuda dinlediklerimi ilgili ve yetkililerden "doğrulatmak" mümkün değil. Yalanlanma olasılığı büyük.Ama... Mantığı öylesine sağlam ki, yalanlamaları "kalp para" gibi siyasette "geçersiz" hale dönüştürebilir.Anlatayım... 1 Mart tezkeresinin reddi beklenmiyordu, ABD'de soğuk duş etkisi yaptı.AKP tarafı, suçu CHP'ye yıktı.Ancak... İkinci kez tezkere oylaması sağlam kazığa bağlanabilirdi.Bu süreçte lobi etkinlikleri yaşandı...............................Örneğin... CHP Genel Başkanı Baykal ile bir görüşme yapılarak "CHP grubunun oylamada serbest bırakılması" sağlanmış olamaz mı?Elbette "ABD'liler tarafından sağlanmıştır" demiyorum. Bunun altını çizeyim.AKP grubunda da iş çok daha sıkı tutulacaktı. Öyle de oldu.Buna karşılık... Bazı yol kazaları gene aynı süreçte çok güç önlendi.Sözgelişi... AKP'li bir bakan, Osmanlı döneminden sonra Irak'ın Türkiye'ye ödeme konusunda yan çizdiği tüm alacaklarını, ABD'nin Irak harekâtını tamamladıktan sonra, Türkiye'ye ödemesini istemiş olamaz mı?Ya bu miktar "90 milyar dolar" idiyse... Ve ABD Büyükelçiliği'ndekiler bedenlerine elektrik verilmişçesine

Yazının Devamı

Uğursuz oyun

11 Nisan 2006

Ama asıl önemlisi...AKP muhipleri ise, "AKP'nin alternatifi yok. Alternatifi olsa ABD daha da dirsek gösterirdi" diyorlar."Madem alternatifi yok, ABD daha uzunca süre bu yönetimle ilişkilerini iyi tutmak zorunda... O halde kaygı duyulacak bir şey yok" rahatlığındalar..........................Oysa...ABD'nin, "netameli" bir siyaset alışkanlığı ya da geleneği var; "birlikte yürümeyi artık istemediği hükümetleri demokratik yoldan yıpratmak, oylarını iyice aşağılara çekmek, başarısız ve yetersiz göstermek için" belden aşağı vuran yöntemler uygular.Gözden çıkardığı iktidarları, bu yöntemlerle artık seçim kazanamaz hale getirir.Ekonomisini bozar, iç güvenliğini, iç barışını kundaklar.Sosyal çalkantılar yaratır...Bu nedenle Türkiye'yi sarsabilecek olasılıklar böyle görmezlikten gelinemez.Satırlarımı kimse "şeamet tellallığı" gibi algılamasın.Tam tersine...Hepimiz aynı gemideyiz. Bu çalkantılarda gemi kayalıklara vurursa hepimiz kaybederiz.Kimse zil takıp oynamasın... Kimse de alternatifsiz olmanın güvencesiyle iktidara şakşak yapmasın.İktidarın da "Hamas muhabbeti" gibi fantezilerden vazgeçmesi gerektiğini artık görmesi gerekir...............................İsmet Paşa, büyük devletlerle

Yazının Devamı

Keklik

9 Nisan 2006

Bir süre onunla aynı mekânı paylaşmak keyifli olabilirdi. Ancak onun gittiği San Lorenzo'nun tam karşısındaki Lübnan restoranına gitmiştik.Maydanoz salatası, humus, acı soslu hellumi, çeşit çeşit Lübnan mezeleri ve rakısı..."Londra'ya gidip de Lübnan lokantası mı?" diyebilecek olanlara iki cevabım var:Bu lokantanın mezeleri gerçekten güzeldir. Gelenleri de karşıdaki San Lorenzo'yu aratmayacak kadar ilginç sinema, tiyatro, yazar-çizer takımındandır.İkincisine gelince, Londra'da tatsız İngiliz yemeklerinin dışında her ülkenin yemekleri yenir. Fransız, İtalyan, Çin, Japon (sushi barlar), Hint, Tai, Türk, Yunan, Arap... ................................Bizim Lübnan lokantasına gidişimizin bir diğer nedeni de yaşam sarkacını tekrarlamaktı.Daha önceki saatlerde Jack Daniel's viskilerinin bir rock konserindeydik.Üzerimizden gürül gürül Thames Nehri'nin aktığı koca bir köprüyü de omuzlanan tarihi ve köhne bir mahzendeydik.İngiliz Rock'çıları ABD viskisinden sonra ters bir hareketle Lübnan lezzetine yöneltilmiştik..................................Gece yatmadan önce yanıma aldığım yol kitaplarının arasında -bir gecede bitebilecek- en incesini okudum. İyi yapmışım.Abidin Dino'nun "Ne Güzel

Yazının Devamı

Akıl ve cinnet

8 Nisan 2006

Terör/ekonomi ilişkisinin çok çarpıcı bir örneğiydi.Hiç unutmadım...................................İsrail'deki "kibutz" adlı "kolektif çiftlikler" PKK ile "silahsız mücadele" için etkin bir yöntem olabilir.Önce "akılcı" bir soru:"Kibutzlar pek matah şeylerse neden Avrupa'da, ABD'de yok? Avrupa, ABD aptal mı ki kibutz kurmamış?" Bu soruyu ben de İsrail'de bir kibutz'un -eski- genel müdürüne sormuştum... İşte cevabı:"Çünkü, Avrupa'da, ABD'de devlet toprağı yoktur. Hepsi özel mülkiyettir. Oysa ki kibutz, devlet arazilerinin sosyal amaçlarla ekonomik kalkınma enstrümanıdır. Türkiye'de ise Hazine arazileri çok geniş. Türkiye kibutzlarla özellikle Güneydoğu'da 100 binlerce aileye çalışma ve çağdaş yaşam sağlayabilir."...........................Kibutz nedir?Büyük bir toprak; kibutz üyelerine tahsis ediliyor. Devlet onları bir araya getiriyor.Hangi ürünlerin tarımını yapacakları, yetiştirecekleri hayvanlar saptanıyor.Tarım araç-gereçleri, elektriği, suyu, rehber yöneticileri, tarım uzmanları devlet tarafından saptanıyor."İşte çiftlik eşit paylarla sizin; ekin, hayvan yetiştirin, satın, paylaşın" deniyor.İlk 5 yılda, devletin atadığı çoğu -gönüllü- uzmanlar yönetiminde çiftlik verimli

Yazının Devamı