önce bir saptama.Almanyada 40 bin Ermeniye karşın, 2 milyon dolayında Türk var.Almanya seçimlerinin -neredeyse- sonucunu belirleyecek kadar yüksek sayıda Türk kökenli seçmen nerede?Almanyadaki Türk dernekleri, sahip oldukları demokratik ağırlığı nasıl devreye koyamazlar?Ankaranın böyle bir etkinlik politikası oluşturmamış bulunması vahimdir. Kültür altyapısı sağlam bir büyükelçi olan Mehmet Ali İrtemçelik, Türkiyenin şansıdır. Ama her şey, onun omuzlarına mı yüklenmeli?İrtemçelikin medyaya yaptığı açıklama, dinamik bir tavır.Ancak... İddialar, böyle bildirilerin ölçeğini çok aşıyor. Kapsamlı bir çalışmayı gerektiriyor. Almanya Parlamentosuna da "24 nisan 1915in Ermenilerin sürgüne uğramalarının 90. yıldönümü bağlamında anılması, Türkler ile Ermenilerin barışmalarına böylece katkıda bulunulması" önergesi verildi. Önerge, kamuoyu araştırmalarına göre ilk seçimde iktidara geleceği öngörülen muhalefetteki CDU/CSU Parlamento grubunun. Önergede, "Alman Meclisi aşağıdaki hususları saptamaktadır" giriş cümlesinden sonra, iddialar sıralanmakta.Özetle yansıtayım:- 24 Nisan 1915te Osmanlı İmparatorluğu iktidarında bulunan Jön Türkler hareketinin emirleriyle, İstanbuldaki siyasi ve kültürel
RP - DYP ortaklığıyla kurulan hükümetin odağında bulunduğu bunalıma artık gün sayılıyor.28 Şubatta MGK toplanmış."İrtica" eksenli ve "yaptırım" uyarılı zehir zıkkım kararlar alınmış.Ancak Başbakan Necmettin Erbakan imzalamıyor.Neden?Ya Cumhurbaşkanı Demirel imzalamazsa?İç metinler değiştirilerek imzalanırsa?Bu krize çözüm olarak, "önce Demirelin imza atması ve geri dönülmemesi için de içeriğinin TVlerden açıklanması" formülü bulunuyor.O dost bana telefon ederek, "Kritik MGK bildirisi, Sayın Cumhurbaşkanı tarafından şimdi imzalandı" diyor.Bu dost o zamana kadar yıllar boyu daha bir dizi böyle tüyolar vermiş. Hepsi de doğru çıkmış. Ama gene de haberi, Çankayadaki kaynaklarımdan doğrulatıyorum."Evet imzalandı" bilgisi geliyor.Az sonra, çalıştığım TV kanalında yayınlar sürerken ekranda altyazı geçiyor."MGK kararları metnini Demirel de imzaladı..."Bu süreç sonrası MGK kararını Erbakan imzalıyor.Kullanıldım mı?Belki de evet...Nereden bilebilirdim ki, "Erbakan imzalamamış henüz..." Peki altyazılar doğru haber miydi?Evet...Bu anının konuşulmasına Milliyetin Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Y. Yılmaz da tanık oldu.Böylece MGK kararlarının sadece son sayfalarının imzalandığını, ortadaki
Hintli guru, yerde bağdaş kurup karşısına 2 kez Oscar ödülü adayı olmuş, dünya çapında aktörü alıyor. O da bağdaş kurmuş. Elleri gurunun avuçlarında.Guru soruyor:- Sen kimsin?- Richard Gere.- Değilsin. Sen kimsin?- Aktör.- Değilsin. Sen kimsin?- Aktörüm dedim. Üstelik iki kez de Oscar ödülüne aday gösterildim. Çinin, Tibeti işgalini protesto eden konuşmam nedeniyle Oscar törenlerine katılmam yasaklandı. Aktörüm.- Değilsin. Sen kimsin?- Aktörüm. Theatre World, National Board of Rewiew - Freedom of Expression, Red Corner, Golden Globe ödüllerini aldım. Aktörüm.- Değilsin. Sen kimsin?- Homer Gere ve Doris Gereın oğullarıyım.- Değilsin. Sen kimsin?- Homer Jakes Jigme Gereın babasıyım.- Değilsin. Sen kimsin?- Cindy Crawfordun eski kocası.- Değilsin. Sen kimsin?- Carey Lowellin sevgilisi.- Değilsin. Sen kimsin?- Piyanist ve besteciyim. Chicago filmi için 5 yıl dans dersi aldım. Dansçıyım.- Değilsin. Sen kimsin?- People dergisi 1999 anketine göre dünyanın en seksi erkeği.- Değilsin. Sen kimsin?.............Sorular ve cevaplar böyle daha yüzlercesi ile sürer.Kimlerin torunu, kimlerin yeğeni, kimlerin kuzeni, kimlerin öğrencisi, kimlerin arkadaşı vs................Saatlerce süren bu
Coşkun Kırcayı toprağa verdi.Kırca, Türk siyasetinin entelektüel ender isimlerinden biriydi. Diplomat kökenliydi.Gazetecilik de yapmıştı.Onu ilk kez tanıdığımda, CHPnin "harika çocuğu" diye anılıyordu.Çatı katındaki araştırma bürosunun parlak uzmanları arasındaydı.Tarihi Ankara Palas salonlarındaki bir baloda smokinler içindeydi.Gelip geçen CHP kodomanları ona uğruyorlar, iltifat yağdırıyorlardı.Karşı masadaydım.CHPnin ünlü bir kodomanı eğildi. Kırcanın başını avuçları içine aldı. "Bu küçük kafaya, parti grubu büyüklüğünde beyin nasıl sığıyor?" diye sordu.Kırca, onun elini okşamakla yetinip gülümsemişti. Cüce şubat, kıyıcıdır. Gerçekten...Coşkun Kırca, kürsüye sık sık CHP Grup Sözcüsü olarak çıkıyordu. Müthiş hatipti. Kültür düzeyi yüksekti.Ancak...Dinleyenlere "hakaret" sınırına varacak kadar küçümseyen söylemleri nedeniyle, çok tepki alırdı.Geçen hafta yazmıştım... Merhum Hüdai Oral, nasıl "En kısa zamana, en fazla kelimeyi, en net ve en anlaşılır telaffuzla sığdırıyor" ve "ılımlı bir üslupla polemik yapıyor" idiyse, Kırca da tam tersiydi.Kürsüye ağır ağır yürürdü, ağır konuşurdu.Zaman zaman hardal lezzetinden kırmızı bibere geçtiğinde, söyleminin etkisinin tadını
Daha "ihtiyatlı" yorumlar da var.Cengiz Çandar, Tercümanda "Net 4, brüt 8 dakikadan öteye..." başlığı altında şöyle yazıyor. (Tercüman, 24 Şubat 2005)"......... ayaküstü ve 8 dakika süren görüşme, taraflar birbirlerine ne söyledilerse -daha ziyade şakalaşma ve Bilal Erdoğan içerikli olduğu öğrenildi- fazla önemsenecek türden değil.Çeviri süresini hesaplarsanız, 8 dakika brüt ve 4 dakika net bir görüşme demek. Türk-Amerikan ilişkileri, 4 dakikada ayaküstü halledilecek olmaktan daha derin sıkıntılar içeriyor.O görüşme olsa olsa, tarafların arayı düzeltmek için simgesel bir irade beyanı olarak algılanabilir; o kadar.İlişkileri asıl bozan, Irak zemini idi. Amerikanın Irakta politika değiştirmesi beklenemeyeceği gibi, şu dönemde böyle bir değişikliğe gitmesini gerektirecek hiçbir neden de yok. Dolayısıyla, Türk-Amerikan ilişkilerinde temelli bir düzelme, Türkiyenin yeni bir Irak ve hatta giderek, yeni bir Suriye politikasına yönelmesiyle mümkün olabilir."Cengiz Çandar, Cumhurbaşkanı Özalın dış politika danışmanıydı. Yazıları ve söylemleri, sadece gazeteci bakış açısının ürünü değildir. Çankayadaki masanın iki tarafında oturmuş sayılabilir. Başkan Bush ile Türkiye Başbakanı Erdoğan
Bakanların" ağır bastıkları izlenimi var. "Kök hücreleri" uyum sağlamayan, "ithal" bakanların sesleri hafif kalıyor.Şu son "sağlık kaosu" da böyle bir "hiyerarşi" nedenine dayalı olabilir."Konuk bakanlardan" Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu, "SSK hastanelerinin Sağlık Bakanlığına devri" için de istekli görünmemişti.Onun "gerekli altyapının hazır olmadığı yolundaki kaygıları" siyaset kulislerinde dolaşıyordu.Ancak, önünde sonunda nihayet bir konuktu.İç hükümete sesi ulaşamadı."Ev sahiplerinden..." Sağlık Bakanının dediği oldu...Oldu da sonucu?..İşte, gazete sayfalarında, televizyon ekranlarında her şey tabak gibi ortada.Tevil götürür tarafı olmayan büyük bir acemilik ve başarısızlık. Hükümetin "ev sahibi" bakanları var... Bir de "konuk" bakanları... Kararlar alınırken, AKP kök hücresinden olan "ev sahibi... Şu hastane manzaraları için Başbakan Recep Tayyip Erdoğanın yorumu, "abartılıyor" oldu.Öyle mi?Ama...Sağlık Bakanlığı Müsteşarı Profesör Ünüvar ise dün, Mehmet Ali Birandın Manşet Programında "sağlıkta yeni uygulama için Kriz Merkezi kurulduğunu" açıkladı.Peki, bu ne demek oluyor?................Ortada hiç sorun yoksa, birkaç görüntüyü medya abartıyorsa...
28 Şubat 2005 tarihli TIMEın kapağında elleri ve tebessümüyle ünlü, Leonardo Da Vincinin Mona Lisası, kutsal kitap Kuranıkerimin Nur suresindeki gibi boynunu ve omuzlarını kapatacak şekilde bir türbanla sarılmıştı.Kapakta "AVRUPANIN KİMLİK KRİZİ" başlığı var.Hemen altında şöyle bir soru: "Çokkültürlülük ölüyor mu? Müslüman göçmenlere karşı burukluk..."İlk sayfa açılıyor...İçindekiler sayfası...Kırmızı beyaz sweetshirtler içinde beyaz türbanlar takmış, beyaz tunikli, beyaz çizmeli genç kızlar... Göğüslerinde ve kollarında beyaz ay yıldızlar. Fotoğraf altı: "Berlinde/kendi evlerindeki Türkler - bugünkü Avrupanın yüzü."Dünyanın en çok okunan ABD dergisinde bu kapak ve Avrupadaki İslam ile Avrupadaki Türkleri örtüştüren fotoğraf, herhalde bir rastlantı değil. ABD mutfağında, Türkiye kokuları gelen bir şeyler kaynatılıyor.Dünyanın en çok satan ve Washingtonda Bushun sabah kahvaltısında okuduğu ilk gazete olan Wall Street Journalda Türkiyeye şimşekler yağdıran makale, hiç kuşku yok ki "yazılmış" değil, "yazdırılmıştı."TIMEın da bu haftaki kapak konusu, ABD Başkanı Bushun, Avrupa gezisi ve Brükselde Avrupalı liderlerle yapacağı görüşmeler nedeniyle düzenlenmiştir. Ama...Hangi
Meclisteki çoğunluğu sağlam.Ancak...Seçimler için yarı yola varıldı.Hatta... 5 yıl değil de 4 yılda seçim yapılma olasılığı az değil. O nedenle yarı yol da geride kaldı. 18 ay sonra sandıklar kurulmuş olabilir.Uçuşan kiremitler "sayı" olarak değil, temsil ettikleri kesitlerin AKPden ilk seçimlerde "kopacakları" anlamında yorumlanırsa, işte bu önemlidir. AKPden bir istifa daha... AKP damından uçan ve uçacak tek tük kiremitler, iktidarı sarsmaz. Yani... AKPde "geç!" buluşmanın sonu...Anavatan doğrultusundaki liberal oylar...DYP dorultusundaki "muhafazakâr demokrat" oylar.MHP doğrultusundaki oylar.Erbakanın zihniyetine dönüş yapacak oylar.Gerçekten...AKP, son genel ve yerel seçimlerde kendisi için en uygun zamanlamayı yakalamıştı.Bütün rüzgârların bileşkesi AKP yelkenlerini doldurmuştu. Tükenen Anavatanın... Çillerle bir yere varamayacağı anlaşılan DYPnin... Son "sarsak" hükümetin içinde yer alarak kredisini epeyce tüketen MHPnin... Hepsinin oylarından AKPye kaymalar olmuştu. Şimdi iktidar çatısından uçuşan kiremitler, borçların ödenme zamanının geldiği gibi de yorumlanabilir. Evlerine... köylerine Türkiyede genellikle bir dönem, çoğunlukla tek başına iktidar olan parti, ikinci