Maya

11 Ocak 2005

Çünkü...Son tüzük değişikliği ile bir aday, ancak kurultay delege sayısının 5te 1i kadar imzayla önerilebilir."Canım, adam zaten 650-700 oy almak iddiasında... 267 delege bulamaz mı kendisini önerecek?" diye düşünülmesin.Öyle bir kâğıdın altına ve eklerine daha önce atılan 267 imzayı, başkanlığa sunmakla olmuyor.Tüzük, "bu 267 delegenin başkanlık kürsüsü önüne tek tek gelerek, orada imza atmalarını" öngörmekte.Genel Başkanın... Başkanın adamlarının... Tüm delegelerin gözleri önünde adeta meydan okuyarak... Gösterdikleri aday, kaybederse, infaz edilmeyi göze alarak...Siyasi yaşamı kararıverir adamın.Öte yandan...Her birinin kürsüye gelişi, isimlerini yazıp imza atması, 30ar saniye sürse, sadece bu süreç bile 2 saati bulur.O 2 saatte, bir kısmını şu ya da bu yöntemle imzadan vazgeçirmek çok mu zor?267 sayısı da kesmez... Vazgeçirilecek olanlar dikkate alınırsa, sayı en az 300 olmalı. CHPnin "tüzük gerçeğini" iyi görmek gerek. Son değişiklikle, önümüzdeki kurultayda, bırakın Deniz Baykalı sollayarak seçilmek, genel başkanlığa aday olabilmek bile "büyük başarı" olur. Bunca isim genel başkanlığa soyunmak iddiasında ama bir aday bile çok zor... Bu sayıyı Deniz Baykal -elbette rahat-

Yazının Devamı

Elle gelen

9 Ocak 2005

İşte Le Monde Diplomatiqueden özetle "Neden satışlar düşüyor?" sorusuna yanıtlar. Dünyada gazete satışları düşüyor. Neden? Le Monde Diplomatiquein araştırması içime su serpti. Çünkü, gazeteciliğe "değdirmeler/iğnelemeler" şöyle başlıyor: "Kimse üzerine alınmasın ama yıllardır gazete satışları toplamının hep aynı kalması da toplumun gazeteler için yargısını ve infazını yansıtmıyor mu?" Gazete satışlarının bütün dünyada düşmesinin, kendi dışındaki oluşumlardan kaynaklanan nedenleri var. Bunlar sektörün kaptanlarının ustalığıyla ilgili olmayan atmosfer koşulları...Şöyle ki:- İNTERNET GAZETECİLİĞİ: Son yıllarda internet gazeteciliği, gazetelere büyük rakip.Gazete için ayrıca bayiye gitmeye, ücret ödemeye, dağıtım beklemeye gerek olmaksızın birkaç kez tıkla ve habere, yoruma, fotoğrafa ulaş.Daha şimdiden gazetelerin internet sitelerine girenlerin sayısı gazete satışlarını aştı bile. Geleceği okuma uzmanları, "yakın gelecekte gazetelerin asıl ürünlerinin, internet yayıncılığı olacağını, kâğıda basılı yayınların ikincil ürün haline geleceğini" söylüyorlar.Genç nesil internet tutkunu olduğu için, internet gazeteciliğinin okuyucuları, kartopu gibi büyüyerek çığ haline geliyor.Örgütlü

Yazının Devamı

Kaçıncı madde?

8 Ocak 2005

Diyanet İşleri başkanları hâlâ şapka giymiyorlar ama Atatürk giydirtmişti işte...Öyküsü ilginç.Atatürk, uzun dönemli projelerini (kehanetlerini) Mazhar Müfit Kansuya not ettirirdi.Erzurum Kongresinin bittiği gece Mustafa Kemal, Mazhar Müfite şu satırları not ettirir..."Tarih, 7-8 Temmuz 1919. Sabaha karşı."1- Zaferden sonra şekli hükümet, Cumhuriyet olacaktır.2- Padişahla hanedan hakkında, zaman gelince, icap eden muamele yapılacaktır.3- Tesettür kalkacaktır.4- Fes kalkacak, medeni milletler gibi şapka giyilecektir.5- Latin harfleri kabul edilecektir.Kansunun elinden kalemi düşer. "Darılmayın ama paşam, sizin de hayalperest taraflarınız var. Cumhuriyetin ilanına muvaffak olalım da o kadarı bile yeter" der.Şafak sökmektedir, herkes odasına gider.Aradan yıllar geçer. Cumhuriyet ilan edilir. Padişah ve hanedan gönderilir, tesettür kalkar, fes kalkar... Ve Atatürk, Kastamonudan başında şapka ve yanındaki Diyanet İşleri Başkanının da başında şapka, Ankaraya döndüğünde, TBMM önünden geçerken makam otomobilini durdurur. Çünkü kapıda Mazhar Müfit Kansuyu görmüştür. 1919da ona "hayalperestsiniz paşam" demiş olan Kansuya seslenir:"Azizim Mazhar Müfit Bey, kaçıncı maddedeyiz? Notlarına

Yazının Devamı

Seçilmiş krallar

7 Ocak 2005

Gerçekten...Özellikle, demokrasi derinliği ve deneyimi az olan ülkelerde halkın seçtiği başkanlar, olağanüstü yetkileriyle ülkeyi "kral" gibi yönetirler.Tek farkları, "krallığı babadan değil, oy sandıklarından almış" olmalarıdır.Sovyetler Birliğinin dağılmasından sonra başta Rusya olmak üzere eski Sovyet ülkelerinin hemen hemen tamamı "başkanlık" sistemine geçtiler.Önce "çarlar"... Sonra da "kızıl çarlar" denilen komünist parti genel sekreterleri ile süren "tek adam yönetimleri," böylece "seçilmiş başkanlarla" günümüzde hâlâ egemen.Rusya, bunun en açık örneği... Bir önceki Başkan Yeltsin ve şimdi de Putin... Diğer eski Sovyet devletlerinde de durum aynı. Başkanlık sistemi için Prof. Morice Duverger, "seçilmiş krallar sistemi" demiştir. ABD anayasasının 1. maddesi "Bu anayasa, vatandaşların özgürlüklerinin ve haklarının devlete karşı korunmasını düzenler" hükmüyle başlar. Bireyi, devlete ve devleti yönetenlere karşı güvenceye alan koruma surları örmüştür bu madde.Ayrıca...ABD, federal bir devlettir.Özgürlükleri ve hakları koruyan, hukuk devletini güvenceye almayı hedefleyen yerel yönetimler ve özel kurumlar, dalgakıranlar gibidir.Ama...İşte 2005 ABDsinin hali... Seçilmiş kral

Yazının Devamı

CHPde referandum

6 Ocak 2005

Yani, "Deniz Baykalla tamam mı, devam mı?" sorusunun cevabını oylayacak delegeler. Mustafa Sarıgül, gerçi popüler bir isim oldu ama o değil de bir başkası da olsaydı durum değişmeyecekti.Daha açık bir ifadeyle...Mustafa Sarıgüle verilecek oyların azımsanmayacak bir bölümü, "Deniz Baykal karşıtlarının tepki oyları" olacak... "Baykal değil de kim seçilirse seçilsin" gibi düşünenlerin oyları...Baykal bir olasılıkla, kurultayda kaybederse... Bu sağlıklı mı? "Adressiz mektup atmak" gibi bir şey..........Ancak, sağlıklı olan şey şudur:"Baykal, bu oylamayı önemli bir farkla önde sonuçlandırırsa, genel başkan tartışmaları noktalanacaktır. Baykalın dışa dönük faaliyetlerde eli rahat olacaktır. Demokrasi daha etkin bir muhalefetle dengelerine kavuşacaktır."Tutun ki - bir olasılıkla - Baykal düşürüldü... Gene aynı şey........Fakat hangisi olursa olsun CHP iç kavga girdabına, daha da sürüklenirse, hatta, geçmişteki Ecevit - Feyzioğlu çatışmasında olduğu gibi bölünürse, demokrasi dengeleri daha da çığırından çıkar. Bir CHP bilgesine göre, "CHP olağanüstü kurultayının, Deniz Baykalın mı, yoksa Mustafa Sarıgülün mü ekseni etrafında toplanacağını sananlar yanılıyorlar." Ona göre, "Bu kurultay,

Yazının Devamı

de facto

31 Aralık 2004

Bu konuşmayı sanıyorum 1978 Kasımının sonlarında yapmıştık.TRT için Başbakanlıkta söyleşideydik.600 milyar liralık 1979 bütçesini anlatıyordu.Söyleşi bitti..."Eve gidelim, bir kadeh viski ikram edeyim" dedi.Başbakanlık merdivenlerinden inip makam otosuna binerken neşeliydi. Bir kahkaha attı ve kendi söylemini bakın nasıl yorumladı:"Şimdi, bir müddet, trilyonluk bütçe konuşurlar. Kimileri, enflasyon canavarı, trilyon duvarını da deliyor der... Kimileri, iktisadi büyüme der. Onlar trilyona kitlenir, biz de işimize bakarız. Birkaç hafta kafamız rahat olur." Dönemin Başbakanı Süleyman Demirel, "bir sonraki yılın bütçesi trilyonu aşacak" demişti... Bugünün moda söylemiyle "nasıl yani" olmuştum. Hayret yüklü bir sesle sormuştum: "Trilyonu aşacak mı dediniz?" Gülmüştü: "Türkiye bütçelerinde artık trilyonları telaffuz etmeye alışmalıyız" cevabını vermişti. O akşamüstü, siyaset rahlesinden birkaç ders vardı söyleşimizde.Enflasyon, zembereklerinden boşanmanın ilk işaretlerini vermekteydi ama bu oluşum kurt siyasetçi Demirel tarafından "trilyona dayanan iktisadi büyüme" olarak sunuluyordu.Olası eleştirileri Demirel, önceden göğüslüyordu.Ve...Demirel, medya aracılığıyla, medyanın önüne,

Yazının Devamı

Bir dünya masalı

29 Aralık 2004

Dünya sabıkalı.Bundan 4 milyar 600 milyon yıl önce, eriyik bir kitle vardı. Bağrından koptuğu anasının yörüngesinde, alevler içerisinde dolanıp duruyordu.800 milyon yıl geçmesi gerekti azıcık soğuması, kendine gelebilmesi için. Sonra geçirdiği 1 milyar yıl boyunca yalnızdı. Yılbaşlarını kutlayacak dostu hiç olmadı o aralar. Havada kesif bir amonyak, metan kokusuyla birbirini kovaladı 100 milyon yıllar.Daha sonra nereden geldiği bilinmez bir konuğu oldu; bir canlı=bir bakteri (cyanobacteria)... Artık üzerinde bir hayat, bir kader ortağı vardı. Bu bakteriler milyarlarca sene sürecek hayatlarına ve fotosentezle falan kitleler oluşturmaya başlamışlardı.Zaman su gibi akıp gidiyordu. Günümüze 2 milyar 600 milyon yıl kala karalar da oluşuyordu.Bir 800 milyon yıl daha... Artık sahnede Eukaryotic hücreler de vardı. Hani şu hayvanları, bitkileri, mantarları oluşturan hücreler.1 milyar 300 milyon yıl daha geçiverdi. Çok hücreli hayvanlar, deniz yaratıkları boy göstermeye başlamışlardı.Şunun şurasında günümüze 434 milyon yıl kalmıştı.Kocaman tek bir süper kıta vardı: Goldwana. Kuzey yarımküre tamamen okyanustu. Son tsunami dalgasıyla 10 binlerin ölümüne neden olan deprem, yerkürenin

Yazının Devamı

Erim/Derviş

28 Aralık 2004

Yani, CHPde "ihanet sendromu" gibi algılanır mı?Anlatayım:Nihat Erim, Siyasal Bilgiler Fakültesinde en genç profesörlerden biridir. O dönemin "tek parti yönetimi" gereği, Türkiye taranmakta ve iyi yetişmiş isimler bulunarak, milletvekili yapılmaktadır. Nihat Erim de, Siyasal Bilgiler Fakültesinde böyle "keşfedilir". Çok genç yaşta kariyer yapmış bir Devletler Hukuku profesörüdür. Süratle basamakları tırmanır, 1950 öncesi CHPnin doruklarında yer alır.1950 genel seçimlerini DP kazandıktan sonra da muhalefetteki İsmet Paşanın en yakınındadır, CHPnin etkili isimlerinden biridir. Hatta... Sonraki yıllarda, CHPnin yayın organı Ulus gazetesi kapatıldığında, partinin sözcüsü olarak çıkarılan gazetenin sahibi de Nihat Erimdir. Kemal Derviş, "AB başmüzakerecisi" atanırsa, bu yeni bir "Nihat Erim hadisesi" olur mu? Kıbrıs sorunu patladığında dönemin DP iktidarı ağırlık koyar... Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu, gerçekten "müthiş" denebilecek bir diplomatik performansla Kıbrısta ilk kez tarihin nehrini "tersine" akıtmayı başarır. 1876 yılında Sultan Abdülhamit tarafından kiraya verilen ve Lozan Antlaşmasıyla da genç Türkiyenin haklarından feragat ettiği Kıbrısa Türkler, neredeyse yarı

Yazının Devamı