Şarap - Fado - Anayasa

19 Eylül 2003

40 yıllık arkadaşım "en sosyal yazar" Hıncal Uluç, uzun süren "tuzluk kaç, karabiberlik kaç delikli olmalı?" sorununu tartışmaya açmış ama bir elinde tabak, öte elinde çatal bıçak tutarken, ayaküstü sohbette, kadehi tutacak el kalmadığına, hele bu arada bir de el sıkma zorunluluğu olursa yaşanan açmaza hiç değinmemişti. Esma Sultanda, Cumhurbaşkanı Sezerin, konuğu Sampaio onuruna verdiği davette, işte bu çözüm vardı. Tabakların yanına kırık beyaz renkli zarif plastik aparatlar iliştirilmiş. Maşa gibi tabağa tutunuyor. Diğer ucunda, bir kadehi taşıyacak yuvarlak boşluk.Bir elinizde tabak, öbür elinizde çatal ya da bıçak.İstediğiniz zaman, çatalı bıçağı tabağa koyup, kadehinizi yuvasından çıkararak yudumluyorsunuz.Kadehi, tabağın yanındaki yuvasına, çatal bıçağı tabağa koyarak el sıkışmanız bile mümkün.ABDde başlayan bu çözüm, bize de geldi. İlla popülizm yapmak isteyenlere not..."Düğün salonlarında, pasta tabağının yanına limonata bardağı da konulabilir...".....Neden bu konuyu ilk sıraya aldım?"Cumhurbaşkanları gelir gider... Şarap kalıcıdır." Davetlerde yaşadığımız "tabak, çatal - bıçak ve kadehi" bir arada tutmak sorununun çözümüydü. Esma Sultan Yalısının, yangından arta kalan

Yazının Devamı

Şarap - Fado - Anayasa

19 Eylül 2003

<#comment>
<#comment>
Davetlerde yaşadığımız "tabak, çatal - bıçak ve kadehi" bir arada tutmak sorununun çözümüydü.
40 yıllık arkadaşım "en sosyal yazar" Hıncal Uluç, uzun süren "tuzluk kaç, karabiberlik kaç delikli olmalı?" sorununu tartışmaya açmış ama bir elinde tabak, öte elinde çatal bıçak tutarken, ayaküstü sohbette, kadehi tutacak el kalmadığına, hele bu arada bir de el sıkma zorunluluğu olursa yaşanan açmaza hiç değinmemişti.
Esma Sultan'da, Cumhurbaşkanı Sezer'in, konuğu Sampaio onuruna verdiği davette, işte bu çözüm vardı. Tabakların yanına kırık beyaz renkli zarif plastik aparatlar iliştirilmiş. Maşa gibi tabağa tutunuyor. Diğer ucunda, bir kadehi taşıyacak yuvarlak boşluk.
Bir elinizde tabak, öbür elinizde çatal ya da bıçak.
İstediğiniz zaman, çatalı bıçağı tabağa koyup, kadehinizi yuvasından çıkararak yudumluyorsunuz.

Yazının Devamı

Üniforma oltası

18 Eylül 2003

Profesör Akbulut bunları, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Aytaç Yalmanla rektörlerin konuşmaları bağlamında söylemiş. "Siyasetçi ile konuşunca siyaset mi yapmış oluyoruz ki... Askerle konuşmayalım."Böylece "asker YÖK yasa çalışmaları için görüş bildirdi" iddialarını da yanıtlamakta. Aslında, rektörlerle konuşmanın sadece mastır ve doktora yapan subaylarla sınırlı olmadığını tahmin etmek için siyaset gurusu olmak gerekmez.Askerin duyarlı olduğu konular da "sır" değil. Ancak sorgulama adresi yanlış...Çünkü, YÖKün "olmazlıklar" tasarısı için geri adımı attıran, askerle konuşan rektörler değil ki... Hükümet, o rektörleri "YOK" sayarak kendi"YÖK" tasarısını geçireceğini açıklamış değil miydi?"YOK" sayılanların zaten kıymet - i harbiyelerinin üzeri çizilmişti.Yeni YÖK tasarısı tam gaz giderken, fren yaptı... Ama tasarıyı hazırlayanların ve onun da üzerindekilerin kulaklarına "kar suyu" kaçtığı için.Kar suyu, tatlısu kahramanlığı çağrışımı yapıyor. Zaten ABDde mastır yapmayan subay albaylığa yükselemez. Doktora yapmayan subay general olamaz. Üniversite ile asker arasında diyalog doğaldır." Ayrıca... Milli Eğitim Bakanı Çelikin, gazetecilerin "bazı rektörlerin komutanlarla konuşmasını

Yazının Devamı

Üniforma oltası

18 Eylül 2003

<#comment>
<#comment>
Zaten ABD'de mastır yapmayan subay albaylığa yükselemez. Doktora yapmayan subay general olamaz. Üniversite ile asker arasında diyalog doğaldır."
Profesör Akbulut bunları, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Aytaç Yalman'la rektörlerin konuşmaları bağlamında söylemiş. "Siyasetçi ile konuşunca siyaset mi yapmış oluyoruz ki... Askerle konuşmayalım."
Böylece "asker YÖK yasa çalışmaları için görüş bildirdi" iddialarını da yanıtlamakta.
Aslında, rektörlerle konuşmanın sadece mastır ve doktora yapan subaylarla sınırlı olmadığını tahmin etmek için siyaset gurusu olmak gerekmez.
Askerin duyarlı olduğu konular da "sır" değil.

Yazının Devamı

Atlar öne...

17 Eylül 2003

Bunu Maliye Bakanı Unakıtan "batık bankalar sorunu" bağlamında "mevduata devlet garantisinin TBMM açılır açılmaz kaldırılacağı" kararını açıklarken söylemiş.İlke olarak doğru.Birileri paraları hortumlayacak, kaçırıp keyif yapacak... Onların günahlarının kefareti, halkın vergileri ile ödenecek! (Batık banka sahiplerinden sadece ikisi bugün sıkıntı içinde. Onları yatta, yalıda, davette göremezsiniz. Kan kusar kızılcık hoşafı derler)Vicdan yangınları nedenidir bu.Bakan Unakıtana göre TBMM açılır açılmaz bu konu gündeme getirilecek ve - herhalde - banka mevduatlarına devlet teminatı, kademeli olarak kaldırılacak. Batık bankalar için bir söylem: "Devlet hiçbir topalın değneği değildir... Üçkâğıtçıların yükünü çekmek zorunda da değilim." Unakıtan, doğru bir çizgi izleneceğinin işaretini vermiştir.Ancak şu gerçekler de iyi bilinmeli:- Banka mevduatlarında kişi başına garanti zaten sadece 50 milyar liraya kadardı. Hükümet, İmar Bankasına el konulmadan 1 gün önce kararnameyle banka mevduatlarının tamamını garanti kapsamına almıştır.Eğer 3 Temmuz 2003 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan bu karar olmasaydı, devletin İmar Bankası mevduat teminatlarından doğan yükü belki bugünkünden çok daha az

Yazının Devamı

Atlar öne...

17 Eylül 2003

<#comment>
<#comment>
Batık bankalar için bir söylem: "Devlet hiçbir topalın değneği değildir... Üçkâğıtçıların yükünü çekmek zorunda da değilim."
Bunu Maliye Bakanı Unakıtan "batık bankalar sorunu" bağlamında "mevduata devlet garantisinin TBMM açılır açılmaz kaldırılacağı" kararını açıklarken söylemiş.
İlke olarak doğru.
Birileri paraları hortumlayacak, kaçırıp keyif yapacak... Onların günahlarının kefareti, halkın vergileri ile ödenecek! (Batık banka sahiplerinden sadece ikisi bugün sıkıntı içinde. Onları yatta, yalıda, davette göremezsiniz. Kan kusar kızılcık hoşafı derler)
Vicdan yangınları nedenidir bu.

Yazının Devamı

Karadeniz çıkarması

16 Eylül 2003

- Siyasette coşkulu ve hararetli "taraftar" ın yerini "seyirci" halk almış. Tepkisiz dinliyor. Siyaset henüz "kaynama" noktasından uzak ama yavaş yavaş ısınmakta.Karadenizde yüzde 40 dolaylarında oy alan AKPye karşı, artık hafiften mırıltılar başlamış.- DYP, köklü bir merkez sağ parti. Bu taban milliyetçi, liberal, muhafazakar ve laik doğrultuda. Mehmet Ağar da, hükümete eleştirilerinde bu değerlerden bazılarını öne çıkarıyor.Örneğin... Başbakan Tayyip Erdoğanın yenilerde kullandığı "Türkiyeli" söyleminin anlamını ve amacını sorguluyor.- DYPnin artık baraja takılmak gibi bir sorunu olmadığı izlenimini aldım.Gene de bunun kanıtı için önümüzdeki yerel seçimler beklenmeli.- Mehmet Ağar ve arkadaşlarının Kırat üzerindeki ilk yarışları olan yerel seçimlerde barajı üç - dört puan aşarak oy oranı çıtasını geçmeleri başarıdır. Ancak, siyaset aynı zamanda sonuç demek. Yerel seçimlerde oylar özellikle küçük belediyelerde iktidar partisine gider. İllerde ve özellikle büyük olanlarında ise, DYP uzun süredir güçlü değil.Mehmet Ağarın bu zincir halkalarını bir yerinden kırması gerek. Çok çalıştığını, Türkiyeyi karış karış dolaşmakta olduğunu söyleyebilirim.- AKP son seçimlerde buralardan

Yazının Devamı

Karadeniz çıkarması

16 Eylül 2003

<#comment>
<#comment>
İlk kez 1983 seçimlerinde kullanılan emektar "Süvari" otobüsündeyiz. DYP, dar olanaklarla siyaset yapıyor.
- Siyasette coşkulu ve hararetli "taraftar" ın yerini "seyirci" halk almış. Tepkisiz dinliyor. Siyaset henüz "kaynama" noktasından uzak ama yavaş yavaş ısınmakta.
Karadeniz'de yüzde 40 dolaylarında oy alan AKP'ye karşı, artık hafiften mırıltılar başlamış.
- DYP, köklü bir merkez sağ parti. Bu taban milliyetçi, liberal, muhafazakar ve laik doğrultuda. Mehmet Ağar da, hükümete eleştirilerinde bu değerlerden bazılarını öne çıkarıyor.
Örneğin... Başbakan Tayyip Erdoğan'ın yenilerde kullandığı "Türkiyeli" söyleminin anlamını ve amacını sorguluyor.

Yazının Devamı