Artık otel olan Çırağan Sarayının, Gazebo Terasında Osmanlının şehzade - aile reisi Osman Efendi ve eşi Zeynep Osman Hanımla konuşuyoruz. Zeynep Hanımın prensesliği, Osman Efendinin eşi olmasının öncesinde, Afgan saray ailesine mensup büyükbabası Mahmut Tarziden ve halası Afgan Kraliçesi Süreyyadan geliyor.Zeynep Hanıma soruyorum:"Sultan Sarayı ve Osmanlı döneminde ilk meclisin toplandığı bu binanın siyaset dekorunda size siyasi bir soru soracağım. Ortak dostlarımızdan duyumlarıma göre - gönlünüzde aktif siyaset yapmak - var, - seçimlere girmeyi ciddi olarak düşündüğünüz - söyleniyor. Sözü dolandırmadan, tek kelimeyle cevap verir misiniz? Doğru mu... Değil mi?Zeynep Hanımın cevabı "doğrudur" oldu. Cırağan Sarayı, Sultan Abdülaziz tarafından yaptırılmış. İnşaat bittiğinde Sultan Abdülaziz sarayı gezmek için denizden gelmiş. Tam kayıktan inecek, bir bakmış ki, önünden karakedi geçmekte... "Bu saray uğursuz" demiş. Rıhtıma ayak bile basmadan oradan ayrılmış gitmiş. Bir daha da gelmemiş. Sonraları, sarayda bir süre, Sultan 4. Murat oturmuş. Daha sonra, 1. Meşrutiyette Meclis - i Mebusan (Millet Meclisi) orada toplanmış. Bir soru daha..."İstanbul odaklı mı, Ankara odaklı mı?Yani, bir
<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
Cırağan Sarayı, Sultan Abdülaziz tarafından yaptırılmış. İnşaat bittiğinde Sultan Abdülaziz sarayı gezmek için denizden gelmiş. Tam kayıktan inecek, bir bakmış ki, önünden karakedi geçmekte... "Bu saray uğursuz" demiş. Rıhtıma ayak bile basmadan oradan ayrılmış gitmiş. Bir daha da gelmemiş. Sonraları, sarayda bir süre, Sultan 4. Murat oturmuş. Daha sonra, 1. Meşrutiyet'te Meclis - i Mebusan (Millet Meclisi) orada toplanmış.
Artık otel olan Çırağan Sarayı'nın, Gazebo Terası'nda Osmanlı'nın şehzade - aile reisi Osman Efendi ve eşi Zeynep Osman Hanım'la konuşuyoruz. Zeynep Hanım'ın prensesliği, Osman Efendi'nin eşi olmasının öncesinde, Afgan saray ailesine mensup büyükbabası Mahmut Tarzi'den ve halası Afgan Kraliçesi Süreyya'dan geliyor.
Zeynep Hanım'a soruyorum:
"Sultan Sarayı ve Osmanlı döneminde ilk meclisin toplandığı bu binanın siyaset dekorunda size siyasi bir soru soracağım. Ortak dostlarımızdan duyumlarıma göre - gönlünüzde aktif siyaset yapmak - var, - seçimlere girmeyi ciddi olarak düşündüğünüz - söyleniyor. Sözü dolandırmadan, tek kelimeyle cevap verir misiniz? Doğru mu... Değil mi?
<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
Onu da atlatırsak torunlarımızın torunları buzul çağının başlarında bulacak kendilerini... Tatil rehaveti ve Dr. Yalçın Ergir ile dünden devam.
Çeşit çeşit böcekler, çiçekli bitkiler, modern memeliler ortaya çıkarken, yüz binlerce senede bir görülen bir darbe daha geldi.
10 kilometre çapında olduğu sanılan bir asteroid, şimdiki Meksika'nın Yucatan Körfezi dolaylarına çarptı. Tarifi olanaksız çarpma, buharlaşan kayalar, şok dalgalarıyla dünyanın diğer tarafında harekete geçen volkanlar, havalanan toz ve kil tabakasıyla kaplanıveren atmosfer, kararan - soğuyan dünya...
Sonuç: Güzelim dinozorların sonu...
Daha önce de 2 kez kıyamet kopmuş.Dinozorların, dev kuşların yok oluşuna neden, gökten düşen 10 kilometre çaplı bir mega taşmış.Dünya sabıkalı.Kıyamet dosyasını Dr. Yalçın Ergirden yansıtıyorum(1).Bundan 4 milyar 600 milyon yıl önce, eriyik bir kitle vardı. Bağrından koptuğu anasının yörüngesinde, alevler içerisinde dolanıp duruyordu.800 milyon yıl geçmesi gerekti azıcık soğuması, kendine gelebilmesi için. Sonra geçirdiği 1 milyar yıl boyunca yalnızdı. Yılbaşlarını kutlayacak dostu hiç olmadı o aralar. Havada kesif bir amonyak, metan kokusuyla birbirini kovaladı 100 milyon yıllar.Daha sonra nerden geldiği bilinmez bir konuğu oldu; bir canlı= bir bakteri (cyanobacteria)... Artık üzerinde bir hayat, bir kader ortağı vardı. Bu bakteriler milyarlarca sene sürecek hayatlarına ve fotosentezle falan kitleler oluşturmaya başlamışlardı.Zaman su gibi akıp gidiyordu. Günümüze 2 milyar 600 milyon yıl kala karalar da oluşuyordu.Bir 800 milyon yıl daha... Artık sahnede Eukaryotic hücreler de vardı. Hani şu hayvanları, bitkileri, mantarları oluşturan hücreler.1 milyar 300 milyon yıl daha geçiverdi. Çok hücreli hayvanlar, deniz yaratıkları boy göstermeye başlamışlardı.Şunun şurasında günümüze 434
<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
Medyada QQ472003 adlı göktaşının 21 Mart 2014'te dünyaya çarpacağı haberleri... Bunun anlamı "kıyamet..."
Daha önce de 2 kez kıyamet kopmuş.
Dinozorların, dev kuşların yok oluşuna neden, gökten düşen 10 kilometre çaplı bir mega taşmış.
Dünya sabıkalı.
Kıyamet dosyasını Dr. Yalçın Ergir'den yansıtıyorum(1).
Kendimi sefa çiçeği gibi hissediyorum.Tim ya da diğer adıyla Timurun konuğuyuz. Tam adı Timur Schindel.Babası Amerikalı, annesi Türk. Gaziantepteki lakabı "Amerikalı..."Başarılı meslek yaşamı sürdürerek büyük ve ünlü bir otomotiv şirketine genel müdür olmuş.Yıllar geçince sıkılmış. "Başka ve gönlümce bir şeyler yapmalıyım" diye düşünmüş.İstifa etmiş.Motosikletine binmiş. İki yıl boyunca Türkiyeyi il - il, ilçe - ilçe dolaşmış. Ve Gaziantepte eski taşyapı Ermeni evlerini görünce, orada kalmaya ve yerel renkleri gelenekleri, yaşamı yansıtan bir butik otel yapmaya karar vermiş. Toplam 18 oda, 2 süit, yüzme havuzu ve diğer olanaklar planlanmış. Bir kısmı bitmiş. Asmalar. Kebap, lahmacun, rakı...Ve Ermeni müziği... Tepemizde pembe renkli karınlarını göstererek yavru yarasalar uçuşuyor. Zeugmanın simgesi çingene kız. Ne tarafına geçip bakarsam, göz gözeyiz. Gözleri sola - sağa ona bakanları izliyor gibi. Bizim gazeteci milletinden bir arkadaşımız bunu şöyle yazabilir: "Çingene kız beni kesiyor, gözlerini benden ayırmıyordu..." Bilin bakalım "kim". Bana e - maille tahminlerinizi gönderin. Anadolu evleri butik otelini anlatırken, villa gettoları yaratarak neleri yitirdiğimizi
<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
Asmalar. Kebap, lahmacun, rakı...Ve Ermeni müziği... Tepemizde pembe renkli karınlarını göstererek yavru yarasalar uçuşuyor.
Kendimi sefa çiçeği gibi hissediyorum.
Tim ya da diğer adıyla Timur'un konuğuyuz. Tam adı Timur Schindel.
Babası Amerikalı, annesi Türk.
Gaziantep'teki lakabı "Amerikalı..."
UNESCO tarafından korumaya alınmış Nemrud dağı zirvesindeki dev tanrı heykellerini görmek için 2006. metrenin en zorlu 500 metresini yurdum insanı, 15 milyon gaymeyi bastırırsa eşek sırtında tırmanıyor. Yürüyerek değil, adeta sürünerek tırmananlara baktım..Eşeğe binmeyi yeğledim.İlk 100 metrenin nisbeten tatlı meyilinde durum fena değildi. Ancak...Tırmanış açısı giderek dikleşti.1500 metrelik uçurumun kıyısına yaslandı.Zemin yumruk büyüklüğünde 100 binlerce taş. Bazen eşeğin bastığı yerden fırlıyor, uçurumdan aşağılara düşüyor, görünmez oluyor. Eşek bu. Bir ayağı kaysa, ikimiz de uçuruma. Eşeğin her adımında, yüreğim ağzıma geliyor. "Keşke yamaç paraşütü taksaydım" gibi fantezilerle, hafife almaya çalışıyordum ki...Yarı yola vardığımda ödümü kopartan birşey oldu. Dünyanın 8. harikasına eşekle çıkmak bir Türkiye klasiği. Buraya teleferik yapılmaz da nereye yapılır? Bizim eşek, dik açılı zeminde ön ayaklarını yerden kesip, neredeyse şaha kalkarak yanım yanık anırmaya başladı. "Noluyor" diye bağırdım.Eşeğin sahibi, yulara asılarak onu tutmaya, beni de yatıştırmaya çalışıyordu; "korkma...dişi eşek geçti, bu da aşka geldi. Az sonra sakinleşir. Bu bizimki erkek eşektir