Önce alternatif tarih...Örneğin... Birinci tezkere geçseydi...Türkiye Başbakanı R. T. Erdoğan değil, Abdullah Gül olurdu. Çünkü, Erdoğan o sırada "araseçimi" yeni kazanmıştı. Milletvekili sıralarındaydı. Irak Savaşı henüz başlamamıştı. Türkiye de Kuzey Iraka büyük kuvvetlerle girmek üzereydi. "Su geçilirken at değiştirilmez. Gül devam etmeli" kanısı yaygındı. Gülün kamuoyundaki puanları Erdoğanınkine neredeyse başa baştı. Erdoğan da gazetecilere "Başbakanlık için acelem yok" diyordu.Ama... Tezkere geçmeyince bu rüzgar tamamen değişti... Artık "Gülle olmaz. tezkereyi ancak lider Erdoğanın ağırlığı geçirebilir. Erdoğan başbakan olmalı" söylemleri ağırlık kazandı. "Acelesi olmadığını" söyleyen Erdoğan, 72 saat sonra Başbakanlık koltuğuna oturdu. Alternatif tarih noktalandı. Alternatif tarih, başımıza geçen alternatif çuvala mı dönüştü? Alternatif tarihe bir başka boyutu ile devam...Milliyette Fikret Bila "gazeteci tarihin tanığıdır" söylemini bir kez daha doğrulayan "belgeler" yayımladı."Birinci tezkereyi ıskalayarak, Türkiye meğer ne vahim tarihi hata yapmış" dedirtiyor.Gerçekten, ilk tezkere bağlamında, Bila imzasıyla yayımlanan belge alternatif tarihten görüntüler
<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
Alternatif tarih, başımıza geçen alternatif çuvala mı dönüştü?
Önce alternatif tarih...
Örneğin... Birinci tezkere geçseydi...
Türkiye Başbakanı R. T. Erdoğan değil, Abdullah Gül olurdu. Çünkü, Erdoğan o sırada "araseçimi" yeni kazanmıştı. Milletvekili sıralarındaydı. Irak Savaşı henüz başlamamıştı. Türkiye de Kuzey Irak'a büyük kuvvetlerle girmek üzereydi. "Su geçilirken at değiştirilmez. Gül devam etmeli" kanısı yaygındı. Gül'ün kamuoyundaki puanları Erdoğan'ınkine neredeyse başa baştı. Erdoğan da gazetecilere "Başbakanlık için acelem yok" diyordu.
Ama... Tezkere geçmeyince bu rüzgar tamamen değişti... Artık "Gül'le olmaz. tezkereyi ancak lider Erdoğan'ın ağırlığı geçirebilir. Erdoğan başbakan olmalı" söylemleri ağırlık kazandı. "Acelesi olmadığını" söyleyen Erdoğan, 72 saat sonra Başbakanlık koltuğuna oturdu. Alternatif tarih noktalandı.
Söylem Hasan Cemalin...Öyle esnek ki, çek çekebildiğin yere.Galatasaraya bu derbiyi galip bitirtecek - kesin - penaltı için düdüğünü bir yerlerinde saklayan hakem Muhittin Boşat ve onu uyaracak yerde araziye uyan yardımcı hakemler, Fenerbahçe muhafız timi gibiydiler. Lucianonun topu 2 metre yüksekte avuçladığını görmemek için, Boşat ve yardımcıları, sahaya beyaz değnek ve kollarında üç nokta pazubentle çıkmış olmalılardı.Onlara kalsa Galatasarayın hali dumandı.Ama Galatasarayı da Allah korudu.Kale çizgisinden son anda çıkarılan top gibi yüzde 100 gol pozisyonlarında, Galatasarayı kollamaya yukarıdan sanki melekler indirilmişti. Pratesin auta çaktığı şutun, Hakanın kafasına çarpması ve yön değiştirerek, kaza kurşunu gibi Fener ağlarına takılması ise sadece Allahın işi olabilirdi.Böyle duyarlı bir maçı, Muhittin Boşatın emekliye ayrılma jübilesi gibi gören Bülent Yavuzu ise ne kul koruyabilir, ne de Tanrı... Son derbi için bir gerçekçi söylem: "Hakemler Fenerbahçeyi, Tanrı Galatasarayı korudu." Sabah CNNde Enis Berberoğlu, Parametre programını açarken, "ekonomi ve siyaset gündeminin çok yüklü olduğunu, piyasada kararlar için elbette bunların dikkate alınacağını ama kararlar
<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
Son derbi için bir gerçekçi söylem: "Hakemler Fenerbahçe'yi, Tanrı Galatasaray'ı korudu."
Söylem Hasan Cemal'in...
Öyle esnek ki, çek çekebildiğin yere.
Galatasaray'a bu derbiyi galip bitirtecek - kesin - penaltı için düdüğünü bir yerlerinde saklayan hakem Muhittin Boşat ve onu uyaracak yerde araziye uyan yardımcı hakemler, Fenerbahçe muhafız timi gibiydiler. Luciano'nun topu 2 metre yüksekte avuçladığını görmemek için, Boşat ve yardımcıları, sahaya beyaz değnek ve kollarında üç nokta pazubentle çıkmış olmalılardı.
Onlara kalsa Galatasaray'ın hali dumandı.
"Cem bir şeyi kafasına koymuşsa, sonuca varıncaya kadar yılmadan uğraşır.Engellerle karşılaştığında vazgeçmez. Sabreder.Engelin üstünden aşmaya, çevresinden dolaşmaya yollar arar.Vazgeçti sanıldığında bile o, geçit arıyordur.Sonunda genellikle formülü bulur, hedefine gider."Cem, bugün Abdi Beyi bir kez daha doğruluyor. Başında bulunduğu Yeni Türkiye Partisi, Selim Sırrı Tarcan Salonunda büyük kongresini toplamakta.Kemal Derviş olayından ve Hüsamettin Özkanın kopuşundan sonra "vazgeçecek" gözüyle bakılırken, Cem, zorlu engellerin çevresinden dolaşarak, bazılarının üstüne çıkarak çoğunu aştı. Beş parasız, tüm Türkiyede örgütlenerek, ilçe ve il kongrelerini tamamlayarak, Büyük Kongresini yaparak seçimlere hazır hale gelmek çetin iştir.Düşünün ki... Parası, tabanı olan ve örgütü hazır DEHAP bile, yüzde 6 oy oranına karşın yasal kongreler sürecini tamamlayamadığı için mahkeme kararıyla "seçimlere katılma ehliyetini kazanamamış" duruma düşmüştür. Merhum Abdi İpekçi, İsmail Cem için "yumuşak inatçı" derdi. Şöyle açıklardı: Ecevitin 1970li yılların sonunda, yüzde 42ye kadar çıkardığı "Sosyal Demokrat" ya da "Demokratik Sol" oyları, 2000li yıllarda yüzde 20nin çok altına düştü. Bu oyların
<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
Merhum Abdi İpekçi, İsmail Cem için "yumuşak inatçı" derdi. Şöyle açıklardı:
"Cem bir şeyi kafasına koymuşsa, sonuca varıncaya kadar yılmadan uğraşır.
Engellerle karşılaştığında vazgeçmez. Sabreder.
Engelin üstünden aşmaya, çevresinden dolaşmaya yollar arar.
Vazgeçti sanıldığında bile o, geçit arıyordur.
Çünkü Türk askerini isteyen kimse yok oralarda.Açıkça "Türkler gelmesin, istemiyoruz" diyorlar.. Gerçi, yerel aşiret reisleri, dini liderlerden bazıları Iraka nabız tutmak için gönderdiğimiz diplomatlara, askerlere ve istihbaratçılara kapalı kapılar arkasında farklı konuşmuş olabilirler ama hiçbiri açıktan açığa "Türk askeri gelmeli" mesajı vermiyor.Türkiyenin sesi gibi bilinen Türkmen Cephesi yeni başkanı bile "BM kararı olmadan Türk askeri gelmesin" anlamında konuştu.Irak Yönetim Konseyindeki Türkmen üye daha net "istemiyoruz" dedi.Artık, bu aşamada asker göndersek, yardıma değil, işgale gelmiş gibi görülecek. Sadece "ABD askeri gibi onlarla birlikte olacak her ulusun askerini vururuz" yolunda açıklamalar yapan yeraltı direniş örgütleri değil, Irak yönetimi de "hayır" tavrındaysa asker göndermenin faydası ne? Türkiye, Iraka asker gönderse, başı - kesin - derde girecek gibi görünüyor. Bu tabloda Türkiyenin asker göndermesi ABDnin de başını ağrıtır.Çünkü, Türkiye ile Irak yönetimi arasında kalacaktır. Yeraltı örgütlerinin olası saldırılarına karşı Türk askeri gücü tavır koydukça, bu kez Irak Yönetim Konseyi reaksiyon gösterecektir.Askerimizi halkla karşı karşıya getirecek bir hava
<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
Türkiye, Irak'a asker gönderse, başı - kesin - derde girecek gibi görünüyor.
Çünkü Türk askerini isteyen kimse yok oralarda.
Açıkça "Türkler gelmesin, istemiyoruz" diyorlar.. Gerçi, yerel aşiret reisleri, dini liderlerden bazıları Irak'a nabız tutmak için gönderdiğimiz diplomatlara, askerlere ve istihbaratçılara kapalı kapılar arkasında farklı konuşmuş olabilirler ama hiçbiri açıktan açığa "Türk askeri gelmeli" mesajı vermiyor.
Türkiye'nin sesi gibi bilinen Türkmen Cephesi yeni başkanı bile "BM kararı olmadan Türk askeri gelmesin" anlamında konuştu.
Irak Yönetim Konseyi'ndeki Türkmen üye daha net "istemiyoruz" dedi.