Papazkaçtı oynamak

16 Mayıs 2003

<#comment>
<#comment>     Kuzey Irak’ta PKK’nın silahlarının alınması ve yöreden kovulması için ABD planı belki fırsattır. Türkiye’nin olası bir master planının parçası olabilir. Önce... ABD planı.
     ABD, Irak’ta silahlı etnik, dini, terörist grupları eritmek projesini uyguluyor.
     1- Halkın Mücahitleri örgütünü silahtan arındırarak başladı.
     2- Barzani ve Talabani silahlı güçleri ise plana göre, Irak’ın yeniden yapılanacak silahlı kuvvetlerinde, polis ve diğer güvenlik örgütlerinde yer alacaklar.
     Meşru devletin güçleri haline gelecekler.
     3- Yöredeki 5 bin dolaylarında silahlı PKK’lı da, ABD tarafından silah bırakmaya çağrılacak ve bunun için bir süre tanınacak.

Yazının Devamı

Kazan - Kazan

15 Mayıs 2003

Kalıcı, sağlam beraberlikler, bu formülle kurulur ve sürdürülebilir.İtalya Başbakanı Berlusconi ve Türkiye Başbakanı Erdoğan'ın ARİA - AYCELL nişanını takmış olmaları, böyle bir "kazan kazan" çözümü olarak görülüyor.Bu "kazan kazan" çözümü öncelikle ulusal boyuttadır. Filmde geçen WIN WIN (kazan kazan) formülü, tüm tarafların kazandığı, sonuçtan memnun kaldıkları çözümü getiren bir formüldür. Yabancı sermaye şalteri Ancak, TİM ve İş Bankası ortaklığıyla kurulan ARİA ile aynı sektördeki diğer iki büyük şirket arasında şu ya da bu nedenle dolaşım konusunda anlaşma sağlanamamıştır.Kim haklı tartışmasının yeri bu sütun değil.Ancak...Bir süre önce ARİA, bu anlaşmazlık nedeniyle uluslararası tahkime gitmek ve Türkiye devletinden 2 buçuk milyar dolar tazminat istemek kararını açıkladığından beri, Türkiye'de yatırım projeleri olan yabancı sermaye sahiplerinin TİM'e başvurduğunu ve Türkiye'nin güvenirliği bağlamında sorular sorduklarını dinledim.ARİA - AYCELL birlikteliği, bu olumsuz ve tereddütlü görüntüyü değiştirmek adımıdır.Hem bu alana yatırım yapan sermaye kazanmaktadır, hem de yabancı sermaye için özel yasalar çıkarma hazırlığında olan ve Yabancı Sermaye Ajansı kurmanın eşiğinde

Yazının Devamı

Kazan - Kazan

15 Mayıs 2003

<#comment>
<#comment>     Filmde geçen WIN WIN (kazan kazan) formülü, tüm tarafların kazandığı, sonuçtan memnun kaldıkları çözümü getiren bir formüldür.
     Kalıcı, sağlam beraberlikler, bu formülle kurulur ve sürdürülebilir.
     İtalya Başbakanı Berlusconi ve Türkiye Başbakanı Erdoğan'ın ARİA - AYCELL nişanını takmış olmaları, böyle bir "kazan kazan" çözümü olarak görülüyor.
     Bu "kazan kazan" çözümü öncelikle ulusal boyuttadır.
     
     İtalya'nın mobil telefon şirketi TİM, İş Bankası ile Türkiye'ye en büyük yabancı yatırımı yapmıştır.

Yazının Devamı

Topuğu kurtarmak

14 Mayıs 2003

Türkiye'de ise İnönü, Türkiye'yi savaşa sokmamıştı. Ama, savaş sonrası bir çocuğun "beni ekmeksiz bıraktın" yargısıyla karşı karşıya kalmıştı. Gerçi İnönü'nün cevabı, "Ekmeksiz bıraktım ama babasız bırakmadım" idi ama, gene de CHP, seçimleri - sandık oyunları olmasa - yitirmişti. Ekmek, toplumun siyasal tercihlerini yönlendirir. Seçim kazanmasını iyi bilen Demirel'in "bizden olan aç açık kalmaz" söylemi boş slogan değildir. Clinton da, ne kendisinden önceki Bush, ne sonraki oğul Bush gibi ulusuna zaferler hediye etmedi... Ama onun başkanlık dönemlerinde ABD, ekonomide altın çağlarını yaşadı. Çevre ve doğa kirlenmesine özen göstererek büyüdü. İşsizlik oranı düştü. İçe - dışa istikrar mesajları ve güven verdi. ABD'ye dışardan günde 1 milyar dolar yatırım sermayesi giriyordu. Clinton seks skandallarına karşılık ikinci kez gene seçildi.Yani...Seçmen için, çok büyük siyasal olaylar, sözgelişi bir önceki seçimde DSP'yi en büyük parti yapan Abdullah Öcalan'ın yakalanması gibi durumlar olmadıkça, seçimlerin sonucunu ekonomi belirler. Unakıtan faktörü, AKP'nin siyaset kaderinde bir parametre. Churchill, İngiltere'yi dünya savaşından galip çıkarmıştı. Ama savaş sonrası yoksulluk ve ekonomik

Yazının Devamı

Topuğu kurtarmak

14 Mayıs 2003

<#comment>
<#comment>     Unakıtan faktörü, AKP'nin siyaset kaderinde bir parametre. Churchill, İngiltere'yi dünya savaşından galip çıkarmıştı. Ama savaş sonrası yoksulluk ve ekonomik kriz nedeniyle seçimleri yitirmişti.
     Türkiye'de ise İnönü, Türkiye'yi savaşa sokmamıştı. Ama, savaş sonrası bir çocuğun "beni ekmeksiz bıraktın" yargısıyla karşı karşıya kalmıştı. Gerçi İnönü'nün cevabı, "Ekmeksiz bıraktım ama babasız bırakmadım" idi ama, gene de CHP, seçimleri - sandık oyunları olmasa - yitirmişti. Ekmek, toplumun siyasal tercihlerini yönlendirir. Seçim kazanmasını iyi bilen Demirel'in "bizden olan aç açık kalmaz" söylemi boş slogan değildir. Clinton da, ne kendisinden önceki Bush, ne sonraki oğul Bush gibi ulusuna zaferler hediye etmedi... Ama onun başkanlık dönemlerinde ABD, ekonomide altın çağlarını yaşadı. Çevre ve doğa kirlenmesine özen göstererek büyüdü. İşsizlik oranı düştü. İçe - dışa istikrar mesajları ve güven verdi. ABD'ye dışardan günde 1 milyar dolar yatırım sermayesi giriyordu. Clinton seks skandallarına karşılık ikinci kez gene seçildi.
     Yani...
     Seçmen için, çok büyük

Yazının Devamı

Farklı...

13 Mayıs 2003

<#comment>
<#comment>     İtalya Başbakanı Berlusconi’ye bir öneri yapıldı. Acaba, İtalyan mobil telefon şirketlerinden biri, Irak’ta bu iletişim işine girse!..
     Belki bu gezide sonuçlanmayabilir, açıklanmayabilir ama Berlusconi’nin bu öneriyi benimsediği söylenebilir.
     Bir diğer öneri daha da geniş kapsamlı.
     "Nasıl olsa, KKTC tanınacak. Güney Kıbrıs bile bu süreçte. KKTC’yi ilk tanıyan neden İtalya olmasın?"
     Bunlardan özellikle ikincisi zor satranç oyunu.
     Ancak, Berlusconi politikacıların genel profilinin dışında.

Yazının Devamı

Manolya günü

11 Mayıs 2003

..........Yıllar önce, Güney Amerika'da çekilmiş bir "çocuk ölümü" izlemiştim.Hala gözlerimin önünde.Bataklığa düşmüş 6 yaşlarında bir çocuk.Kıyıda bütün aile, halk... Kameralar.Çocuk, santim santim batağa gömülmekte.Kimse yardım edemiyor.Gözleri iri... Kara...Tıpkı Abbas'ınki gibi.Ne olduğunu anlamadan, kıyıdakilere bakıyor.Kötü bir şeyler olduğunu hissediyor ama ne?Ölümü bilmiyor ki, ölüme yaklaştığını anlasın.Sadece, arada bir İspanyolca "anne" diyor.Bağırmıyor. Ağlamıyor.Kıyıya ancak duyulabilir sesi geliyor:"Anne..."Kamera anneyi gösteriyor.Onu, kerpeten gibi kollar, sımsıkı tutmuş. Kendini batağa atmasın diye.Çocuk yavaş yavaş santim santim sulara gömülüyor.Omuzlar... Boyun, çene...Ağız da çamura gömülürken son sesi duyuluyor: "Anne..."Sonra...Artık ses yok.Sadece iri kara gözler.Kamera bir anneyi gösteriyor... Bir o iri kara gözleri.Ve çamur selinin altında onlar da yok oluyor.Mehmet Ali Birand'ın 32. Gün programlarının ilkinde yer almıştı o görüntüler.Beynime kazınmıştı.Gözyaşları iri kara gözlü çocuk içindi... Hangi yürek kanamazdı ki?Ama onun acısı birkaç dakika sürmüştü.Ya çaresiz çırpınan annenin?Anne unutuldu gitti.Oysa kim bilir nasıl bir dram

Yazının Devamı

Manolya günü

11 Mayıs 2003

<#comment>
<#comment>     Annesinin aynı bombalarla öldüğünü bilmiyor. Bugünün Anneler Günü olduğunu da - herhalde - kimse ona söylemeyecek. Zaten Anneler Günü nedir... Bilmiyordur bile...
     ..........
     Yıllar önce, Güney Amerika'da çekilmiş bir "çocuk ölümü" izlemiştim.
     Hala gözlerimin önünde.
     Bataklığa düşmüş 6 yaşlarında bir çocuk.
     Kıyıda bütün aile, halk... Kameralar.

Yazının Devamı