Bir avuç mavi

3 Nisan 2003


<#comment>     

     Merhum Dışişleri Bakanı İhsan Sabri Çağlayangil zorlu dönemlerde çetin müzakerelerden sonra "Şimdi biraz da kendimize iyi muamele yapalım" derdi. Sevdiği bir ortamın yumuşacık parantezine girerdi.
     Karanlıklar içinde bir avuç mavi gökyüzü bulurdu.
     Sunderland’in Işık Stadyumu’nda oynanacak Türkiye - İngiltere milli futbol maçına geldiğim İngiltere’de öyle bir "ruh hali" içindeyim.
     Türkiye’de son aylarda yaşadıklarımızdan sonra bu maç kendimize "biraz iyi muamele etmek" olabilir.

Yazının Devamı

Yüz günde

1 Nisan 2003

Safireyi vantrolog gibi, karnından konuşabilen Beyaz Saray patronlarının "bez bebek gazetecisi" olarak görün... "Türkiyedeki yeni İslamcı hükümete güven duymak en büyük yanlışımız oldu. Kıskaç harekatıyla çok kısa sürede sonuç almamız bu yüzden mümkün olmadı" hükmünün, Beyaz Saraydaki karargaha ait olduğu sonucu görünür. "ABD yönetiminin Irak Savaşında en büyük yanlışı, Türkiyedeki yeni İslamcı hükümete itimat etmek olmuştur. Bu yanlış inanç, bize kıskaç hareketi yaparak çok kısa sürede duruma egemen olmamızı önlemiştir." Babanın listesi Demirele göre, "Türkiye, ABDnin nefret sıralamasında ikinci sırada."Safirenin satırlarıyla, Demirelin söylemi birbirini tamamlayan "sebep - sonuç" ilişkisi gibi. Yani...ABD, Irakta başaramadığını görüyor.Başarısızlığın nedeni günah keçisi olarak Türkiyeyi hedef gösteriyor.Beyaz Saray kurmaylarına göre, savaş planları doğruydu. Teknoloji, sistem, komutanlar, açılacak cepheler vs...Ama son anda, bütün planların omurgasını oluşturan Türkiyedeki Safireye göre - İslamcı - hükümet yana çekilmişti. Plan çökmüştü.Şimdi...Irakta işler kötüye gittikçe sebep olarak Türkiyedeki yeni hükümet gösterilecek. Günah keçisi gibi taşlanmak istenecek.Bakınız yazıda

Yazının Devamı

Yüz günde

1 Nisan 2003


<#comment>     "ABD yönetiminin Irak Savaşı’nda en büyük yanlışı, Türkiye’deki yeni İslamcı hükümete itimat etmek olmuştur. Bu yanlış inanç, bize kıskaç hareketi yaparak çok kısa sürede duruma egemen olmamızı önlemiştir."
     Safire’yi vantrolog gibi, karnından konuşabilen Beyaz Saray patronlarının "bez bebek gazetecisi" olarak görün... "Türkiye’deki yeni İslamcı hükümete güven duymak en büyük yanlışımız oldu. Kıskaç harekatıyla çok kısa sürede sonuç almamız bu yüzden mümkün olmadı" hükmünün, Beyaz Saray’daki karargaha ait olduğu sonucu görünür.
     
     9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in VATAN’da yayımlanan Semra Çetin ile söyleşisi de ilgi çekicidir.
     Demirel’e göre, "Türkiye, ABD’nin nefret sıralamasında ikinci sırada."
     Safire’nin satırlarıyla, Demirel’in söylemi birbirini tamamlayan "sebep - sonuç" ilişkisi gibi. Yani...

Yazının Devamı

Tereza

30 Mart 2003

Tereza verilen emri yerine getirmeye çalıştı.Tereza, 30 yaşlarındaydı. Saçlarını, o yıllarda Pariste ve tabii bütün Avrupada moda olduğu gibi kısacık kestirmişti. Picasso "şimdi de inlemeni istiyorum" dedi.Kadın "bu inleme de resimde görünecek mi?" diye alaycı bir sesle sordu."!"Tereza başını arkaya atıp hafif iç geçirdi."Yine" dedi ressam."Yeter" diyene kadar, Terezanın 5 - 10 kez daha inlemesini istedi. Kadın, bütün bu inlemelerinin Picasso için gramofonda Bach dinlemek gibi olduğunu biliyordu. Picasso "diz çök" dedi. "Dört ayak, üzerinde köpek gibi." Hemingwayde bir aşk gecesi "Ernesto" diye bağırdı Picasso. "İçeri gel."Dikkatlice kadına baktı, gülümsedi.Kadın da adama gülümsedi. Şimdi karşısında duran genç Amerikalıyı 4 yıl önce tanımıştı. İtalyadaki bir hastanede iki koltuk değnekli sakat bir askerdi.Adı... Ernest Hemingway olan Amerikalı bir gazeteciydi. Roman da yazıyordu.4 yıl önce Tereza Milanoda dünyanın en zengin adamlarından biri olan kocasını bırakarak kaçmış, o gün tanıştığı yaralı Amerikalı gencin asker yatağına girmişti."Yapamazsın. Yatak dar."Fakat Tereza yana dönmeyi başardı ve delikanlının rahatlayıp gülümsediğini gördü."Şimdi daha iyi mi?""Evet.."Erkek, ağrıyan

Yazının Devamı

Tereza

30 Mart 2003


<#comment>     Picasso "diz çök" dedi. "Dört ayak, üzerinde köpek gibi."
     Tereza verilen emri yerine getirmeye çalıştı.
     Tereza, 30 yaşlarındaydı. Saçlarını, o yıllarda Paris’te ve tabii bütün Avrupa’da moda olduğu gibi kısacık kestirmişti. Picasso "şimdi de inlemeni istiyorum" dedi.
     Kadın "bu inleme de resimde görünecek mi?" diye alaycı bir sesle sordu.
     "!"
     Tereza başını arkaya atıp hafif iç geçirdi.

Yazının Devamı

Kum fırtınası

29 Mart 2003


<#comment>     Savaş oluyor, yer yerinden oynuyor. Ekonomi dayanıyor.
     Çıtırdıyor, hafiften bel veriyor ama sonra düzeliyor. Demek iyi kurumlaşmış. İyi kadrolaşmış.
     Birincisi sürüyor.
     Kadrolara gelince, bankalar kesiminde elektrikler kesildi. Sonra bir bakıldı, lambalar değişmiş, AKP lambaları takılmış.
     Tehlikeli bir oyun.
     Üstelik "tabula rasa" denmiş, tümüyle silinmiş.

Yazının Devamı

Üniformanın içindeki

28 Mart 2003

"Sizde üniformanın içinde asker.Bizde üniformanın içinde insan...Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkökün son açıklaması işte bu "fark" algılanarak okunmalı.TSK üniformasının içinde "insan" var. Daha doğrusu TSKnın "asker" tanımı bu.Sınırın ötesine işgal için gitmeyi amaçlamıyor.Saldırı için değil, Türkiyenin yararları gereği, savunma için orada.Amacı çatışmak da değil... Kalkışımları caydırmak.Bu nedenledir ki, şimdilik, sınırın ötesinde zaten yıllardır sürdürdüğü varlığı ile yetiniyor.Gerekirse gene üniformanın içindeki insanlarını moral değerler için gönderme hakkını saklı tutuyor. Bu da bir tür caydırıcılıktır.Bu gerçekler başta ABD olmak üzere, AB ülkelerine ve Kuzey Irak Kürtlerine yeterince anlatılmalı. Nâzım Hikmet "DAVET" inde şöyle der: Emrederim... Konuşmam "Buyurun oturun mister deniyor size, konuşup anlaşalım Siz ter ter tepiniyorsunuz Emrederim, konuşmam diyorsunuz."Orgeneral Hilmi Özkök ise üniformanın içinde haklılığından aldığı gücünden emin, asker değil insan yaklaşımıyla... "Emir olmaz, koordinasyon kurarız" diyor. Öyle ya...ABD, okyanus ötesinden, Irakı kendi ulusuna tehlike olarak görüp bu ülkeye silahlı

Yazının Devamı

Üniformanın içindeki

28 Mart 2003


<#comment>     Nâzım Hikmet "DAVET" inde şöyle der:
     "Sizde üniformanın içinde asker.
     Bizde üniformanın içinde insan...
     Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök’ün son açıklaması işte bu "fark" algılanarak okunmalı.
     TSK üniformasının içinde "insan" var. Daha doğrusu TSK’nın "asker" tanımı bu.
     Sınırın ötesine işgal için gitmeyi amaçlamıyor.

Yazının Devamı