<#comment>#comment>Fransızların "Palis gerçeği" (La verite de la Palisse) diye bir sözleri vardır;
"Bay Palis öldü. Paris önlerinde öldü.
Ölmeden 15 dakika önce henüz yaşıyordu." Bu söylemi "malumu ilan" bağlamında kullanırlar.
Dünkü Brezilya maçında Şenol Güneş’in "vahim hatası" için, herhalde bütün gazetelerde çıkacak "eş satırlara" bir "Palis gerçeği" ilavesi de bu köşeden...
Maç berabere sürüyordu.
Bizim Milli Takım’ın yapması gereken şey "oyunu yavaşlatmak, top tutmak, top dolaştırmak ve iyi bir oyun kurucusuyla ani karşı atak yaratarak gol aramak" olmalıydı.
Ne ilginç bir rastlantı... O notun yazılışından hemen sonra...Koç Üniversitesinde, Vehbi Koçun çocukları, torunları ve onu sevenlerin toplandığı bir tören vardı.Vehbi Koç Vakfının ilk ödülü veriliyordu.Büyük Ödülün sahibi Topkapı Sarayındaki çalışmaları nedeniyle Müdür Filiz Çağman oldu. Vehbi Bey yaşasaydı o bilgece ve sevimli gülüşüyle gene kısa ve özlü bir cümleyle hadiseyi yorumlardı:"Ödül, doğru yerini buldu."Koç Üniversitesindeki genç kız çok doğru bir zamanlamayla Vehbi Koç heykelinin uzun süre yalnız kaldığını ve dostları tarafından sevgiyle kuşatılması gereğini ne güzel hissetmiş.Olayı Semahat Arselden dinledim. Semahat Arsele Koç Üniversitesinde okuyan bir genç kızdan şöyle bir not ulaşır: "Babanız Vehbi Koç burada çok yalnız kaldı..." Tezgâhın önü ve arkası "Sayın Vehbi Koçla 1983te tanıştık. Ona önce Anadolu Medeniyetleri sergisini gezdirdim. Sonra 4 - 5 saat boyunca bütün Topkapı Sarayını... Çıkmadan önce Topkapı hatıralarının satıldığı tezgâhın önündeydik. Üzerinde Anadolu Medeniyetleri sergi amblemi olan bir mumu beğendi.Hemen tezgâhın arkasına geçtim.Orada bir satış hizmetlisi gibi bedelini aldım.Paketini yapıp Vehbi Beye sundum.Çok hoşuna gitti. Aferin işte böyle
<#comment>#comment>Semahat Arsel’e Koç Üniversitesi’nde okuyan bir genç kızdan şöyle bir not ulaşır: "Babanız Vehbi Koç burada çok yalnız kaldı..."
Ne ilginç bir rastlantı... O notun yazılışından hemen sonra...
Koç Üniversitesi’nde, Vehbi Koç’un çocukları, torunları ve onu sevenlerin toplandığı bir tören vardı.
Vehbi Koç Vakfı’nın ilk ödülü veriliyordu.
Büyük Ödülün sahibi Topkapı Sarayı’ndaki çalışmaları nedeniyle Müdür Filiz Çağman oldu. Vehbi Bey yaşasaydı o bilgece ve sevimli gülüşüyle gene kısa ve özlü bir cümleyle hadiseyi yorumlardı:
"Ödül, doğru yerini buldu."
Örneğin... Hafız Esad, Yeltsin, Mitterrand... Kendi ülkelerinin kamuoyları bu liderlerin sağlık sorunlarını ABD gizli servisleri kadar bilemezlerdi.ABD Büyükelçisi Pearsonun, Ecevit sonrası ve olası seçimler için medyaya - abartılı da olsa - yansıyan söylem iddiaları, gerçekten asılsız mıydı?Yoksa...Bir yakın markajın gözlemleri miydi?Geçen ay Harvarddaki bir panelde, ABD Savunma Bakanlığı Savunma Enstitüsü uzmanlarının, eski Hava Kuvvetleri Komutanı Em. Orgeneral İlhan Kılıça açıkça şu soruyu sorduklarına tanık oldum:"Başkan Bush, telefonda Başbakanınız Ecevite Türkiyeye ihtiyacımız var. Kara Kuvvetlerimizi Türkiye üzerinden Iraka geçirmemize onay vermenizi rica ediyorum dese Ecevitin cevabı ne olur?"ABD, böylesine mercek altında tuttuğu Türkiyenin geleceğinde - diğer bir dizi nedenin yanı sıra - sağlam bir siyasi iktidarı, onun başındaki kişiyi öngörmek ister.Bu doğal.Eğer ayranlar kabarmadan, bu işaretleri sezebilseydik, Ecevit sonrası için "B" planı daha önce çizilmeye başlardı belki de. ABD gizli servisleri, dünya liderlerinin bütün sağlık testlerinin bilgilerine sahiptir. İdrar, kan, kazurat tahlillerini bile izler. Özellikle sağlığı "alarm" verenlerin. Dervişin semahı
<#comment>#comment>ABD gizli servisleri, dünya liderlerinin bütün sağlık testlerinin bilgilerine sahiptir. İdrar, kan, kazurat tahlillerini bile izler. Özellikle sağlığı "alarm" verenlerin.
Örneğin... Hafız Esad, Yeltsin, Mitterrand... Kendi ülkelerinin kamuoyları bu liderlerin sağlık sorunlarını ABD gizli servisleri kadar bilemezlerdi.
ABD Büyükelçisi Pearson’un, Ecevit sonrası ve olası seçimler için medyaya - abartılı da olsa - yansıyan söylem iddiaları, gerçekten asılsız mıydı?
Yoksa...
Bir yakın markajın gözlemleri miydi?
Geçen ay Harvard’daki bir panelde, ABD Savunma Bakanlığı Savunma Enstitüsü uzmanlarının, eski Hava Kuvvetleri Komutanı Em. Orgeneral İlhan Kılıç’a açıkça şu soruyu sorduklarına tanık oldum:
Ve iyileşip iyileşmeyeceği belirsiz olan "ciddi rahatsızlık" gerekçesiyle MGK toplantısına katılamadığı "dün" artık yeni bir sürecin başlangıcıdır.Artık hiçbir şeyin 30 Mayıs öncesi gibi olmayacağı görülmeli.Keşke yanılsam...Ama bundan böyle siyaset 30 Mayıs öncesi ve 30 Mayıs sonrası diye iki süreçle belirlenecek.Belki bir süre daha "makyajlanmış Ecevitli dönem..."Belki vekaletle bu hükümetin ayak sürüyerek devamı. Özkanla mı?Belki başka bir başbakanla aynı hükümetin sürmesi. Milletvekili sayısını artırarak, DSPden daha büyük sayıya ulaşacak MHP Genel Başkanı Bahçeli ile mi?Yoksa...Bu hükümetin seçim hükümeti olarak devamı kararıyla sonbaharda Genel Seçim mi?Hangisi olursa olsun, Türkiyede her şey artık 30 Mayıs 2002den farklı olacak. Siyasetimizde 30 Mayıs 2002 "milat" olarak yerini almıştır. Başbakanın nezle, grip gibi nedenlerle değil, ne zaman iyileşeceği... Sorun üretmek Başkent Hastanesinden erken taburcu edilmesini, 11 gün doktor kontrolünden uzak Or - Andaki eve kapalı kalmasını, bu nedenlerle yeni sağlık sorunları ortaya çıkmasını çok eleştirdik.Ama...Yanlışlar sürdü.Ülkenin Başbakanı, sağlığı ve güvenliği gereği kalması gereken ve her türlü donanıma sahip bulunan
<#comment>#comment>Siyasetimizde 30 Mayıs 2002 "milat" olarak yerini almıştır. Başbakan’ın nezle, grip gibi nedenlerle değil, ne zaman iyileşeceği...
Ve iyileşip iyileşmeyeceği belirsiz olan "ciddi rahatsızlık" gerekçesiyle MGK toplantısına katılamadığı "dün" artık yeni bir sürecin başlangıcıdır.
Artık hiçbir şeyin 30 Mayıs öncesi gibi olmayacağı görülmeli.
Keşke yanılsam...
Ama bundan böyle siyaset 30 Mayıs öncesi ve 30 Mayıs sonrası diye iki süreçle belirlenecek.
Belki bir süre daha "makyajlanmış Ecevit’li dönem..."
Önce medya ağırlık koydu. Ardından TSK "Biz görüş bildirmiyoruz" söylemiyle, Öcalanın idamı, geleneksel konuşulan dillerde yayın ve öğrenim gibi duyarlı konularda çekincelerini geri aldı. Ardından etkili isimleriyle "Anayasaya ağırlaştırılmış müebbet hapsin değişmez madde olarak konulması koşuluyla idamın kalkmasına karşı olunamayacağı" görüşü seslendirildi.İktidarın DSP ve Anavatan kanatları idamın kaldırılmasından yana olduklarını zaten tekrar tekrar vurguluyorlar.DYP Genel Başkanı Tansu Çiller bu kabarmakta olan dalgayı hissetti. 28 Şubatta da böyle yükselmeye başlamıştı. Altında kalmak yerine üstüne binmek refleksini gösterdi. "İdam mı, AB mi sorgulamasında tercihim AB olur" diyerek sağduyulu net tavrı koydu.Onları herhalde, barolar, sendikaler, meslek odaları ve birlikleri, diğer demokratik toplum örgütleri izleyecektir.Türkiye insanı, kaderine sahip çıkıyor.Tarihi büyük dönüşümü kolektif akılla oluşturmakta. TÜSİADın gazete ilanları ve bildirisi tekin değildir. AB için "silahsız kuvvetler" süreci yeniden başlıyor denebilir. Çarıklı erkan - ı harp hesapları Eyyamcılık çizgisine çekilmiş, sütre gerisinde tam siper bekliyorlar."İnsan hakları, Batı standartında hukuk" gibi