TÜSİAD netamelidir

30 Mayıs 2002


<#comment>TÜSİAD’ın gazete ilanları ve bildirisi tekin değildir. AB için "silahsız kuvvetler" süreci yeniden başlıyor denebilir.
Önce medya ağırlık koydu. Ardından TSK "Biz görüş bildirmiyoruz" söylemiyle, Öcalan’ın idamı, geleneksel konuşulan dillerde yayın ve öğrenim gibi duyarlı konularda çekincelerini geri aldı. Ardından etkili isimleriyle "Anayasa’ya ağırlaştırılmış müebbet hapsin değişmez madde olarak konulması koşuluyla idamın kalkmasına karşı olunamayacağı" görüşü seslendirildi.
İktidarın DSP ve Anavatan kanatları idamın kaldırılmasından yana olduklarını zaten tekrar tekrar vurguluyorlar.
DYP Genel Başkanı Tansu Çiller bu kabarmakta olan dalgayı hissetti. 28 Şubat’ta da böyle yükselmeye başlamıştı. Altında kalmak yerine üstüne binmek refleksini gösterdi. "İdam mı, AB mi sorgulamasında tercihim AB olur" diyerek sağduyulu net tavrı koydu.
Onları herhalde, barolar, sendikaler, meslek odaları ve birlikleri, diğer demokratik toplum örgütleri izleyecektir.
Türkiye insanı, kaderine sahip çıkıyor.

Yazının Devamı

TSK ve sağduyu

29 Mayıs 2002

Sağduyulu bir yaklaşım. "Bir tek kişiye idam sehpası uğruna, Türkiyenin yazgısını, bebelerimizin, çocuklarımızın, gençlerimizin geleceğini de ipe çekmek" gibi vahim bir tarihi hatayı görmüş. Ama "30 bin insanımızın kanlarında parmak izleri olan insanlık suçlusunun da yaşamının son saniyesine kadar hapiste tutulacağı güvenceyi" istemiş.15 Mayıs Çarşamba günü, "APOYA ÇELİK KUTU" başlığıyla bir yazı yazmıştım.Öcalanın idamı sorunu nedeniyle AB yolunun tıkanması ve hükümet ortakları arasında bunalıma karşı bir formül önermiştim. Askerin sesi... "Abdullah Öcalan idam edilmezse, yaşamının son saniyesine kadar hapiste kalması güvenceye alınmalıdır." Çelik kutuda konserve "Türkiye, geçmişindeki kanlı parantezi kapatıp, onu aşmalıdır.......Kamuoyu, idamın kaldırılmasını Abdullah Öcalanın üç - beş yıl daha yatıp çıkacağı gibi algılıyor.Af ve ceza indirimi, ertelemesi olmayan ağırlaştırılmış müebbed hapis için toplum bilgilendirilmeli.......Öcalana ve onun gibilere uygulanacak ağırlaştırılmış müebbed hapis cezası, tıpkı, devletin şekli Cumhuriyet ve laisizm gibi değişmez Anayasa maddesi haline getirilmeli.Öyle ki... Hiçbir iktidar, hiçbir oy çoğunluğu, hatta - olacak şey değil ama - TBMMnin

Yazının Devamı

TSK ve sağduyu

29 Mayıs 2002


<#comment>Askerin sesi... "Abdullah Öcalan idam edilmezse, yaşamının son saniyesine kadar hapiste kalması güvenceye alınmalıdır."
Sağduyulu bir yaklaşım. "Bir tek kişiye idam sehpası uğruna, Türkiye’nin yazgısını, bebelerimizin, çocuklarımızın, gençlerimizin geleceğini de ipe çekmek" gibi vahim bir tarihi hatayı görmüş. Ama "30 bin insanımızın kanlarında parmak izleri olan insanlık suçlusunun da yaşamının son saniyesine kadar hapiste tutulacağı güvenceyi" istemiş.
15 Mayıs Çarşamba günü, "APO’YA ÇELİK KUTU" başlığıyla bir yazı yazmıştım.
Öcalan’ın idamı sorunu nedeniyle AB yolunun tıkanması ve hükümet ortakları arasında bunalıma karşı bir formül önermiştim.

Tekrarlıyorum:

Yazının Devamı

Yaşamın kıyısında

28 Mayıs 2002

A. J. de Gruaf, Antalya - Alanya arasında dehşet verici bir trafik kazası geçirmiş. Otomobili o kullanıyormuş. Yanındaki eşini yitirmiş.Olayı anlatıyor:"Gece 21.00di galiba. 40 - 50 kilometre hızla gidiyorduk. Birden karşımda uzunlarını yakmış bir otomobil gördüm. Yolun zaten iyice sağındaydım. Kurşun gibi üzerimize geldi. Vurdu. Gözümü hastanede açtım.Eşimin öldüğünü öğrendim.Cenazesine yetişemedim. 2 oğlum cumartesi günü onu gömdüler."Sağlık hostesi "fazla yorulmayın" diye müdahele ediyor ve o anlatıyor:"Karşıdan gelen otomobili kullanan Türk şoför sarhoşmuş. Arabada Rusyadan 3 kadın ve bir de onları pazarlayan Rus erkek.Onlar da sarhoşmuş. 2 kadın ve erkek ölmüşler. Kadınlardan biri kurtulmuş.Şoför tutuklanmış.Ancak... Kadın otomobilin şoförünün tutuklanan kişi olmadığını, kazayı ölen Rus erkeğin yaptığını iddia ediyormuş.Böylece kadınları pazarlayan Rus erkek öldüğü için, Türk şoför kurtulmuş olacak." Adı Albert Johan de Gruaf... Hollandalı. Uçakta alçılı sağ bacağı yastıklar üzerine konulmuş. Ön dişleri kırık. Aramızdaki koltukta Hollanda Havayollarının özel servis sağlık hostesi var. Rezalet Tekne imalatçısı olan Hollandalı de Grauf, güzel bir bahar tatili için eşiyle baş

Yazının Devamı

Yaşamın kıyısında

28 Mayıs 2002


<#comment>Adı Albert Johan de Gruaf... Hollandalı. Uçakta alçılı sağ bacağı yastıklar üzerine konulmuş. Ön dişleri kırık. Aramızdaki koltukta Hollanda Havayolları’nın özel servis sağlık hostesi var.
A. J. de Gruaf, Antalya - Alanya arasında dehşet verici bir trafik kazası geçirmiş. Otomobili o kullanıyormuş. Yanındaki eşini yitirmiş.
Olayı anlatıyor:
"Gece 21.00’di galiba. 40 - 50 kilometre hızla gidiyorduk. Birden karşımda uzunlarını yakmış bir otomobil gördüm. Yolun zaten iyice sağındaydım. Kurşun gibi üzerimize geldi. Vurdu. Gözümü hastanede açtım.
Eşimin öldüğünü öğrendim.
Cenazesine yetişemedim. 2 oğlum cumartesi günü onu gömdüler."

Yazının Devamı

Ödünç gözler

26 Mayıs 2002

Zaten Ayasofya "gök kubbenin yeryüzündeki aynası" diye anılır.Binlerce mumun titreşen ışığı sanki üstümüze "nur" yağıyor duygusu veriyordu. Kubbedeki "Nur Suresi" bir rastlantı olamaz.İmparator Justinyanusa "Tanrının melekler yoluyla ulaştırdığına" inanılan Ayasofyada inançlarla, zamanla, dinlerle, kozmosun ilahi yolculuğu yaşanıyor. Ayasofya 3500 mumla aydınlatılmıştı. Yıldızlı bir gecede gökyüzünü andırıyordu. Müziğin dili Ayasofya Korosundan önce Helenistik dönemden seçmeler sunuluyor.Sonra, Romanın Hıristiyanlığı ilk kabul ettiği yılların Kyrie Eleisonu (merhamet efendim)...Onları Bizans ve Tasavvuf müziği izliyor.Yunus Emreden seçmeler... Süryani Ortodoks Arapça İlahileri...Yahudi Sefarad müziği A la una yo... Soprano Esra Özbir.Ve Siyah Amerika İlahileri... Dede Efendiden Gülnihal ile trans yaşanıyor...Bu güzellik Yasemin Pirinççioğlunun çalışması.Aziz Mahmud Hüdayi Topluluğu ile İstanbul Oda Korosu bir araya getirilmiş.Yönetenler Yaşua Aroyo ve Mehmet Kemiksiz. Bu harikulade ortama tarih, dalga dalga müzikle de yansıyor. Güzel kadın için İkinci kata helezon çizerek döne döne yükseliyoruz.1500 yıl önce döşenmiş, artık aşınarak yuvarlanmış iri iri taşlar...Tarihin izleri

Yazının Devamı

Ödünç gözler

26 Mayıs 2002


<#comment>Ayasofya 3500 mumla aydınlatılmıştı. Yıldızlı bir gecede gökyüzünü andırıyordu.
Zaten Ayasofya "gök kubbenin yeryüzündeki aynası" diye anılır.
Binlerce mumun titreşen ışığı sanki üstümüze "nur" yağıyor duygusu veriyordu. Kubbedeki "Nur Suresi" bir rastlantı olamaz.
İmparator Justinyanus’a "Tanrı’nın melekler yoluyla ulaştırdığına" inanılan Ayasofya’da inançlarla, zamanla, dinlerle, kozmosun ilahi yolculuğu yaşanıyor.

Bu harikulade ortama tarih, dalga dalga müzikle de yansıyor.

Yazının Devamı

İz şansı

25 Mayıs 2002

Çankayada aynı amaçla Cumhurbaşkanı Sezer, iktidar ve muhalefet liderlerini topluyor. "İdamın kaldırılması, anadillerde radyo - TV yayını ve öğrenim" gibi duyarlı konularda karar o toplantıda alınırsa, Türkiyenin vitrinine bir "ulusal politika" konulmuş olacak. Seçimlerin, başka hükümetlerin değiştirmeyecekleri ve partilerin kendilerini bağladıkları bir ulusal irade... Nesillere karşı sorumlu Örneğin...Liderler toplantısı kapalı kapılar ardındaydı.Bahçelinin söylemleri, tavrı, Ecevit ve Yılmaz tarafından dışarıdakilere yansıtılamazdı.Ortak hükümet etik değerlerine ve ilkelere aykırı olurdu.Oysa, iktidar ve muhalefet, Mecliste grubu olan bükün parti liderlerinin Çankaya Köşkünde, aynı masa etrafında toplandıklarında, durum farklıdır. Eğer partilerin çoğunluğu, hatta MHP dışında hepsi, ABye tam üyeliğin "olmazsa olmaz" koşulu "3 zor adımı" atmaktan yana tavır koyarlarsa... Bu çok güçlü bir psikolojik rüzgâr yaratır.Bahçeli, Türkiyenin geleceğine uzanan ışıklı yolun önünde partisinin tek engel olmasını elbette istemez.Sadece "siyasi hesaplar" nedeniyle değil.İçten olduğuna inandığım "Türkiye sevgisi" nedeniyle de...Öcalanı idam etmek uğruna, gençlerin, çocukların, sonraki nesillerin

Yazının Devamı