ABD Merkez Bankası Başkanı Bernanke, önceki gün “Yeni düzen” kapısını açtı. Yeni Düzen’de faiz yükselecek.
Olan biteni yavaş yavaş anlatayım:
* 2002-2003 yılından sonra küresel piyasalar sallanıp durdu. 2008 yılından sonra ise sıfır faiz bol para dönemi başladı. Bütün merkez bankaları piyasaya para akıttı.
* Bu işin ağa babası ise ABD Merkez Bankası Başkanı Bernanke idi.
* Sıfır faiz dünya piyasalarını rezil etti. Zenginler daha zengin oldu. Piyasadaki para üretime yatırıma gitmedi. Paraya takla attıranlar, sıfır faizin kaymağını yedi.
* Sıfır faiz ekonomilerde fiyat mekanizmasında deformasyon yarattı. Bazı malların fiyatı şişti. Bazı fiyatlarda balon oluştu.
* Bunun böyle gitmeyeceğini herkes biliyordu da, bu çılgınlığın ne zaman ve nasıl sona ereceğini kimse tahmin edemiyordu.
Hükümet Onuncu 5 Yıllık Kalkınma Planı‘nı TBMM’ye sundu. Meclis’in onayından sonra 2014-2018 yılları arasında ekonomik ve sosyal büyümeyi, kalkınmayı ve gelişmeyi yönlendirecek temel belge yürürlüğe girecek.
Kalkınma planları ülkenin kıt kaynaklarının en verimli biçimde nasıl dağıtılacağını, nasıl kullanılacağını belirleyen belgelerdir.
Kamu kesimi için zorunlu, özel kesim için yol göstericidir.
Kalkınma planları ile uzun vadeli hedefler belirlenir. Bu hedeflere ulaşmak için de her yıl yıllık programlar hazırlanır.
1962 yılından bu yana 9 plan yaptık. Bugünkü büyüme, kalkınma ve gelişmemizde bu planlar doğrultusunda yapılanların büyük etkisi vardır.
Planın özelliği ne?
Maliye Bakanlığı, ocak-mayıs dönemi bütçe gelir gider rakamlarını açıkladı.
Özet ile görülen şudur;
* Halkımız kesenin ağzını açmış. Parası olan ertelediği alımları yapıyor. Parası olmayan bankalardan borçlanıyor. Bankalardan borçlanamayan piyasadan borçlanmanın yolunu buluyor.
* Şirketler yatırım harcamalarını durdurmuş durumda.
* Devlet Baba da piyasayı canlandırmak için harcama musluğunu (ölçülü de olsa) gelir artışına dayalı olarak açmış. Devlet Baba da halkımız gibi harcamaları artırmış.
Bütün bunlar ne anlama geliyor?
* Ocak-mayıs döneminde iç piyasada canlanma var.
Bankalara uyarı geldi “Sırça köşkte oturuyorsunuz. Kimseye taş atmayacaksınız. Taş attığınızda karşılığı kötü olur.”
Evet bankalar sırça köşkte oturur. Ve de bu sırça köşkler, ekonominin temel direklerini oluşturur. Bırakınız hepsini veya birkaçını sadece biri bile çökse ekonomi altüst olur. Biz bunu yaşadık. ABD ve AB ülkelerinde bir banka çökünce ekonominin nasıl allak bullak olduğunu, ülke yönetimlerinin bankaları ayakta tutmak için nasıl çırpındığını görüyoruz.
Son zamanlarda bankalar, müşterilerinin para transferlerinden aldıkları ücretler, tüketici kredileri ve kredi kartı işlemlerindeki yakınmalarla gündeme geliyor.
Bankalar ekonominin direkleri
Banka sisteminin ekonomiyi nasıl sırtında taşıdığı dikkatlerden kaçıyor.
* Ocak-nisan ayları arasındaki 4 ayda 24.3 milyar dolarlık cari açığı (döviz açığını), banka ve finans kesiminin yurtdışından sağladığı 24.3 milyar dolarlık net döviz girişi ile kapattık.
Ayşe Hanım Teyzem, “Ben son günlerde faizin aşağıya inmesinden yakınıp duruyordum. Faiz yükselsin diye bekliyordum. Çevremde benden başka faizin yükselmesini isteyen yok. Ali Rıza Bey Amcan, ‘Faiz yükselir ise kredi kartı faizleri de artar’ diyerek bana karşı geliyor. Bakkal Coşkun, ‘Faiz yükselir ise kredimi ödeyemem’ diyor. Komşum ise konut kredisi almış. ‘Aman faiz yükselmesin’ diyor. Bu durumda acaba büyüklerimizin devamlı yakındığı faiz lobisi ben miyim?” diye soruyor.
Sonra da kendini temize çıkartmak için ekliyor:
“Bankada üç kuruş mevduatım var. Yakın zamana kadar mevduat faizi emekli maaşıma ek oluyordu. Bankalar faizi indirdikçe indirdi. Bakanlar ve Merkez Bankası Başkanı da söylüyor. Faiz enflasyonun altına inmiş. Bankadaki üç kuruş mevduatımdan faiz almak bir yana, ana para eriyor. Bu durumda faiz artsın demek ile acaba suç mu işliyorum?”
İpler Merkez’de
Ayşe Hanım Teyzem’i teselli etmek bana düştü. “Üzülme teyzeciğim” dedim. Serbest piyasa ekonomisinde (veya kapitalist sistemde) esas olan kâr maksimizasyonudur. Herkes malını daha yüksek fiyatla satmaya çalışır. Ama arz ve talep bir yerde kesişir. Fiyat oluşur. Faiz de paranın fiyatıdır. Parası olanın
ABD’de Çay Partisi (Tea Party) adını taşıyan, kurumsal bir yapıya sahip olmayan, siyasi parti niteliğini taşımayan, ortak değerleri savunanların oluşturdukları bir “sivil toplum platformu” var. Yöresel Çay Partileri, yörenin özel sorunlarına dönük faaliyet gösteriyor. Ulusal sorunlar gündeme geldiğinde ise yöresel Çay Partileri bir arada hareket ediyor. Bir siyasi parti veya bir dernek gibi belli bir yönetim kadrosuna sahip değil. Sadece yöresel eylemleri koordine eden kişiler var.
Bizde de Gezi Parkı eylemleri herhangi bir siyasi partiye veya derneğe üye olmayan, ortak değerler etrafında birleşen ve birlikte hareket eden değişik yaş gruplarından insanlar tarafından başlatıldı. Gezi Parkı eylemleri örneği benimsenerek başka şehirlerde ortaya çıkan eylemlerde öncelik yöresel sorunlara verildi. Ulusal ortak değerler ise hareketlerde bütünlük sağladı.
Ülkenin iyiliği isteniyor
İyi de... Gezi Parkı boşaltılınca, insanlar evlerine dönünce, eylemlere yol açan değerlere, bekleyişlere kim sahip çıkacak? Eylemlerin ana nedeni sökülen 5 ağaç ile kışla projesi mi? Gezi Parkı eylemlerinin içinde olanlar ve destekleyenler ne istiyorlar? Öncelikle ortak değerlerine saygı
Son günlerde “Faiz Lobisi” tartışmaları yoğunlaştı. Faiz Lobisi var ise, bu lobinin amacı faizi yükseltmek olmalıdır. Faizi, faiz ile değerlendirecek parası olanlar yükseltmek ister. Acaba bizim ekonomimizde kimler para kullanıyor? Bu paraları kimler faiz karşılığı veriyor? Ne kadar faiz ödeniyor?
Bizim ekonomimizde faiz trafiği 3 kanaldan işliyor:
* Bankalar, mevduat toplayarak borçlanarak kredi dağıtıyor.
* Merkezi hükümet, borçlanarak bütçe açığını, döviz açığını kapatıyor.
* Özel sektör yurt dışından döviz kredisi kullanıyor.
Özel sektörün borcu yüksek
Özel sektörün 169 milyar dolar dış borcu var. Özel sektör, yurt dışından daha ucuz faiz ile kredi bulunca dış kredi kullanıyor. Bu kredilerin faizini de dışarıya ödüyor. Özel sektörün dış borcunun 81 milyar dolarlık bölümü bankalar ile diğer finans kuruluşlarının döviz borcu. 88 Milyar doları reel sektörün borcu.
Gezi Parkı eylemlerine karşı iktidarın şiddete başvurması, gerginliğin yumuşatılması yerine artırılmasına yol açan söylemler, Türkiye’nin finans piyasalarına olumsuz etki etti. Borsa düşerken gösterge bono faiz oranları yükseldi.
Ayrıca, Türk bonolarının risk primleri de arttı. Siyasetçilerin Gezi Parkı eylemlerine dayalı gerginliği artırmasına dönük yaklaşımları sonucu Türkiye’nin CDS primi, 31 Mayıs’ta 131 idi. 6 Haziran’da 168 oldu. 10 Haziran’da 174’e yükseldi. 11 Haziran’da 184’e çıktı. Türkiye’nin kredi notu yatırım yapılabilir seviyeye ulaştığında risk primi 114’e kadar gerilemişti.
CDS nedir?
Ülkelerin kredi borçlanma maliyetlerini artıran risk priminin yabancı dilde adı CDS (Credit Default Swap). Türkçe’de buna “Batık Borçlar İçin Sigorta Primi” veya “Kredi İflas Takası Primi” deniliyor. CDS bir tür sigorta poliçesidir. Diğer sigorta türlerinde olduğu gibi, belli bir sigorta primi karşılığı risk sigorta ediliyor.
Ülke CDS’lerinde sigorta konusu, ülkenin dış piyasalarda sattığı tahvillerin ve bonoların ana paralarının veya faizlerinin, ülkenin güç duruma düşmesi nedeniyle ödenememesi riski diğer bir anlatımla “İflas riski”dir.
CDS bir anlamda uluslararası