Eylül ayında sanayi üretimi bir yıl öncenin aynı ayına göre yüzde 6.2 oranında arttı.
Bu artış oranı 9 ayın en yüksek artış oranıdır. Geçen 9 aylık dönemde ağustos ayında yüzde 1.8 gerileme olmuş, en yüksek aylık sanayi üretim artışı ise mayıs ayında gerçekleşmişti. Üretim artışı yüzde 5.9’u bulmuştu.
TÜİK sanayi üretimindeki değişimi 2005 yılındaki üretimi 100.0 kabul ederek izliyor. 2012 Eylül ayında endeks 135.6 oldu. 135.6 endeks rakamı iyi bir üretim göstergesidir. Bu üretim düzeyi 2011 yılında sadece 2 ayda geçilmişti. Endeks sayısı ekimde 138.7 ve aralıkta 141.3 olmuştu.
Eylül ayında sanayi üretiminde büyük bir artış görüldü ama, geriye dönük 9 aylık toplam üretim artışı, 2011 yılının aynı döneminin çok altında.
2011 yılının ilk 9 ayında sanayi üretimi bir yıl öncenin aynı dönemine göre yüzde 9.8 artmıştı. Bu yıl ise sanayide üretim artışı bir yıl öncenin aynı dönemine göre yüzde 3.0 oldu.
Gıda, tekstil, giyimde artış var
Piyasanın ve de hükümetin iki bekleyişi vardı:
(1) Kredi notumuz “yatırım yapılabilir” düzeye yükseltilsin.
(2) Obama tekrar kazansın ki, ABD piyasaya para akıtmaya devam etsin.
Not artırımı, hükümetin uyguladığı ekonomi politikalarının beğenilmesinin, başarılı görülmesinin sonucudur. Obama’nın seçimi kazanması ABD seçmeninin tercihidir.
Bekleyişler gerçekleştiği için piyasalar da hükümet de rahatlamış durumda.
Piyasa kim?
Not arttı. Borsa şahlandı. Kredi notu artırımı açıklanır açıklanmaz İMKB endeksi 73.313’e fırladı. İlk gün 72.737’den kapandı. Dünkü kapanış 72.039 seviyesindeydi... Bu işi bilenler, “Önümüzde daha yol var... Borsa endeksi 2010 Kasım ayında 5 cent’i görmüştü. Şimdilerde 4 cent dolayında... 5 Cent’e dönüş yapması için 90 bini geçecek... Hem de pek yakında!” diyorlar.
Borsaya bizim saf ve bakir Türk halkı henüz yeterince ilgi göstermiyor. Çünkü halkın yarısı kazık yedi. Keriz olup silkelendi. Yarısı borsanın ne olduğunu öğrenemedi. Borsadan korkuyor. Bunun sonucu borsanın hakimi yabancı fonlar, yabancı yatırımcılar oldu. Borsa coşunca Türkler satıyor, yabancılar alıyor.
Yabancılar borsadaki hisse senetlerinin değer olarak yılbaşında yüzde 62.1’ine sahiplerdi. Şimdilerde yüzde 64.1’ine sahipler.
Dostum Ege Cansen der ki, ”Bizim borsa, pasaport ile girilen bir borsadır. Yabancılar alıyor, satıyor. İstanbul Menkul Kıymetler Borsası’nda oynayan borsa şahlandığında bol bol kazanan yabancılar, paraları ceplerine koyduklarının akşamı Londra’da şampanya patlatıyor.”
İlgi banka senetlerine
Borsanın yapısını ve son bir yıldaki gelişmeleri öğrenmek için İMKB kurulduğundan bu
Fitch, Türkiye’nin kredi notunu bir kademe artırarak “yatırım yapılabilir” düzeye çıkardı.
Bir ülkenin kredi notunun yüksek olması iyidir. İyidir de...
“Türkiye’nin yatırım yapılabilir bir ülke düzeyine gelmesi”, Türk ekonomisine ve sonuçta Türk halkına ne sağlayacaktır?
Önce “yatırım“ kelimesine açıklık getireyim. Bizler “yatırım” denildiğinde, yabancıların ülkeye döviz getirerek fabrika kurmalarını bekleriz. Halbuki burada söz konusu olan yatırım “sermaye hareketidir”. İçinde fabrika kurmak da vardır ama, çoğu, hisse senedi, bono yatırımıdır. Döviz kredisidir.
Not arttığı için bol bol döviz girişi başlayınca, dövizin fiyatı ve faizler düşecek. Borsada fiyatlar artacak. Bankalar mevduat toplamak yerine ve de özel sektör bankadan TL kredi almak yerine döviz ile borçlanacak. Merkez Bankası’nın döviz rezervi artacak.
Biz kalıcı döviz peşindeyiz
Bankalar Birliği Genel Sekreteri Dr. Ekrem Keskin’in geçen hafta sonu yaptığı açıklamalardan öğrendiğimize göre bankalarımızın yurtdışından kullandıkları kredilerin toplamı 73.3 milyar doları bulmuş. Bu arada bankalarımız halktan 12.5 milyar dolarlık altın toplamış. İşte bu dövizler ve altınlar Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası’nın (TCMB) altın+döviz mevcudunun (rezervinin) büyümesine imkan veriyor.
24 Ekim 2012’de TCMB’nin “Brüt Döviz rezervi” 114.8 milyar dolardır. Bu rakam yıl başında 89.2 milyar dolar idi.
Brüt rezervin artmasında ana etken bankaların Mevduat Zorunlu Karşılığı olarak TCMB’ye aktardıkları altınlar ve dolarlar oldu. Brüt döviz rezervinin:
* 18.1 milyar dolarlık bölümü altın mevcududur. (Yılbaşında bu rakam 10.1 milyar dolar idi.)
* 96.5 milyar doları döviz mevcududur. (Bu rakam yılbaşında 78.8 milyar dolar idi.)
Rezervin %38’i Merkez’in
Yüksek topuklu kadın ayakkabılarının tabanını kırmızıya boyayarak ünlenen tasarımcı Louboutin’in ayakkabılarına Türk kadınları da merak salınca, Beymen bu ayakkabıları ithal ederek satmaya başlamıştı.
Fakat, kadınlarımız bu ayakkabıları o kadar beğendi ve talep o kadar arttı ki, sonuçta Beymen ve Laouboutin ortaklaşa önce Nişantaşı’nda, geçtiğimiz günlerde de İstinye Park’ta bu ayakkabıları satacak yepyeni, lüks mü lüks mağazalar açtı.
Erkeklerimize de müjdemiz var! Yeni açılan İstinye Park mağazasında Louboutin markalı erkek ayakkabıları da var.
Kadın ayakkabılarının en ucuzu 1.125 TL, en güzeli 9.995 TL. (2 ayakkabı 1 otomobil!) Erkek ayakkabıları ucuz! 825 TL ile 2.875 TL arasında.
Bilen bilir. Bilmeyenlere de bilenler anlatsın. Günümüzde “genç ve de kendini genç sanan her bir kadının” hayali tabanı kırmızı bir ayakkabı sahibi olmaktır.
Bu ayakkabılar zenginlik ve de prestij sembolüdür. Sadece Türkiye’de değil, diğer ülkelerde de tabanı kırmızı boyalı ayakkabıyı giyen kadınların kendilerine güveni artar. Anadolu tabiri ile “Havaları bin beş yüz” olur.
Farkı yaratan kazanıyor
Nusret Arsel anlatmıştı: “Ben o yıllar Ankara’da Koç Ticaret’te çalışıyorum. Vehbi Bey aradı. İstanbul’a gel. Seninle konuşacaklarım var dedi. İstanbul’a geldim. Divan oteli yeni yapılıyor. Otelin önünde buluştuk. Asansörler yeni monte edilmiş. Yerlerde gazete kağıdı. Asansöre bindik. Çatıya çıktık. Ne olacak diyerek merakla bekliyorum. Binanın çatısında Vehbi Bey ‘Bak Nusret’ dedi. ‘Burada bir sen bir ben (elini yukarıya kaldırarak) bir de Tanrı var. Onun için benimle açık konuş. Semahat ile evleneceksin. Evlenmeden önce 3 soruma cevap vermeni istiyorum:
1) Fransa’da Sorbonne’da doktora yapmışsın. Bu gerçek doktora mı? Diplomanda bir sahtekarlık var mı?
2) Ailende önemli irsi hastalık var mı?
3) Selaniklisiniz. Ailende dönmelik var mı?”
Nusret Arsel, Semahat Arsel
Türkiye Ekonomi Kurumu tarafından düzenlenen Üçüncü Uluslararası Ekonomi Konferansı bugün İzmir’de başlıyor. 3 Kasım’a kadar devam edecek olan ve Uluslararası Ekonomi Birliği’nin (International Economic Association) desteklediği konferansın ana konusu, “Borç Dinamikleri, Finansal İstikrarsızlık ve Büyük Durgunluk”. Nobel Ekonomi Ödülü sahibi ünlü iktisatçı Prof. Dr. Joseph Stiglitz, Sandy kasırgasından etkilenmemek için ABD’den erken yola çıktı. Erken yola çıkanlar arasında ünlü iktisatçılar Prof. Dr. Guillermo Calvo ve Prof. Dr. Stephen Turnovsky de var.
Finansal krizler konusundaki araştırmalarıyla ünlü Prof. Dr. Graciela Kaminsky, gecikmeli de olsa konferansa katılmak için İzmir’e geliyor.
Cornell Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Kaushik Basu, konferansa katılımını kesinleştirdikten sonra Dünya Bankası Birinci Başkan Yardımcılığı ve Baş Ekonomistliği görevlerine atandı. Prof. Basu konferansın ikinci günü panele katılacak.
Konferansa İspanya’dan katılacak olan ünlü ekonometri uzmanı Prof. Dr. Manuel Arellano, konferansta davetli konuşmacı olmayı kabul ettikten kısa süre sonra İspanya’nın en önemli iktisat ödülü olan “Premio Rey Jaime I” ödülünü aldı, Avrupa Ekonomi