Anadolu’da bayram ziyaretlerinde misafirin eline gülsuyu dökülür. Bu bayram günü sayın okuyucularıma gülsuyu nedir, nasıl yapılır konusunda bilgi vereceğim.
Isparta ve çevresinde bu yıl 6 bin 500 ton civarında gül çiçeği toplandı. Gül çiçeğinin 1 kilogramının geçen yılki fiyatı 2.25 TL idi. Bu yıl 3 TL dolayında.
Isparta ve çevresinde genellikle sulu topraklarda meyve (elma, kiraz, vişne), yükseklerde ve sulanamayan arazilerde gül çiçeği yetiştiriliyor. Çok az da olsa sulanabilir arazilerde de gül çiçeği üretimi yapılıyor. Bir dönüm araziden 650-700 kg. dolayında, ortalama 500 kilogram gül çiçeği toplanabiliyor.
Isparta’ya gül fidanını 1888 yılında Müftüzade Gülcü İsmail Efendi’nin, Bulgaristan’ın Kızanlık yöresinden getirttiği ve ilk fidanları Gülcü Mahallesi’ne diktiği söyleniyor.
Isparta gülünden 1892 yılında ilk defa gül yağı üretimini gerçekleştiren de Müftüzade Gülcü İsmail Efendi olmuş.
Gül çiçekleri yılın 35-50 gününde mayıs-haziran arasında toplanıyor. Ve toplandığı gün işleniyor. Açık anlatımıyla Isparta’da gül ve gül yağı mevsimi yılda en fazla bir buçuk ay sürüyor.
Halkımız bayramda “Tatlı yiyelim, tatlı konuşalım” der. Ben de bu bayram günü sayın okuyucularıma “baklavayı” anlatacağım.
Baklava denilince Gaziantep akla gelir. Gaziantep Lokantacılar, Kebapçılar ve Baklavacılar Odası yöneticilerinden Mustafa Boztoprak, “Gaziantep’te günde 2-3 ton baklava üretildiğini, Ramazan aylarında Türkiye’nin her köşesinden gelen talepler karşısında üretimin 2-3 kat artırıldığını” söylüyor.
Gaziantep’te çok sayıda baklavacı var. Ben her baklavacıyı tanımıyorum. Tanıdığım, İmam Çağdaş’ın torunu Burhan Çağdaş.
Çağdaş kebap ve baklava evinin tarihi 1887 yılına uzanıyor. Bu işi Halep'ten gelen Hacı Hüseyin Çağdaş başlatmış. Sonra İmam Çağdaş, Talat Çağdaş kebapçılığı ve baklavacılığı sürdürmüş. Şimdilerde işin başında Burhan Çağdaş var.
Gaziantep’in ünlü “İmam Çağdaş” baklavasının nasıl yapıldığını, özelliklerini Burhan Çağdaş‘a sordum. Onun anlatımı ile sayın okuyucularıma aktaracağım.
Bayram benim neyime /.../ Kan damlar yüreğime /.../ Bitsin artık kara zulüm / Bayram benim neyime / Hep bize mi bunca ölüm / Kan damlar yüreğime.../ Bayram benim neyime.
Bayram öncesi Farilya’da Balıkçılar Kahvesi’nde Rahmi Saltuk ile çay içtik. Sohbet ettik. Ramazan ayının hemen her gününün bir çatışma, bir ölüm haberi ile geçtiğini, bu durumda neyin bayramını yapacağımızı konuşurken, Rahmi Saltuk’un “Bayram Benim Neyime” adlı türküsünü hatırladım.
Rahmi Saltuk bana, o türkünün 1969 tarihindeki işçi direnişinde ölen Şerif Aygün için yazılan dizelerini okudu. O günden beri kafamda hep aynı sözler dolanıyor: “Ezilip duruyoruz / Bayram benim neyime...”
İçeride ve dışarıda Ramazan boyunca din kardeşleri birbirlerini öldürmeye devam etti. Ölüm haberleri kanıksanır hale geldi. İnsanlar ne için birbirini öldürüyor? Onlara bu silahları kimler veriyor? Neden siyasiler bu ölümleri sona erdirmek yerine sürdürmek için çaba gösteriyor?
Kuşaklar yok oluyor
Rahmi Saltuk ile çay içtikten sonra eve döndüğümde internetten Saltuk’un seslendirdiği türküleri dinledim.
Ramazan ayı boyunca ve Bayram öncesi çarşı-pazar hep hareketlidir. İnsanlar alışveriş, dükkanlar iş yapar. Bu yıl çarşı- pazarda, önceki yıllardaki ölçüde hareket görülemedi. Çarşı-pazar “sakin” idi. Anadolu’da gezdiğim dolaştığım çarşılarda da, İstanbul’da da durum aynı idi. Genelde fiyat artışları (pahalılık) çarşı-pazarda hareketi aşağıya çeker. Bu yıl göreceli olarak enflasyon (pahalılık) alışverişi engelleyecek boyutta değil.
Ramazan ve Bayram alışverişine konu olan harcama gruplarından gıda, giyim eşyası ve ayakkabı ile ev eşyası fiyatlarında önemli artışlar görülmedi. Özellikle giyim eşyası ve ayakkabı fiyatları ucuz. Gazetelere ilan veren firmalar yüzde yüz deri ve kösele erkek ayakkabısını 35 TL’ye, kadın ve çocuk ayakkabısını 15 TL’ye, pamuklu erkek gömleğini 12.5 TL’ye sattıklarını duyurarak tüketiciye “gel gel” yapıyorlar.
Enflasyon ve pahalılık talebi kısacak ölçüde önem taşımıyor ise, talep neden cansız?
(1) Ya insanların cebinde para var. Moral yok. Ondan para harcamıyorlar. (2) Ya da insanların cebinde para yok.
Moral mi bozuk, para mı yok?
İşsizlik oranı 2008 krizi sonrası 2009’un şubat ayında % 16.2’yi gördü. Mayıs 2012’de ise % 8.2’ye geriledi. Türkiye bu seviye ile ABD ve Avrupa’daki birçok ülkeden çok daha iyi bir rakam yakaladı
Mayıs ayında işsizlik oranı yüzde 8.2’ye düştü. Bu rakam (1) Türkiye için iyi bir işsizlik oranıdır. (2) Dünyada esen kriz rüzgârından etkilenen ülkelerdeki işsizlik oranına göre iyi bir işsizlik oranıdır.
* Bizde işsizlik oranlarının yüzde 5’in altına indirilmesi çok hem de pek çok güçtür. Çünkü (1) Nüfusumuz hızla artıyor. Genç, çalışmaya hazır nüfusumuzun toplam nüfusa oranı yüksek. (2) Bizde sanayi, hizmet ve tarım işletmeleri kurumsallaşamadı. (3) Ekonomi henüz sürdürülebilir bir büyüme rayına oturamadı. Ekonomi bazı yıllar hızla büyüyor, sonra duraklıyor. Bu nedenle istihdamda devamlılık sağlanamıyor.
* Dünyada esen kriz rüzgârı ile sanayileşmiş ülkelerde bile işsizlik sorunu ciddiyet kazanmaya başladı. Bizde mayıs ayında işsizlik yüzde 8.2 oranında ama, ABD’de yüzde 8.3 oranında.
Euro Bölgesi’ndeki ülkelerde ortalama yüzde 11.2 oranında. Fransa’da yüzde 10.1, Almanya’da yüzde 6.8, İngiltere’de yüzde 8.1, İtalya’da yüzde 10.8 oranında.
Başkalarında da yüksek imiş,
İçeride talebi daraltıcı politikalar sonuç verdi. Tüketim ve yatırım harcamalarındaki artış durakladı. Tüketim ve yatırım için yapılan ithalat geriledi. Bunun sonucu cari açık (döviz açığı) küçüldü. Ne var ki bizim vergi gelirlerimizin kaynağı tüketim ve yatırım harcamalarından alınan KDV ve ÖTV gibi dolaylı vergilerdir. KDV ve ÖTV vergilerinden Hazine’ye beklenen ölçüde para akmayınca, bu defa bütçe açığı büyümeye başladı.
Bütçe açığı da cari açık (döviz açığı) kadar kötüdür. Çünkü bütçe açık verince devlet borçlanmaya gider. Borçlanma demek, gelecek yıllar üzerine faiz yükü bindirmek, gelecek yılların bütçesinin faiz giderini artırmak demektir.
(Burada “cari açık” için borçlanma ile, “bütçe açığı” için borçlanmanın arasındaki farkı hatırlatmak gerekir: Cari açık için borçlanma döviz ile yapılır. Döviz borcunu ödemek için döviz bulmak sorun olabilir. Yunanistan, İspanya, İtalya örneği ortadadır. Biz bütçe açığını genelde milli para ile, iç borçlanma ile kapatıyoruz. İç borçlanma, dış borçlanmadan daha az risk taşır. Devlet sıkışır ise enflasyonu artırır, iç borç yükünü hafifletir.)
Hazine tarafından “Ocak-Temmuz ayları Hazine Nakit Dengesi” rakamları yayınlandı. “Hazine
Geçen yılın ilk 6 ayında cari açık (döviz açığı) 44.7 milyar dolar idi. Bu yılın ilk 6 ayında 13.7 milyar dolar küçüldü. 31.0 milyar dolar oldu.
Cari açık nedir, Nasıl oluşur?
Cari açık olağan döviz geliri ile olağan döviz gideri arasındaki farktır. Olağan döviz gelirlerinin en önemlisi ihracat geliridir. Ondan sonra turizm geliri gelir. Olağan döviz giderlerinin en önemlisi ithalat gideridir. Ondan sonra diğer döviz giderleri gelir. Bizde cari açığı (döviz açığını oluşturan ana kalem ithalat ile ihracat arasındaki farktır. (Buna 'Dış Ticaret Açığı' diyoruz.)
Neden büyüdü, 2012’de birden nasıl küçüldü?
Alev Altınkılıç’ı 2009 yılında, Milliyet Gazetesi ile Ernst&Young’un ortaklaşa düzenlediği “Yılın Girişimcisi”si yarışmasında tanıdım.
St. Benoit ve İ.Ü. Fransız Dili ve Edebiyatı mezunu, iki çocuk annesi Alev Altınkılıç, “Kahve Dünyası” konseptini yaratmış, markasını parlatmaya başlamış, dört yıl içinde 47 mağaza ve 7 “Corner Shop” açmıştı. Hızla büyümeyi ve yurt dışına da yayılmayı hedef almıştı.
Alev Altınkılıç, aile işletmesinde işlenen kahve ve kakaoları değerlendirmek için Kahve Dünyası konseptini yarattığını söylüyordu. “Kendi kahvemizi hem geleneksel hem çağdaş çizgide, kendi ürettiğimiz çikolatalarla birlikte müşterilerimize sunmaya, Türk kahve kültürünü canlı tutmak ve dünyaya tanıtmaya çalışıyoruz. Ben, evinde nasıl kahve içmek, nasıl pasta yemek istersem, nasıl bir ortamda oturmak hoşuma giderse, bu özelliklere sahip kahveler, pastaneler açacağız. Önce yurt içinde bunların sayıları artacak. Sonra yurt dışında yayılacağız” diyordu.
O yıllarda Kahve Dünyası henuz yabancı markalı kahve zincirlerinin arasından sıyrılamamıştı.Ürün çeşidi azdı.
Yılın girişimcisini belirlemek için toplnan heyette Ferit Şahenk de vardı, ben de vardım.
İşi Alev Altınkılıç