Ekonominin koordinasyonundan sorumlu Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Babacan, bankacılık sektöründe oligopol yapıyı engelleyen ve daha rekabetçi yapıya yol açacak bir düzenleme yapacaklarını söyledi.
Oligopol yapı, az sayıda kuruluşun piyasayı kontrol edebildikleri bir yapıdır. Bu yapıda az sayıdaki kuruluş, anlaşarak fiyatı belirler. Rekabeti sınırlar. Bu nedenle piyasaya yeni ürünler giremez. Yeni firmalar giremez.
Bizim bankacılık sistemimizde 49 banka var. Bunların 3’ü kamu bankası. Kamu bankalarının 2009 yılı sonunda toplam banka aktiflerindeki payı yüzde 30.0. Mevduatın yüzde 36.3’ünü kamu bankaları topluyor. Kredilerin yüzde 26’sını kamu bankaları veriyor.
Özel sektör bankalarının 3 büyüğünün toplam aktiflerdeki payı yüzde 37.6, kredilerdeki payı yüzde 34.4 ve mevduattaki payı yüzde 37.7 oranında.
Açık anlatımıyla, 3 büyük kamu bankası ile 3 büyük özel sektör bankasının bankacılık siteminde benzer ağırlıkları var.
Kamu bankaları iyi de özel bankalar kötü mü? Kamu bankaları daha çok kredi veriyor da büyük özel bankalar acaba kredi vermiyor mu?
Özel bankalar acaba kamu bankalarından daha çok mu kâr ediyor?
Et fiyatlarındaki artışın nedeni (1) arzın (kesime gidecek hayvan varlığının) yetersizliği ve de (2) besicilerin maliyetlerinin (yem fiyatlarının) artmasıdır.
Besici, mecbur kalırsa fiyatın ne olduğuna bakmadan hayvanını kesime verebilir. Ama fiyatı artacak diyerek, kesim ağırlığına ulaşmış hayvanı boş yere besleyerek kesimi geciktiremez.
Fiyatlar yükselecek diyerek, fındığı, buğdayı, pirinci çuvala koyarak depolamak mümkündür. Maliyeti yoktur. Ama fiyatı yükselecek diyerek kesim ağırlığına gelmiş hayvanı bekletmek mümkün değildir. Çünkü hayvanın kesimini bekletmenin günlük bir maliyeti vardır. Bu maliyet, et fiyatındaki artışla karşılanamayacak kadar yüksektir.
Et fiyatları tartışılmaya başladığında Tarım Bakanı “İthalat haberi bile fiyatları düşürmeye yetti. Kesime giden hayvan sayısı arttı. Fiyatlar düştü” diyor.
Doğrudur. Çünkü ithalat haberi hayvan yetiştiricisini paniğe sevk eder. İthalat başlayınca hayvan fiyatı düşecek endişesiyle yetiştirici hayvanlarını bir an önce elden çıkarma paniğine kapılır. Kesime gidecek hayvan sayısı birden artar. Kesim ağırlığına ulaşmamış hayvanlar bile kesilir. Kısa sürede et fiyatları düşer ama, sonunda, ülkedeki hayvan varlığı erir.
Genelde sadece ihracat rakamının büyümesinden söz ediliyor. Ama ithalat rakamı ihracattan fazla artıyor. İhracattaki artış rakamları değerlendirilirken ihraç edilen malın içinde ne kadar ithal malı olduğu dikkatten kaçıyor. Ucuz dövize dayalı ucuz ithalat nedeniyle ihraç edilen malların toplam değeri içindeki ithal girdilerin payı giderek artıyor. Örneğin, normal olarak Türkiye’de üretilen pamuk, iplik, bez, düğme ile dikilen bir giysi 10 dolara ihraç edildiğinde 10 doların tamamı yurtiçinde kalırken, şimdilerde ithal girdilere 6 dolar ödendiğinde, giysi ihracatı sonucu ülkede sadece 4 dolar kalabiliyor.
Tekstil ve giyim sanayi bizim temel sanayi kolumuz. İyi de ucuz dövize dayalı ucuz ithalat bu sektörü ne hale getirdi? Sektörün ne hale geldiğini, bu sektörün içinde bulunan, gelişmeleri yaşayan Şevket Sürek bakınız nasıl anlatıyor:
- Tekstil ve konfeksiyonda yıllık ciro 45 milyar dolar. Bunun 18.8 milyar dolarlık bölümü ihraç edilir. 26.2 milyar dolarlık bölümü içeride tüketilir.
- Tekstil ürünlerinin 2009 yılında toplam ihracattaki payı yüzde 19 dolayında...
- 2009 yılında sektörün “tekstil grubu”, elyaf, iplik, dokuma ve örme kumaş ve ev tekstili olarak toplam 5.5 milyar
Macaristan
İşsizlik, fakirlik ve yolsuzluk Macaristan’da da halkı eziyor. Macar halkı, özellikle genç seçmenler 11 Nisan’da yapılan milletvekili seçimlerine katılan tüm partileri ve politikacıları “farklı bir şekilde” protesto etti.
Bu pazar sayın okuyucularıma bu farklı protestonun hikâyesini anlatacağım. Protestonun “şekli” biraz “müstehcen” ama... Müstehcen diyerek olan bitene ilgisiz kalamayız...
Müstehcenlik şurada: Hangi partiye sempati duyarlarsa duysunlar seçim sandığına giden seçmenlerden bazıları, internette başlatılan bir kampanyaya katılarak, oy pusulalarına “erkeklik organını resmederek” oy kullandılar.
En iyisi hikâyeyi baştan anlatayım. Kapitalist dünyanın büyük desteğine rağmen Macaristan’ın komünizmden demokrasiye ve serbest piyasa ekonomisi geçişi kolay olmadı. 1989 yılından bu yana Macaristan’a 200 milyar doları aşan yabancı sermaye girişine, Macaristan’ın 2004 yılında Avrupa Birliği’ne katılmasına rağmen işsizlik, fakirlik ve yolsuzluk azalmadı. Macaristan 2010 yılında euro sistemine girecekti ancak ekonomik verilerin kötülüğü nedeniyle euro birliğine giriş tarihi 2016’ya ertelendi. Macaristan ekonomisi küresel krizi 25 milyar dolar IMF desteğini sayesinde
Eğer 20 bin TL ödeyecek olan
18 ay askerlik yapmaktan kurtulacaksa, 18 ay askerlik
yapana da 20 bin TL ödemek gerekir.
Devlet askerlik yapmayacak olandan alınan paralarla bütçe açığını kapatırken, bedel ödedikleri için askerlik yapmayanlar yerine bedel ödeme imkânı olmayanların parasız askerlik
yapması yanlış olur.
Günümüzde ülkelerde iki farklı uygulama bulunuyor. (1) Bazı ülkelerde erkekler için mecburi askerlik hizmeti var. Mecburi askerlik hizmeti yapanlara sembolik bir ödeme yapılıyor. (2) Bazı ülkelerde gönüllü askerlik hizmeti var. Askere gidene yüksek bir ödeme yapılıyor.
Dünya Bankası tarafından Türkiye’deki istihdam sorunu üzerine hazırlanan raporun tartışılması için Ankara’da bir toplantı düzenlendi.
Toplantının ana konusu “kayıt dışılık” idiyse de sonunda iş döndü dolaştı, esnek istihdam, kıdem tazminatı, bölgesel asgari ücret ve vergi yükü konularında düğümlendi.
Türkiye’de çalışan sayısı 21 milyon. Bunların 9 milyonu, yüzde 42’si, kayıt dışı çalışıyor.
Kayıt dışı çalışanların oranı tarımda yüzde 85, tarım dışında yüzde 28 oranında.
Yüzde 42 olan kayıt dışılık oranı 2003 yılında yüzde 51 imiş. Demek ki yıllar içinde az da olsa bir azalma var.
1) İstihdamda kayıt dışılık, sosyal güvenlik primi ve vergi ödemeleri yapılmadan, çalışan için bordro düzenlenmeden, kıdem tazminatı ayırılmadan, asgari ücretin bile altında ücret ödeyerek işçi çalıştırmaktır. (Bu öncelikle çalışan için kötüdür.)
Başbakan Sayın R. T. Erdoğan, TOBB ve TÜSİAD üyesi her bir işletmenin birer işçi alması halinde işsiz sayısının bir ölçüde azalabileceğini söyledi.
TOBB ve TÜSİAD yöneticileri ve üyeleri “ Neyin olabileceğini değil de, neyin olamayacağını” anlatarak işçi almaya yanaşmayınca Başbakan üzüldü. “Madem öyle, işte böyle” dedi. Ve de kamuya personel alımının başlayacağının işaretini verdi.
Başbakan işaret fişeğini ateşlemeden önce, bu sütunda 16 Nisan günü yayımlanan yazıda “özel sektörün yapamayacağını, devletin yapmaya mecbur kalacağı”na işaret edilmişti.
Yazıda, “Türkiye’de 26 bakanlık, bu bakanlıklara bağlı olarak da merkezde faaliyet gösteren 40’a yakın bağlı ve ilgili kuruluş var.
TOBB üyeleri birer kişi istihdam edecek güce sahip görülüyorsa, 26 bakanlığın her biri en az 1.000 kişi istihdam edebilir. Bakanlıklara bağlı ve ilgili kuruluşların gücü de herhalde 500’er kişi istihdam etmeye yetecektir. Bakanlıklar 26 bin kişi, bakanlıklara bağlı kuruluşlarla ilgili kuruluşlar 20 bin kişi, valilikler 8 bin kişi, illerdeki resmi kuruluşlar en az 20 bin kişi, hastane, okul ve camiler 320 bin kişi. Yani toplamda devlet de neredeyse 400 bin kişiye iş imkânı yaratacak güce
Goldman Sachs, ABD’de kurulu, en büyük finans kuruluşlarının başında gelen dev bir finans kuruluşu, yatırım bankasıdır. Krizden sonra banka statüsüyle faaliyetini sürdüren bu kuruluşun başı şimdilerde dertte. Amerika’nın sermaye piyasası kurulu (SEC) bu kuruluşu “dolandırıcılıkla suçlayarak” hakkında dava açtı. Goldman Sachs’ın suçu Hedge Fund yöneticisi John Paulson’un isteği üzerine batacağı belli ipotek işlemlerine dayalı kağıtlar yaratılması. John Paulson bu kağıtları sigorta ettirerek ,batan ipotekler sayesinde 1 milyar dolar kazanırken Goldman Sachs’ın aynı kağıtları olan bitenden habersiz müşterilerine (çoğunlukla Avrupa bankalarına) gerekli bilgiyi vermeden satarak ,yatırımcıları 1 milyar dolar zarara uğratması.
Bu tür işlemleri Goldman Sachs’dan başkalarının da yaptığı söyleniyor.
Goldman Sachs, krize neden olan finansal kuruluşlardan biri olduğu halde “ABD yönetimindeki “Dayı”ları sayesinde, krizi kazasız belasız atlatan ve de kısa sürede kriz öncesi “oyunlara dönen” bir kuruluştur.
Bunu da atlatır
Açılan dava nedeniyle dünya finans piyasaları sarsılır ama sonunda Goldman Sachs’a bir şey olmaz. Bir miktar para cezası ödeyerek “klasik faaliyeti”ne devam