Şimdi moda erken hasat zeytinyağı

16 Kasım 2008

Süleyman Demirel’i sevenler Anadolu’nun her köşesinden ona hediye getirir, gönderirmiş. Demirel de vatandaşların gönderdiklerini sabahları kahvaltı masasının üzerine dizdirmekten ve o zengin sofrada dostlarını ağırlamaktan pek hoşlanırmış. Baldan peynire, zeytinden domatese, salatalıktan bibere, pastırmadan sucuğa, katmerden böreğe çeşit çeşit ürünlerin sıralandığı kahvaltı sofrasında misafirlerine ikramda bulunurmuş. O ise kahvaltısına 6 adet zeytinle başlarmış. Özel hekimi Dr. Osman Müftüoğlu sormuş: “Sayın Demirel” demiş, “Masanın üzerinde domates var, biber var, çeşit çeşit meyve var. Neden sadece zeytin yiyorsunuz?” Süleyman Demirel, “Doktor, doktor” demiş, “Sen hiç başına taç olarak domates, salatalık koyan kral, hükümdar hatırlıyor musun? Gelmiş geçmiş imparatorların tacını zeytin süsler... Vardır bir hikmeti...”
Bu hikâyeyi geçen hafta Ayvalık’ta, Ticaret Odası’nın düzenlediği “Zeytin Hasat Günü”nde Dr.Osman Müftüoğlu anlattı.
Dr. Osman Müftüoğlu, zeytinin insan sağlığı bakımından önemine işaret ederken bir noktaya daha dikkat çekti. “Bakınız” dedi... “Zeytin ağacı kadar uzun yaşayan ağaç var mı? Bu ağaç, topraktan ve çevreden gelen zararlılara karşı direnir. Zeytinyağı

Yazının Devamı

Zeytinyağı bu yıl bol (üretici malını değerlendirmek, tüketici kaliteli zeytinyağı arayışında)

15 Kasım 2008

Ayvalık Ticaret Odası, Türk Patent Enstitüsü’nden “Ayvalık Zeytinyağı” coğrafi işaretini aldı. Uygulamaya başladı.
Ayvalık Ticaret Odası Başkanı Rahmi Geçer diyor ki, “Coğrafi işaretin çoğalması, yöresel kaliteyi yükseltecek ve standartların oluşmasını sağlayacak. Sektörün en önemli sıkıntılarından biri olan tağşişi (Tağşiş: Değerli bir şeyi değersiz bir şeyle karıştırma. Saflığı giderme) önleyecek. Tüketici, satın aldığı zeytinyağının hem menşeini bilecek hem saflığına güvenecek.”
Bundan sonra tüketici satın aldığı zeytinyağının şişesinde, kutusunda, Ayvalık Ticaret Odası tarafından verilmiş “Ayvalık Zeytinyağı” hologramını gördüğünde bu yağın saf Ayvalık zeytinyağı olduğuna güvenecek.
Coğrafi işaret başka ülkelerde de değişik tarım ürünlerinde uygulanıyor. Örneğin narenciyenin hangi yörenin narenciyesi olduğu üzerine yapıştırılan etikette gösteriliyor. Örneğin şarap şişelerinde, şarabın hangi yörenin hangi tür üzümle yapıldığı belirtiliyor.
Coğrafi işareti isteyen istediği gibi kullanamıyor. Örneğin Ayvalık zeytinyağında kullanılan coğrafi işaret verilmeden önce Ticaret Odası’nın zeytinyağı denetim ve tadım uzmanları zeytinyağı üretim tesislerine giren zeytinin menşeini,

Yazının Devamı

‘Du bakalım n’olacak?’ diye harcama kısılıyor

14 Kasım 2008

Osman Ulagay, önceki gün Levent’teki bir marketten birkaç parça gıda maddesi almış. Kasanın önünde kuyruğa girmiş. Önündeki hanım, sepetindekileri kasanın yanındaki tezgâha diziyormuş.
Kasa görevlisi de onları tezgâhtan teker teker alarak kasa fişini yazıyormuş.
Domates, patates, salatalık... Falan derken en sonda birkaç parça farklı tür peynir ile iki şişe şaraba sıra gelmiş. O sırada alışveriş yapan hanım, Osman Ulagay’ı fark etmiş.
“Siz Milliyet yazarı Osman Ulagay’sınız değil mi?” diyerek aşinalığını belirttikten sonra, eliyle peynirlerini ve şarapları göstererek, biraz da mahcup bir sesle, “Sizi görünce, hem sizden utandım, hem kendime kızdım... Bu krizde acaba gereksiz şeyler mi aldım? Almasaydım daha iyi olurdu, değil mi?” demiş.
Markette bu hanımın dile getirdiği, şüphe/kuşku/endişe... Ekonomilerde durgunluğun şiddetini artırmasına yol açan “moral bozukluğu”nun göstergesidir. Parası olmayanların, geliri düşenlerin tüketimi kısmaları doğaldır. Bu nedenle piyasaların durgunluğa girmesi, ekonomilerin daralması normaldir.

Parası olan da harcamıyor

Yazının Devamı

İşçi çıkarmakla işler düzelmez

13 Kasım 2008

Türkiye’de bazı şirketlerin patronları, konjonktürel dalgalanmalarda ve kriz dönemlerinde hükümetin desteğini sağlamak veya teşvik tedbirlerinden yararlanmak arayışında hemen “İşçi çıkarmak zorundayız/İşçi çıkarmaya başlıyoruz/İşçi çıkardık” söylemlerine başlarlar.
İşçi çıkarmak bir işverenin en son uygulamak zorunda kalacağı bir eylemdir. İşçi çıkaran bir işletme “kredibilitesini” kaybeder. Böyle bir işletmeye finans kuruluşları kredi veremez. Böyle bir işletmeye piyasa güven duyamaz.
İşsizlik ciddi bir sorundur ama, işçi çıkarmak daha ciddi bir sorundur. Çünkü işçi çıkarmakla işsiz kalanlar, iş sahibi olmanın güvencesiyle aile ve yaşam düzeyi kuranlardır. Tekrar iş bulmaları çok zordur.
İşçi çıkarma söylemleri ekonomide talebin hızla daralmasına neden olur. Talep daralması ise işçi çıkararak durumlarını kurtaracaklarını ümit eden işletmelerle birlikte tüm ekonomiyi üzer. Çünkü işini kaybeden işçi ölçüsünde piyasada talep daralır. Sadece o kadarla da kalmaz. İşini kaybetme korkusu yayılınca, insanlar genelde harcamalarını kısar. Bu davranış iç talebin büsbütün küçülmesi sonucunu verir.

Eski güzel günleri unutmayalım
Her işletmenin her yıl yüksek ölçülerle kârlılık

Yazının Devamı

Başbakan G-20 zirvesine ne götürecek? (Zirveden ne getirecek?)

12 Kasım 2008

Başbakan, 15 Kasım’da Washington’da, Başkan Bush’un ev sahipliğiyle toplanacak “G-20 Liderler Zirvesi”nde Türkiye’yi temsil edecek.
Bu zirvenin konusu “Mali Piyasalar-Dünya Ekonomisi”dir.
Zirve öncesi G-20’lerin maliye bakanları ve merkez bankası başkanları Sao Paolo’da toplandı. Bu toplantıya Türkiye’den Bakan M. Şimşek ile Merkez Bankası Başkanı D. Yılmaz katıldı.
Toplantıda, “IMF ile Dünya Bankası’nın küresel finansal sistemin yeniden kurulmasında işbirliğini sağlayan birimler olması ve de Avrupa’nın da desteğiyle IMF’nin küresel istikrarı sağlamak için daha etkin biçimde çalışması” konularında görüş birliği oluştu.
Konuya yabancı olanlara önce “G” nedir, onun yanındaki rakamlar neyi ifade eder, onu anlatayım. “G” harfi İngilizce “Group”, Türkçe ”Grup” kelimesinin kısaltılmışıdır. “G” harfinin yanındaki çizgiden sonra yer alan rakam ise, o gruptaki ülke sayısını gösterir. G-20 demek “Grup-20 /Ülke” demektir.

Zengin masasına oturmak

Yazının Devamı

Yılın ilk yarısı sayesinde yılı kurtaracağız

11 Kasım 2008

Yılın ilk 9 aylık sanayi üretimi “öldük bittik” bir durum olmadığını gösteriyor. Ve de anlaşılıyor ki, yılın ilk 7 ayındaki sanayi üretimi sayesinde, “Biz bu yılı kurtarırız”. O kadarla da kalmayız. Biz bu yılı yüzde 2 ile 3 arasında bir “büyümeyle tamamlarız”.
Şimdi de sayın okuyucularıma bu değerlemelere yol açan gelişmeleri özetleyeyim:
- Türkiye’de büyümenin lokomotifi sanayi üretimidir. Sanayi üretiminin göstergesi ise TÜİK’in (Türkiye İstatistik Kurumu) her ay yayımladığı “Aylık Sanayi Üretim Endeksi”dir.
Bu endeks, 2005 adet önemli sanayi maddesinin üretimindeki aylık değişimi gösterir. 1997 yılı üretimi 100 varsayılarak her ay, üretimin ne olduğu belirlenir.
1997 yılı=100 endeksiyle sanayi üretimi, 2008 yılının ilk 7 ayında, geçen yılın endeks sayılarının devamlı üzerindeydi. Ağustos ve eylül aylarında geçen yılın üretim endeksinin (göstergesinin) altına indi.

Az artıyor ama artıyor

Yazının Devamı

Dolar 1.50’ye oturur, zamlar yüzde 25’i aşar

10 Kasım 2008

Ayşe Hanım Teyzem diyor ki, “Neler olduğunu gördük. Onlar geçmişte kaldı. Önemli olan önümüzde günlerde nelerin olacağı...”
Sonra da ısrar ediyor: Anlat bakalım, önümüzdeki günlerde neler olur?
Ayşe Hanım Teyzem’e dedim ki, “Kısa süreli de olsa ekonomide nelerin olacağını tahmin etmek çok güçtür. Kocaman kocaman ilim ve bilim adamlarının, üstatların yaptıkları tahminlerin nasıl tutmadığını, nasıl dayak yediklerini gördük. Tahminde bulunmak belalı iştir. Çünkü ekonomide oyuncular devamlı pozisyon değiştirir. Devamlı değişen pozisyona göre gerçekçi tahminler yapılamaz. Hele hele benim gibi saf ve bakir Anadolu çocukları bu işi doğru dürüst yapamaz.”
Fakat Ayşe Hanım Teyzem ısrar etti. Dedi ki, “İnsanın yarın neler olabileceği konusunda az çok bir şeyler tahmin etmesi gerekir ki, ona göre adım atsın. Sen aklının yettiğinde yap tahminini... Tutar, tutmaz, ayrı mesele...”
Bunun üzerine ben de tahminlerimi sıraladım.


Bu yıl büyürüz, gelecek yıl Allah Kerim...

Yazının Devamı

Trafik cezasının yarısı yardıma gidiyor

9 Kasım 2008

Ramazanda ve bayram öncesinde desteğe muhtaç ailelere yardım paketleri dağıtıldı. Yıl boyu, özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da, fakir semtlerde desteğe muhtaç ailelere kömür, gıda ve para dağıtılıyor.
Bu tür yardımlar genelde valiler, kaymakamlar, belediye başkanları, muhtarlar aracılığıyla ulaştırılıyor. Sistemi bilmeyenler, "Bu yardımları AKP'liler oy almak için yapıyor" diyorlar. Yardımı alanlar da "AKP'ye dua ediyor."
Evet sistemi işleten AKP hükümetleri ama, sistem "devletin sistemi". Yardımın kaynağı AKP veya hayır sahibi partililer değil. Kaynağı: (1) Vergi gelirlerinden kesilen yüzde 2.8 oranındaki pay. (2) Trafik cezalarının yüzde 50'si. (3) RTÜK'ün ilan ve reklam gelirinin yüzde 15'i.
Yardım bekleyen çok
Sayın okuyucularıma bu sistemin nasıl çalıştığını anlatacağım. 1986’da 3294 sayılı yasayla Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu oluşturuldu. Fon uzun süre Başbakan'a bağlı bir genel sekreter tarafından yönetildikten sonra 2004 yılında Başbakanlık'a bağlı "Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Genel Müdürlüğü" kuruldu.
Müdürlük, taşradaki sosyal yardım faaliyetlerini tüm il ve ilçe bazında oluşturulmuş toplam 973 Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı

Yazının Devamı