İşçi sendikaları işten çıkarmaları seyrediyor

4 Aralık 2008

Türkiye’de 5.4 milyon kayıtlı işçi var. Bunların yüzde 58’i, 3.1 milyonu sendikalı işçi. Türkiye’de değişik işkollarında 92 sendika var. (Kaynak: Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2008 Temmuz rakamları.)
Şimdilerde kriz rüzgârı nedeniyle üretim düştü. Bazı işyerleri mecburiyetten işçi çıkarıyor. Bu arada bazı kötü niyetli işverenler fırsat bu fırsat diyerek istemedikleri işçileri kapının önüne koyuyor. İyi de bu tabloda işçi sendikaları ne yapıyor? Mercedes makam arabalarında hava atan sendika ağaları nerede? Bu tabloda işçi sendikalarının işçinin yanında olmaları gerekmez mi?

Yapıcı yaklaşım gerekiyor
Acaba işçi çıkarmak zorunda olan işyerlerine “yapıcı yaklaşımla” nasıl destek verilebilir? Bu işyerlerinin ayakta kalabilmesi için neler yapılabilir?
Üretimi düşen ve mecburiyetten, parasızlıktan işçi ücretini ödeyemez duruma düşen işyerlerinin işçi çıkarmasını önlemek için bile sendikaların yapabilecekleri vardır.
Sendikalar üretimi düştüğü için işçi çıkarmak zorunda olan işyerlerine destek verebilir. Üretim eski çizgiye gelinceye kadar geçecek sürede çalışanların ücretlerinden belli bir kısıntı yapılmasını buna karşılık hiçbir işçinin çıkarılmamasını sağlayabilir.

Yazının Devamı

Bankalar dış borçlarını yenilemeye başladı

3 Aralık 2008

Krizden sonra ilk sendikasyonu önceki gün Türkiye Ekonomi Bankası (TEB) gerçekleştirdi. Uluslararası 17 bankadan dolar karşılığı 245 milyon dolar kredi aldı. Açıklamaya göre 1 yıl vadeli kredinin maliyeti libor + 2 oldu.
Dün de Garanti Bankası Londra’da bir borç yenilemesi gerçekleştirdi. Uluslararası 20 bankadan dolar karşılığı 575 milyon dolar kredi aldı. 1 yıl vadeli kredinin maliyeti libor+ 2 olarak açıklandı.
2008 yılının başından krizin ortalığı kasıp kavurduğu ekim ayına kadarki dönemde bankalarımız 6.6 milyar dolarlık sendikasyon gerçekleştirmişti. Bunun azı yeni döviz kredisi, çoğu eski döviz borçlarının yenilenmesi şeklinde olmuştu.
Yıl sonuna kadar 9 bankamızın toplam 4.6 milyar dolarlık sendikasyon kredisinin vadesi gelecek..
2009 yılında 13 bankamızın 22 sendikasyon kredisinin vadesi gelecek. Bunların toplamı 9.4 milyar dolar. Bankalarımız bu kredileri yenileyemezse ödemek zorunda kalacak
Bankalarımız, dışarıda esen kriz rüzgârları nedeniyle vadesi gelen kredilerin tekrar yenilenmeyebileceği endişesiyle uzun süredir huzursuz. Bu huzursuzluk sonucu (1) Piyasadan döviz topluyorlar. Bunun sonucu dövize talep artıyor, döviz fiyatı gereksiz şekilde dalgalanıyor.

Yazının Devamı

Vadeli çek işlemiyor yaşasın banka kredisi

2 Aralık 2008

Vadeli çek sistemi işlemiyor. Yaşasın banka kredisi! “Yaşasın da... Bankaların kredileriyle vadeli çek sisteminin yarattığı kadar satın alma gücü yaratması ve o büyüklükte kredi çarkı çevirmesi çok güç. Hatta imkânsız.
Vadeli çek sisteminin işlememesinin ne demek olduğunu, ekonomi için önemini çok kimse bilmiyor. Vadeli çek sistemi Türk ekonomisinde üretimi finanse eden, piyasadaki canlılığı koruyan ve artıran bir mekanizmadır.
Kanunlarımıza göre çek, görüldüğünde karşılığının ödenmesi gereken bir kıymetli evraktır. İbrazında, banka vadesine bakmadan ödemek zorunda. Eğer imzalayanın hesabında para yoksa, çeki “karşılıksız çek yazmış” olur, kanuni takibat başlar. Hesabında para varsa, çekin vadesine bakılmadan üzerinde yazılı meblağ ödenir.
Çekin vadeli olması, çeki imzalayanın çekin üzerine 2 ay, 3 ay, 5 ay sonranın bir tarihini koyması, alanın “Ben bu çeki üzerinde yazılı tarihten önce bankaya götürmem” sözü vermesi, kanuna dayalı olmayan “ahlaki” bir sözleşmedir.

Sistem işlemez
Çekler ciro edilir. Ciro etmek demek, çekte yazılı meblağın bankadan alınma hakkının başkalarına devredilmesi demektir. Türkiye’de çekler 2-3-5, hatta Anadolu’da ortalama 8 kez ciro edilir.

Yazının Devamı

İşveren örgütlerinin kasası dolu, onlar işsizin fonuna bakıyorlar

1 Aralık 2008

Türkiye Tekstil Sanayi İşverenleri Sendikası Başkanı Halit Narin, ”Bizim sendikanın 500 milyon doları, TOBB’un (Türkiye Odalar Borsalar Birliği’nin) 5 milyar dolar fonu var. Bu fonlar üye şirketlere dağıtılabilir” diyor. (Hürriyet 30 Kasım 2006, N.E. Tosuner’in söyleşisi)
Halit Narin devam ediyor: “Türkiye’nin elinde böyle kullanılmayan fonlardan oluşan 20 milyar dolar var. Bunların önü açılırsa üyelere dağıtma imkânı verilirse şirketler rahatlar. Türkiye ekonomisi üç ay içinde krizden çıkar.”
Sayın okuyucularım, bu kriz rüzgârında en ciddi sorun, “işsizliğin artması”dır... İşsizlik genelde çok kötü bir şey ama daha da kötüsü, “bir işi olanın, beklenmedik bir zamanda işini kaybetmesi”dir... İş bulamayan da kötü durumda ama, işi olan ve tüm yaşamını her ay düzenli olarak aldığı ücrete bağlayan bir kişinin işinden olması, onun ve ona bağlı olanların hayatını söndürüyor.
Kriz rüzgârı eserken “tuzları kuru olduğu halde, fırsat bu fırsat diyerek işçi çıkaranlar”ı kınıyoruz. Ayıplıyoruz. Onlara söyleyecek sözümüz yok.
Amma ve lakin, talep azaldığı ve de üretim durduğu için, içine girilen finans darboğazı sonucu, ücret ödeyemeyen durumuna düşen işyerlerinin zorunluluktan işçi

Yazının Devamı

Port Alaçatı “Eski ağza yeni tat”

30 Kasım 2008

Alaçatı, İzmir’e 80 km uzaklıkta, çoğu 1850-1890 yılları arasında yapılmış ve bugüne kadar yıkılmadan ayakta kalmış 1300 taş evi ile son yıllarda giderek ilgi çeken şirin bir ilçe.
Özelliği, en sıcak mevsimde bile hafif esen rüzgârı. Bu nedenle yelkenciler ve sörfçüler denizini çok seviyor.
Ama, eski Alaçatı denizden uzağa kurulmuş. Şimdi (2004 yerel seçimleriyle CHP listesinden göreve gelen) Belediye Başkanı Muhittin Dalgıç’ın çabalarıyla, denizden içeride inşa edilen “Eskiye dönük eski Alaçatı” korunurken, denizin kenarında “Yeniye dönük yeni Alaçatı” inşa ediliyor.
Ama yeni Alaçatı’nın bir özelliği var. ”Port Alaçatı” projesi kapsamındaki yeni Alaçatı, deniz doldurulup alan yaratılarak değil, denizi 4 metre derinliğinde, 50 metre genişliğinde kanallarla içeriye taşıyarak inşa ediliyor. Bir kanal kenti yaratılıyor. İsteyen evinin önündeki rıhtıma teknesini, yelkenlisini bağlayabiliyor.

Deniz karaya taşınıyor
Kanal kentinde ve yamaç evlerinde yaşam 3 yıl önce başlamış. Marinası, Port Oteli, lokantaları işliyor. Arıtma suyu sayesinde evlerin çevresi yemyeşil olmuş. Hedef, 10 yıl içinde 500 evlik yeni Alaçatı’nın kurulması. Her yıl 50-60 ev yapılıyor. Bu evlerde yaşam

Yazının Devamı

Sendika parası niye akla gelmiyor?

28 Kasım 2008

Hükümet paketi açıklayamıyor. Çünkü IMF’den haber bekliyor. IMF’den bir şeyler gelecek ki bir yerlere bir şeyler verebilsin. Bütçeden, Merkez Bankası’ndan dişe dokunur şeyler vermeye imkân yok.
Kalıyor geriye İşsizlik Fonu. Bu fona dokunmak cinayet olur. Hele hele şu dönemde işsiz sayısı artarken... Bu fon kuruluş amacı dışında kullanılamaz. Teşebbüs edilirse işçiler ayağa kalkar. Kalkmakta da haklıdırlar. (Unutmayınız, bundan önce Konut Edindirme Fonu, Tasarruf Fonu gibi fonlar da böyle ‘iyi niyetli yaklaşımlarla (!)’ yağma edildi. O fonlara para ödeyenler, medet umanlar enayi yerine konuldu.)
Gerçekçi olalım. Hükümet vergiden de fedakârlık edemez. KDV ve ÖTV gibi, tüketimden alınan vergiler kısılamaz. Başka ülkelerde olan bizde niye olamaz? Çünkü başka ülkelerde vergi gelirinin esası gelir ve kurumlar vergisi gibi doğrudan vergilerdir.

KDV’i indirmek güç
O ülkelerde maydanozdan, benzinden, buzdolabından alınan KDV ve ÖTV gibi dolaylı vergilerin toplam vergi gelirindeki payı yüzde 30’un altındadır.
O ülkelerde KDV ve ÖTV gibi dolaylı vergileri kolaylıkla indirebiliyorlar. Vergi geliri büyük ölçüde azalmıyor.

Yazının Devamı

Kriz paketleri ‘cin fikirler’le dolup taştı

27 Kasım 2008

Özel sektör temsilcileri İstanbul’da Maliye Bakanı’nın da katıldığı bir toplantıda belirlenen “Küresel krize karşı alınacak 90 önlem” teklifini, “öneriler paketi” haline Başbakan’a sunmuş... veya sunacakmış.
“Kriz paketi”nde yer alan ilginç önerilerden bazıları şunlar:
- Krizden çıkmak için Silikon Vadisi (ABD’de Kaliforniya’da ileri teknolojiye dayalı araştırma, geliştirme yapan firmaların bir arada bulunduğu teknopark benzeri bir bölge) kurulması.
- İstanbul’da “finans merkezi” kurulması. (Ankara’daki bankaların bir an önce İstanbul’a taşınması, yabancı finans kuruluşlarının İstanbul’a gelmelerinin teşviki)
- Merkez Bankası’nın firmalara uzun vadeli kredi vermeye başlaması.
- IMF kredilerinin özel sektöre aktarılması.
- KOBİ kredilerinin faizlerinin bir bölümün devlet tarafından karşılanması.

Yazının Devamı

Dokunmayın çiçeklere (bankalara), yazık olur emeklere

26 Kasım 2008

Bir banka çökerse, ekonominin başına da gök çöker. Sayın Başbakan da bu enkazın altından kalkamaz. Kamu bankaları devletin emir ve kumandasıyla başlarından büyük işler yapmaya kalkarsa, ödenemeyecek faturalar ortaya çıkar. Bu yükü bu ekonomi kaldıramaz.
Onun için, dokunmayın çiçeklere (bankalara), yazık olur emeklere (!)
Biz bu filmi 2001’de gördük ama Sayın Başbakan unutmuş gibi davranıyor. 2001’de bankacılık krizi yaşadık. Halkın kesesinden para akıtarak bankaları zorla ayağa kaldırdık. O günden bu yana ödemeye çalıştığımız iç borcun büyük kısmı bu banka kurtarma operasyonundan...
2001 bankacılık krizi “Hortumcular Krizi” olarak kamuoyuna satıldı. O krizin ardında politikacıların büyük günahı olduğu saklandı.
2001 krizinin başlangıç faturası 28 milyar dolardı. Bu paranın 15-16 milyar dolarıyla kamu bankaları kurtarıldı. Kamu bankalarının 4.5 milyar doları bulan batık kredilerini ve de görev zararı adı verilen açıklarını kapatmak için kamu bankalarının içine 15 milyar dolar kadar para veya Hazine kâğıdı konuldu.

Kamu bankalarını zor kurtardık

Yazının Devamı