Kriz gürültüsünde vadeli zincirini koparmamaya dikkat etmemiz gerekir. Başbakan geçen hafta içinde “Çeklere dikkat” dedi. Ama bu uyarısının önemini çok kimse anlamadı.
Vadeli çek sistemi, Türkiye genelinde ve özellikle Anadolu’da ticaret çarkını döndürür. Zincirinin kopmasıyla (1) Firmalar batar (2) Ticaret durur (3) Banka sistemi büyük zarar görür.
Bizde ticaret genelde vadeli çek sistemiyle yürür. Bizde vadeli çekin arkasını en az 8-10 kişi (veya firma) imzalayarak birbirine devreder. Bunun anlamı, 100 YTL’lik bir vadeli çekin, 100X8=800 veya 100X10=1.000 YTL’lik iş hacmi yaratmasıdır. Çekteki imzaların birinin yükümlülüğünü yerine getirememesi sadece 100 YTL’lik riske neden olmaz. 800 veya 1.000 YTL’lik işi çökertir.
Kanunumuza göre, çek, görüldüğünde karşılığı ödenen bir kıymetli evraktır. Açık anlatımıyla, kanunumuza göre (1) Ödeme aracıdır. Kredi aracı değildir. Senet gibi kullanılamaz. (2) İbrazında ödenir. Vadeli çek olamaz.
Ama geliniz görünüz ki, Türk ekonomisi vadeli çekle işler haldedir. Bankalarımız vadeli çekleri teminat olarak kabul ederler. Vadesine kadar saklar, vadesinde işleme koyarlar.
Senet yerine çek kullanılıyor
Biz genelde felaketleri unutur, bayramları hatırlarız. Durumumuzu kötü günlerle değil, iyi günlerle karşılaştırarak değerlendiririz.
Genel de “ Ah... nerede o eski bayramlar” havası içinde yaşarız.
“Eyvah... . Borsa çöktü... öldük, bittik! Gitti paracıklarımız ... Bundan sonra bu borsa iflah olmaz” söylemleri başladı.
Cuma gücü borsa 1.99 sentten kapandı. Borsada olan biteni iyi izleyen dostumuza “Borsa battı mı?” diyerek sual eyledim.
Borsanın “1.99 sentten kapanmasının” ne anlama geldiğini bana anlattı.
Borsada hisse senetlerinin ortalama fiyat hareketini gösteren “Borsa Endeksi”ni, cari dolar fiyatına bölüyorlar. Çıkan rakam dolar cinsinden borsanın fiyat göstergesi olarak kabul ediliyor.
Köpük, küresel piyasalarda "sanal bir para bolluğu yarattı". Bu "sanal para bolluğu"na dayalı olarak bazı varlıklar satın aldı. Paralar harcandı. Akıllı olanlar reel birikim yaptı.
Daha sonra görüldü ki, piyasada dolanan paranın büyük bölümü, üretimden kaynaklanan, varlığa dayanan bir para değilmiş. Köpükmüş.
Şimdi bazı finansman kurumlarının, bankaların, şirketlerin kişilerin elinde, karşılığının bulunmadığı anlaşılan, senetler, bonolar var.
Onlar, bu senetlerin, bonoların bir varlığı temsil ettiğini sanıyorlardı. İstediklerinde veya vadesi geldiğinde bu senetlerin, bonoların karşılığını para olarak tahsil edebileceklerini sanıyorlardı. Ama anlaşıldı ki, bunların arkasında varlık değil, köpük varmış.
Şimdi kasalarında, ellerinde bu köpüğe dayalı dandik senetleri, bonoları bulunduranlar güç durumda... Çünkü görüyorlar ki, 100 para ödeyerek satın aldıkları senetlerin, bonoların değeri 5 paraymış.
Bazıları kaybetti ama...
Dışarıda kriz yaratan şartlar bizde yok. Bu bakımdan şanslıyız. Dışarıdaki kriz Amerikan kaynaklı dandik bonolardan kaynaklanıyor. Bu dandik bonoları satın alan, portföylerinde bulunduran finansal kuruluşlar (bankalar) teminat açığıyla karşılaştı.
Örneğin, 100 dolara satın alınan ve portföyle 100 dolarlık bir varlık olarak saklanan bononun, gerçek değerinin 10 dolar olduğu anlaşıldı. Bu durumda kalan finansal kuruluşlar “varlıktaki bu azalmayı” kapatma telaşına düştü.
Hükümetler, merkez bankaları bu durumdaki kuruluşlara para akıtarak teminat açıklarını kapatmaya çalışıyor. Teminat açığı şu veya bu şekilde kapatılamayanlar, birleştiriliyor, satılıyor. Veya batıyor.
Bu şekilde sorunu olan kuruluşların tabii olarak hisse senetlerinin değeri 100 dolardan 5 dolara, hatta 1 dolara düşüyor. O zaman borsalar çöküyor.
Açığı olan para bulamıyor
Bu şekilde sorunu olan kuruluşlar para peşine düştükleri için, piyasalarda para bulmak zorlaşıyor. Parası olan başkasına vermekten korkuyor. Bunun sonunda reel sektörün olağan
Dışarıda kriz rüzgârlarını durdurmak için hükümetler ve merkez bankaları tedbir üzerine tedbir alırken, bizde hükümet ve Merkez Bankası yetkilileri “Gereken tedbirler alınacaktır” diyor. Ama ortada tedbir diye bir şey yok. Alınacak tedbirin ne olduğunu bilen yok.
Dün Merkez Bankası, bankalar arası döviz borçlanma işlemlerine (belli miktar sınırlamasıyla) aracılık etmeye başladı. Döviz fazlası olan bankalar dövizini Merkez Bankası’na bildirecek, dövize ihtiyacı olanlar bu dövizleri borçlanabilecek. Bu iyi bir tedbirdir. Ama yetmez.
Tahtakale’deki “Çarıklı Erkân-ı Harpler” ve de “Baba Bankacılar” ile konuştum. İşte onların tedbir önerileri:
1) Mevduata devlet güvencesi bizde hesap başına 50 bin YTL. Avrupa’da en düşük garanti miktarı 100 bin euro’ya çıkarıldı. Çok sayıda ülke sınırsız garanti veriyor.
Hükümet bizde de garanti sınırını yükseltmelidir.
2) Bizim döviz piyasamız sığ. Bir gün içinde önemli miktarda döviz alım talebi olunca,
Dolar dün 1.41 YTL’den satılıyordu. n Doların 1.41 YTL’den satılması olağandışı bir gelişme mi?
- Dolar daha ne kadar yükselir?
Doları kimler alıyor? Kimler satıyor?
- Dolar fiyatının artması hayatı nasıl etkiler?
Biz geçmişi çabuk unutuyoruz. 2002 yılının temmuz ayında dolar 1.69 YTL idi 2003 yılının mart ve nisan aylarında 1.70 YTL’yi gördük. 2006 yılı haziran ayında 1.57 YTL oldu.
2007 yılı ocak ayında 1.41 YTL idi. 2007 yılı sonunda 1.16 YTL’ye geriledi.
Uzun süredir (1) Halkımız, (2) İhracatçılarımız, (3) TOBB, TÜSİAD, MÜSİAD gibi meslek kuruluşlarımız (4) İktisatçılarımız, doların çok ucuz olduğunu, fiyatının artmasının gerektiğini söylüyordu. 2002’de, 2003’te, 2006’da, 2007 yılında dolar 1.41 YTL’nin üzerinde işlem görürken Türk ekonomisi çökmediğine göre bugün de çökmesi söz konusu olamaz.
Döviz fiyatının yükselmesi en çok döviz borçlularını olumsuz etkiliyor. 1) Döviz fiyatı yükseldikçe döviz yükümlülüklerinin YTL karşılığı büyüyor.
2) Döviz fiyatı yükseldikçe, kâr/zarar hesaplarındaki denge bozuluyor.
3) Döviz kredileri ile dövize endeksli kredi kullananların YTL faturası büyüyor. Döviz geliri olmadan döviz kredisi kullananların borçlarını ödemeleri güçleşiyor.
Kamunun dışarıya döviz borcu 78 milyar dolar. Merkez Bankası’nın 16 milyar dolar. Özel sektörün dış borcu 190 milyar dolar. Bunun 66 milyar doları bankaların/finans kesiminin dış borcu. Reel kesimin (içerideki bankalara döviz borcu dışında) 28 milyar doları kısa vadeli, 96 milyar doları orta vadeli 124 milyar dolar dış borcu var.
Türkiye’de dolarizasyon ileri ölçüye ulaştı. YTL yanında döviz kullanımı arttı. Bankalarımız bir yanda döviz mevduatı kabul ederken, öte yanda dövizle borçlandı. Döviz kredileri verdi.
BDDK’nın (Bankacılık
Dünyadaki kriz bizi nasıl etkiledi? Geçen yıl bugünlerde durum ne idi? Bu yıl ne oldu? n Geçen yıl bugünlerde borsanın göstergesi olan İMKB 100 Endeksi 44 binlerde dolanıyordu. Dün 32’ler dolayındaydı.
Geçen yıl bugünlerde dolar 1.20 YTL’den satılıyordu. Dün 1.36YTL dolayındaydı.
Geçen yıl bugünlerde devletin çıkardığı bonoların, tahvillerin gösterge faizi yüzde 17 dolayındaydı. Dün yüzde 20 dolayına çıkmıştı.
Demek ki ABD’den esmeye başlayan kriz fırtınası bizim finans piyasamızı 3 noktada etkilemiş: (1) Dolar fiyatı artmış. (2) Borsada fiyatlar gerilemiş. (3) Faiz yükselmiş. Ama bu üç değişim de “çarpıcı/yıkıcı” ölçülerde olmamış. Şimdilik “hazmedilebilir” boyutta kalmış.
(Ama “hazmedilebilir” boyutta olmayan ve de “değişmeyen” bir şey var: O da şehit sayısı. Geçen yıl bugünlerde, Şırnak’ta 13 askerimiz şehit edilmişti. Devlet adamlarımız ve kumandanlarımız şehitlerin kanı yerde kalmayacak demişlerdi. Uçaklar uçmuştu. Ve