Belediyeler iyi çalışırsa şehirler güzelleşiyor

6 Ekim 2008

Belediyeler iyi çalışırsa şehirler güzelleşiyor. Daha önce Eskişehir örneğini yazmıştım. Bugün Gaziantep örneğini anlatacağım. Fakat yazının başında belirteyim. Bu iki şehirden başka daha çok sayıda yerleşim bölgesinde de belediyeler son yıllarda başarılı çalışmalar içine girdi.
Anadolu şehirleri, şehirlerinin tarihine, kültürüne sahip çıkmaya başladı. Tarihi ve kültürel yapılar, ayakta kalmış yöresel evler, konaklar onarılıyor. Çevre düzenlemeleri yapılıyor. Gaziantep’e 1960 yılından bu yana sık sık gider gelirim. Son gidişimde şehirde büyük bir değişiklik gördüm.
Gaziantep Kalesi ve çevresi düzenlenmiş. Kalenin onarımı devam ediyor. Kalenin çevresinde 5 km’lik bir gezinti yolu yapılmış. Yolun iki yanındaki kötü binalar yıkılmış. Tarihi binalar belediye tarafından onarılmış. Dükkânların yüzü giydirilmiş. Her yer tertemiz...
Belediye, şehir için “Kültür, turizm ve tarih kenti: Gaziantep” sloganını benimsemiş. Şehrin bu özellikleri öne

Yazının Devamı

Antakya’da çarşıyı Arabistan’da çalışan işçilerimiz besliyor

5 Ekim 2008

Dün Antakya’daydım. Uzun Çarşı’nın ayakkabıcılar bölümünde hareket vardı. Dükkânların önünde yığılı duran ayakkabıların üzerine kocaman harflerle fiyatlarını yazmışlardı: “Kadın Ayakkabısı 10 YTL.” Bütün dükkânlarda hemen tek fiyat vardı. “Fantezi Modeller” ise 15 YTL’ye satılıyordu.
Esnafla sohbet ettim. “İşler iyi görünüyor” dedim. “Yok be amca...” diyerek itiraz ettiler. “Bu fiyatlar ve bu kadar müşteri ile bu dükkânlar dönmez. Allah razı olsun Suudi Arabistan’a giden Antakyalılardan. Orada çalışıp kazanıyorlar da, burada aileleri para harcıyor. Yoksa Antakyalıda para kalmadı.”
Halil Sautoğlu’nun Hürriyet Caddesi’nde kuyumcu dükkânı var. Gayrimüslim bir sanatçı. Elişi altın ve gümüş takı satıyor. Altın piyasasını sorduğumda diyor ki, “Yastık altında altın kalmadı. Bir bölümü satıldı; ev, arsa alındı. Kalanı borç ödemeye gitti. Anlayacağın satacak altın yok. Altın almaya da para yok.
Bereket

Yazının Devamı

Antep’te çaycı Mustafa beni teselli ediyor!

4 Ekim 2008

Dün Gaziantep’te Elmacı Pazarı’nda “Elmacı Çay Ocağı” önünde ayakta çayımı yudumlarken, içinde bir kişinin zor hareket ettiği dükkânında çay-kahve yapan Mustafa Yazar ile “laflıyorum”. “Amerika’da işler kötü... Bize de zararı dokunur mu?” sorumu ciddi ciddi cevaplıyor, “Amerika batarsa batsın. Bize ne Amca? Bize bir şey olmaz!” diyor. “Dolardan haberin var mı sorumu, “He ya... 1.31 YTL olmuş. Ama meraklanma. Bugün çıkar, yarın iner” diye cevaplıyor.
Belediye “Bey Mahallesi”ndeki eski taş evleri restore ettiriyor. Taş işleyen ustayla konuşuyorum. Veli Çiraz (67) Gaziantep’in Çiraz köyünden. 15 yaşından bu yana taş yontarmış. Amerika’daki sarsıntıdan haberdar. “Zenginin işi iyi. Fakir ölüyor. Çünkü iş yok” diyor. ”Amerika’da olanın ucu bize dokunmaz olur mu? Dokunur  tabii... Hemi de fena dokunur” diye ekliyor. Günde 45 YTL yevmiye alıyormuş.” Bankada paran var mı? sorusunu şöyle cevaplıyor:

Yazının Devamı

Urfa’nın Bedesten’ninde esnaf soruyor: Dolar ne olur? Mevduatta devlet güvencesi var mı?

3 Ekim 2008

Dün Urfa’da Bedesten Çarşısı’na girdim. Yörede tarımsal kesimdeki erkeklerin ve kadınların başlarını soğuktan ve sıcaktan korumak için kullandıkları puşu satın alacağım. 26 numaralı dükkânın sahibi Halil Yumuşakdiken okuyucum imiş. Bayramlaştık. Hemen konuya girdi, “Hocam, dolar fiyatı ne olacak?” dedi. Doların durumunu neden merak ettiğini sordum. “Hocam, dolara göbekten bağlıyız” dedi ve anlattı: “Bu çarşıda ne satılıyorsa dolarla alırız. Puşudan kilime, ne var ise Suriye’den gelir. Dolarla alırız. YTL ile satarız. Borcumuz dolar, sermayemiz dolardır.“
Biz konuşurken komşu dükkânlardan gelenler oldu. Esnafın biri “Hocam” dedi, “Televizyonda söylediler. Amerika’da banka mevduatında devlet güvencesini 250 bin dolara çıkarmışlar. Bizde ne kadar? Bizde tasarruf mevduatının 50 bin YTL’lik kısmında güvence olduğunu anlattım. “Hocam, şu ara bizde de güvenceyi yükseltseler iyi olmaz mı?” diyerek, ”Çarıklı erkân-ı harp” mesajını verdi..
Balıklı Göl, Ulu Cami ve

Yazının Devamı

Paniğe gerek yok, devlet adamları halkı aydınlatsın

2 Ekim 2008

Malatya’dan Adıyaman’a giderken otobüsümüz Erkenek’te ihtiyaç molası verdi. Yol boyu sıralanan tezgâhlarda Erkenekliler bahçelerinde yetiştirdikleri kuru fasulye ve meyveleri satıyor. Şeftaliler dikkatimi çekti. Şeftalinin yaz meyvesi olduğunu sanırdım. Bu yörede sonbahar meyvesi imiş.
Tezgâh sahibi Abuzer Porsuk ve arkadaşları Bilal Çetintaş ve Mehemet Kısacıak ile önce bayramlaştık. Sonra kriz sohbeti yaptık. Erkeneklilerin krizden haberi var mı? Krizi nasıl yorumluyor?
Amerika’da ekonominin karıştığını biliyorlar. “Amerika her işimize burnunu sokmuş. Oradaki kötülükten bizim etkilenmememiz imkansız” diyorlar. Ancak nasıl etkileneceğimizi bilemiyorlar.

Para yok ki korkalım!
“Bizim tasarrufumuz yok. Onun için kriz bizi etkilemez diyorlar. Paramız olursa karıya bilezik, zincir alırız... Daha fazla olursa tarla alırız. Bankaya koyacak para nerede?” diyorlar. Fakat ilginç bir değerlendirmeleri var... “Bizde halk onun bunun lafına bakar, kriz olacak diye bankalardan parasını çekmeye kalkar. Düşünmez ki kriz esas o

Yazının Devamı

Geciktikçe hasar büyüyor tehlike yaklaşıyor

1 Ekim 2008

Kötü haberi “bayram arifesinde” akşamın geç saatlerinde duyduk. ABD Kongresi’nin “kurtarma planı”nı reddettiğini, ABD’nin önemli bir mevduat bankasının Citibank’a devredildiğini, bu haberler üzerine ABD’de ve diğer ülkelerde borsalarda fiyatların gerilediğini telefonla öğrendiğimde Elazığ’daydım.
Son iftarı açan Elazığ halkı çoluk çocuk bayram alışverişi için çarşılara çıkmıştı. Bazı dükkânların kasalarının önünde, kuyruk demeyeyim de, yığılma vardı.
Akşamın geç saatinde sokaklarda gezinenlerin bazılarıyla sohbet ettim. Çoğunun ABD’deki krizden haberi yoktu.
Haberi olanlar krizin sonucunu değil de, “Kriz oldu diye, doların fiyatı çıkar mı, iner mi?” diyerek soruyordu.
Birkaç kişi “Hocam, bizim bankalara bir şey olur mu?“ diye sordu. Çarşılardaki dükkân sahipleri ise,  tarihi Kapalıçarşı esnafı, “Bayram alışverişi iyiydi... Bayramdan sonra işler ne olur?” merakı içindeydi.
Krizin Amerika’daki ve

Yazının Devamı

Bayramda yardım bekleyenler sevindirilir, kırgınlıklar unutulur

30 Eylül 2008

Müslümanlar Ramazan’da oruçtan sonra yeme-içme rahatlığını üç gün süreyle kutlar. Bu üç günlük kutlama ve üç gün süren bayramla ilgili olarak Müslümanların kitabı Kuranı Kerim’de bir açıklama yoktur.
Kuranı Kerim’de “bayram” ifadesi sadece bir surenin, bir ayetinde bir kelime olarak yer alır. “Maide” suresinin 114 numaralı ayetinde: “Meryem oğlu İsa şöyle dedi, ‘Ey Rabbimiz. Bize gökten bir sofra indir ki, bizim için, geçmiş ve geleceklerimiz için bayram ve senden bir ayet (mucize) olsun. Bizi rızıklandır. Zaten sen rızık verenlerin en hayırlısısın” (Türkiye Diyanet Vakfı yayınları. No: 86)
Din bilginleri bu anlatımın “İsa’nın son yemek sofrasıyla ilgili bir anlatım” olduğu şeklinde yorum yaparlar. Ramazan ve Kurban bayramlarıyla ilgili düzenlemeler “hadisler”e dayanır.
Hadislerde nakledildiğine göre, Hazret-i Muhammed, Mekke’den Medine’ye hicret ettiğinde Medine’de yaşayan İran asıllıların “Nevruz” ve

Yazının Devamı

Banka kurtarmak kolay bir iş değil

29 Eylül 2008

Krizden çıkma arayışındaki ülkelerde cumartesi-pazar tatili diye bir şey yok. Türkiye ise ekonomi dükkânını 9 gün tatil etti. Bizde de korku yok

Biz ekonomi dükkânını 9 gün tatil ettik. ABD’de esen fırtına ve de o fırtına nedeniyle alt üst olan dünya finans sisteminde olan bitenlerden korkmuyoruz. Bizim daha önemli konularımız var. İki milletvekili, Uğur Dündar’ın yönetiminde “Tencere dibin kara...” tartışmasını yapıyor. Bu tartışma “tarihi tartışma(!)” olarak ülkenin gündemini işgal ediyor.
Bu ülkede insanlar nasıl iş buluyor? İş bulamayanlar ne durumda? İş bulanlar nasıl geçiniyor? Yatırımlar, üretim artıyor mu, azalıyor mu? Kürt sorunu nasıl çözülecek? Terör ne zaman duracak? Askeri operasyonlar ne zaman sona erecek? N’olacak bizim halimiz? Bunlar hiç mi hiç önemli konular değil...
ABD’de krizi önleme çabaları geçen hafta sonu da devam etti. Krizden çıkma arayışındaki ülkelerde cumartesi-pazar tatili diye bir şey yok. Cumhurbaşkanından parlamentosuna,

Yazının Devamı