Mecidiyeköy Likör Fabrikası’nın arsası 415 milyon YTL’ye satıldı. Arsayı satın alanlar “Lüks Rezidans” yapacaklarını ve metrekaresi 5-8 bin dolardan satacaklarını söylüyor.
Mevcut imar planına göre, bu arsanın üzerinde (arsanın altı hariç) yaklaşık 100 bin metrekare inşaat yapılması söz konusu. Demek ki, yapılacak inşaatın her metrekaresine yaklaşık 4.150 YTL (yaklaşık 3.500 dolar) arsa maliyeti binecek. Bu durumda da, arsayı satın alanlar ya arsa üzerindeki inşaat iznindeki sınırı yukarı çekmeye çalışacak ya da rezidansların metrekaresini daha yüksek fiyatla satmak zorunda kalacak.
Şimdilerde İstanbul’da “lüks rezidans” modası var. Rezidans ile bizim bildiğimiz apartmanın farkı, (1) Fiyatının apartman dairesi fiyatının 5-10 katı olması, (2) Kapısında bir bekçinin durmasıdır. İşte o kadar.
Rezidans modası var
Rezidans denilen binalar, gecekonduların veya düşük gelir grubundakiler için inşa edilmiş apartmanların bitişiğinde inşa ediliyor. Sokağı dar. Sokağından otomobil geçemiyor. Sokağı süpürülmüyor.
İstanbul Sanayi Odası’nın 500 büyük sanayi kuruluşu listesine giren (İSO-500) kuruluşların kârları 2007 yılında, bir yıl önceye göre cari fiyatla yüzde 35.1 oranında, reel olarak (enflasyondan arındırılmış olarak) yüzde 27.5 oranında arttı.
Bu kâr patlamasının temel nedeni “ucuz döviz”. Sanayi şirketleri giderek daha fazla dövizle borçlanıyor. Döviz kredilerinin faizi YTL faizine göre çok ucuz. Dövizin YTL fiyatının yıl içinde gerilemesi sonucu, “Kambiyo Kârı” diye isimlendirilen kazanç rakamları büyüyor.
Ne kadar iyi (!) O halde sanayiciler ucuz dövizden şikâyet etmesinler (!) Döviz ucuzladıkça sanayimiz şahlanacak, kârları artacak (!)
İyi de... Acaba sanayi şirketlerin sadece ucuz döviz faizine ve de kambiyo kazancına dayalı olarak ayakta kalabilir mi? Acaba şirketlerin yaptıkları üretimden ve satıştan da kâr edebiliyor mu? Acaba sanayide kârlılık patlarken üretim de patladı, istihdam da arttı mı?
2007 yılında İSO-500’de, (1) Üretimden satışlar cari fiyatlarla
İstanbul Sanayi Odası (485 özel+15 kamu) 500 büyük sanayi kuruluşunun 2007 faaliyet sonuçlarını toplu olarak yayımladı. Kısaca “ISO- 500” diye adlandırılan bu çalışmaya göre, Türkiye’nin 500 büyük sanayi kuruluşunun 143’ü “yabancı sermayeli sanayi kuruluşu”.
2007 yılında Türkiye’nin 500 büyük sanayi kuruluşunun toplam (net) satışlarının yüzde 33.3’ü (üçte biri) yabancı sermayeli kuruluşlar tarafından gerçekleştirilmiş.
Geriye dönük rakamlara bakıldığında görülen o ki, “büyük sanayi sektöründe” yabancı sermayeli sanayi kuruluşlarının sayısında önemli bir artış yok. Yabancı sermayeli şirketlerin toplam üretim içindeki payları sabit. İhracattaki yüksek paylarını az miktarda artırarak koruyorlar.
500 büyük firmada çalışan her 100 kişinin 29.3’ü bu 134 yabancı sermayeli sanayi kuruluşunda çalışıyor.
500’ün 143’ü yabancı
Sanayi sektöründeki yabancı sermaye konusunda bir
Gülsan Şirketler Grubu’nun inşaat kolu 2002 yılında Afganistan’a otoyol yapmaya gitti.
Bugüne kadar 8 otoyol projesini doğrudan veya dolaylı olarak tamamladı. Fakat yöneticileri gördüler ki, Afganistan’da çalışanların can güvenliğini korumak imkânsız.
Afganistan’dan çekilmeye karar verdiler. İşe başlarken uçaklarla götürdükleri yol yapım makinelerini derleyip toplayarak şantiyelerini kapatırken, bu defa şirketin hâkim ortaklarının yeğeni olan mühendisleri ile arkadaşı kaçırıldı. İki çalışanlarının canını zor kurtardılar.
34 ülkede 354 proje
Gülsan Şirketler Grubu, 1946 yılından bu yana inşaat işinde, 2000 yılından bu yana yurtdışında müteahhitlik yapıyor. Otoyol yapımında Türkiye’nin önde gelen inşaat gruplarının başında geliyor. Otoyol dışında, enerji konusunda da faaliyet gösteriyor.
Gülsan Şirketler Grubu, Afganistan’da otoyol yapan 5 Türk müteahhitlik firmasından biriydi. Can güvenliği olmadığı için Türk müteahhitlik firmalarının tamamı Afganistan’ı terk
Sanayici, ‘Üretim düştü’ diye ağlıyor. Piyasa, ‘Yaprak kımıldamıyor’ diye ağlıyor. Geliniz görünüz ki, üretim, iç ve dış satış rakamları tersini gösteriyor.
Sanayiciye, tüccara bakarsanız işler kötü. Rakamlara bakarsanız işler iyi. Rakamlar kimin? İstanbul Sanayi Odası’nın... Bu yazının altında rakamlarını bulacaksınız.
Rakamları değerlendirirken unutmayınız. Satışlar sadece yerli ürünlerin satış rakamlarıdır. İç piyasada büyük miktarda ithal mal var. Tablodaki satış rakamlarına ithal malları dahil değil. Ama unutmayınız: Yılın ilk 5 ayında tüketim malı ithalatı geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 41.3 oranında arttı.
Beyaz eşyada satış rakamı gerileyen yerli sanayi ürünleri buzdolabı ile otomatik çamaşır makinesinden ibaret. İlk 5 ayda 2.1 milyon adet buzdolabı, 2.0 milyon adet bulaşık makinesi satılmış.
İlginç olan, bulaşık makinesi satışlarının ilk 5 ayda, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 32 artması. 925 bin bulaşık makinesi satılması.
İlk 5 ayda yerli üretim klima
Bir önceki cuma günü dolar 1.22 YTL’den alınır satılırken, geçen cuma doların fiyatı 1.19 YTL’ye düşmüştü. Bir haftada ne oldu da YTL değerlendi? Acaba bu hafta doların fiyatı ne olacak? Bırakalım bu haftayı... Dolar önümüzdeki aylarda da acaba devamlı olarak böyle ucuza mı satılacak?
Doların dünya piyasalarında değer kaybetmesi, birikimleri dolara bağlı olanların kayba uğramasına yol açıyor. Türkiye’de birikimini dolara bağlayanlar da, dünya piyasalarındaki bu olumsuz gelişmeden zarar görüyor ama... Türkiye’de birikimini dolara bağlayanlar buna ek olarak YTL’nin (anlaşılamaz bir şekilde) değer kazanması sonucu, doların fiyatının giderek gerilemesinden daha da çok kayıba uğruyor.
Türkiye’de kimler üzgün?
Türkiye’de çok kişi dolar fiyatının ucuzlamasından “üzgün”!.. Kimler üzgün?
(1) Tasarrufunu dolara bağlayanlar üzgün. Bunların sayıları hiç de az değil. Bunların birikimleri hiç de az değil. Türkiye’de yerleşiklerin bankalardaki dolar
Bu pazar günü okuyucularıma iş bilen bir muhtarın, bir kıyı şeridini nasıl yönettiğini anlatacağım.
Hikâyemiz, Selimiye köyünde geçiyor. Selimiye köyü, Marmaris’in Batı sahilinde, Bozburun ile Datça arasında, güzel bir koyun kıyısında bir balıkçı köyü. Marmaris’e karayoluyla 45 km uzaklıktaki köy yeşil ile mavinin birbirine karıştığı eski bir Rum yerleşkesi. Rumlardan sonra Afyon yöresinden getirilen Yörükler Selimiye’ye yerleştirilmiş. Dağları çam, söğüt, zeytin ve badem ağaçlarıyla kaplı.
Rivayete göre yöre halkı kömürle tanışmamış. Palto nedir bilmezmiş. Köyün yaşlıları, “İstanbul’da kar yağarsa biz de buralarda kazak giyer, bazen de odun yakarız” derlermiş. Ocak ayı sonunda ve şubat başında badem ağaçları çiçek açtığında her yer bembeyaz olurmuş. Oksijen bolluğundan buralarda insan 100 yıl yaşarmış.
Selimiye köyünü Türklerden çok yabancılar bilirmiş. Ege Denizi’nde gezinen motorlu yatlar ve yelkenliler yıl boyu
Merkez Bankası, bankaların gecelik mevduatlarına verdiği faizi yüzde 16.25’ten 16.75’e yükseltti. Yüzde 16.25 gecelik faizin yıllık birikimli karşılığı yüzde 17.64’tür. Gecelik yüzde 16.75 faizin yıllık birikimli tutarı yüzde 18.20’dir.
Demek ki bir banka, kasasındaki parayı kullanırken yıllık 18.20 olan faiz oranına bakarak karar verecek. Bu orana göre kredi faizini belirleyecek. Bu orana göre Hazine Bonosu satın alacak veya almayacak.
Tabii ki yüksek faiz üretim maliyetlerini artıracak. Satılan mal ve hizmetlerin maliyeti içindeki faiz yükü arttığından, fiyatları da artacak.
Ama daha da önemlisi Hazine’nin faiz yükünün artmasıdır. Çünkü, Türkiye’de en büyük borçlu Hazine’dir.
Hazine’nin 2007 yılı sonundaki iç borcu 255 milyar YTL idi. Hazine 2007 yılında toplam 41.5 milyar YTL iç borç faizi ödedi.
2008 yılı bütçesinden faize ayrılan para 59 milyar YTL’dir. Bütçede faize ayrılan para, toplam vergi gelirinin yüzde 34’ünü