Planlama olmadan olmaz, olamaz

24 Haziran 2008

Başbakan, Devlet Planlama Teşkilatı’nın (DPT) kapatılmasını uygun görmüş. Özel sektör temsilcileri (!) de bu kararı alkışlıyormuş.
Başbakan ve DPT’nin kapatılmasını alkışlayan özel sektör temsilcileri herhalde bugüne kadar vakit bularak DPT’nin ne yaptığını öğrenmemişler. 
DPT Başbakan’a bağlı bir teşkilattır. Hükümetlerin icraatının başarılı olması için faaliyet gösterir. Başbakana ayak bağı olmaz. Yardımcı olur. DPT bir icra örgütü değildir. Para dağıtmaz. İcraat yapmaz. 
DPT ülkenin uzun dönemli hedeflerinin belirlenmesinde, bu hedeflere ulaşmak için orta dönemli politikaların belirlenmesinde, yıllık olarak da ülke kaynaklarının bu hedeflerin gerçekleşmesini sağlayacak biçimde dağıtılmasında hükümetlere yardım eder. 
Basitleştirerek anlatayım:
Biz uzun dönemde nasıl bir Türkiye istiyoruz? Sanayi ülkesi mi, tarım ülkesi mi olacağız? Sanayide hangi sektörleri, tarımda hangi ürünleri öne çıkaracağız? Nüfusumuz ne olacak?
Bunlara nerelerde iş bulacağız?

Yazının Devamı

Parası olanlara ‘iyi faiz’ dönemi başlıyor

23 Haziran 2008

İstikrar yok oldu. Faizler tırmanışa geçti. Önümüzdeki günler, “parası olanlar için”, iyi faiz geliri elde etme günüdür. Parası olmayanlar için, “Altta kalanın canı çıksın!” günlerinin geri gelmesidir.
İstikrar denilen şey “düzende süreklilik”tir. İnsanlar düzene alışır. Düzen değişince, hele hele sık sık değişince, insanlar her düzenin kendisini mutlu mu, mutsuz mu edeceğini bilemez. Türkiye’de “düzende kısa süreli bir süreklilik” dönemi yaşadık. Ama görülüyor ki, düzen değişiyor. Bu değişikliğin uzun sürede kimleri sevindireceğini, kimleri üzeceğini bilemem ama kısa süre için sayın okuyucularımı uyarmayı görev bilirim .
Ekonomi yazanların her şeyi bildiği” varsayımıyla sayın okuyucularım “Hocam, şimdi biz ne yapalım?” diye sual ediyorlar. Uzun dönem için “falcılık yapamam”. Ama haziran sonundan temmuz ortasına kadar ki dönem için “aklımın yettiğince” neler yapılabileceğini sıralayayım:

Uzun vadeli

Yazının Devamı

Nikâhtan sonra şeker yerine ağaç veriyorlar

22 Haziran 2008

Böylesini ilk defa gördüm... Daha doğrusu görmekte, öğrenmekte geç kalmışım... Selin Barlas ile Ali Yamaner’in nikâh törenine gittik. Nikâh memuresi, yapılan önemli işin ciddiyetini bozmadan töreni tamamladı. Töreni izleyenler ciddi insanlardı. Gelin güzel, damat yakışıklıydı. Birbirlerine yakışmışlardı. Mutluluk diledik. Tören yerinden ayrılıyoruz... Nikâh törenlerinde âdettir. Törenden sonra, katılanlara nikâh şekeri ikram edilir.
Bu defa şeker tepsisi var da tepside şeker yok... Yemyeşil kâğıt parçalarını, ferman sarar gibi yuvarlacık sardıktan sonra, zarif, yapma bir gülün sapıyla bağlamışlar. Birer tane aldık. Merakla açtık. Okuduk. Kâğıtta, “Nikâh şekeri yerine, sizler için fidanlar diktik. Çekül’ün ‘7 Ağaç Ormanları’nda artık iki korumuz var” yazılı.
Çekül’ü aradım, neyin ne olduğunu öğrendim. Sayın okuyucularıma da duyurayım ki, belki çocuklarının, yakınlarının nikâhında, onlar da şeker yerine “ağaç”

Yazının Devamı

Yabancı markalar iç pazarı istila etti

21 Haziran 2008

Giyimcilerin marka oluşturabilmeleri ve kendilerini yurtdışında tanıtabilmeleri için hükümet “Turquality” adı verilen bir proje başlattı. Uyguluyor.
Geliniz görünüz ki, biz yurtdışı pazarlara kendi markamızla çıkma çabası gösterirken, yabancılar kendi markalarıyla bizim iç pazarı istila etti.
Dış pazarda marka yaratması için “Turquality” projesi kapsamında desteklenen firmalar da sonunda pes etmiş olmalı ki, yabancılarla ortak olarak, yabancı markaların Türk pazarına daha kolay girebilmelerine yardımcı olmaya başladı.
Turquality projesinin hedefi, belli standartları yakalamış, dünya markası olma yolundaki Türk markalarının, Türk moda tasarımcılarının, yurtdışında tanıtım, reklam ve pazarlama faaliyetlerini desteklemek, “On yılda 10 Türk markasını dünyaca ünlü hale getirmek”tir.
Projeyle ilgili harcamalar “Destekleme ve Fiyat İstikrar Fonu”ndan yapılıyor.

Marka olmanın bedeli büyük

Yazının Devamı

Derviş doğruları ‘tekrarladı’...

20 Haziran 2008

(Ama uygulamak için yeni ekonomik program lazım)

Kemal Derviş, dün TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi toplantısında yaptığı konuşmada, yeni bir şeyler anlatmadı ama, yatırım ve üretimin önemini çok, hem de çok iyi anlattı.
Kemal Derviş’in anlattıklarının özeti şudur : 
-  Yatırım ve üretim artmadan ülke kalkınamaz. İşsizlik sorunu ve fakirlik sorunu çözülemez. 
-  Yatırım olmadan üretim artmaz. Ülke insanı tasarrufunu artırmadan yatırım artmaz. 
-  Tasarrufun ölçüsü, milli gelirin her yıl ne kadarının tüketime gittiği ne kadarının tasarrufa ayrıldığıdır. Biz milli gelirin yüzde 83’ünü tüketiyoruz. Sadece yüzde 17’sini tasarruf ediyoruz. 

Yazının Devamı

Çimento satışları durgun, fabrika satışları canlı

19 Haziran 2008

Gaziantepli ünlü Konukoğlu ailesinin sahibi olduğu 2 çimento fabrikasının hisselerinin yüzde 30’unu İtalyan Barbetti ailesi 390 milyon dolara satın aldı.
Türkiye’de 43’ü entegre (aynı zamanda klinker üreten ve de öğüterek ve katkı maddeleriyle karıştırarak çimentoya dönüştüren) çimento fabrikası ile 19 öğütücü (klinkeri başka yerlerden alarak çimentoya dönüştüren) tesis var.
Konukoğlu ailesine ait Sanko Holding, Bartın, Adıyaman ve Kahramanmaraş’ta 3 çimento fabrikasına sahip. Bunlardan Kahramanmaraş fabrikasının yapımına 2006 yılında başlandı. Tesis üretime yeni geçti.
Adıyaman ve Kahramanmaraş fabrikaları, Sanko Holding çatısı altında “Çimko Çimento” adıyla ayrı bir grup oluşturuyor. Bu grubun yarı hissesi satıldı. Bartın fabrikasının tamamı gene Konukoğlu ailesinin.

Yüzde 18’i ihracata 
Satılan 2 fabrikanın 3.1 milyon ton klinker, 5.1 milyon ton çimento üretim kapasitesi var. Bunların yarı hissesini satın alan 50 yıllık İtalyan çimento

Yazının Devamı

Faizler yükselsin ki, döviz bol ve ucuz olsun!

18 Haziran 2008

Merkez Bankası‘nın elinde 2 önemli faiz silahı vardır:  n (1) Merkez Bankası’nın gecelik olarak bankaların yatırdıkları paralara faiz verir. Bu faiz yüzde 15.75 (yıllık birikimli olarak yüzde 17.05) idi. Önceki gün bunu yüzde 16.25’e yükseltti. (Yıllık birikimli faiz yüzde 17.64 oldu)
Bankaların kasasında eğer bolca YTL olursa ve bankalar bu paralarını yüzde 17.64‘ten daha yüksek bir faizle bir yerlerde değerlendiremiyorsa, akşamları Merkez Bankası’na götürüp hiçbir riske girmeden temiz yüzde 17.64 faiz alırlar.
İşte bunun içindir ki, Merkez Bankası gecelik faizi yükseltince, bankaların kredi faizi de yükselir. Çünkü bankalar bu faizden daha düşük getirisi olan işlere para yatırmazlar.
İşte bunun içindir ki, Merkez Bankası gecelik faizi yükseltince, Hazine de daha yüksel faizle bono ve tahvil satmaya mecbur olur. 
-  (2) Merkez Bankası, para giriş çıkış dengesi bozulan bankalara kısa vadeyle para desteği verir. Bu tür desteklemede Merkez Bankası bankalardan yüzde 19.75 (yıllık

Yazının Devamı

Ayşe Hanım Teyzem, ‘Doları bozduran nasıl yüzde 26 dolar faizi alır?’ diye soruyor

17 Haziran 2008

Ayşe Hanım Teyzem dolarını bozdurdu ya... Şimdi faiz peşinde. “Reel faiz nedir? Geçen yıl dolarını bozdurarak Hazine bonosu satın alanlar bir yılda yüzde 26 reel faiz kazanmışlar... Şunu bana anlat bakayım” diyor.
“Ayşe Hanım Teyzeciğim“ dedim. ”Geçen yılın mayıs ayında Hazine bonosu satın alanlar YTL’lerini yüzde 18.81 faizle bağladılar. Başka bir anlatımla, geçen yıl Hazine bonosuna 100 YTL yatıranlara bu mayıs ayında faiziyle birlikte 118.81 YTL ödeme yapıldı. Yabancılar bunu net olarak aldı. Yerlilerin (Türkiye’de yaşayanların) eline ise yüzde 10 stopaj (vergi) kesintisi nedeniyle 116.92 YTL geçti.
Hazine bonosunun faizi yıllık faizi yüzde 18.81 idi ama, bir yıl içinde Türkiye’de fiyatlar yüzde 10.74 oranında arttı. Faizden enflasyonun köpüğü alındığında geriye enflasyondan arındırılmış faiz çıkar. Buna da “reel faiz” denilir. Bunun 100.00+18.81 (118.81): 100.00+10.74 (110.74)= 107.29-100.00 (7.29) şeklinde uzun bir hesabı vardır. Açık anlatımıyla, geçen mayıstan bu mayısa Hazine bonosunun

Yazının Devamı