Halkımız önce huzur istiyor. Sonra iş ve aş istiyor... Ankara’nın sorumluluğu “halkı mutlu etmektir”. Halbuki halkı huzursuz etmek için Ankara elinden geleni yapıyor. Her gün bir oyun sahneleniyor. O oyun bitiyor, bir başkası başlıyor.
Halkın huzursuzluğunu yansıtan gösterge yok. Ama ekonominin rahatsızlığının göstergeleri var. (1) Döviz fiyatı (2) Faiz fiyatı (3) Hisse senedi fiyatı ekonominin durumunu izleme imkânı veriyor.
Günlük olaylar hemen ekonominin bu üç göstergesine yansıyor.
Dün:
- Sabah 1.2230 olan dolar fiyatı günü 1.2430’dan kapattı.
- Sabah yüzde 22.43 olan gösterge faiz oranı,kapanışta yüzde 22.81 oldu.
- Sabah 35.589 olan borsa endeksi akşam 33.208’e düştü. Hisse senetleri yüzde 5.3 değer kaybetti.
“Dünyada işler kötü. Dünya ekonomilerinde büyüme yavaşladı. Bizde de işler kötü.Yatırım yapılmıyor.Üretim yapılmıyor. İşyerleri kapanıyor” sanıyorduk... Meğerse tam tersine, bizde işler çok iyi imiş. Başka ülkeler yüzde 1-2 büyümeyi hayal bile edemezken biz 2008 yılının ilk 3 ayında yüzde 6.6 büyümüşüz.
Büyümenin ölçüsü milli gelir (GSYİH) artışıdır. Milli gelir belli bir dönemde ülkede üretilen mal ve hizmetlerin parasal (katma) değerini gösterir. Kısaca üretim artınca, ülkenin geliri de artar. Buna da büyüme denilir.
Milli gelir rakamları değerlendirilirken (1) Önce büyümenin kaynağına, gelirin nasıl arttığına, (2) Daha sonra da elde edilen gelirin nasıl harcandığına bakılır.
Büyüme ve harcama rakamları bir yıl öncenin aynı dönemiyle karşılaştırılarak değerlendirilir.
Geçen yılın ilk 3 ayında milli gelir yüzde 7.8 oranında büyümüştü. (2007 yılının 12 ayında büyüme ortalaması yüzde 4.5 olarak gerçekleşti.) Bu
Gayrimenkul piyasasında sert rüzgârlar esiyor. Satacakların da alacakların da akılları karışmış durumda... Ortalık toz-duman...
Okuyucularımız son aylarda “Gayrimenkul alacağız/satacağız, ne yapalım?” diye sormaya başladı. Kimseye “Ne yapacağını öğretmek haddimiz değil”... Ancak neyin ne olduğunu anlatmak (açıklamaya çalışmak) vazifemizdir.
Gayrimenkul geniş bir deyim. İçinde tarım arsası var, konut arsası var. Ticari yapı (mağaza, işyeri) var, konut (yazlık/kışlık) var. Oturmak için alınan konut var, kira getirsin diye alınan konut var, yatırım amaçlı alınan konut var. Bunlar farklı özellikler taşıdığından, her biri için ayrı değerleme yapmak gerekir.
Bu yazıda sadece ‘konut yatırımları’yla ilgili olarak “neyin ne olduğu” konusunda bilgi verilmesine çalışacağız.
Manzara iyi değil
2008 yılı ortasında konut piyasasında “manzara-i umumi” özetle şöyledir.
İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı’nın (İKSV) gerçekleştirdiği 36. İstanbul Uluslararası Müzik Festivali’nde 500’ü aşkın sanatçının katıldığı 22 etkinliği 25 bin yerli ve yabancı müziksever izledi.
İKSV, uluslararası müzik festivallerini 1973 yılından bu yana her yıl düzenliyor. 30 Haziran‘da müzik festivali bitiyor, 1989 yılından bu yana her yıl düzenlenen uluslararası caz festivali başlıyor. İstanbullular nisan ayında 1989 yılından bu yana her yıl düzenlenen uluslararası film festivalini, mayıs ayında 1989 yılından bu yana iki yılda bir düzenlenen uluslararası tiyatro festivalini izledi. Uluslararası İstanbul Bienali Ekim 2009'da başlayacak.
İKSV, yurtiçinde bu sanat ve kültür etkenliklerini sürdürürken 2004 yılından bu yana yurtdışında da Türkiye’nin tanıtımı için festivaller ve sergiler düzenliyor. Şimdiye kadar yurtdışında on etkinlik gerçekleştirdi. 2009'da Fransa’nın 6 büyük kentinde sanat günleri düzenleyecek.
Şimdi soracaksınız: “Bu değirmenin suyu nereden geliyor?” diyeceksiniz.
Bu yıl bankalarımız halkımıza yaklaşık 35 milyar YTL faiz ödeyecek. Bu faiz ödemesi yapılırken kaynakta yüzde 15 stopaj (vergi kesintisi) yapılacak. Parasını bankaya yatıranlar ve bankalardan yaklaşık 30 milyar YTL net faiz geliri elde edenler (kişi başı 1 milyar YTL faiz geliri elde etseler bile) başkaca hiçbir vergi ödemeyecek.
Hazine, çıkardığı bono ve tahvillere bu yıl yaklaşık 55 milyar YTL faiz ödeyecek. Hazine bonolarının ve tahvillerinin bir bölümü bankaların, bir bölümü yabancıların elinde. Yaklaşık yüzde 60’ını halkımız satın almış durumda.
Demek ki halkımıza bu yıl 33 milyar YTL dolayında faiz ödenecek. Hazine faiz öderken, kaynakta yüzde 10 stopaj (vergi kesintisi) yapacak. Parasını bonoya ve tahvile yatıranların eline yaklaşık 30 milyar YTL net faiz geçecek. Bu faiz gelirini elde edenler (kişi başı 1 milyar YTL faiz geliri elde etseler bile) başkaca hiçbir vergi ödemeyecek.
Yurtdışından döviz göndererek tahvil, bono satın alan kara bıyıklı veya bıyıksız yabancılara Hazine yaklaşık 7 milyar YTL faiz ödeyecek. Kara bıyıklı ve bıyıksız
Celal Ece isminde bir hayır sahibi işadamının bağışıyla, Bahçesaray’ın tarlaları sulanacak, evlerdeki, sokaklardaki musluklardan su akacak.
Bahçesaray’ın sorunuyla ilgili olarak bu köşede yayımlanan yazıyı okuyan Celal Ece (Sadece telefonla konuşuyorum. Henüz tanışamadım) 6 bin metre uzunluğunda özel boru üretti. Borular bugün Manisa Organize Sanayi Bölgesi’nden trene yükleniyor.
Hikâyeyi baştan anlatayım. Geçen mayıs ayında “Milliyet’in Baba Beni Okula Gönder” projesi kapsamında Ethem ve Haydar Sancak kardeşlerin yaptırdıkları 100 yataklı öğrenci yurdunun açılışı için Bahçesaray’a gittik. “Baba Beni Okula Gönder“ projesinin kaptanı Hanzade Doğan Boyner ve Milliyet gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Sedat Ergin ile birlikte kaymakamlıktayız.
Van Milletvekili, Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik ve Van Valisi Özdemir Çakacak, Bahçesaray Kaymakamı Şaban Erdoğan’ın odasında dert dinliyor. Ben de odanın köşesinde oturmuş, olan biteni izliyorum.
Bahçesaraylılar su dertlerini
Vehbi Koç’un otomobil işine girişinin 80’inci yılı ile Rahmi Koç’un “Koç Ticaret’in Otomobil Şubesi”’nde işe başlamasının 50’nci yılı kutlanıyor.
Vehbi Koç, 1926 yılında “Koçzade Ahmet Vehbi Firması”nın kuruluşundan sonra, “Ford firmasının Ankara Acenteliği”ni ne güçlüklerle aldığını “Hayat Hikâyem” başlıklı kitabının 56-58. sayfalarında uzun uzun hikâye eder. Sonra da ekler: “Bu acentelik, daha sonra genişleyen ve gelişen otomotiv işlerimizin başlangıcı olmuştur.”
İşlerin gelişmesiyle, “Koçzade Ahmet Vehbi Firması”nın yerine 1938 yılında “Koç Ticaret A.Ş.” kuruldu. Koç Ticaret A.Ş.’nin Ankara’da 2 mağazası vardı. Biri inşaat ve elektrik işiyle uğraşıyor, öbürü otomobil acenteliği yapıyordu.
Koç Ticaret A.Ş.’nin başına 1939 yılında İş Bankası Genel Müdür Yardımcılığı görevinden ayrılan Fazıl Öziş, 1949 yılında da Sümerbank Genel Müdürlüğü gö-revinden ayrılan Hulki Alisbah
Borusan’ın kuruluş ve gelişme hikâyesi Türk sanayinin gelişmesinin, Borusan’ı kuran Asım Kocabıyık’ın hikâyesi ise Türkiye’de birinci nesil sanayicilerin hikâyesidir.
Asım Kocabıyık 1924 yılında Afyon’un Tazlar köyünde doğdu. Babası hububat alım satımı yapıyordu. Önce Afyon’a, sonra İstanbul’a göç ettiler. Hububat alım satımı İkinci Dünya Savaşı’nda devletleştirilerek TMO tekeline verilince babası, demir-çelik ithal etmek ve kuru meyve ihraç etmek içim 1944 yılında “İstikbal Ticaret”i kurdu. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nde okuyan Asım Kocabıyık, önce babasının şirketine ortak oldu. 1952 yılında babası ölünce de şirketin başına geçti.
İthal edilen boruları Türkiye’de üretmek arayışında kuruluşunu gerçekleştirdiği ilk boru “fabrikası” 1958 yılında üretime başladı. Fabrika’da 27 kişi çalışıyordu. O yıl 2 bin ton boru üretildi. Şimdilerde Borusan’ın boru üreten tesislerinde 1.300 kişi çalışıyor. Borusan yılda 1 milyon