Olayların içinden Açık anlatımla, işsizlik artıyor. Eskiden istihdamda az da olsa artış olur, bunun yanında işsizlik artardı. Şimdi istihdamda az da olsa artış olmuyor. Tersine istihdam küçülüyor. Hem işi varken işini kaybedenler nedeniyle ve hem de nüfus artışı sonucu işsizlik artıyor. Halbuki ekonomi politikalarının başarısı istihdam rakamlarıyla anlaşılır.TÜİK'in, geçen haftaki açıklaması çok önemli. Çünkü (1) nüfus rakamlarını değiştirdi. Türkiye nüfusu küçüldü. Nüfus rakamlarıyla oynanınca istihdam rakamlarının geriye dönük nasıl değerlendirileceği sorunu ortaya çıktı. TÜİK 2006 yılı rakamlarını düzelterek 2007 ile karşılaştırma yapmaya imkân verecek bir yeni tablo hazırlayacaktı. (2) Ekonomi yavaşlarken, bunun istihdamı nasıl etkilediği bilinmiyordu. 2006 yılının son üç aylık dönemine, 2007'de çalışabilir nüfusumuz 740 bin kişi artarak 49.5 milyona ulaştı. Ama aynı dönemde istihdam edilen nüfus sayısı 370 bin kişi azalarak 20.9 milyon oldu. Sanayide çalışan sayısı azaldı. Tarım dışı işsizlik oranı yüzde 12.6'ya yükseldi. Görülen odur ki, Tarımda istihdam imkânları daralıyor ve bu göç demektir. Tarım dışı alanlarda bugüne kadar istihdam imkânı devamlı artıyordu. 2007 yılının
Olayların içinden Milliyet Ekonomi'de önceki gün yayımlanan, Tuğba Tekerek imzalı yazıda, yabancı yatırım fonlarının 2006'da 25 Türk şirketinin 2007'de 15 Türk şirketinin hisse senedini satın aldıkları belirtiliyordu. Migros'tan önce Türk TIR'larını Avrupa'ya taşıyan UN Ro-Ro denizcilik şirketi, Yeni ve Tekirdağ rakısını üreten Tekel'in içki bölümünü devralan Mey, Beymen-Boyner grubu ve Acıbadem sağlık kuruluşu gibi kamuoyunun tanıdığı, bildiği büyük şirketlerin hisseleri de yabancı fonlar tarafından satın alınmıştı.Ernst & Young'ın yaptığı bir araştırmaya göre 2007'de yabancı fonlar Türk şirketlerinin 1.9 milyar dolarlık hisse senetlerini satın aldı. Bu rakam 2007'deki toplam birleşme ve satın almaların yüzde 15'i büyüklüğünde. Çoğunluk hissesini bir "Yabancı Özel Sermaye Fonu"nun alması, böylece Migros yönetiminin fona geçmesi, yabancı yatırım fonları konusunun, Türk ekonomisi için önemini tartışma gündemine taşıdı. Gelelim yabancı özel sermaye fonlarının "özelliği"ne... Dünyada paradan bol bir şey yok. Para sahipleri paralarını ne yapacaklarını bilemiyor. Öncelikle güvence, daha sonra da yüksek getiri bekleyişindeler. Bu nedenle paranın bir bölümü güvenli yatırımlara, bir
Olayların içinden İstanbul İstanbul olalı (Devr-i Osmani'de de, Devr-i Cumhuriyet'te de) İstanbul'a kar yağması çok çok, hem de pek çok önem taşır. (Daha doğrusu, önem taşıdığı sanılır!)Eski yıllarda gazete koleksiyonlarını karıştıranlar görür ki, tüm kış mevsiminde gazetelerin birinci sayfalarından düşmeyen haber "kar haberi"dir. Bu haberlerde Anadolu'da olan bitenden hiç söz edilmez de, devamlı İstanbul'a kar yağıp yağmayacağı konusunda tahminler yer alır. "Bu yıl İstanbul'a çok kar yağacak. Kar geliyor. Odun kömür fiyatları arttı. Önümüzdeki hafta kar yağacak. Kar yağışı bekleniyordu, yağmadı. Kar yağdı kuşlar yem bulamadı." Kar kişiden kişiye farklı önem taşır. Güçsüzler, düşkünler için kar, soğuğun, açlığın, işaretidir. Çocuklar için kar, okul tatilidir, kardan adam yapmak, kar topu oynamaktır. İşveren için kar, işgücü, üretim kaybıdır. Çalışan için kar, ulaşım güçlüğü, perişanlıktır. Eski yıllarda da, günümüzde de iki günlük kar yağışı İstanbul için "facia" olarak değerlendirilirken, Anadolu şehirlerindeki yaşam hiç mi hiç gündeme gelmez. Doğu Anadolu'da aylar boyu şehir sokaklarının iki yanında yığılı duran kar kümeleri, kötü kalite linyit nedeniyle şehirlerin üzerine
Olayların içinden Balıkesir kolonyası nasıl ünlendi? Kolonyayla Balıkesir'in ilgisi nedir diyerek meraklandım. Çünkü Balıkesir'de kolonyanın girdisi olan esası üretimi yok. Etil alkol üretimi yok. İki girdi de şimdilerde ithal ediliyor.(Bilgi için: Gülyağı/gül esansı dışında bizde esans üretimi yok. Her tür esansı ithal ediyoruz. Tekel organik etil alkol üretimine son verdiğinden bu yana, kolonya üretiminde kullanılan etil alkol yurtdışından, özellikle Brezilya'dan ithal ediliyor.) Şimdilerde birçok şehrin unvanıyla bütünleşmiş bir ürünü var. Örneğin Ordu'ya giden fındık, Rize'ye giden çay, Kayseri'ye giden pastırma, Afyon'a giden sucuk alıyor. Balıkesir'in ismiyle bütünleşen ürünü ise kolonya. Girdisi yerli değil. Acaba kolonyanın kendisi yerli mi? Balıkesir'in İklim Kolonyaları'nın sitesinde kolonyanın geçmişi bakınız nasıl anlatılıyor:" Kolonyayı ilk defa kimin yaptığı kesin olarak bilinmemektedir. Eski verilere göre, ilk defa 1690'da Almanya'nın Köln şehrinde yaşayan Jean Paul Feminis adlı bir seyyar satıcı yapmıştır. Daha sonra kendi ilkel reçetesini Giovanni Antonio Farina isimli bir arkadaşına bırakmış, o da yeğeni Giovanni Maria Farina'ya vermiştir. Giovanni Maria Farina
Olayların içinden "Konutu İstanbul'un dağında yaparsanız alan olmaz. 2008 yılında yapacağımız toplam 2 bin konut ve villa var. Proje geliştireceğimiz 5-6 bin konutluk arsamız var. Şişli'deki ve Tekstilkent'teki arsalarımız üzerinde ticaret merkezleri inşa etme projemiz var.Müteahhitler yalan konuşuyor. "Bin daireyi bir günde sattım. İnsanlar kuyruk oldu" diyor. Geçmişte 2 projeye 100 alıcı vardı. Proje başına 50 alıcı düşüyordu. Şimdi 100 alıcı yerine 150 alıcı var. Alıcı arttı ama, projeler daha da çok arttı.Şimdi 2 proje yerine 25 proje var. Proje başına sadece 6 alıcı düşüyor. Alıcılar kaybolmadı. Arttı. Ama projeler daha çok arttı.Projelerin artmasına, dikilen binaların çoğalmasına kanan tekstilciler inşaat yapmaya başlıyor. Yüksek maliyetle yaptıkları konutu satamayınca kaçmanın yolunu arıyor. Girerken de çıkarken de inşaat sektörüne zarar veriyor. 1952 yılında Karadenizli Hacı Ahmet Albayrak'ın kurduğu, 1982 yılına kadar sadece inşaat sektöründe faaliyet gösterdikten sonra başka sektörlerle de ilgilenen, gene de İstanbul'da konut yapımında en üretken gruplardan biri olan "Albayrak Aile Şirketi"nin İcra Kurulu Başkanı Mustafa Albayrak diyor ki: Mustafa Albayrak bunları
Olayların içinden İstanbul'un Bahçelievler'ine ben gider gelirim. Binalar arasında dolaşırken tüylerim ürperir. İki otomobilin karşı karşıya geldiklerinde birbirine sürtünmeden zor geçtikleri o dar sokakların iki yanına sıralanmış, çoğu tuğla yığını olan çok katlı binalar insanın üzerine yıkılacak gibidir. Binaların çoğunda Doğu ve Güneydoğu Anadolu'dan İstanbul'a göç eden alt gelir grubundaki aileler yaşar. Apartman sakinlerinin çoğu, güneşin giremediği o dar sokaklarda günü geçirir.Önce Murat Öztürk'ün fotoğrafladığı Bahçelievler'in hikâyesini, sonra da uçarak fotoğraf çeken Öztürk'ün hikâyesini anlatacağım. Milliyet'te geçen çarşamba günü üçüncü sayfada "Bahçelievler"in bir fotoğrafı yayımlandı. Bina yığını bu kadar güzel fotoğraflanamazdı. Fotoğraf, Milliyet için uçarak fotoğraf çeken Murat Öztürk'ün eseriydi. Bahçelievler'de, o üst üste evlerde bugünlerde 500 bin kişi yaşıyor. Bahçelievler'in bulunduğu arazi daha önce İncirli Çiftliği diye anılırdı. Bomboş arazide sadece 16'ncı yüzyılda Sultan III. Mahmut'un sadrazamlarından Siyavuşpaşa'nın yaptırdığı bir kasır bulunurdu. İnönü'nün Başyaveri Fikret Yüzatlı (1896-1968) Atatürk Orman Çiftliği'nden esinlenerek bu bomboş
Olayların içinden Anlayamadığım şu: Koç'un acelesi neydi? Diyorlar ki, "Bu almasaydı, başkası alacaktı. Taliplerin hiçbirinin işi yoktu. Hepsi para babasıydı." İyi de... Kız evde mi kaldı?.. Yaşı mı geçiyordu?.. Neyse... Alan memnun, satan memnunsa, bize ne düşer ki? Migros'u 1954'te İstanbul Belediye Başkanı Fahrettin Kerim Gökay, İstanbul halkına ucuz gıda ve tüketim maddesi temin etmek için kurdu. Migros, İsviçre'de doğup büyümüş, kooperatif yapıda bir mağazalar zinciridir. Önceleri İstanbul'da 45 satış aracıyla halka tanzim satışına başladı. Migros yetim bir kız çocuğuydu. İstanbul Belediyesi, 'Başa çıkamam' diyerek, Koç'a emanet etti. Koç (Allah için) çok iyi baktı, büyüttü. Ama zamanından önce evlendirdi. Ben (çok kişi gibi), sanıyordum ki, başlık parasından çok damadın işine gücüne bakılacak. Dün öğrendik ki, başlık parası yüksek diyerek kızımız baş göz edilmiş. 1957'den sonra İstanbul Belediyesi, Migros için, belediyeye ait arsalar üzerinde baraka mağazalar kurmaya başladı. 1975'te Migros'u Koç satın aldı. Büyüttü. 2006'da Tansaş'la birleştirdi. Migros perakende de en fazla mağazaya ve ciroya sahip zincir oldu. Koç grubu, TÜPRAŞ'ı satın aldıktan sonra perakende ticaret
Olayların içinden Avrupa'da şu günlerde en önemli sorun, "Sevgililer Günü" öncesi çikolata fiyatlarının iki misline yükselmesi. Rekabet kurulları üreticilerin anlaşarak fiyat artırdıkları gerekçesi ile çikolata firmalarının defterlerini incelemeye başladı.Sevgililer Günü'nün tek taş yüzük, çikolata ve pahalı hediyelerle ilgisi ne? Hiçbir ilgisi yok. Kısaca anlatayım. Bu günün hikâyesi milattan öncelere gidiyor. Eski Romalılar 15 Şubat'ı baharın başlangıcı olarak kabul ederdi. Tarım Tanrısı Faunus adına düzenlenen "Bereket Şenlikleri" bugün başlardı.Din adamları, 15 Şubat'ta Roma'nın kurucusu sayılan Romulus ve Remus'u emziren dişi kurt Lupa'nın mağarası önünde toplanır, bereket için bir keçi, kötülüklerden arınmak için bir köpek kurban ederlerdi. Bu festivale Lupercia şenlikleri adı verilirdi. Bugün "Sevgililer Günü". Bilmem dikkatinizi çekti mi? TV'de uzun süredir bir takı firmasının reklamı yayımlanıyor: "Sevgililer Günü için sevgilinize tek taşlı yüzük alınız" deniliyor. Uzun süredir gazetelerde değişik firmaların, mağazaların ilanları yayımlanıyor. Bu ilanlarda "Sevgililer Günü" için hediye önerileri yer alıyor. Roma İmparatoru Claudius II, bir kararnameyle genç askerlerin