Hazine’den sorumlu “ithal” bakanımız Mehmet Şimşek, yurtiçinde ve dışında ne kadar toplantı var ise hepsine katılıyor. Yurtdışında uzun süre kaldığından unuttuğu Türkçesini geliştirmek için olsa gerek, her toplantında kürsüye çıkıyor. Bol bol konuşuyor. Toplantı toplantı dolaşmaktan, bol konuşmaktan işine bakamıyor.
Eğer Hazine çalışanları konuşmalarını gazetelerden okuyarak işleri yürütüyorlarsa, yandık demektir. Çünkü söyledikleri (Anadolu deyimiyle) “Arkadaş, sen ya sayı saymasını bilmiyorsun, ya da hiç dayak yememişsin” biçimi konuşmalar.
Türkiye’nin 2 önemli açığı var. Bu açıklar kapatılmadıkça ekonominin çarkları dönmez.
(1) Döviz açığımız var. Döviz açığını kapatmak için bu yıl “sermaye hareketi” ile ülkeye en az 40 milyar dolar döviz girmesi gerekiyor.Doğrudan yabancı sermaye girişi ve portföy yatırımları için döviz girişi aksar ise, bunun büyük kısmını dış kredi olarak bulmak zorunda kalacağız.
(2)
Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun’da bazı değişiklikler yapılması için bir tasarı hazırladı. Tasarıyla, tüketiciye ek haklar getirilirken, üreticilerin ve satıcıların sırtına ek yükler bindiriliyor.
Tabii olarak tüketici bu tasarıyla getirilen ek haklardan çok memnun olacak, ama yük altına giren sanayi kuruluşları, ticaret kuruluşları ve bankalar tasarıya itiraz edecektir.
Zengin ülkelerde de fakir ülkelerde de tüketici (göreceli olarak) zayıftır. Tüketici bireysel olarak hakkını korumakta zorlanır. Onun için kanunlarla tüketicinin haklarının korunmasına çalışılır.
Ancak, tüketicinin kanunla korunmasında dikkat edilmesi gereken bir nokta vardır... Piyasalar devamlı bir değişim ve gelişme içindedir... Bugün mortgage (taksitli konut) kredisinden söz ediyoruz. Kredi kartından, internet yoluyla satıştan söz ediyoruz... Devre mülk anlaşmasından, bireysel emeklilik sigortasından, taksitli satışlardan söz ediyoruz. Bunlar birkaç yıl önce yoktu.
Zayıf tüketici korunmalı
Yeni tasarıda bu konularda
(Turist Bakan Şimşek’in New York’ta söylediği olur ve de IMF ile ilişkiyi kesersek döviz bulmakta zorlanırız.)
Bundan önce ekonomimizdeki sarsıntılar, yabancıların Türk parasından dövize dönmeleri ve yurtdışına döviz çıkarma telaşına girmeleriyle başlardı.
İşte onun içindir ki, Başsavcı’nın AKP’nin kapatılması için iddianame hazırladığına ilişkin açıklamanın ve bu açıklama sonrası Başbakan ile AKP ileri gelenlerinin başlattıkları ve tırmandırdıkları sert tartışmaların ekonomide öncekilere benzer sorunlar yaratması bekleniyordu.
Haftanın ilk iki günündeki gelişmeler bu olumsuz bekleyişin yanlışlığını ortaya koydu. Yabancılar Türk parasından dövize dönüş paniğine girmedi. Yurtdışına döviz çıkışı büyük boyutlara ulaşmadı.
Sonuç olarak, ilk iki günün faturası, dünya piyasalarındaki olumsuz gelişmelerin rüzgârında dolar fiyatında küçük bir artış, borsada önemli bir gerileme sonucu “hazmedilebilir boyutta” kaldı.
40 milyar dolar açığımız var
Pazartesi ve salı
Dün ‘çok iyi’ geçti. Bakmayın doların 1.27 YTL’lerin üzerine çıkmasına. Bakmayın borsada hisse senetleri fiyatlarının yüzde 7.5 düşmesine... Bunlar olağan.
Kapatma davası ve AKP’nin gösterdikleri sert tepkiden sonra pazartesi sabahı ekonomideki oyuncuların ne yapacağı merakla bekleniyordu.
En iyimserler bile, doların en fazla 1.30’lara kadar çıkabileceğini, kötümserler ise 1.30 YTL’nin üzerinde tırmanışa geçeceğini söylüyordu.
Çok ilginçtir ki, pazartesi günü bizde (1) dolar fiyatındaki yükselme (2) borsada endeksindeki gerileme Başsavcı’nın iddianamesiyle başlayan ve Başbakan’ın sert açıklamalarıyla doruğa çıkan tansiyondan etkilenmedi.
Piyasalar yurtdışı piyasaların tamamını etkileyen, dalgalanmaların rüzgârıyla sallandı.
Oyuncular korkuyor
Bundan önce ‘Cumhurbaşkanı’nın elindeki Anayasa kitabını masaya fırlatmasıyla’ krize giren ekonomi, iktidar partisinin kapatılmasıyla sonuçlanacak bir mahkeme süreci karşısında nasıl oldu da bu kadar sakin
Ayşe Hanım Teyzem “Dolar bozdurmanın zamanı geldi mi?” diye soruyor. Sonra da ekliyor “Kendim için sorduğunu sanma... Komşular için soruyorum...”
Güldüm “Ayşe Hanım Teyzeciğim” dedim... Memlekette ortalığı toz duman kaplasa kimse başka şey ile ilgilenmiyor da... Bu toz dumanda dolar fiyatı ne olur diye merak ediyor.”
Ayşe Hanım Teyzem cevap almakta ısrarlı “Lafı çevirme... Bak geçen cuma akşam üzeri Yargıtay Başsavcısı’nın AKP hakkındaki iddianamesi açıklandı. Komşular diyor ki, pazartesi sabahı dolar fiyatı yükselişe geçer... Pazartesi dolarları satalım mı?”
Bu defa ben sordum “Neden dolar satmak istiyorlar? Bundan sonra Türk parasına mı dönecekler?”
Ayşe Hanım Teyzem ciddi ciddi anlattı: “Garibanlar dolar fiyatı artacak diyerek ellerindeki avuçlarındaki üç kuruş ile dolar almışlar... Doları 1.25 YTL’den 1.30 YTL’den alan var. Kaç aydır dolar 1.20 YTL’nin altında dolanıp durdukça, “Ah biz ne yaptık da dolar aldık” diye dertleniyorlar. Dolar fiyatı biraz artsa hemen
Önsöz: Bu köşe “ekonomi köşesi”dir... Ama geliniz görünüz ki, Yargıtay Başsavcısı’nın AKP’nin Anayasa’ya aykırı davranışlarını içeren iddianamesi bile, cuma günü piyasalar kapandıktan sonra kamuoyuna açıklanıyor. İddianamenin piyasaları dalgalandırmasından korkuluyor.
Ülkede her şey, ama her şey “piyasalara endekslendi”... “Ne olursa olsun da kimsenin cebindeki para azalmasın” felsefesi kafalara girdi, oturdu... Çok kişi, şimdi tek şeyi düşünüyor: “Pazartesi piyasalar ne tepki gösterir? Dolar fiyatı artar, borsa düşer mi? Yabancı sermaye girişi aksar mı?” İşte bu nedenle ben de bugün bu köşede (ekonomi köşesinde), Yargıtay Başsavcısı’nın iddianamesini değerlendireceğim.
1) Yargıtay’a bir başsavcı atamışsınız. Masasının üzerine bir Anayasa koymuşsunuz. “Bu kitabı oku. Gelişmeleri izle. Bu kitapta yazılanlarla çelişen gelişmeler oluyor mu gözle. Kitapta yazılanlarla çelişen gelişmeler görürsen bunları alt alta yaz. Anayasa Mahkemesi’ne gönder.
Estonya Başbakanı Andrus Ansip bugün Başbakan Tayyip Erdoğan’ın resmi davetlisi olarak Türkiye’ye geliyor. Tallin şehrinde Başbakanlık binasında Milliyet yazarı Güngör Uras’a Estonya’nın AB üyeliğine nasıl hazırlandığını anlatan Ansip diyor ki,
- Estonya AB üyeliğine önem verdi. Sekiz yılda ev ödevini tamamladı. Ve üyelik gerçekleşti.
- AB üyeliği için önem taşıyan Türkiye’nin bizi örnek alması ve ev ödevini kısa sürede ve tam olarak hazırlamasıdır. Bu yapıldığında AB topluluğunda Türkiye’yi destekleyecek üyelerin çabasıyla üyelik gerçekleşecektir.
- AB üyeliği Estonya’ya güvenlik sağladı. Ama daha da önemlisi hızlı gelişmenin, büyümenin yolunu açtı.
- Biz reformları Brüksel istedi diye değil, kendi yararımız için yaptık. Reform yapmak güç ve sancılı. Ama yaptıktan sonra herkes mutlu oluyor.
- Estonya, Türkiye’nin AB üyeliğine tam destek veriyor.
Uras- Estonya, Baltık denizi kıyısında toprağı
Baltık cumhuriyetlerini oluşturan 3 ülke “Estonya, Letonya ve Litvanya”, aynı ülkeler gibi algılanır. Halbuki bu ülkelerde yaşayanların ırkları da dilleri de, kültürleri de farklıdır.
Bugün başbakanları resmi bir ziyaret için Türkiye’ye gelecek olan Estonların 5 bin yıl önce Urallardan yola çıkan Fin-Uygur koluna mensup oldukları, Macaristan ve Finlandiya’da yerleşen boylarla ilişkili bulundukları söylenir.Dilleri Türk diliyle akrabadır.
Doğuda yaşayanlar “Eastern” kelimesine dayalı olarak “Estonian” diye anılırlar. Altı yüz yıl önce Baltık Denizi kıyısındaki en büyük limanları işletmişlerdir. Rusya ve Baltık ülkelerinin diğer ülkelerle olan ticareti bu limanlar üzerinden gerçekleşmiştir.
1995 yılından bu yana Estonya demokrasiyle yönetiliyor. Koalisyon hükümetinin başında Andrus Ansip (1956) var.
Ansip, finans sektöründe çalışırken politikayla ilgilendi, önce Tartu Belediye Başkanı oldu. Sonra Reform Partisi’nin başına geçti. 2005 yılından bu yana Başbakan.
Teknoloji