Olayların içinden Bu sorun Turizm Bakanı'nın inşaat alanını bir defa gezerek "teftişiyle" çözülemez. Masada çözülür.Bakan, inşaatı sürdüren Astay Gayrimenkul Yatırım şirketinin yöneticilerini Ankara'ya davet eder. Der ki, " Size daha önce Turizm Bakanlığı bu araziyi tahsis etmiş. Yetkili kurullar izin vermiş. Ama bu işte bir yanlış var. Bu işin ne size, ne memlekete ve ne de otele ismini verecek işletmeci Four Seasons Hotel zincirine hayrı dokunacak. Geliniz bu işe bir çözüm bulalım. Turizm Bakanlığı olarak daha önceki yanlış tahsisi düzeltmek için biz size İstanbul'da bir başka alan tahsis edelim. Siz de demirleri sökünüz. Bugüne kadar yapılan kazılar ile İstanbul'a yaptığınız hizmetler için de size teşekkür edelim."Ve de bu sorun böylece çözülmüş olur.Milliyet'in çok geniş bir şekilde, ısrarla izlediği, Bizans Sarayı üzerine inşa edilen otel konusunun geçmişini sayın okuyucularım için özetleyeyim. Yapı Kredi Bankası'nın bir zamanlar" Enternasyonal Turizm Yatırım" adında bir şirketi vardı. Turizm Bakanlığı 1990'nın başlarında, Sultanahmet'teki eski hapishane binası ile bahçesini otele dönüştürülmek üzere bu şirkete tahsis etti.Tahsis edilen arazi 23 dönümdü. Bunun 6 dönümünün
Olayların içinden Gelir grubu düştükçe toplam harcamada gıda harcamasının payı da (ağırlığı) artar. 2007 yılının 12 ayında ortalama olarak gıda harcamalarındaki artış yüzde 12.42 olmuştur. Kadınlarımız için önem taşıyan "mutfaktaki enflasyon" budur. 2006'da gıdadaki 12 aylık ortalama fiyat artışı yüzde 12.35 olarak açıklanmıştı.Enflasyon hesaplarında 'yıllık enflasyon" rakamına değil, "yıllık ortalama enflasyon" rakamına bakmakta yarar vardır. Yıllık enflasyon rakamı iki aralık ayındaki fiyatların nasıl değiştiğini ortaya koyar. Halbuki yıllık ortalama enflasyon rakamı 12 aylık süre içindeki fiyat hareketlerinin tümünü kapsar. Halkımız için önemli harcamaların başında gıda harcamaları gelir. Her 100 YTL'lik tüketim harcamasının 28.47 YTL'si gıdaya gider. Halkımız için diğer iki önemli harcama kalemi konut ve ulaştırmadır. Yıllık ortalama enflasyon geçen yıl konutta yüzde 11.41 iken, bu yıl yüzde 11.21 oldu. Ulaştırmada geçen yıl yıllık ortalama enflasyon yüzde 5.99 idi. Bu yıl 5.61 oldu.Kaba çizgileriyle görülüyor ki, halkın ana harcama kalemlerinde artış geçen yılki çizgide gerçekleşmiş.12 aylık ortalama tüketici fiyatları artışı (yıllık enflasyon) 2005'te yüzde 8.18, 2006
Olayların içinden Bizim bankalarımız genelde yatırım için (özellikle küçük müteşebbise) uzun vadeli kredi vermezler. Bizim bankalarımız genelde yatırımcıya (makine ve teçhizat satın almak isteyene) kredi verirken ciddi teminat (sağlam garanti) isterler.Bu nedenle yatırımcılar makine ve teçhizat almakta zorlanırlar.Finansal kiralama (leasing) sisteminde, yatırımcının satın almak istediği makine ve teçhizatı bu iş için özel olarak kurulmuş finansal kiralama (leasing) şirketi satın alır. Sonra da 4 yıldan daha uzun süreyle bu makine ve teçhizatı ihtiyaç sahibine kiralar. İhtiyaç sahibi (müteşebbis/yatırımcı) makine ve teçhizatı kullanmaya başlar. Elde ettiği gelirle finansal kiralama şirketine taksit taksit ödeme yapar. Bu taksitin bir kısmı malın bedelini, bir kısmı makine ve teçhizat için ödenen paranın faizini karşılar. Kiralama süresi sonunda müteşebbis isterse, kiraladığı makine ve teçhizatı sembolik bir fiyatla satın alır. Çünkü hem anaparasını, hem de faizi taksit taksit kira süresince ödemiştir. Anadolu'da hızlı bir sanayileşme var ya... Eski tamirhaneler, torna atölyeleri bugün KOBİ haline geldi ya... Bugün KOBİ'ler devamlı yatırım yapıyor ya... İşte bu hareketi ateşleyen,
Olayların içinden Bedava gazete konusundaki gelişmeleri bu köşede bundan 7 yıl önce yazmaya başladım (29 Ocak 2000, Parasız dağıtılan gazete VOICE'un yıllık kârı 5 milyon dolar). O zamandan bu yana konuya bizim ülkeden ilgi duyan olmadı. Ama ben gelişmeleri izliyorum.Amerika'nın ve Avrupa'nın büyük kentlerinde bedava gazete rekabeti sonucu, her köşe başında, her durakta, her saatte insanların eline bir bedava gazete tutuşturuluyor.Bedava gazeteler de giderek "uydur gitsin havasında hazırlanan bir gazete" havasından kurtuluyor ve paralı gazetelerle rekabet ediyor.New York'ta 1955 yılından bu yana yayımlanan ve baskı sayısı 350 bin dolayında olan "Village Voice"un yanında, şimdilerde AM New York ve New York Metro gazeteleri de hafta içi her gün 150-300 bin okuyucuya ulaşır hale geldi. Londra'da yayımlanan günlük iki bedava gazetenin, The London Paper ile London Lite'nin her birinin 400 bini aşkın okuyucusu olduğu söyleniyor. Amerika'nın ve Avrupa'nın pek çok kentinde bedava dağıtılan "Metro" isimli gazetenin yakında "medya ile bugüne kadar ilişkisi olmayan, AKP'ye yakın bir sermaye grubunun ortaklığı ile" Türkiye'de de yayımlanacağı söyleniyor. Avrupa'nın değişik ülkelerinde ve
Olayların içinden Sayın Erdoğan'ın, 2008'de daha yumuşak, daha sevecen, her olayda parlayıp ona buna çatmayan, yandaş olan olmayan farkına bakmadan her kesimden insanları kucaklayan, insanlarla parti teşkilatı aracılığıyla, törenler vesilesiyle değil de doğrudan ilişki kuran bir başbakan olması, kendini, iktidarını ve ülkeyi rahatlatacaktır.Devamlı gerginlik yaratmanın ne kendisine, ne çevresine, ne de ülkeye bir şey kazandırmadığını görmesi huzura yol açacaktır. 2008'in kaderini tabii ki dış olaylar belli ölçüde etkileyecektir. Ama her ülke, kendi kaderini kendi belirler. Ülkelerin kaderini belirlemede ise o ülkeyi yöneten kişinin ve iktidarın rolü (sevabı ve günahı) büyüktür.Sayın R.T. Erdoğan'ın iktidar gücü var. Cumhurbaşkanlığı'na en yakın arkadaşını oturttu. Bürokratik yapının tamamı "yandaşları"nın kontrolünde. Açık anlatımıyla, iş yapmak isteyip de yapamamasının bahanesi yok. 2008 yılının hem ülkemiz, hem halkımız için iyilikler getirmesi (büyük ölçüde) Sayın Recep Tayyip Erdoğan'a bağlı. Anadolu'da yağlı güreş müsabakalarında, güreşe soyunan baş pehlivan salına salına güreş tutmak üzere ilerlerken, cazgır bağırır: "Ey pehlivan... İşte meydan... Göster bakalım kendini...
Olayların içinden 905 numaradaki Silvano Lattanzl'in ayakkabıcı dükkânının kapısı kapalıydı. Kapıya bir not iliştirmişler: "Şu anda içeride özel bir müşteriye hizmet veriyoruz." Vitrindeki el yapımı olduğu belirtilen ayakkabıların etiketi yok. Ama ayakkabıların yanında bir not var: "El yapımı hazır ayakkabılarımızın fiyatı 2.950 dolardan, ısmarlama ayakkabıların fiyatı 4.850 dolardan başlamaktadır." (İlgilenen olursa telefonla da sipariş kabul ediyorlar. Telefon numaraları 1 (212) 734 29 62)İlerledik. 941 numarada şimdilerde Türkiye'de de moda olan altı kırmızı boyalı lüks kadın ayakkabılarını yapan ve satan Fransız sanatçı (Charles Jourdan'ın eski ustası) Christian Louboutin'in dükkânı var. Onun ayakkabıları da 1.200 dolar ile 2.500 dolar arasında. Metropolitan Müzesi'nin salonlarını gez gez bitmiyor. Her katta birden fazla sergi var. Müzeden çıktık. Sonra Madison Caddesi'ne geçtik. Bu cadde üzerinde New Yok'un lüks mağazaları var. Yürümeye devam ettik. Biraz ileride "Dolce&Gabbana" isimli moda grubunun bu cadde üzerinde yeni açılan mağazasına girdik. İnanılması zor ama fiyatlar gerçekten uçmuş. Büyük boy krokodil kadın çantası 49 bin dolar. Orta boy sünnetçi çantası tipi kadın
Olayların içinden Satılan malların üzerindeki "green/yeşil" etiketi, ürünün çevre dostu olduğunu işaret ediyor."ekolojik/eko-dost" etiketi genelde "organik" anlamında kullanılıyor."Dönüşümlü/recyclable ürün" etiketini taşıyan ürünler ise daha önce kullanılıp atılan, çöpe giden maddeler kullanılarak üretilen ürünler.Gıdada "organik" ürüne alışan Amerikalılar (The New York Times gazetesinde yayımlanan bir araştırmaya göre), gıda dışı giyim ve ev eşyası alımlarında da ürünün üzerindeki etikette organik, eko-dost yazısı olup olmadığına dikkat ediyor. Organik gıda modasını anlamak kolay da... Modanın gıdadan giyim ve ev eşyalarına sıçramasına ne demeli? Tüketici şimdilerde alışverişe çıktığında "organik " pantolon, "yeşil" masa, "dönüşümlü" elbise, "ekolojik/eko-dost kanepe" satın alıyor. New York'ta büyük mağazalarda satılan beyaz banyo havluları ile bornozların üzerinde "Türk malı/organik havlu/organik pamuktan yapılmıştır" etiketi var.Nasıl ki, organik gıdalar pahalı ise organik ve eko-dost etiketini taşıyan giyim eşyaları, ev eşyaları da yüksek fiyatla satılıyor.The New York Times'ta yayımlanan bir araştırmada Eric Wilson, 295 dolara satılan bir organik pamuklu pantolonun (jean)
Olayların içinden Maydanozun, domatesin, fasulyenin kısa sürede organik olarak yetiştirilmesi mümkün de... Marketlerde satılan narların, portakalların, muzların, elmaların, armutların kısa sürede nasıl organik olduğunu akıl almıyor.Organik etiketini taşıyan gıda maddelerinin etiketi, organik olmayanların en az iki katı. Bazı ürünlerde fark üç katına bile çıkıyor.Organik tarımda kimyasal girdi kullanılmıyor. Bu tür ürünlerde, ürünün üretim aşamasından tüketiciye ulaşıncaya kadarki sürede insan sağlığına zararlı kimyasal maddeye bulaşmadığı kontrol ediliyor. Sertifikaya (belgeye) bağlanıyor. Böylece insan sağlığı korunurken, toprak, su ve hava da kirletilmemiş oluyor. Kısa sürede bütün gıda maddelerinin nasıl organik olabildiğini akıl almıyor. Marketlerde, kenarda bucakta süs niyetine duran, kimsenin almadığı üç beş çeşit gıda maddesi dışında hemen her gıda maddesinin üzerinde organik etiketi var. 1950'lere kadar dünyanın her yanındaki tarımsal ürünler "organik" idi.Tarımda kimyasal girdi kullanımının kapısını İkinci Dünya Savaşı sonunda Amerikalıların uygulamaya başladığı Marshall Programı açtı.Amerikalılar açlık sorununa çözüm getirme iddiasıyla makineli tarıma bağlı olarak