Petrol arama ve üretim başvurularında, eski kanunun temel kuralı olan "işin milli menfaatlere uygun olması" ilkesi kaldırıldı.Ülke topraklarından çıkarılacak petrol ve doğalgaz ile ürünlerinin karada yüzde 65'inin, denizde yüzde 55'inin "memleket ihtiyacına" ayrılması zorunluluğu kaldırıldı.Arama ruhsatlarında hektar başına alınan "devlet hakkı" geliri kaldırıldı.Üretim büyüklüğüne bağlı olarak, üretilen ham petrolden alınacak devlet payı yüzde 2-12 oranına, doğalgazdan alınacak olan devlet payı yüzde 3-12 oranına düşürüldü. Bizim ilk petrol kanunumuzu 1954 yılında "Max Ball" adında, ABD vatandaşı bir petrol uzmanı hazırlamıştı. Hükümetimiz, bu kanunda "milli menfaatlerin korunması" ilkesine gereğinden fazla ağırlık verildiği ve de bunun Türkiye'ye yabancı petrol şirketlerinin gelmesini önlediği görüşünde olmalı ki, yeni bir kanun tasarısı hazırladı. Tasarı Meclis'ten geçti. Bu yeni kanun şu değişiklikleri getirdi: Karada çıkarılan petrol ve doğalgazdan elde edilecek olan devlet hissesinin yüzde 50'sinin, işletme ruhsatının bulunduğu ilin il özel idaresine verilmesi hükmü getirildi. Bu, hem "bütçe birliği/bütünlüğü" ilkesine aykırı hem de "bölgecilik/ayrımcılık" hareketini
Devlet de bu projeye dayalı olarak yatırımcıya "teşvik belgesi" veriyor. Yatırımcı bu belgeye dayalı olarak yatırıma yıl içinde başlayabilir. Bir süre sonra başlayabilir. Hiç başlamaz. Belgede belirtilen ölçüde harcama yapar, istihdam yaratır veya daha azını, daha çoğunu gerçekleştirebilir.İşte bu nedenle teşvik belgeleri, ülkede bir dönemde yapılan yatırımlar hakkında kesin bilgi vermez, ama ülkedeki yatırım niyetini, eğilimini gösterir. Yatırım denilen şey uzun bir süreyi kapsıyor. Yatırım yapacak olan bir proje hazırlıyor. Yatırım izini almak, devletin teşviklerinden yararlanmak için bu projeyi devlete veriyor. Projede ne kadar yatırım harcaması yapacağını, ne kadar YTL ve ne kadar döviz kullanacağını, kaç kişiye iş imkânı sağlayacağını belirtiyor. 2006 yılında değişik sektörlerde yatırım yapmaya niyetlenen yatırımcılara 3.090 yatırımı teşvik belgesi verilmiş. Bu belgeler 22.7 milyar YTL'lik toplam yatırım harcamasını hedef alıyor. Yatırım yapacaklar bu yatırımları gerçekleştirmek için 7.7 milyar dolar döviz kullanacaklarını ve yatırımlar tamamlandığında 123 bin kişiye iş ve aş imkânı yaratacaklarını beyan ediyor.(Burada bir ara bilgi arz edeyim: DPT rakamlarına göre 2006
Kuraklık gelecek yılın ürününü nasıl etkiler konusu karışık bir konudur. Kısa sürede bizi ilgilendiren, kuraklık endişesiyle buğday, un ve ekmek fiyatlarının (spekülatif hareketler sonucu) artıp artmayacağıdır.Bizim yıllık buğday tüketimimiz 18 milyon ton olarak tahmin ediliyor. Geçen yıl 20 milyon ton buğday üretildi.TMO-Toprak Mahsulleri Ofisi (primiyle birlikte), kilosu 41 YKr'den buğday satın aldı. Bu buğdayı kilosu 41.5 YKr'den isteyene satıyor.Şimdilerde TMO depolarında satışa hazır 500 bin ton buğday var. Daha önce TMO'dan parasını ödeyerek buğday ve arpa alanlar ihtiyaçları olmadığından, bunları depolardan çekmediklerinden, depolarda satışı yapılmış 450 bin ton buğday stoku duruyor. Kuraklık tartışmaları başlayalı çok kişinin aklı buğdaya takıldı. (1) Kuraklık endişesiyle buğday fiyatları ve buna dayalı olarak ekmek fiyatları artar mı? (2) Kuraklık gelecek yılın ürününü olumsuz etkiler mi? İlerideki fiyat değişikliklerinden yararlanma bekleyişiyle TMO depolarına emanete buğday bırakılıyor. Emanete bu yıl 300 bin ton buğday bırakıldı. Bunun 100 bin tonu çekildi. Emanette de 200 bin ton buğday var.AB ile ilişkilere dayalı olarak AB ülkelerinden bu yıl 200 bin ton buğday
Biz neden serbest bölgeler kurduk? Serbest bölgeye yabancı sermaye geliyor. Yatırım yapıyor. Teknoloji getiriyor. İşçi çalıştırıyor. Türk firmaları ihracata dönük yatırımlarını burada yaptıklarında, vergi avantajı sağlıyor. Depolama ve ithalat ve ihracat işlemlerinde serbest bölgeler işadamlarına kolaylık sağlıyor.Serbest bölgede işyeri açacak, yatırım yapacak yerli yabancı şirketler TC Devleti'nden belli bir ücret ödeyerek 10 yıllık - 99 yıllık ruhsat alıyor. Buna göre yatırım yapıyor. 1985 yılından bu yana Türkiye'de 21 serbest bölge kuruldu. Serbest bölge denilen şey (basit anlatımla), etrafı tellerle çevrilmiş bir arazi parçası. Bu arazi parçası, gümrük ve vergi kanunlarının işlemediği bir yabancı ülke toprağı sayılıyor. Serbest bölgede üretim ve ticaret yapanlar Türkiye'ye gelir ve kurumlar vergisi ve diğer vergileri ödemiyor. Çalıştırdıkları işçiler için sadece SSK primi mükellefiyeti var. Serbest bölgelerin kapısında gümrük teşkilatı var. Bu kapıdan Türkiye'ye giren mallar ithalat sayılıyor, gümrüğe tabi. Bu kapıdan çıkan mallar ihraç edilmiş oluyor. Şimdiye kadar 648'i yabancı, 3228'i yerli toplam 3876 şirket ruhsat almış, yatırım yapmış, işyeri açmış. Üretim yapan 679'u
İSKİ Başkanı'nın NTV'de Celal Pir'le yaptığı söyleşide verdiği rakamlara göre, İstanbul'a su sağlayan barajlardaki su İstanbul'un 240 günlük ihtiyacını karşılayacak ölçüde.İSKİ'nin yayımladığı rakamlara göre, 1 Şubat'ta barajlardaki su 476 milyon metreküp.İstanbul'a günde 2 milyon metreküp su veriliyor. Hiç yağmur yağmasa barajlardaki su İstanbul'un 240 günlük ihtiyacını karşılayacak ölçüde. Ama regülatörlerden de günde 500 bin metreküp dolayında su alınıyor. Bu nedenle eğer İstanbul halkı su tasarrufuna dikkat ederse, hiç yağmur yağmasa da İstanbul bir yıl susuz kalmayabilir. u.jpgBu arada bir bilgi daha: İstanbul'da barajlardan şehre verilen suyun kayıp kaçak oranı yüzde 29 dolayında. Şebekenin kötü olması nedeniyle suyun bir bölümü yolda kayboluyor. Ama büyük kısmı çalınıyor. Kaçak su kullanımı inanılmaz boyuta ulaşmış. İSKİ Başkanı'nın açıklamasına göre, İstanbul halkının yüzde 35'i İstanbul suyunu para vermeden kullanıyor.İSKİ'nin internet sitesinde İstanbul'un su durumunu sergileyen rakamlar var. Açıklanan bilgilere göre, 1 Şubat 2007 tarihi itibariyle barajların doluluk oranı yüzde 55.11, 2006 yılının aynı gününde doluluk yüzde 89.44 oranında, 2005 yılında yüzde 56.45
TÜİK yanında İTO da (İstanbul Ticaret Odası) 1927 yılından bu yana fiyat değişimlerini izliyor.Ancak iki kuruluşun fiyat endekslerinin kapsamı farklı. Hem izlenen maddeler ve madde sayısı farklı. Hem de yaklaşım farklı.İTO endeksiyle, sadece İstanbul il hudutları kapsamındaki fiyat değişimi izleniyor.İstanbul Ücretliler Geçinme Endeksi sadece İstanbul ilindeki ücretlilerin harcama yaptıkları 242 maddedeki fiyat değişimini gösteriyor.İstanbul Toptan Eşya Fiyatları Endeksi sadece İstanbul ilinde işlem gören 94 maddenin toptan eşya fiyatlarındaki değişimi veriyor. Enflasyon tırmanırken TÜİK'in (Türkiye İstatistik Kurumu) verdiği rakamlara genelde inanılır da enflasyon düşerken verilen rakamlar şüpheyle karşılanır. TÜİK endeksiyle ise, Türkiye genelindeki fiyat değişimleri izleniyor.Tüketici Fiyatları Endeksi, ücretli olsun olmasın, çalışsın çalışmasın bu ülkede yaşayanların tükettikleri 778 maddede fiyat değişimini ortaya koyuyor. (Türkiye genelindeki izleme yanında iller bakımından da izleme yapılıyor).Üretici Fiyatları Endeksi ile de (eski Toptan Eşya Fiyatları Endeksi), üretimin girdilerinin fiyatlarındaki değişim sergileniyor. Kapsam ve yaklaşım farkıyla TÜİK'in ve İTO'nun
Her türlü yabancı markalı ithal malı piyasada iyi iş yapıyor. Merkez Bankası Başkanı, dövizi fiyatını sabit, faizi yukarıda tutacaklarını garanti ediyor... Hükümet "yüzde 6.5 faiz dışı fazla" hedefini tutturmaya söz verdi.Dış ticaret açığı ve bunun sonucu ülkenin döviz açığı (cari açık) büyüyor ama, IMF'nin ve Merkez Bankası'nın önerisi doğrultusunda hükümet, tüketimi kısarak, büyüme hızını düşürerek açıkları kapamaya kararlı.Eh bundan iyisi can sağlığı... Piyasacılar nasıl memnun ve de "iyimser" olmasın! "Piyasacılar"a (Anadolu anlatımıyla, "Paradan Para Kazananlar"a göre) durumumuz çok iyi. Piyasacılar iyimser mi iyimser... Dolar 1.4 YTL'ye düştü. Yabancı yatırım bankaları "Türk kâğıtlarını alın" tavsiyesinde bulundu. Borsa yükseliş eğilimine girdi. Türk Hazinesi kolaylıkla borçlanıyor. Yakında "Enflasyona Endeksli" tahvil çıkarılacak. Hükümet Halk Bankası'nı satıyor. Yabancı fonlar, Türkiye'de ne varsa (fabrika, şirket, ev, arsa) satın almak için sırada. İyi de... "Piyasacılar"ı memnun eden bu gelişmeler ülkeye ne getiriyor? Saf ve bakir Türk halkına ne getiriyor? Pantoloncu Osman Bey'e, Tornacı Hasan Usta'ya, Çiftçi Recep Efendi'ye, İşçi Memed Kardeşime, Ayşe Hanım Teyzeme,
İşte size, şimdilerde İstanbul ve Merzifon'daki iki fabrikasında 1300 işçi çalıştıran, yılda 2.5 milyon pantolon ihraç eden Pantoloncu Osman'ın hikâyesi: "Babam Şakir Efendi, Elazığ'ın Baskil kasabasında terzilik yapardı. Şalvar, ceket, kasket dikerdi. Elazığ milletvekilleri onu Ankara'ya, TBMM terzihanesine götürdü. Orada yapamadı, İstanbul'a geldi. Gürün Han'da Bursalı Canbazoğlu'nun terzihanesinde makineci olarak iş buldu. Canbazoğlu'nun işi bozulunca, alacağı karşılığı babama bir Singer makine verip işten çıkardı. Evde başkaları için pantolon dikmeye başladı. Sonra Vefa'da ve daha sonra da Sultanhamam Mesadet Han'da atölye açtı. Haftada 300 çocuk pantolonu dikiyordu.Ben o sırada okula devam ediyordum. Babam parmağıma 'dikiş yüksük'ü bağlayarak beni de terzi yapmak istiyordu. Ama ben gördüm ki, pantolonu diken değil, ticaretini yapan para kazanıyor. Önce babamın diktiği pantolonları satmaya başladım. O yıllarda ilk defa Muhteşem Kot 'Kot' markasıyla blucin pantolon yaptı. Pantoloncu Osman'ı 25 yıldır tanırım. Renkli bir dostumdur. Hayatı romandır... Geçen gün, "Hayat hikâyenizi yazayım da Türkiye'de azim edenin neler yapabildiğini gençler okusun" dedim. Ben, Muhteşem Kot'tan