Halkımız tasarrufunu dövize bağlıyor

22 Kasım 2006

Dikkati çeken, yılın ilk yarısında döviz fiyatlarında kısa sürede ortaya çıkan dalgalanmaların halkımızı korkutmuş olmasıdır.Daha sonra döviz fiyatının gerilemesine ve haziran ayından bu yana döviz fiyatının sabit kalmasına rağmen halkımızın bir bölümünün "Döviz fiyatı gelecekte gene tırmanışa geçer" korkusuyla tasarruflarını dövize bağladıkları anlaşılıyor. Türk parası yatırımların getirisi, döviz yatırımlarına göre daha yüksek. Türk parasıyla bono satın alan, bankaya mevduat hesabı açtıran, döviz yatırımına göre daha iyi gelir imkânına kavuşuyor. Buna rağmen halkımız parasını getirisi olmayan veya çok düşük olan dövize bağlamaya devam ediyor. Bankalardaki döviz mevduatında çözülme yok. Artış var. Halkımızın tasarrufunu dövize bağlamasının nedeni "enflasyon ve de döviz fiyatındaki tırmanış karşısında tasarrufun anaparasını korumaktır." Anaparasının erimesinden korkanlar tasarrufun faizini, getirisini düşünememekte, faizden ve getirisinden fedakârlık ederek "kafalarını ve gönüllerini rahat tutmak" istemektedir. Geçmişte tasarruflarının anaparasının erimesinden çok kimsenin canı yanmıştır. 2006 yılı başında halkımızın toplam tasarrufları 357 milyar YTL idi. Bu toplam tasarrufun

Yazının Devamı

'Anadolu yaklaşımı' KOBİ'leri rahatlatacak

21 Kasım 2006

ATO Başkanı Zafer Çağlayan'ın açıklamalarına göre, bunlardan 26 bini Halk Bankası'na, kalanları değişik bankalara borçlu. (Hükümet Sözcüsü Cemil Çiçek ise sorunlu KOBİ sayısı toplamını 70 bin olarak veriyor.) Bu KOBİ'lerin bankalara "sorunlu" borçlarının toplamının 1.7 milyar YTL (1.2 milyar dolar dolayında) olduğu söyleniyor.KOBİ'ler SSK priminden ve vergi borçlarından da takibat altındalar. İşte bu durumdaki KOBİ'leri rahatlatmak için şimdilerde hükümet, "Anadolu yaklaşımı" adı altında "borçları yeniden yapılandırma"nın yolunu açmaya çalışıyor. Anadolu'da, bankalara borcunu ödeyemedikleri için güç durumda olan 42.642 KOBİ (Küçük ve Orta Büyüklükte İşletme) var. Borçlu KOBİ'ler, 2 yıl içinde, borçlu oldukları bankalarla masaya oturacak. Bankalarla anlaşabilirlerse, (1) Borçlu oldukları kredilerin ve ödemedikleri faizin vadesi uzatılacak. Krediler bütünüyle yeniden yapılandırılacak. Anapara ve faiz borcunda indirime gidilebilecek. (2) Borçlar tamamen veya kısmen iştirak haline getirilecek. (3) Ayni değerler (Mal-mülk) karşılığı borçlar tasfiye edilebilecek. (4) Borçlar ayni veya nakdi olarak devir veya temlik edilebilecek. (5) İhtiyacı olan KOBİ'lere işlerini yürütebilmeleri için

Yazının Devamı

Atın torbasına bir avuç arpa atacaksın ki samanı yesin

20 Kasım 2006

Aytaç Durak, durup dururken beni arayarak bunları neden anlattı? Bu köşede yayımlanan "Fiş toplama kalkınca, KDV ve ÖTV oranları artar" başlıklı yazıyı okumuş... O da inanıyor ki, vergi iadesi gibi teşvikler, vergi tahsilatını artırıyor. Vergi kaçırmayı güçleştiriyor.Aytaç Durak, Çin'de dikkatini çeken bir uygulamadan söz etti. "Çin'e gittik. Lokantada yemeğe davet ettiler. Davet sahibi parayı ödedikten sonra garsonun getirdiği makbuzun üzerini kazımaya başladı... Ne olduğunu anlattılar. Vergi kaçağını önlemek ve de ödeme yapanların fiş istemelerini teşvik etmek için fişlerin üzerine "kazı-kazan" şeklinde bir bölüm eklemişler. Her ödeme yapan "kazı-kazan" şansını denemek arayışında fiş istermiş. Kazı-kazanlı fişin örneğini aldım, getirdim. Maliye Bakanı'na gönderdim. Ama bir ses çıkmadı." Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Aytaç Durak aradı. Diyor ki, "Bizim Adana'nın arabacıları fakirdir. Atlarını beslemek için arpa alacak paraları yoktur. Arpa yerine saman da ata arpa kadar besin verir. Ama at samanı kolay kolay yemez. Bu nedenle arabacılar, atın boynuna astıkları yem torbasının içini önce samanla doldurur. Sonra üzerine bir avuç arpa koyarlar. At arpayı yiyeceğim diye torbayı

Yazının Devamı

Cahit Kayra'nın "Telefon Defteri"

19 Kasım 2006

Eski defterin solmuş sayfaları, mürekkep lekeleri arasından sanki 'Bizi ara, bizi de ara!' diye seslenen isimler...Bu duygular ve düşünceler içinde, bir anlamda yolumu ararken eşim:'- Bu defterlerin gerçek sahipleri içinde olan insanlar... Bunlar cumhuriyet insanları değil mi? Türkiye Cumhuriyeti insanları... Hadi, oturup onları yazalım' dedi." Akşamları çıkıp biraz dolaşıyorum. Doktorum yorgun kalbim için gerekli olduğunu söylüyor. Bir akşam böyle bir geziden eve döndüğümde Gönül'ü gözleri yaşlı buldum. Bizim Gönül... Gözleri yaşlı değildir aslında. Ama elinde bir adres defteri vardı. Eski, yıpranmış bir defter. Belli ki biraz önce onu karıştırmaktaydı ve göz pınarlarında biriken küçük damlacıkların nedeni de bu telefon defteriydi. Konuyu kendisi açtı ve bu kez ikimiz birlikte defteri incelemeye başladık. O sayfaların içinde hem eski yılların insanlarına ve olaylarına hem de yaşlıların bir tür ayrılığı olan geçmiş günlerin özlemlerine ve hüzünlere daldık gittik. Bu satırları Cahit Kayra'nın yeni yayımlanan "Telefon Defteri" adını taşıyan kitabından sizlere aktardım. (Telefon Defteri, Erciyaş Yayınları, Ekim 2006, 380 s.)Cahit Kayra bu kitabında, evlerindeki bir telefon defterinde

Yazının Devamı

Fiş toplama kalkınca KDV ve ÖTV oranları artar

18 Kasım 2006

Fiş toplamanın "sebebi hikmeti", toplayana ek gelir sağlamak değildir. Fiş toplamanın "sebebi hikmeti", (1) KDV ve ÖTV kaçağını önlemek, (2) Kayıt dışı alışverişi kayıt içine almak, (3) Vergi mükelleflerinde ve halkta vergi bilinci oluşturmaktır.Fiş toplama vergi sistemine beklenenden daha fazla katkı sağladı. (1) Vergi mükellefleri fiş vermeyi, (2) Halkımız fiş istemeyi öğrendi. Bu sayede KDV ve ÖTV tahsilatı arttı.Bizde KDV oranı yüzde 18'lerde dolanıyor. Vergi mükelleflerinin de, halkın da cebinde bol para yok. "Nasıl olsa fiş toplayınca elinize bir şey geçmeyecek. Fiş istemeyiniz... 118 lira yerine 100 lira ödeyiniz" diyenlere karşı "İlla da fiş isterim... Fişi ver. Ben sana 118 lira ödeyeyim" diyenlerin sayısı çok olmayabilir. Vergi gelirinin yüzde 70'ini KDV ve ÖTV gibi dolaylı vergiler oluşturuyor. Çünkü Maliye'miz, gelir vergisi ve kurumlar vergisi gibi doğrudan vergileri toplayamıyor. O zaman (1) Kayıt dışı işlem sayısı artar. (2) KDV ve ÖTV tahsilatı düşer.Maliye gelir vergisi ve kurumlar vergisi tahsilatını artıramayacağına göre, KDV ve ÖTV oranlarını yükseltmeye mecbur kalır.Bundan ise namuslu vergi mükellefleri ile fiş istemeyi sürdüren halk zarar görür.Fiş toplamak,

Yazının Devamı

TIR'cıların bölünmesi kimseye yarar sağlamıyor

17 Kasım 2006

TIR'larımız AB ülkelerine yılda 300 bin, diğer ülkelere 600 bin olmak üzere toplam 900 bin sefer yapıyor.Türk ihracat ürünlerinin (değer olarak) yüzde 54'ünü Türk TIR'ları yurtdışına taşıyor.Avrupa ülkelerine yapılan yıllık 300 bin TIR seferinin 230 bini doğrudan karayoluyla yapılıyor. 70 bininde ise TIR'lar Türkiye'den Ro-Ro denilen kamyon taşıyan gemilere yükleniyor. Genelde Trieste veya Pire gibi limanlarda gemiden indiriliyor. Karadan yoluna devam ediyor.Bizim TIR filomuzun olması, bu filonun güçlü olması, sadece taşımacılık geliri bakımından değil, ihracatta fiyat rekabeti bakımından da önemli. Çünkü biz, TIR filomuzun gücü ile taşıma ücretinde fiyat oluşturabiliyoruz.Türk karayolu nakliye firmalarının gücünün zayıflaması halinde kendi ihraç ürünlerimizin taşınma işi ile Ortadoğu ülkelerine yapılan uluslararası taşınma işleri Avrupalı taşıma şirketlerinin eline geçecek. Yurtdışına gidip gelen 45 bin TIR'ımız var. TIR filomuz Avrupa'nın en büyük karayolu taşıma filosu. Şimdilerde bir TIR aracı Avrupa ülkelerine yaklaşık 3.000-3.500 euro'ya ihraç ürünü taşıyor. Gidip gelme sefer başına yaklaşık 5.000 euro taşıma ücreti alıyor.Bir TIR'ın yurtdışına çıkarılması için

Yazının Devamı

Bir şeyler bekleniyor (...Ama ne zaman olacağı belli değil)

16 Kasım 2006

Dış ticaret açığı (ithalat ve ihracat arasındaki fark) bunun iki katı dolayında. Türk parası aşırı ölçüde değerlendi. (Döviz aşırı ölçüde ucuza satılıyor.) Türkiye döviz fiyatında bir düzeltme yapmak zorunda. Bugüne kadar Türkiye lehine gelişen uluslararası konjonktür, IMF ve AB desteğine güvenilerek düzeltmede gecikildi. Ama düzeltmede ne kadar gecikilirse, düzeltmenin şiddeti o kadar artar. Arjantin'de düzeltme 6-7 yıl aldı. Ama sonunda sert oldu. Sert düzeltme sadece ekonomiyi değil, tümüyle ülkeyi güç duruma düşürür. Ülke ciddi siyasi ödünler vermek zorunda kalabilir. Bunları UNCTAD eski başekonomisti Prof. Dr. Yılmaz Akyüz, Cenevre'de Anadolu Ajansı muhabirine söylemiş.Bunlar Türkiye'de de yazılıyor, söyleniyor ama, içeride söylenenler dikkate alınmıyor. Dışarıda söylenince daha fazla dikkat çekiyor.Prof. Dr. Akyüz'ün söyledikleri Nobel ödüllü iktisatçı Joseph Stigliz'in uyarılarıyla aynı doğrultuda. Türkiye'nin cari açığı (döviz açığı) milli gelirinin yüzde 6-7'si büyüklüğünde. Radikal'de yayımlanan söyleşisinde Stiglitz, döviz bolluğuna neden olan ve dövizi ucuzlatarak cari açığın büyümesine yol açan özel sektörün kısa vadeli borçlanmasındaki tehlikeyi hatırlatıyor.

Yazının Devamı

Bizim orta sınıf kendini hatırlatamazsa yok olup gidecek

15 Kasım 2006

Paranın, üretim kapasitesinin belli ve az sayıda kişi ve kuruluşlar elinde toplanması, paranın ve üretim kapasitesinin en önemli güç haline gelmesi nedeniyle günümüzde siyasete soyunanlar, iktidara gelenler, orta sınıfı unutarak paraya ve üretim kapasitesine sahip üst kesime yöneldi. Onların "koluna girdi", onlar için çalışır hale geldi.Türkiye'de 1950'lerde Demokrat Parti orta sınıfla diyalog kurduğu için başarılı oldu. 1980'li yılların ortasında Turgut Özal orta sınıf ile diyalog kurduğu için kısa sürede iktidar oldu.Demokrat Parti de, Turgut Özal'ın ANAP'ı da orta sınıfı unutunca silinip gitti.Rahmetli Ecevit ve Baykal yönetimindeki CHP bile orta sınıfla ilgilenmedi. Kurucularının ve üyelerinin tamamı orta sınıf üyesi olmasına rağmen AKP orta sınıf partisi olamadı. Parayı ve üretim kapasitesini elinde tutan üst grubun partisi haline geldi. Orta sınıf her ülkede nüfusun en geniş bölümüdür. En fakir kesim ile en varlıklı kesim arasındaki insanlar orta sınıfı oluşturur. Bizim orta sınıf kendini hatırlatamazsa, sorunlarını politikacılar ve iktidarlar fark edemeyecek. Öğrenemeyecek. Ve de orta sınıf yok olup gidecek...ABD'de son yapılan seçimlerde Demokrat Parti'nin 12 yıl aradan

Yazının Devamı