Devlet ödüyor, ödüyor... Ama borç stoku azalmıyor. Çünkü iç borcun faizi yüksek. Ödemelerin büyük bölümü faize gidiyor. İlk altı ayda devlet baba iç borç için 19.4 milyar YTL faiz ödedi.İyimser olanlar, "Stok önemli değil. Önemli olan iç borç stokunun milli gelire göre büyüklüğü. Milli gelir devamlı büyüdüğünden iç borç stokunun milli gelire oranı düşüyor. Bu oran 2005 yılı sonunda yüzde 50 oldu. 2006'da stok aynı kalırsa oran daha da düşecek" diyor. Hazine devamlı borç ödüyor diye biliyoruz değil mi? Hazine borç ödüyor ama 2006 yılının ilk 6 ayında devletimizin iç borç stoku 244 milyar YTL'den, 249 milyar YTL'ye yükseldi. İçeride durum böyle... Acaba dışarıda nasıl? 2006 yılının ilk altı ayında dış borç stoku, 170 milyar dolardan 189 milyar dolara tırmandı. Dış borç stokumuz 19 milyar dolar arttı. Altı ayda devletin borç stokundaki artış 800 milyon dolar dolayında. Buna karşılık, özel sektörün (bankaların ve banka dışı özel sektör kesiminin) dış borcu 18 milyar 400 milyon dolar büyüdü.Özel sektör yurtdışından borçlanarak ülkeye oluk oluk döviz getiriyor. Özel sektör bu kadar borçlanarak ülkeye getirdiği dövizi ne yapıyor? Bir kısmıyla ucuz ucuz ithalat yapıyor. Kalanını YTL'ye
O eskidendi... Artık dövizi bizim bankalarımız ve özel sektörümüz getiriyor. Dışarıdan yüzde 5-7 faizle borçlanarak ülkeye döviz getiriyorlar.Haziran sonu itibariyle yabancıların son 12 ayda hisse senedi ve tahvil için Türkiye'ye getirdikleri net döviz 3 milyar dolardır ama... Son altı ayda durum değişti. 2006 yılının ilk yarısında yabancılar bono ve hisse senedi için döviz getirdi. Net 2.2 milyar dolar götürdü.Buna karşılık bizim bankalarımız ve özel sektörümüz yurtdışında borçlanıp, kredi olarak ülkeye 2006 yılının ilk 6 ayında 19 milyar dolar, hazirandan geriye 12 aylık dönemde 32 milyar dolar döviz getirdiler. Türkiye'de döviz bolluğunun sebebi eskiden yabancıların getirdiği "sıcak para" idi. Eskiden yabancılar bono ve hisse senedi satın almak için sıcak para getirirdi. Bankalarımızın ve özel sektörümüzün şimdilerde ülkeye getirdikleri döviz, ülkenin döviz açığı (cari açık) rakamının çok üzerine çıktı.Yabancıların yatırım için, özellikle şirket satın almak, özelleştirilen kuruluşların parasını ödemek için getirdikleri döviz, altı ayda 8.8 milyar dolar, son bir yılda 16.7 milyar dolardır.Son altı ayda 18.6 milyar dolar döviz açığına karşılık ülkeye sermaye hareketi ile 28.3
Bu yörelerde 25 binlik kış nüfusuna göre atanmış kamu görevlileri, mahalli idare görevlileri, 1 milyonu bulan yaz nüfusuna hizmet etmeye çalışıyor. Yerleşik kış nüfusunun geliriyle tatilci nüfusa hizmet veriliyor. Daha doğrusu parasızlıktan hizmetler aksıyor.Çözüm, bu yörelere 'Küçük Şehir' statüsü adı altında özel bir tatil yöresi statüsü verilmesini sağlayacak kanuni düzenlemelere gidilmesidir. Belediye hizmetlerinin tek bir çatı altında, 'Küçükşehir Belediyesi' çatısı altında birleştirilmesidir.Örneğin Bodrum'da biri merkez 10'u belde, 11 belediye teşkilatı var. Her belediyenin fen işleri teşkilatı, zabıta teşkilatı ayrı. Tek bir çatı altında görülecek hizmetler yayılmış durumda." Muğla Valisi Temel Koçaklar diyor ki: "Bodrum, Marmaris, Çeşme, Kuşadası, Fethiye, Alanya gibi tatil yörelerinin sorunlarının çözümü için özel düzenlemelere ihtiyaç var. Çünkü tatil yörelerinde kışın 25 bine kadar düşen nüfus, yaz aylarında bir milyona yaklaşıyor. Muğla Valisi Temel Koçaklar'ın verdiği bilgiye göre, "Bodrum'da 700 dolayında konaklama tesisi, 78 bin dolayında yatak var. Bodrum'daki ikinci konut (yazlık konut) sayısı 170 binin üzerinde. Bodrum'un nüfusu, yaz aylarında zaman zaman 1
Petrol zengini Arap ve Müslüman ülkelerde, parayı elinde tutan kesimler gayrimenkul yatırımı dışında yatırım bilmez. Üretim ve istihdam ilgi alanları dışındadır. Paralarını nakit olarak ya Batı ülkelerinin finans kuruluşlarında değerlendirirler ya da gayrimenkul satın alırlar. İşte onun içindir ki, Arap ve Müslüman kardeşlerimizin parasıyla kalkınmak hayaldir.Bol para, illa da yatırıma ve üretme ilgi duymayı gerektirmez. Arap ve Müslüman kardeşlerimiz, yatırım ve üretimden hoşlansalar ellerindeki o bol parayla önce kendi ülkelerinde fabrika kurar, insanlarına iş imkânı yaratır, üretim yaparlar...Arap ve Müslüman kardeşlerimizin Türkiye'de gayrimenkul almaları için, önlerinde kırk takla atmak bize yakışmaz. Arap ve Müslüman kardeşlerimizden gayrimenkul yatırımı için gelecek para Türk ekonomisine bir katkı sağlamaz. Bir ülke üretim yaparak insanlarına istihdam ve gelir imkânı sağlar. Üretimi artırarak kalkınır. Bütün bunlara rağmen, Büyük Türk Büyükleri yıllardır Arap ve Müslüman kardeşlerimizin dolarlarının peşindedir.Bülent Ecevit'in 1975'lerde "Bilezik Formülü" hayali vardı. Türkiye, Arap ve Müslüman kardeşlerimizin petro-dolarlarını Türkiye'ye çekecek. Batı'nın teknolojisini
İSO, ciddi bir kuruluş.İSO'nun anket çalışmaları ciddi çalışmalar... İSO'nun bulgularına göre işler kötü.Ama geliniz görünüz ki aynı gün TÜİK (Türkiye İstatistik Kurumu - Eski DİE) Yılın İlk Yarısında Sanayideki Gelişmeleri Ortaya Koyan "Sanayi Üretim Endeksi"ni yayımladı.Sanayi üretim endeksine göre, 2006 yılının ilk altı ayında işler iyi... Hatta, iyinin de ötesinde "çok çok iyi".Toplam sanayi üretimi ilk altı ayda geçen yıl yüzde 4.5 artmışken, bu yıl yüzde 6.5 oranında artmış. İSO (İstanbul Sanayi Odası) "Ekonomik Durum Anketi"nin sonuçlarını açıkladı. İSO'nun belirlemelerine göre 2006 yılının ilk yarısında işler kötü gitti. Üretimde azalış eğilimi tüm işletmelerde hissedildi. En zor durumda olan tekstil sektörü. 1997 yılı sanayi üretimi 100.0 kabul edildiğinde, 2006 yılının ilk altı ayında sanayi üretimi 134.1 olarak gerçekleşmiş. Geçen yılın ilk yarısında bu endeks sayısı 125.9 idi.2005 yılının tümü için 130.0 olan sanayi üretim endeksi göstergesi, 2006 yılının mart ayından itibaren tırmanışa geçmiş durumda. Mart endeksi 142.6, nisan endeksi 137.8, mayıs endeksi 145.1, haziran endeksi 148.5 olarak gerçekleşmiş. Haziran ayında ulaşılan 148.5 endeks sayısı geçen 18 ayda
Ortada "alivre" alım yapan tüccardan ve de bir kilo alivre kabuklu fındık için belirlenen 2.20-2.50 YTL fiyattan başka fiyat yok.Alivre satış demek, üreticinin, daha ürün toplanmadan, anlaşılan bir fiyatla malını satması demek.Alivre alımı, yurtdışına fındık ihraç edecek olanlar veya onların adamları yapıyor. Bunlara kısaca "tüccar" deniliyor.Her yıl 500 bin ton kabuklu, 250 bin ton iç fındığa talep var. 220 bin ton iç fındığı yurtdışındaki çikolatacılar, pastacılar satın alıyor. 30 bin ton iç fındık içeride tüketiliyor.Bu nedenle yılda 500 bin ton kabuklu (250 bin ton iç) fındıktan fazla fındık üretilirse, fındık fiyatları düşüyor. Fındık elde kalıyor. Fındık toplanmaya başladı. Toplanan fındık 25 Ağustos'ta, en geç eylül ayı başında piyasaya inecek. Fındığın en büyük alıcısı, yurtdışındaki 8-10 yabancı firma. İçeride alivre alım yapanlar onların ortak olduğu şirketler veya onların büyüklü küçüklü 800 dolayındaki tüccarı.Alıcı sayısı sınırlı olduğu için bu alıcılar, Türkiye'deki üretim miktarını gözleyerek yurtdışında alım fiyatını belirliyor. Bu fiyat (iş olsun-formalite yerine getirilsin diyerek) Hamburg Borsası'na tescil ettiriliyor. Böylece fiyat (güya) Hamburg Borsası'nda
Biz, dövize daha çok reel getiri sağlayarak, ülkeye döviz girişini sürdürmek ve hızlandırmak için faizi artırıyoruz. Bizde faiz artırınca, döviz bollaşıyor. Döviz bollaşınca, döviz fiyatı ucuzluyor.Döviz fiyatı ucuzlayınca, ilk aşamada fiyatlar geriliyor. Enflasyon dizginlenmiş oluyor. Ama ikinci aşamada, dövize endekslenmiş enflasyonun gerilemesi nedeniyle, (1) Ekonomi canlanıyor (2) İç talep büyüyor. Yatırımlar artıyor. (Verimsiz yatırımlara para harcanıyor). Gayrimenkul, otomobil satışları patlıyor. Tüketim harcamaları tırmanışa geçiyor.Derken geliyoruz üçüncü aşamaya: "Başkalarının yaptığını yapalım... Ekonomiyi soğutmak, enflasyonu frenlemek için faizi artıralım" politikası uygulanıyor. Amerikalılar, enflasyonu dizginlemek için faizi artırıyor. Faizi artırınca yatırımlar yavaşlıyor. Gayrimenkul satışları, otomobil satışları azalıyor. Tüketim harcamaları kısılıyor. Ekonomi daralıyor. Enflasyon istenilen çizgiye çekiliyor. Ama yeni faiz artışı döviz fiyatını biraz daha geriye çekiyor. Dövizi biraz daha ucuzlatıyor. (Bu defa da "Maliye'nin harcamaları kısması ve vergileri artırarak iç talebi daraltması" gündeme geliyor.)Amerikalılar, enflasyonu kontrol altına aldıktan sonra
Piyasalar (Her kim ise bu "piyasalar"!) Merkez Bankası'nın yüzde 0.25 daha faiz artırmasını istiyor ve bekliyormuş... Merkez Bankası faizi kendi cebinden yükseltmiyor ki... Nasıl olsa halkımız ödüyor... Yükseltin de... "Piyasalar" memnun olsun... Piyasalar memnun olmaz ise, döviz fiyatı nasıl ucuzlar?Faiz yükselecek ki, Londra'da fon musluğunun başındaki genç Türk çocukları musluğu açacak. Türkiye'ye sıcak döviz akışı başlayacak. Sıcak döviz, Merkez Bankası'na satılacak. Merkez Bankası'ndan alınan YTL'ler, yüzde 12 reel faiz getiren Hazine bonolarına yatırılacak. Sıcak paracılar hem net reel faizi ceplerine koyacak, hem de girerken 1.6 YTL'den bozdurdukları doları çıkarken 1.4 YTL'den satın alarak Türkiye'yi kazıklamanın keyfini yaşayacak. Döviz fiyatının daha da aşağıya inebilmesi, faizin yükseltilmesine bağlı. Yükseltiniz faizi, indiriniz dövizi... Merkez Bankası faizi yükseltmeli ki, Hazine de yüksek faizle bono çıkarabilsin.Bu yazının altındaki tabloya bakınız. Ocak ayında Hazine, birikimli yüzde 14.31 faizle borçlanıyor, döviz getirenlere yüzde 8.03 reel faiz ödüyordu.Arada ekonomi sarsıldı. Döviz fiyatları gerçek değerine oturacak gibi oldu. Merkez Bankası telaşlanarak hemen