İki yıldır TOBB ile ABD Ticaret Odası'nın yürüttüğü "Türkiye-ABD İş Ortaklığını Güçlendirme Projesi" çerçevesinde Kayseri'de yapılan toplantıda ABD Ticaret Odası Başdanışmanı'nın söylediklerini duyunca, TGSD (Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği) Başkanı Aynur Bektaş Hanımı aradım. "Aynur Hanım... N'olacak şimdi? Fabrikaları kapayıp fabrika bahçesinde domates, hıyar mı yetiştireceksiniz?" diye sordum."Yok, hocam" dedi... "Biz giyim eşyası üretmeye devam edeceğiz. Üretimi artıracağız. Amerika'ya giyim eşyası satıyoruz. Amerikalı alıcılar peşimizde dolanıyor. Bundan sonra da, daha fazla satacağız." ABD Ticaret Odası Başdanışmanı Türkiye'ye gelmiş. TOBB Başkanı'nın başkanlık ettiği toplantıda bizim sanayicilerimize akıl vermiş: "Hazır giyimi bırakın. Organik tarım yapın. Çin varken, siz Amerika'da giyim eşyası satamazsınız. Organik tarım ürünü satın." Aynur Bektaş Hanım Çankırı'nın Çerkeş'inde doğmuş. Çiftçilikten başka bir şey bilmeyen Çerkeş sanayileşsin diyerek doğduğu şehre 5 milyon dolarlık yatırımla 18 bin m2 kapalı alanda örme giyim eşyası üreten kocaman bir fabrika kurmuş. Daha önce çiftçilikten başka iş bilmeyen 550 kişiyi çalıştırıyor. Üretim yapıyor. O yetmemiş, şimdi de
ÜFE endeksindeki 2005 yılı yüzde 7.0 artış oranıyla sabit fiyata dönüştürüldüğünde, üretimden satışlar rakamı 150 milyar YTL'den 140 milyar YTL'ye düşmekte ve üretimden satışlardaki reel artışın sadece yüzde 2.2 oranında olduğu ortaya çıkmaktadır.Ekonomide gerçek üretim, katma değer yaratmaktır. Katma değer denilen şey, çıktı fiyatı ile girdi fiyatı arasındaki farktır. Üretimin her aşamasında ürün değerine yapılan eklemedir.Üretime 4 faktör katılır. Ve katkıları karşılığında yaratılan değerden pay alır. (1) "Doğa" üretime katkısının karşılığında "kira" alır. (2) "Sermaye" üretime katkısının karşılığında "faiz" alır. (3) "Ekmek" üretime katkısının karşılığında "ücret" alır. (4) "Müteşebbis" üretime katkısının karşılığında "kâr" alır. İSO'nun yayımladığı 500 büyük sanayi kuruluşu rakamlarına göre toplam üretim 2004 yılında 137 milyar YTL iken cari fiyatla 2005 yılında 150 milyar YTL'ye yükselmiş. Ülkede yaratılan katma değer toplamı da milli geliri oluşturur.Katma değer ne kadar büyük ise, üretim faktörlerinin ve de sonuçta ülkenin geliri o kadar artar.Üretimde marifet, katma değeri artırmaktır. Katma değer üretilen mal ve hizmete üretimin her aşamasında daha çok katkı yapmakla
500 büyüklerin yarattığı katma değer ülke milli gelirinin (GSMH) 2004 yılında yüzde 13.5'i iken, 2005 yılında yüzde 12.2'sine gerilemiş.Demek ki, ekonomide 500 büyüklerin payı küçülmüş. 500 büyüklerin ülke sanayinin yarattığı toplam katma değer içindeki payı 2004 yılında yüzde 54.2 iken, 2005 yılında yüzde 48.0 oranına gerilemiş.İmalat sanayiinde 500 büyüklerin payı yüzde 62.4'ten yüzde 55.2'ye düşmüş.500 büyüklerin üretiminde kamu işletmelerinin payı 2002 yılında yüzde 20.6 idi... Özelleştirme sonucu kamunun payı 2005 yılında yüzde 7.0'ye düşmüş. İSO (İstanbul Sanayi Odası) 500 büyük sanayi kuruluşunun 2005 yılındaki faaliyetlerini sergileyen bilgileri derledi. Yayımladı. 2005 yılında yabancı sermayeli 136 firmanın 500 büyüklerin üretimindeki payı yüzde 33.4 olarak belirlenmiş. Bu oran 2004 yılında yüzde 42.5 idi. 2005'te oranın küçük çıkması Philsa'nın İSO anketini cevaplamaması ve Toyota'nın eksik bilgi vermesinden kaynaklanıyor. Bu nedenle 500 büyüklerde yabancı sermayeli firmaların ağırlığının tam olarak belirlenmesi mümkün olamamış.500 büyüklerin (485 özel sektör ve 15 kamu işletmesinin) 2005 yılında sabit fiyatlarla toplam satışlarındaki artış yüzde 2.9, üretimden
Otelciler odaları boş kalmasın diyerek fakirlerin karınlarını doyurmaya çabalarken (her ne hikmet ise), başkaları da yeni yeni oteller yapmaya soyunuyor.Fiyatların yerlerde sürünmesine rağmen bugüne kadar yapılanlar boş iken, yeni yapılan otellere nereden müşteri bulacağız? Yatakları nasıl dolduracağız? Bunları düşünen yok.İngiltere'de yayımlanan "The Observer" isimli gazetede Britanyalı Tur Operatörleri Derneği sözcüsünün beyanatı yayımlanmış: "En ucuz tatiller Türkiye'de. Eğer ucuz bir tur istiyorsanız, uçacağınız ülke odur." diyormuş. Seyahat acentesi Thomas Cook, 7 günlük Türkiye tatilini 82 sterlinden (yaklaşık 250 YTL) satmaya başlamış. Deniz kıyılarında yapılan 5 yıldızlı otellerimiz, Avrupalı fakirlerin tatil kampı oldu. Avrupa'nın fakirleri üç beş kuruşa, işsizleri ise, işsizlik sigortasından aldıkları parayla Türkiye'ye geliyor. "Her şey dahil" otellerde tatil yapıyor. Neden bu böyle? (1) Biz Türkiye'yi tanıtamıyoruz. (2) Yatırımcılar devamlı 5 yıldızlı tatil oteli inşa ediyor. Oteli yapınca müşteri nasıl olsa kendiliğinden gelir sanıyor. (3) Yatırımcı, işletmenin ayrı bir beceri işi olduğunu bilmiyor. Yatırımcı, yaptığı oteli kendi işletmek istiyor. (4) Tanıtım ve
Çalışma çağına gelen 15 yaşın üzerindeki nüfusun artışı 957 bin.Buna karşılık bir yılda 176 bin kişiye yeni iş imkânı yaratabildik.Bir işi olduğunu varsaydığımız insan sayımız 22 milyon 172 bin.Açık işsiz sayımız 2 milyon 436 bin.Kabaca 10 kişinin işi var. Bir kişi işsiz. Nasıl oluyor da 72.4 milyon nüfusu olan ülkede sadece 22.1 milyon kişinin işi olabiliyor? Çünkü:1) Çalışma çağında olduğu varsayılan 15 yaşın üzerindeki nüfusun sayısı 51.4 milyon.2) Bunların da 26.9 milyonu çalışmıyor. Bunların da büyük bölümünü ev işi yapan kadınlarımız ve öğrenciler ile emekliler ve yaşlılar oluşturuyor.3) Kalıyor geriye çalışabilir nüfus. İşgücü denilen, bu çalışmaya hazır nüfusun sayısı 24.6 milyon. Bunların da 22.1 milyonunun işinin olduğu varsayıldığından, işsiz sayısı 2.4 milyona düşüyor. Bir yılda nüfusumuz 1 milyon arttı. Bizim nüfus hareketimizde çok ilginç gelişmeler gözleniyor. Son bir yılda 15 yaşın üzerinde (çalışma çağında) nüfus artışı 957 bin.Ama bunlar hemen işgücüne katılmıyor. Açık anlatımıyla, iş aramaya başlamıyor.Bunlardan işgücüne katılanların sayısı sadece 176 bin.Son bir yılda çalışma çağına gelen (15 yaşın üzerine çıkan) 781 bin kişi ise, iş arayacak yerde, işgücüne
Güren köyü, Cide'ye 30 km. Akça köyü Güren'e 2 km uzaklıkta. Yolları toprak. İki köyün de suyu yok. Dağdan gelen su yetersiz. Kuyular verimsiz.Eskiden Güren köyünde tek dershaneli ilkokul, jandarma karakolu vardı. Şimdi okul da, jandarma da yok. Güren ve Akça köylerinde cami de yok, kahve de yok. Köylüler cuma namazı için 5 km uzaklıktaki Çavuşköy'e gidiyor. Köylerin elektriği, telli telefonu çalışıyor. Cep telefonu alım sahası dışında.Recep, Güren köyünden. Binnaz, Akça köyünden. İkisi de ilkokul mezunu. Köyde evlendikten sonra yirmi beş yıl önce İstanbul'a göçtüler. İkisi de emekçi. Tek amaçları çocuklarını iyi yetiştirmek. Kızlarını okuttular. Kızlarının biri bankada, iyi bir işi var. Oğulları liseyi tamamlamaya çalışıyor. Cide'nin Güren (eski ismi Kethuda) köyüyle Akça köyünde yaşlılardan başka insan kalmadı. Tarlalar işlenmiyor. Yaşlıların derdi ise kuraklık ve de domuzlar. Şimdilerde köyleri domuzlar bastı. Recep'in altı kardeşi var. Onlar da köyden İstanbul'a göç etti. İstanbul'da emekçi Binnaz'ın da altı kardeşi var. Onlar da İstanbul'a göç etti. Emekçi.Recep ve Binnaz, anne ve babalarının ellerini öpmek için yılda bir defa köye giderler. Köyden dönüşlerinde onlara "Ne
Bunun için faizleri artırdı. Sadece faiz artırmakla kalmadı, ülkeye döviz girişinin devamını sağlamak için, faizi gereken zamanda, gereken ölçüde artırmaya devam edeceğinin işaretini (mesajını) verdi. Merkez Bankası, döviz fiyatını stabilize ederek (çıktığı çizgide kalmasını sağlayarak) enflasyonu frenlemek istiyor. Merkez Bankası, ülkeye (yüksek faizden yararlanmak amacıyla) kısa vadeli döviz gönderenlere ve göndereceklere diyor ki: Döviz göndermeye devam ediniz. Dövizden YTL'ye dönerek paranızı Hazine Bonosu'na yatırınız. (1) Yüksek reel faiz alacaksınız. (2) Enflasyonu, dolayısıyla, döviz kurundaki yükselmeyi frenleyeceğiz. Korkmadan dövizi bozdurunuz.Merkez Bankası, döviz borcu veya alacağı olanlara, dolar fiyatı 1.55-1.65'lere indiğinde dövize hücum ederek döviz satın alanlara diyor ki: Türk Lirası'ndan dövize dönmeyiniz. Döviz fiyatı daha da artacak endişesinden kurtulunuz. Döviz fiyatını bu çizgide korumak için, faiz silahını sonuna kadar kullanacağız. Merkez'in mesajı net Döviz bulmanın 2 yolu vardır: (1) Üretirsiniz. Üretim hem istihdamı hem de geliri artırır. Üretim ve gelir artışı, enflasyonu aşağıya çeker. Ürettiğinizi ihraç edersiniz. Ülkeye bol döviz gelir. Bu
Yılda 10 milyon dolarlık ihracatım var. Üretimin tamamını ihraç ederiz. İç piyasaya sadece defolu malları satarız. Bizim pazarımız İngiltere ve Almanya'daki ünlü markalar. Onlar için payetli, taşlı, boncuk işlemeli tişörtler üretiriz. Bizim tişörtlerimizin parça başı satış fiyatı 8-14 euro'dur. Katma değeri yüksek mallardır" dedi.Merak ettim. "Fabrikada çalışan 300 işçiyi anladım da, fabrika dışında çalışan 3 bin kişi ne ola ki?" diye sordum. Anlattı: "Bizim müşterilerimiz üzeri işlenmiş tişört ister. Biz ayda 100 bin, 125 bin parça örme yaparız. Bunların yüzde 80'ini işli olarak ihraç ederiz. Örme üzerindeki işlemeler fabrikada yapılmaz. Bizimle bağlantılı hanımlar vardır. Onlar fabrikaya gelir. Modelleri, malzemeyi onlara teslim ederiz. Onlar kendi mahallelerinde bunları 200-300 eve dağıtırlar. O evlerdeki kadınlar, işin ağırlığına göre günde 5-10-50 örmenin üzerine taş işler, boncuk işler. İşin ağırlığına göre, hanımlar parça başı 1-4 YTL ücret alır. Bu tür işleri yapanların evine günde 50-60 YTL para girer. Masaya oturduk. Çay içiyoruz. "Beyefendi siz ne iş yaparsınız?" diye sordum. "Ben 25 yıldır örme ve konfeksiyon işi yaparım. Fabrikamda 300 kişi çalışıyor. Ama ben fabrika