İyi yetişmiş gençlerimizin sayısı çok

16 Mart 2006

Gönlüm isterdi ki, Başbakanımız bu özgeçmişine bakarak, yeteneklerini, birikimini değerlendirerek Merkez Bankası Başkanlığı için uygun görmüş olsun. Ama medyadan öğreniyoruz ki Erdem Başçı'nın eşinin başını türbanla örtmesi, başkanlık için tercih nedeni olmuş. Ben bu konuda yayımlanan haberlere inanamıyorum. Daha doğrusu inanmak istemiyorum.Hanımların başlarını örtmeleri, türban bağlamaları veya bunlara gerek duymamaları kişisel bir tercihtir. Ama devletin üst görevlerine atama yapılırken, atanacak kişinin eşinin türban bağlamasının bir atama veya tercih şartı haline gelmesi kabul edilemez. Erdem Başçı'nın Merkez Bankası Başkanlığı için adı geçmeye başlayınca, bilgisayarın başına geçtim. Google arama motoruna Erdem Başçı adını yazdım. Özgeçmişinden çalışmalarına, yüzlerce bilgi ekrana peş peşe gelmeye başladı. Ben bu yazıya Erdem Başçı'nın eğitimini, çalışmalarını överek başlayacaktım. Böyle iyi yetişmiş gençleri bularak onlara görev verdiği için Başbakanımızı kutlayacaktım. Birden kafam karıştı... Kafamın karışmasının nedeni şu: Eşi türban bağlamayan yetenekli gençlerimiz bundan böyle kamuda önemli görevlerde hizmet etme şansına sahip olamayacaklar mı?Bugüne kadar kamuoyu Erdem

Yazının Devamı

Döviz rezervinin faiz yükü var

15 Mart 2006

Bu ülkede ödenen her faiz, (kim öderse ödesin) halkın cebinden çıkıyor. Bunun için halkımız, rezerv tutmak uğruna boş yere nasıl faiz ödendiğini bilmelidir.Bazıları 50 milyar dolarlarda dolanan rezervi de az görüyor. 100 milyar dolar olsun, diyor... Bazıları Merkez Bankası döviz satın alsın. Rezervine eklesin. Böylece piyasadaki döviz azalır. Döviz fiyatı artar. Döviz açığının büyümesi önlenir diyor...Merkez Bankası'nın döviz rezervi 2 farklı kaynaktan gelir. (1) Merkez Bankası banknot basar. Bastığı parayla döviz satın alır. Bastığı para piyasaya çıkınca, piyasada para bollaşır. Enflasyon azar. Bunu önlemek için Merkez Bankası kendi bastığı ve piyasaya saldığı parayı gecelik yüzde 13.5 faizle piyasadan toplar. Açık anlatımıyla, kendi satın aldığı döviz nedeniyle faiz ödemek zorunda kalır. Merkez Bankası gereksiz yere döviz rezervini büyüttükçe, hem kendine ait olmayan dövize faiz ödüyor, hem de kendi satın aldığı döviz karşılığı piyasaya saldığı YTL'yi toplamak için faiz ödüyor. Merkez Bankası'nın para basarak piyasadan satın aldığı döviz şimdilerde 23 milyar dolar dolayında.Merkez Bankası'nın döviz satın almak için piyasaya saldığı ve Merkez Bankası'nın her gece yüzde 13.5 faiz

Yazının Devamı

MB, 5 milyar doları rezervde saklıyor

14 Mart 2006

Ben sordum, soruşturdum. Öğrendiklerimi sayın okuyucularıma aktarayım...Merkez Bankası döviz almaya kalktığında dövizin iki satıcısı oluyor: (1) Yurtiçindeki bankalar. (2) Yurtdışındaki finansal kuruluşlar. (Bankalar, yatırım fonları).Merkez Bankası geçen ayın ortasında bir günde 5 milyar dolar alınca bakınız neler oldu?(1) Merkez Bankası'nın döviz rezervi 2 tür dövizden oluşuyor ya... Biri kendi malı olan döviz. Öbürü, faizle kiraladığı, başkalarına ait döviz. Merkez Bankası döviz fiyatı daha fazla gerilemesin, yükselsin diyerek 5 milyar dolar döviz satın aldı. (1) Dövizleri kim sattı? (2) Bu dövizler ne oldu? (3) Bu dövizleri satın almak için Merkez Bankası'nın ödediği paralar nerede? (4) Bu alım satım kime yaradı? Bunun faturasını kim ödedi? Veya ödeyecek? Merkez Bankası'nın, 5 milyar dolar tutarında dövizi satın almadan önce, döviz rezervinde 36 milyar dolarlık kiralık döviz ile kendine ait 17 milyar dolarlık dövizi vardı.Merkez Bankası 5 milyar dolar döviz alınca, kendine ait döviz 5 milyar dolar arttı. Yaklaşık 23 milyar dolara yükseldi.(2) Merkez Bankası 5 milyar döviz almaya başlamadan önceki günlerde bizim bankalarımızın 3.5 milyar dolar döviz açığı vardı. Merkez Bankası

Yazının Devamı

Türkiye'de para politikasını değiştirmek kolay değil

13 Mart 2006

Merkez Bankası Başkanı Süreyya Serdengeçti'nin görev süresi bugün doluyor IMF'ye gönderilen niyet mektuplarının ve eklerinin altını Merkez Bankası Başkanı imzalıyor. 2001 yılı mayıs ayından bu yana gönderilen mektupların altında görev süresi bugün sona eren başkanın imzası var.Merkez Bankası Başkanı, "IMF destekli programa uygun para politikası uygulayacağı konusunda hem söz veriyor, hem de programın dışına çıkılmadığını göstermek için hesap veriyor.Ben bunları bir eleştiri için yazmıyorum. IMF destekli program uygulamanın "raconu" bu... Merkez Bankası'nın kendi ülkesinde bağımsız olmasına karşılık IMF'ye bağımlı olduğunu anlatmaya çalışıyorum. MMerkez Bankası'nın para politikasını değiştirmek, başkanını değiştirmek kadar kolay değil. Çünkü Merkez Bankamız, içeride "bağımsız", ama dışarıda "IMF'ye bağımlı" bir kuruluş haline geldi. Hükümetimiz IMF ile ilişkiyi kesmeden, IMF destekli programı yırtıp atmadan bunun değişmesi söz konusu olamaz. Bu böyle gider.İşte o nedenledir ki, Merkez Bankası başkanının değişmesiyle, Merkez Bankası'nın uyguladığı politikaların "IMF'nin izni olmadan" değiştirilebilmesi mümkün değildir.Gerçekçi olalım, IMF destekli programı "yırtıp atmaya, IMF ile

Yazının Devamı

Y. Çetiner 1948'den bu yana olan biteni yazdı

12 Mart 2006

Yılmaz Çetiner, son 58 yılda Ankara'da ve İstanbul'da önemli gelişmelerin içinde olan, olayları yaşayan bir usta gazeteci.Gazeteciliğe başladığı 1940'lı yıllar, harp sonrası Türkiye'nin yeni bir oluşuma hazırlandığı yıllar. Dolar 2.82 TL, ekmek 29 kuruş ama, kimsede dolar ve ekmek alacak para yok.İşe girmek için, "neyi bildiğiniz değil, kimi bildiğiniz" önemli... Yılmaz Çetiner gazeteci olmak istiyor ama, bir gazeteye girebilmesi için, bir gazete patronunun yardımı gerekiyor. Tasvir gazetesini Ziyad Ebüzziya ile birlikte çıkaran Cihat Baban'ı tanıyan bir yakını, gazetede stajyer muhabir olarak çalışması için aracılık ediyor. Milliyet yazarlarından Yılmaz Çetiner'in yeni kitabının ismi: "Nefes Nefese Bir Ömür"... Yılmaz Çetiner, bu yeni kitabında bir gazeteci gözüyle 1948 yılından bu yana Türkiye'de politik, ekonomik ve sosyal alanlarda olan biteni hikâye ediyor. Yılmaz Çetiner, 58 yıl önce gazeteciliğe nasıl başladığını şöyle anlatıyor: "Cihat Bey beni şöyle bir gördü. Atıf Sakar'a gönderdi. Atıf Sakar yan masada oturan Kürt Tevfik'e ciro etti. O da polis muhabiri Zeki Tükel'e, 'Al bu çocuğu tepe tepe kullan' dedi... O yıllarda Babıali'de bir gazetede işe işte böyle

Yazının Devamı

Sektörler KDV indirimi için sırada

11 Mart 2006

Ege Cansen, bana çok bilinen bir Nasrettin Hoca hikâyesini hatırlattı. Hoca efendi evinin bahçesinde bir şeyler arıyormuş... "Hocam ne arıyorsun?" diye sormuşlar. Hoca, "Bodrumda yüzüğümü düşürdüm. Onu arıyorum" diye cevaplamış. Bu cevabı duyanlar şaşırmış, "Bodrumda kaybettiğin yüzüğü bahçede mi arıyorsun?" Hoca, "N'apayım" diye çaresizliğini ifade etmiş. "Bodrum karanlık. Ben de bahçede ışığın altında arayayım dedim..." Dostum Ege Cansen'le sohbet ediyordum. "Hükümetin tekstil sektörünü kurtarmak için yaptığı KDV indirimi diğer sektörleri harekete geçirdi. Başta turizmciler olmak üzere sektörler KDV indirimi dilekçesi vermek için sıraya girdi" dedim. Bu hikâyeyi hatırlattıktan sonra Ege Cansen dedi ki, "Bizim sektör temsilcilerimizin sorunu nedir? Ucuz döviz nedeniyle içeride ithalatla baş edemiyorlar, yurtdışına ihracatı artıramıyorlar... Çözüm ne? Faizin düşürülerek, döviz fiyatının yükseltilmesi... Açık anlatımıyla, para politikasında bir düzeltme yapılması... İyi de KDV indiriminin bununla ne ilgisi var? Sorunun çözümüne ne katkısı olur? Tersine, KDV indiriminden yararlanan ithal malları iç piyasada daha ucuza satılmayacak mı? Tekstilci, girdileri kullanırken yüzde 18 KDV

Yazının Devamı

Bankalar 'gazlamadıkça' döviz fırlamayacak

10 Mart 2006

Doğru olan, döviz fiyatının "makul bir şekilde" yükselmesidir. Çünkü (1) Döviz fiyatı, olması gereken çizginin altında kaldı. Hem de uzun süre kaldı. (2) Hiçbir mal ve hizmet (arz ve talep bakımından döviz de bir maldır. Onun da bir maliyeti vardır) uzun süre olması gereken çizginin altında satılamaz. (3) Dövizi alan ucuz alıyor da, satan, ucuz satmış görünse de, ucuz satmıyor. Kimse dövizini ucuz (maliyetinin altında) satmaz. Satana devletimiz prim (yüksek reel faiz) ödüyor. Satan (döviz karşılığı YTL + reel faiz) yüksek getiri sağlıyor. Gerçekte dövizi satan piyasa fiyatının çok üzerinde satmış oluyor. Açık anlatımıyla, alan memnun, satan memnun. İşte bunun için ucuz dövize talep büyüyor. İşte bunun için (pahalı getiri nedeniyle mutlu olan döviz satıcıları), oluk oluk döviz gönderiyor. (4) Bu çarkın dönmesi için devletin ödediği yüksek faiz halkın cebinden vergi olarak çıkıyor. Bu faiz yüzünden devlet halka hizmet götüremiyor. (5) Ucuz döviz nedeniyle ithalat coşuyor. İhracat artamıyor. Ucuz döviz nedeniyle tarım ve sanayide üretimin yapısı bozuluyor. Döviz fiyatının ucuzluğundan şikâyet edilirken, döviz fiyatı biraz kıpırdadı. Bu defa "Eyvah döviz fiyatı tırmanışa geçti"

Yazının Devamı

Derviş'in mesajı piyasayı etkiliyor

9 Mart 2006

Bu tehlikeden başkalarının değil de Derviş'in söz etmesi neden önemli? (1) Çünkü o, Türkiye'de uygulanan istikrar programının mimarı. Şimdi pat diye ortaya çıkıyor ve döviz fiyatının yükselmesi zorunlu diyor. (2) Bunları çok kritik bir dönemde söylüyor. Dönem neden kritik? (a) Merkez Bankası Başkanı'nın görev süresi bitiyor. Kamuoyunda öyle bir bekleyiş yaratıldı ki, bu başkan gider, başkası gelir ise, faizleri indirecek ve de döviz fiyatını yükseltecek. (b) Sektör temsilcileri Başbakan'ı sıkıştırıyor. Dolar fiyatını yükseltmezseniz batacağız, diyor. (c) Şanssızlığa bakınız ki, tam bu günlerde dünya para piyasaları da dalgalanmaya başladı. Türkiye gibi ülkelere para girişi yavaşladı. Kemal Derviş TV ekranından yerli ve yabancı yatırımcılara ne mesaj verdi? Cari açık (döviz açığı) rahatsızlık verecek kadar büyüdü. Hiçbir ülke, milli gelirinin yüzde 6-7'si büyüklüğündeki döviz açığıyla uzun süre rahat yaşayamaz" dedi... "Acaba bu döviz fiyatı ne olur?" diyerek onu dinleyenler, söylediklerinin içinden bu mesajı çekti, aldı. Ve de değerlendirmeye başladı. Ekonomide önemli kararlar, özellikle para kararları geçmişe bakılarak değil, ileri hakkında tahminler yapılarak alınır. Yerli ve

Yazının Devamı