'Turning Torso' ve 'Torso Tower'

1 Kasım 2005

Sayın okuyucularıma bu binanın hikâyesini nakledeceğim. Hikâyeye başlamadan yabancı kelimelerle ilgili açıklama yapayım. "Torso" insan gövdesi demektir. Başı, kolları ve bacakları olmayan insan gövdesi heykeline de "torso" adı verilir. "Turning" dönüş demektir. "Turning Torso", deyimi insan gövdesinin kendi ekseninde (burgu gibi) dönüşünü ifade eder. "Tower" kule demektir. "Torso Tower" Türkçe karşılığı "İnsan gövdesi gibi kule bina"dır.Şimdi de hikâyeyi anlatayım. İspanya'nın Valencia şehrinde doğan Santiago Calatrava, günümüzün en önemli mimarlarından biri olarak kabul ediliyor.Santiago Calatvara çok yönlü bir sanatçı. İnsan gövdesinin kendi ekseni etrafında dönüşünden esinlenerek yaptığı ve "Turning Torso" (Dönen Gövde) adını verdiği bir heykel var. Bu heykel üst üste konulmuş 7 küpün kendi eksenleri etrafında 90 derece dönüşüyle oluşuyor. Dönen 7 küpü etraflarındaki çelik korse destekliyor. Bugüne kadar yapılan (ve de yapımı yeni tamamlanan), tek "burgulu gökdelen", İsveç'in Malmö şehrindeki "Torso Tower" binası. Santiago Calatrava işte bu "Dönen Gövde" (Turning Torso) heykelini esas alarak bir gökdelen çizimi yaptı. "Torso Tower" (Gövde Kule) adını verdiği bu projeye dayalı

Yazının Devamı

Çankaya'da 'Resm-i Kabul'

31 Ekim 2005

Köşk'e gelenler Atatürk Türkiye'sini temsil edenlerdi. Ordu mensupları merasim üniformaları ile salonda çoğunluğu oluşturuyordu. Çok sayıda sanatçı, kültür ve bilim adamı (kadını), yüksek bürokrat ve az sayıda politikacı vardı.Cumhurbaşkanı ve eşi ciddiyetleri ile temsil ettikleri makamın hakkını veriyordu. Davetliler, "Çankaya Yerleşkesi"nin yeni hizmet binasının resepsiyon salonunda ağırlanıyordu. Türkiye Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ve Bayan Sezer, Cumhuriyet'in 82. yıldönümü nedeniyle Çankaya Köşkü'nde düzenlenecek "Kabul Resmi"ne beni ve eşimi de çağırdı. Babamdan bana intikal eden "İstiklal Madalyası"nı taktım. Eşimle birlikte Çankaya'ya gittim. İyi ki gitmişim... Davete katılanlardan ve Cumhurbaşkanı ile eşinin davetlilere gösterdiği ilgiden etkilendim. Cumhurbaşkanlığı Köşkü'ne ilk defa 1951 yılında lise son sınıfta iken gittim. O yıllarda lise son sınıf öğrencileri "yıllık" hazırlarlardı. Yıllıkta basılması için Cumhurbaşkanı Celal Bayar'dan yazı ile fotoğraf istedik. O ise "tertip heyeti"ni köşke davet etti. Kütüphanede çalışma masasının iki yanına bizleri oturttu. Limonata ikram etti. Bizi teker teker sorguya çekti. Hangi üniversiteye gitmek, ne olmak istediğimizi

Yazının Devamı

Emlakta 'balon' büyüyor

30 Ekim 2005

Özellikle İstanbul'da "gayrimenkul fiyatları çıldırmış durumda".Şehrin ortasındaki Nişantaşı gibi 'gözde' semtlerde, eski binalarda 150 metrekare brüt alanı olan daireler 500 bin dolara alınıp satılıyor.Bunun anlamı eski binaların metrekaresinin 4 bin dolardan satılması demektir.Şimdilerde New York'un en 'gözde' semti So-Ho'da eski bir binada aynı büyüklükteki dairenin fiyatı 400 bin dolar.ABD'de de gayrimenkul fiyatlarında balon var. Ama balondan önce So-Ho'da 325 bin dolara satılan daire, balondan sonra 400 bin dolar oldu. İşte o kadar.Bizde ise Nişantaşı'nda balondan önce 200 bin dolara zor satılan dairelere şimdilerde 500 bin dolara alıcı çıkıyor. Gayrimenkulde 'balon' büyüyor. Eski ve yeni gayrimenkulde satış fiyatları ekonomik fiyatın çok üzerine çıktı. Ayşegül Akyarlı Güven, İstanbul'da son zamanlarda belli konut projelerinde kısa sürede fiyatların nasıl 'balon' yaptığını araştırdı.İşte Ayşegül Akyarlı Güven'in tespitleri: İstanbul'da Levent'te proje üzerinden satışı yapılan 'Mashattan' evlerinde haziran ayında 170 bin dolara satışa sunulan daireler için 4 ay sonra 200 bin dolar talep ediliyormuş. Yapımcı firma genelde fiyatları 4 ayda yüzde 20-25 oranında

Yazının Devamı

Büyük bayram

29 Ekim 2005

O yıllarda Ankara'da çok az sayıda "Baremin 1'inci derecesinde" bulunan kamu görevlisi vardı. Onun için "Baremin 1'inci derecesi"ndeki tüm kamu görevlilerine bu davetiyeler giderdi. Babama da bu nedenle davetiye gelirdi.Babam her Cumhuriyet Bayramı "resm-i kabulü" için yeni elbise diktirir, yeni iskarpin sipariş ederdi.Cumhuriyet Bayramı öncesi annem yün kumaştan yapılmış bayrağı bohçadan çıkarır, naftalinini silker, pencereye asardı. Sonra babamın İstiklal Madalyası'nı, yeni elbisesinin sağ yakasının altına iğnelerdi. İkinci Dünya Savaşı sonrası yıllarda Ankara'da idik. Ekim ayı başında babam eve üzerinde ismi yazılı kahverengi bir zarf getirirdi. Bu zarfın içinden 3 davetiye çıkardı. (1) TBMM'deki "resm-i kabul" davetiyesi, (2) Hipodromdaki askeri "resm-i geçit", (3) Ankara Palas'taki Cumhuriyet Balosu davetiyesi... Bayram sabahı babam önce eski TBMM binasındaki tebrik törenine katılır, sonra eve gelir, bizi alır, hipodromdaki geçit törenine götürürdü. Geçit töreninde o yıllar süvarilerin geçişi coşku yaratırdı.Akşam da annem ile birlikte Ankara Palas'taki baloya giderlerdi.Hatırladığım kadarı ile bu yaşam Demokrat Parti döneminde 1950'li yıllarda da devam etti. Cumhuriyet

Yazının Devamı

'Kanuna uygun' karar 'hukuka uygun' olmayabilir

28 Ekim 2005

Ama bu konular çok 'hassas konular' Çünkü tartışmaya kalkınca 'Sen hortumcudan mı, saçı bitmemiş yetimin hakkından mı yansın?' ikilemi ortaya çıkıyor.Hukuk suçluyu-suçsuzu belirlemek için lazım. Batan ve batırılan bankalarla ilgili olarak kanunda yapılan değişiklik ile TMSF'ye verilen bazı yetkilerle TMSF, mahkeme kararı olmadan, suç belirliyor, suçluların mallarına el koyuyor, satıyor. Kararları hukuki sistemden geçmediği için "paldır küldür" uygulanıyor. Süleyman Demirel'in Güniz Sokak'ta yıllardır oturduğu evine ve Isparta'da yapılan Süleyman Demirel Müzesi'ne haciz konulmasının "kanuni-hukuki dayanağı nedir?" diye merak ettim. Ondan önce Süleyman Demirel'in kardeşi Şevket Demirel'in malıma mülküne el konulmasının hukuki dayanağını da merak ediyordum. Önce bir konuya açıklık getireyim. Batan ve batırılan bankaların zararları bugüne kadar halkın kesesinden ödenmiştir. Bu da büyük tepki yaratmıştır. Batan ve batırılan bankaların hâkim ortakları ile yöneticilerinin sorumlulukları ölçüsünde cezalandırılmaları ve neden oldukları kayıpları karşılamaları gerekir.Hükümet halkın tepkisine dayalı olarak Bankalar Kanunu'na madde ekledi. Bu maddelere göre, (1) El konulan bankaların

Yazının Devamı

Polis, jandarma sigorta şirketlerine çalışıyor

27 Ekim 2005

Her ülkede bu böyledir. Sigorta şirketleri de bu hasar tespit raporuna göre sigortalıya ödeme yapar.Şimdilerde sigorta şirketlerimiz bu tür yazılı belgeyi kabul etmiyor. Kazada araçların yerinden kıpırdatılmamasını, polis veya jandarmanın gelerek zabıt tutmasını istiyor.Bu yüzden şehirlerde yollar saatlerce kapalı kalıyor. Şehirlerarası yollarda kaza yapan araçlar saatlerce yollarda jandarma bekliyor. 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 81'inci maddesine göre, "Yalnızca maddi hasar meydana gelen kazalarda, kazaya dahil kişiler polis veya jandarmanın gelmesine lüzum görmezler ise, bunu aralarında yazılı olarak saptamak suretiyle kaza yerinden ayrılabilirler." Telefon ile şehirlerde trafik polisi, karayollarında jandarma aranıyor. Polis ve jandarma esas görevini bırakarak, saatlerini bu işe veriyor. Sigorta şirketi için bir "kaza tespit tutanağı" düzenliyor.(Dikkat buyurunuz, bu görev kamu görevi değildir. Tutanak kamu için düzenlenmiyor. Çünkü yalnızca maddi hasar ile sonuçlanan kazalarda polisi, mahkemeyi ilgilendiren bir şey yok. Polis veya jandarma sigorta şirketine iş yapmak için geliyor. Sigorta şirketi zarar etmesin, kaza için sigorta şirketi gereğinden fazla ödeme

Yazının Devamı

Margarin ve likit yağın çekirdeğinde dışa bağımlıyız

26 Ekim 2005

Pirinç üretiminde bir gelişme var ama, yağlı tohum üretimini artırmayı bir türlü beceremedik. Tarlalar boş. Üretemeyen perişan. Üreten ise fiyattan şikâyetçi...Bitkisel yağ diye adlandırılan "margarin" ile likit (sıvı) yağın esası yağlı tohum. Yağlı tohum denilen şey, ayçiçek tohumu, pamuk tohumu, soya fasulyesi, mısır gibi tarımsal ürünler. Bundan otuz yıl öncenin ramazan ayı hem halkımız hem de hükümetlerimiz için "dert ayı" idi. Çünkü "ramazan" demek "yağ kuyruğu, pirinç kuyruğu" demekti.Şimdilerde yağda da pirinçte de kuyruk yok... Üretim mi arttı? Hayır, "döviz" arttı. Döviz bol olduğu için, yağın yapıldığı yağlı tohumları da pirinci de ithal ediyoruz. Bitkisel Yağ Sanayicileri Derneği tarafından yayımlanan rakamlara göre, biz 2003-2004 üretim döneminde yılda 437 bin ton margarin ile 733 bin ton sıvı bitkisel yağ tüketmişiz.Bu yağları üretmekte kullanılan ayçiçeği, pamuk çekirdeği ve soya fasulyesi gibi başlıca yağlı tohum üretimimiz 2.285 bin ton dolayında. Bu yetmediği için 1.250 bin ton yağlı tohum ithal etmişiz.Yağlı tohum dışında, ham yağ ithalatımız da var. Böylece yılda yaklaşık 1 milyar dolarımız dışarıya çıkıyor. Yıllardır yağlı tohum üretimimizi artıramamamız, doğru

Yazının Devamı

Soyadan dizel yakıt (biodizel) üretiyoruz

25 Ekim 2005

Yılda 600 bin ton soya fasulyesi ithal ediyoruz. Bunlar sofraya margarin olarak geliyor, tencereye sıvı yağ olarak giriyor.Şimdilerde bir de mazotun yerine dizel araçlarda kullanılan "biodizel" üretmek için soya fasulyesi ithaline başladık.Son yıllarda enerji talebinin büyümesi ve petrol fiyatlarının artması karşısında bitkilerden benzin ve mazot yerine kullanılacak yakıt üretme çabaları arttı.Biodizel üretimi için 6.5 milyon euro dolayında bir yatırım ile biodizel üretim tesisi kuran Mustafa Ezici ile konuştum. Mustafa Ezici Gaziantep kökenli, zeytinyağı üreticisi bir aileden geliyor. Yağ sanayii yanında yem sanayiinde de üretim yapıyor. İzmit'te Dilovası'ndaki tesisin Avrupa'nın en büyük ilk on tesisinden biri olduğunu söylüyor. Ne günlere kaldık... Biz bir zamanlar yemeklik yağ açığımızı kapatmak için soya peşinde idik. Karadeniz'de soya üretmeye çalıştık. Soyalar üretilecek de yağ yapacağız diye soya yağı fabrikası kurduk. Bizim çiftçimiz soya yetişmeyince, dışarıdan getirmekten başka çare kalmadı. Soya yağı fabrikasında da fındık yağı çıkarmaya başladık. Günde 250 bin-280 bin litre biodizel üretecek kapasiteye sahip. Bu kapasite, halk ölçüsü ile, 15 büyük mazot tankeri dolusu

Yazının Devamı