Nedir bu finansal (parasal) yatırımlar? Banka mevduatıdır. Hisse senedidir. Bonodur. Yatırım fonudur.Finansal (parasal) aktiflerin özelliği "rakamla ölçülebilirliği"dir. Gelişmiş bir gayrimenkul piyasası olmadığı için, gayrimenkul yatırımlarını rakamla ölçmüyoruz. Bu nedenledir ki, gayrimenkul yatırımlarını kısa sürede paraya dönüştürmek mümkün olamıyor. Halbuki finansal (parasal) yatırımlar büyük ölçüde likittir. Tahvilin, bononun, hisse senedinin her gün değişse de belli bir fiyatı vardır. Mevduattaki ana para rakamı bellidir. Cepteki paranın ne olduğu bilinir.Acaba Türkiyedeki finansal aktiflerin (parasal varlığın) miktarı nedir?İktisatçı Dr. Ekrem Keskin finansal aktifleri hesaplar. Dr. Ekrem Keskinin çalışmasından yararlanarak sayın okuyucularıma, ülkemizdeki finansal aktifler (parasal varlık) hakkında bilgi vereceğim.Ağustos ayı sonu itibariyle (cari fiyatlarla) finansal aktiflerimizin 506 katrilyon lira olduğu hesaplanıyor. Bu rakam yıl ortası için tahmin edilen milli gelir rakamının yüzde 130u gibi bir büyüklüğü işaret ediyor.Halbuki AB ülkelerinde finansal aktifler milli gelirin yüzde 400ü dolayında. Bizim hem milli gelirimiz küçük. Hem de finansal aktiflerin milli gelire
Bu olumsuz tablo, belli yatırımcıların kaybına neden olmakla kalmaz. Borsaya güveni yok eder. Bundan sonra halka arzlar ilgi görmez. Şirketler halka arzda zorlanır.Borsa gelişmenin, kalkınmanın, büyümenin, refahın "vazgeçilmez" bir kurumudur. Bu kurum iyi işleyecek ki, yatırımlara ve üretime devamlı olarak kaynak aksın... Borsaya kaynak akması için sadece büyük tasarruf sahiplerinin değil, halkın küçük tasarruflarının da borsaya akması gerekir. Yılbaşından bu yana 12 şirket halka açıldı. Hisse senedi sattı. Bu 12 şirketten 7sinin hisse senedinin borsadaki satış fiyatı, bu hisse senetleri halka arz edilirken ödenen fiyatın altına düştü. Bu 7 şirketin hisse senetlerini satın alanlar, yaklaşık 61 milyon dolar kaybetmiş durumda... Borsada fiyatlar iner, çıkar ve bu nedenle insanlar para kaybeder. Bu olağandır. Bir halka arzda fiyat yanlış hesap edilir ve yüksek tutulur. Alan kaybeder. Bu da olağandır. Olağan olmayan, bu yıl halka açılan 12 şirketin 7sinde halka arz fiyatlarının yüksek tutulması nedeniyle ortaya çıkan "olumsuz" tablodur. Zavallı halkımız küçük tasarruflarıyla borsadan hisse almaya kalktığında, borsadaki kurt spekülatörler kuzuları "ham" etti... Buna "keriz silkeleme"
Bu kitap, Yargıtay Başkanı Eraslan Özkayanın başkanlığında toplanan Yargıtay Büyük Genel Kurulunda tüm üyelerin katılımıyla bir bildiri yayımlanması kararının alındığı gün kitapçılarda satılmaya başladı.Yargıtay Başkanı tarafından dün açıklanan bildiride, "... önemli devlet sorumluluğu olan kişilerin yargı ve Yargıtay hakkında çeşitli vesilelerle verdikleri yakışıksız ve sorumsuz açıklamalara bir kısım kurum ve kuruluşların basın ve yayın organlarının da kişisel ikbal ve istikbal ya da ekonomik çıkar uğruna katıldıkları saptanmış ve bu olumsuzluklar Yargıtay Büyük Genel Kurulu üyelerince esefle karşılanmıştır" deniliyordu.Dikkat buyurulursa, bildiride basın ve yayın organları hakkında ağır bir itham yer almaktadır. "Bir kısım basın ve yayın organlarının da kişisel ikbal ya da ekonomik çıkar uğruna..." yakışıksız ve sorumsuz suçlamalara katıldıklarının "saptandığından" söz edilmektedir. Böyle bir "saptama" takipsiz kalmamalı, Yargıtay Başkanı saptamayla ilgili belge ve bilgileri yargıya intikal ettirmelidir ki, kamuoyunda inandırıcılığına gölge düşmesin. Bunu "not ettikten sonra" dönelim ana konuya...Ortada bir gerçek var... Mafya diye adlandırılan belli güç odakları var. Bir
Değişik kaynaklarda yer alan bilgilere göre, SSKya kayıtlı kabaca 5.5 milyon çalışanın aileleriyle toplam nüfusu 35 milyon. Emekli Sandığına kayıtlı 2.5 milyon çalışanın aileleriyle toplam nüfusu kabaca 10 milyon. Bağ - Kura kayıtlı 2 milyon çalışanın aileleriyle toplam nüfusu kabaca 15 milyon. Demek ki, bu 3 sosyal güvenlik kuruluşu 70 milyon nüfusun 60 milyonuna hizmet veriyor.(Burada bir noktaya sayın okuyucularımın dikkatini çekmek istiyorum. Verilen rakamların kaynağı DPT yayınları, sosyal güvenlik kurumları yayınları ve Sağlık Bakanlığı yayınlarıdır. Ancak 3 sosyal güvenlik kuruluşunun 70 milyon nüfusun 60 milyonunu kapsaması, tereddüt yaratacak bir durumdur. Çünkü bu durumda tarım kesimindeki nüfus, işi - gücü olmayan nüfus ve kayıt dışı çalışanların toplamını 10 milyon kabul etmek gerekecektir. Bu hatırlatmayı yaparak, genel kabul görmüş rakamlara dayalı değerlemeyi sürdüreyim.)Toplam 70 milyon nüfusun yarısına hizmet veren SSK hastanelerinin yatak sayısı 34 bin. Türkiyedeki hastanelerdeki toplam yatak sayısı 185 bin.SSKnın sağlık tesisleri talebi karşılayamadığı için, SSK para ödeyerek dışarıdan hizmet alıyor. 2003 yılında SSK sahip olduğu sağlık tesislerindeki hizmetler
Halbuki dolaylı verginin toplam vergi içindeki payı AB ülkelerinde ortalama yüzde 35 kadar... AB ülkelerinde verginin yüzde 65i dolaysız vergi. Gelir Vergisi, Kurumlar Vergisi gibi vergi.Bizde Gelir Vergisi ve Kurumlar Vergisi gibi vergilerin toplam vergi gelirindeki payı ise 1980lerde yüzde 63 iken, şimdilerde yüzde 24lere düştü. Dolaysız vergi, gelire göre alınır. Adil vergidir.Basit olarak anlatayım.Ticari kazancı olanlar, serbest meslek sahipleri (doktorlar, avukatlar, danışmanlar), zirai kazancı gerçek usulde vergilendirilen çiftçiler, her yıl kar etsinler, zarar etsinler Gelir Vergisi beyannamesi doldurmak zorundadır. Zarar etmişlerse, vergi vermezler. Kazançları varsa, o ölçüde (gerçek usulde) vergilendirilirler.Bunlara ek olarak başkaları da, örneğin gayrimenkullerini kiraya verenlerden belli rakama ulaşanlar, borsada bir yıl içinde hisse senedi alım satımında belli sınırı geçenler de Gelir Vergisi beyannamesi verir.Bakkal, berber, taksici gibi küçük esnaf ise "basit usul"de beyanname vererek Gelir Vergisi öder. Anonim ve limitet şirketler ise, kar etsinler, zarar etsinler "Kurumlar Vergisi" beyannamesi doldurur.Maliye Bakanının açıkladığı vergi rakamlarından anlaşıldığına
2005 yılı bütçesini onlar kurtaracak. Ayşe Hanım Teyzem 500 liraya bir maydanoz aldığında (% 18 x 500) 90 lira KDV ödeyecek. Ali Rıza Bey Amcam 400 liraya bir adet simit aldığında (% 18 x 400) 72 lira KDV ödeyecek. İşçi Memed kardeşim öğle vakti karnını doyurmak için 300 bin liraya bir somun ekmek ile 500 bin liraya zeytin, peynir aldığında (% 1 x 300 + % 8 x 500) 43 lira KDV ödeyecek. Sonra bu paraları Maliye Bakanımız toplayacak. Faiz ödeyecek. Memur maaşı ödeyecek.Devletin 2005 yılında yapacağı harcamaları karşılamak için 118.9 katrilyon lira vergi toplanacak. Bu verginin yüzde 73.6sı, (toplanan her 100 lira verginin yaklaşık 75 lirası) Katma Değer Vergisi (KDV) ve Özel Tüketim Vergisi (ÖTV) gibi "dolaylı vergiler"den gelecek.Vergiler genelde ikiye ayrılır. (1) Doğrudan vergiler, (2) Dolaylı vergiler.Doğrudan vergiler Gelir Vergisi, Kurumlar Vergisi, Veraset ve İntikal Vergisi, Banka ve Sigorta Muamele Vergisi gibi vergilerdir. Bu tür vergiler gelir ve servetle orantılı olarak tahakkuk eder ve ödenir. Çok para kazanan, kazancı ölçüsünde vergi öder.Dolaylı vergiler KDV, ÖTV gibi, mal ve hizmetler üzerinden alınan vergilerdir. Maydanozu kim satın alırsa, simidi kim yerse aynı
Bizde dert tükenmez... Başımıza yeni bir dert daha geldi. Sosyal güvenlik kurumlarının açıkları büyüdü. Devletin parası bunlara akmaya başladı.Sosyal güvenlik kurumları (1) Emekli Sandığı, (2) Sosyal Sigortalar Kurumu (3), Bağ - Kurdur. Normal olarak bunların gelirlerinin giderlerini karşılaması gerekir. Biz kıyak emeklilik, erken emeklilik gibi formüllerle 34 yaşındaki insanlara maaş bağladık. Prim ödemeyene maaş verdik. Süper emekli kadroları oluşturduk. Sonuçta bu kurumlar devlet yardımı olmadan yaşayamaz hale geldi.Bütçeden iki kanaldan sosyal güvenlik harcamalarına para akıyor. (1) Devlet çalıştırdığı kamu personeli için işveren primi olarak önümüzdeki yıl 4.5 katrilyon ödeyecek. (2) Devlet bu kurumların açıklarını kapatmak için önümüzdeki yıl 22.0 katrilyon lira para aktaracak. Toplayınız iki rakamı: Bütçeden çıkacak para 26.5 katrilyon lirayı buluyor.2005 yılı bütçesinden faize gidecek para 56.4 katrilyon lira. Personele verilecek para 32.4 katrilyon lira. Sosyal güvenlik kurumlarına aktarılacak para 26.5 katrilyon lira... Avrupa devletleri yaşlı nüfus için yüksek miktarda sosyal güvenlik harcaması yapıyor derken, bir bakıyoruz biz de genç nüfus için benzer yük altına
Acaba, halkımızın bu tür adreslerde kaç parası var? Halkımız nerelere ne kadar para yatırıyor?Anka Ekonomi Bültenini yayımlayan iktisatçı arkadaşlarım, Merkez Bankası, BDDK, SPK ve Takasbank verilerini ayıklayarak, "yurtiçinde yerleşiklerin toplam tasarruflarını ve de bu tasarrufların dağılımını" izliyor.Bu çalışmaya göre, ağustos ayı sonu itibariyle yurtiçinde yerleşiklerin toplam tasarrufu 283 katrilyon lira.Yılın ilk 8 ayında tasarruflarda yüzde 17 oranında (enflasyondan arındırıldığında, reel olarak yüzde 12.6) oranında, 41 katrilyon liralık artış var.Halkımızın tasarruflarının yüzde 70.2si Türk lirası şeklinde. Yılın başında Türk lirası tasarrufların toplam tasarruflara oranı yüzde 67.5 iken, halkımız dövizden Türk lirasına geçişi sürdürmüş. Yabancı para tasarrufların toplam içindeki payı azalmış.Ama bu demek değil ki, halkımız artık parasını dövize bağlamıyor. Yılbaşından sonraki 8 ayda yabancı para tasarruflarda yüzde 7.4 oranında 5.7 katrilyon lira artış var.Buna karşılık Türk lirası tasarruflardaki artış yüzde 21.6 oranında. Türk lirası tasarruflar 8 ayda 35.3 katrilyon lira artmış. Eski yıllarda halkımızın tasarruflarını bankadaki mevduat hesabına yatırmaktan başka