Nisap sınırı, hadislerle belirlenmiştir. Bir Müslümanın fitre ve zekât mükellefiyetinin doğması için, (1) Kimseye borcu olmayacaktır. (2) Evi, ev eşyası, bineği, ailesine yetecek kadar malı bulunacaktır. (3) Kendi ihtiyacı dışında (geçimini sağladıktan ve her türlü borcunu ödedikten sonra) en az, 200 dirhem gümüşe veya 20 miskal (80.18 gr) altına veya bunların değerine eşit varlığı olacaktır.Günümüzde 80.18 gr altının değeri 1 milyar 625 milyon liradır. Demek ki, borcu olmayan, evi, ev eşyası, bineği ve ailesine yetecek kadar malı bulunan, bunlara ek olarak en az 1 milyar 625 milyon liralık varlığa sahip Müslümanlar için fitre ve zekât mükellefiyeti vardır. Ramazan ayı sona ermeden fitre ve zekâtınızı unutmayınız. Fitre ve zekât, "nisap (varlık) sınırını" geçen Müslümanlar için söz konusu olan mükellefiyettir. Fitre, orucun noksanını tamamlar. Fakirleri bayram gününde dilenmekten kurtarır.Fitrenin dinen vacip olması ve de bir Müslümanın fitre vermekle mükellef olması için "akıl baliğ olması" ve de "nisap miktarı mala malik olması" yetişir.Bir Müslüman kişi, hem kendisi hem de bakmakla mükellef oldukları için fitre verecektir. Her yaştaki çocukların ve hatta bayramın birinci günü
KİTlerin sermayelerinin bir bölümünün halka arz edilmesi, bunların KİT statülerinin değişmesi sonucunu vermez. KİT sorunu devam eder.KİTlerde şirketin yönetimine hakimiyet sağlayacak büyüklükte hisse senedi "blok olarak satılmadıkça", yönetim yetki ve sorumluluğu hükümetlerde (politik güçte), Ankarada kalmaya devam edecektir.Özelleştirmenin amacı, (1) Kamu eliyle iyi işletilemeyen kuruluşları verimli hale getirmek, (2) Hükümeti, şirketlere sermaye koymak, yatırımlarıyla uğraşmak, yönetmek derdinden ve yükünden kurtarmak, (3) KİT statüsündeki işletmelerin, "politikacıların" (Ankaranın) arpalığı haline getirilmesini, politikacılar tarafından "istismarını" önlemektir.KİTlerin sermayelerinin bir bölümünün halka arzı, buna karşılık yönetim yetki ve sorumluluğunun hükümetlerde kalması, hiçbir şeyi değiştirmez..."Değiştirmezse değiştirmesin" diyemezsiniz... Bakınız bu düzen değişmeyince neler oluyor... Sizlere Güntay Şimşekin sütununda açıkladığı bir olayı aktarıyorum. Güntay Şimşek yazıyor: "Tarih 26 Ekim Salı. Anayasa Mahkemesi Başkanı ve eşi, THY uçağıyla İstanbuldan Ankaraya dönecekler. Ellerindeki biniş kartında koltuk numarası 2A/2B yazmakta. Anayasa Mahkemesi Başkanı, devlet
Atatürk askeri zaferden sonra, "...zaferlerin kazanılması iktisadi alandaki başarıyla mümkündür" diyerek 1923 yılında İzmir İktisat Kongresini topladı. 1927 yılında Teşviki Sanayi Kanununu çıkarttı. 1930 yılında sanayi, 1931 yılında ziraat kongrelerinin toplanmasını sağladı. Baktı ki, halkta fabrika kuracak ne para ve bilgi ne cesaret var, devlet gücüyle sanayileşmeyi başlattı. Kayseri Tayyare Fabrikasının, Uşak ve Eskişehir Şeker fabrikalarının, Bünyan Dokuma, Ereğli Bez, Kayseri İplik ve Bez, İzmir Kağıt fabrikalarının kurulmasını sağladı.1935 yılında İsmet İnönünün temelini attığı Gemlik Suni İpek ve Bursa Merinos fabrikalarının açılışını 1 ve 2 Şubat 1938de bu fabrikaların isim babası olan Atatürk yaptı.Merinostan önce ülkemizde sadece Hereke ve Feshane fabrikaları vardı. Bu fabrikalar ithal iplikle kumaş dokuyordu.Merinos fabrikasının kuruluşuyla Karacabey ve Bandırmada Merinos cinsi koyun yetiştirilmeye başlandı.Necati Akgünden öğrendiğime göre fabrika açıldığında 16 bin eğirme ve 7 bin katlama iği vardı. İplik üretiyordu. Dokuma yatırımına harp döneminde başlandı. Dokuma bölümü 1945 yılında işletmeye açıldı.Orta Avrupanın en büyük tesislerinden biri büyüklüğüne ulaşan
Ne yazık ki, İMK Başkanının dileği gerçekleşemedi. Coca Cola borsaya tat getirecek yerde borsanın tadını kaçırdı. Coca Cola İçecekin halka arzı ertelendi. Yapılan açıklamada "yurtiçi ve yurtdışından gelen talebin, halka arzdan sonra borsada fiyat istikrarını sağlayacak miktarda olmadığı" belirtildi.Coca Cola dünyanın en önemli markalarından biridir. Kurumsal yatırımcı da sokaktaki insan da, en küçük yatırımcı da Coca Colanın ne olduğunu biliyor... Ama önem başka, değer başkadır...Coca Colanın 250 mglik şişesi Tansaş mağazalarında 620 bin liraya satılıyor... Halkımız da gidip satın alıyor... Şirket daha fazla kazanç sağlamak için, neden bu bir şişe Coca Colayı 2 milyon liradan satmıyor... Şirketin sahipleri daha yüksek fiyatla satıp daha çok parayı ceplerine koymak istemiyor mu? İstiyor ama, pazarlamacılar onları uyarıyor: "Bir şişe Coca Colayı daha yüksek fiyattan satmaya kalkarsak satın alan olmaz."Hisse senedinde de durum aynı. Hisse senetlerini halka arz edenlerin en yüksek fiyata halka hisse satın almak istemelerinden doğal bir şey olamaz. Ama halka arza aracılık eden "uzman kuruluşların" onları uyarmaları gerekir. "Bu fiyattan hisse senedi satılamaz" demeleri gerekir. Coca
Bizim Yeniköydeki benzin istasyonu, benzin alana porselen bardak hediye ediyor, İstinyedeki BMW otomobil çekilişine bilet dağıtıyordu. Yol üstündeki bir başka benzin istasyonu deterjan ve sabun, bir başkası sofra takımı veriyordu.Benim dikkatimi çekti de... Bir arkadaşım ısrarcı oldu. "Öğren bakalım... Bu benzinciler çok mu para kazanmaya başladı da, Allahın günü televizyona reklam veriyor, hediye dağıtıyor?" dedi.Ben de Petrol Sanayicileri Derneği Genel Sekreteri Erol Metine sordum. "Ürünler aynı. Fiyat aynı. İstasyonlar müşteri çekmek için reklam yapıyor" diye anlattı. Petrol Ofisi Genel Müdürü Ertuğrul Tunceri aradım. "Karlar hala düşük. Hem petrol fiyatlarının artması hem de Ramazanın etkisiyle satışlar geriledi. Bir yandan da yeni istasyonlar açılmaya devam ediliyor. Talep azalıp rekabet artınca, istasyonlar ve şirket müşteri çekebilmek için böyle yeni kampanyalar yapıp zaten az olan karlarından feragat ediyorlar" dedi.Benzin istasyonları şimdilerde yenileniyor. Sadece görünümleri değil, hizmet imkanları gelişiyor. Tuvaletler pırıl pırıl oluyor.Pet - Derden aldığım rakamlara göre Türkiyede belirli bir firmaya bağlı olarak tescilli dağıtım yapan 10 bin akaryakıt istasyonu var.
Devlet orkestraları dışında 5 büyük orkestra var. (Bilkent Senfoni, 9 Eylül Üniversitesi Senfoni, Cemal Reşit Rey Senfoni Kadıköy Belediyesi İstanbul Flarmoni ve Borusan Flarmoni orkestraları). Üniversitelerin ve özel kuruluşların 7 oda orkestrası var. (Akbank, İstanbul, 9 Eylül Üniversitesi, Başkent Üniversitesi Oda Orkestrası, Mersin Oda Orkestrası, Tekfen Karadeniz Solistleri Orkestrası ve Orkestra Modern).Senfoni orkestraları 50 - 80 müzisyenle müzik yapıyor. Wagner, Mahler gibi bestecilerin eserleri icra edilirken müzisyen sayısı 100ü aşıyor.Oda orkestralarında 15 - 25 müzisyen yer alıyor.Devlete ait orkestralarda müzik yapan sanatçılar devlet memuru. Maaş ve ikramiye ellerine 2 milyon, 2.5 milyar lira para geçiyor. Bir de sayıları on dolayında "Devlet Sanatçıları" var. Bunlar ayrıcalıklı müzisyen. Devlet memuru ama, sorumluluğu yılda en az bir defa konserde müzik yapmak.Türkiyede 14 konservatuvarımız ve çok sayıda üniversitemizde müzik ve sahne sanatları fakülteleri var. Bunların her birinden her yıl en az 10 - 20 genç müzisyen mezun oluyor. Demek ki her yıl piyasaya 150 - 300 genç müzisyen çıkıyor. Özel orkestra sayısı artmadan bunların mesleklerini icra edebilmeleri
Ekim ayında toptan eşya ve tüketici fiyatlarında görülen artışın daha başka nedenleri de vardır ama, bunun "temel" nedeni, gelir artırmak isteyen kesimlerin yaptığı bir "hamle"dir. Bu hamlenin sonuç vermesi, "zamların/fiyat artışlarının devam etmesi/enflasyonun hortlaması", hükümet ve Merkez Bankasının para musluğunu açmasına bağlıdır. Bu olmazsa ekim ayındaki fiyat artışları devam edemez.Ekim ayında fiyatların neden beklenenin üzerinde arttığını anlatayım:(1) Yılbaşından bu yana fiyatlar beklenenin üzerinde düşüyordu. "Yavu... Nasıl oluyor da fiyatlar bu kadar hızlı düşüyor?" deniliyordu. Tabiat "sivrilikleri törpüler." Zamanla her şey normale döner. Ekim ayındaki fiyat endekslerine geçmişteki "normal olmayan gerileme"ler yansıdı. Endekslerde bir düzeltme oluştu.(2) Hükümet ve Merkez Bankası piyasaya para sürmüyor, bankalardaki Türk lirası ve döviz mevduat hesaplarında azalma yok, Hazine bono satarak piyasadan parayı emiyor, Hazinenin ödediği bono faizleri piyasaya çıkacak yerde tekrar bonoya dönüşüyor ama... Piyasaya kaynağı belirsiz biçimde döviz akışı devam ediyor, tüketici kredileri, kredi kartları imkan yaratıyor... Bu kaynaklar talebi az da olsa canlandırıyor.(3) Türkiyede
Bush yönetimi ekonomiyi canlı tutmak ve büyümeyi sürdürmek için, öncelikle varlıklı kesime yarayan vergi indirimleri yaptı ve kamu harcamalarını artırdı. Bir yandan da para pompalayarak faizleri düşük tuttu. Bu sayede ekonomi büyüdü Clintonın son yılında 236 milyar dolar fazla veren bütçenin açığı Bushun son yılında 500 milyar dolara yaklaştı.ABDnin dış açıkları GSYİHsinin yüzde 5ini geçerken bu açıkları finanse etmek için dünyadaki tasarrufların yüzde 71ini çekmek zorunda kalması doların değerini düşürdü ve doların kaderi Asya merkez bankalarının politikasına bağlandı.Ekonomideki büyümeye karşın istihdam artmadı, tersine son dört yılda 585.000 kişilik azalma oldu. George W. Bush, 72 yıldan bu yana, başkanlık dönemi boyunca ABDdeki toplam çalışan sayısını düşüren ilk başkan oldu.ABDde gelir dağılımı daha da bozulurken yoksulların sayısı yeni bir rekora erişti.Bushun Ortadoğuda ve dünyada gerilimi artıran dış politikası petrol fiyatlarındaki tırmanışı besleyen etkenlerden biri oldu ve dünya ekonomisini olumsuz etkiledi. Bushun politikaları bizi, "Ayşe Hanım Teyzem"i nasıl etkiliyor? Bundan sonra nasıl etkileyecek? Bizim için önemli olan budur. Bushun faiz politikası bizi etkiler.