Yozgatlılar devlete yıllar boyu "fabrika... fabrika..." diye yalvardı. Devlet de yapa yapa Yozgata bira fabrikası yapmaya karar verdi. Fakat devletin seçimi ve kararı yanlıştı. Çünkü devlet bira yapıp satacak halde değildi. Sonra bira su isteyen bir üründü. Bir bardak birayı üretinceye kadar beş bardak su harcanıyordu... Yozgatta bira fabrikası olarak seçilen yerde ise su yoktu.İşte bu yanlış yatırıma 1958 yılında başlandı. Yatırım 14 yıl süründü. 1972 yılında fabrikayı yapmakta olan yabancı firma kaçtı. Ortada kalan yatırımı Tekel tamamladı. 203 dönüm arazi üzerindeki fabrika 2.700 ton malt, 13 milyon 500 bin litre bira üretecek ve 31 milyon 500 bin şişe dolduracak kapasitede yapıldı. Kesin rakamlar bilinmiyor ama söylentilere göre devlet, bu malt ve bira fabrikasının yapımı için 50 veya 70 milyon dolar para harcadı.Özel sektörün yaptığı bira fabrikalarının kapasitesi kısa sürede 800 milyon litrenin üzerine çıkınca, Yozgat fabrikası iş yapamaz, ürettiği birayı kimseye satamaz duruma düştü.Ama iş olsun diye Tekel fabrikayı çalıştırmaya devam etti... Ta ki, Tekelin alkollü içkiler bölümü özelleştirilinceye kadar...Nurol, Limak, Özaltın ve Tütsab konsorsiyumuna Tekelin tüm alkollü
İşte ben de bu izin ile, bu hafta sonu sayın okuyucularıma iki oyunu ve bir konseri anlatacağım. Gazetenin ekonomi sayfasında oyundan ve konserden söz edilir mi? Yayın Yönetmeni ve de Ekonomi Müdürü "hoş görür" ise edilir... Hele hele yazar hafta içi "felaket tellalığı yaparak okuyucusunun içini karartıyor ise", hafta sonu okuyucusuna "pembe" şeyler yazmasına izin verilebilir. Gencay Gürünün "Tiyatro İstanbul"u bu sezonu "Pembe Pırlantalar" isimli komedi ile tamamladı. Oyun önümüzdeki aylarda turnede tekrarlanacak. Bir İngiliz yazarının oyununda Gencay Gürünün Türkçeleştirdiği Pembe Pırlantalar, çok hareketli bir oyun. Metin Serezli, son yıllarda Tiyatro İstanbuldaki oyunlarda mesleğinin doruğuna çıktı. Gencay Gürünün seçtiği oyunlar onun yıldızını parlattı. Hareketi, esprisi bol olan oyunda seyirci (Anadolu anlatımıyla) gülmekten kırılıyor. Şebnem Özinal ve Ceren Erginsoy, sahnede açık sayılan kıyafetlerle dolaşsalar da, "kadınlıkları"nın ötesinde "oyunları ile" seyirciyi etkiliyor. Argun Kınal ve Şencan Güleryüz de çok iyi. Komedinin "cıvıklık ve adilik" olmadığını, ciddi oynandığında komedinin nasıl etkili olabileceğini görmek isteyenlere Pembe Pırlantaları tavsiye ederim.
Buğday yığınlarına elini daldırdı. Bir avuç buğdayı bana uzattı. Sarı sarı tanelerin bir ucu beyaz... Beyaz bölüm, sünenin yediği bölüm.Kitaplarda süne, "boz, toprak renginde, esmer benekli tombul bir böcek" olarak anlatılıyor. Bir dişi süne 150 - 200 yumurta bırakıyor. Yumurtadan çıkan böcekler buğday başak bağladığında sütlü tanelere dadanıyor. Buğdayı rezil ettikten sonra uçarak yüksek yerlere çekiliyor. Kışı geçiriyor. Yaz başı gene tarlaya iniyor.Başkan ile borsa salonuna geçtik. Borsa üyeleriyle çay içtik. Sohbet ettik.Bana anlatıldığına göre bu yıl Karamanda buğday verimi iyi imiş. Bire on sekiz / bire yirmi, (açık anlatımıyla 1 kilo tohuma 20 kilo) ürün alınmış. Ama süne tahribatı nedeniyle ürün piyasa fiyatının yüzde 25 eksiğine satılıyormuş. Adana buğdayının kilosu 400 bin liradan giderken Karaman buğdayı 300 bin lira ediyormuş. Üstelik makarnacılar Karaman buğdayını almıyormuş. "Bu nedenle bu yıl Karamana 100 trilyon lira eksik para girer" diyorlar.Karamanın önemli bir ürünü de "ak fasulye". Ak fasulyenin fiyatı 2001 yılında 1 milyon 400 bin lira (1 ABD doları) imiş. 2003 yılında üretici 400 - 450 bin liraya mal satamıyormuş. Nedeni Çin malı fasulyenin rekabeti. Çin
İktisatçı Şeref Özgencil on beş yıldır "Finans Dünyası" ismi ile aylık bir ekonomi dergisi yayımlıyor. Bu derginin yayın kurulu, daha önce Ankarada devlette görev almış iktisatçılar, maliyeciler ile akademisyenlerden, işadamlarından oluşuyor. Ben de başından bu yana grubun üyesiyim. FİDYAK, (Finans Dünyası Yayın Kurulu) adındaki bu grup, sık sık bir araya geliyor, ülke sorunlarını tartışıyor. Toplantılar düzenliyor.FİDYAK, bundan 3 yıl önce "Forum İstanbul" adı ile bir proje başlattı. Yürütme Kurulu Başkanlığı sorumluluğunu Yavuz Canevinin üstlendiği Forum İstanbul, Cumhuriyetin 100. yılı olan 2023 yılında Türkiyeyi sadece bulunduğu coğrafyada değil, dünyada önde gelen güçlü bir devlet yapmayı benimseyen bir sivil toplum hareketi. Her yıl mayıs ayında uluslararası bir toplantı düzenleniyor. Bu yıl 6 - 7 Mayıs 2004 tarihlerinde İstanbulda yapılacak 3üncü toplantının ana konuları, "Eğitim - Avrupa Birliği - Genişletilmiş Ortadoğu Politikaları" olarak belirlendi.Forum İstanbulun 2004 yılı büyük toplantısı öncesi, 13 Nisan 2004 Salı akşamı düzenlenen ön toplantıda ABD Büyükelçisi Eric Steven Edelman konuştu.Büyükelçi Edelmanın konuşmasından benim çıkardığım mesajlar şunlardır: Salı,
Ankanın, Merkez Bankası, İMKB, BDDK ve SPK verilerine dayalı olarak tasarrufların dağılımını gösteren bir tablo yayımlandı. Bu tabloyu yazının altında bulacaksınız.Toplam tasarruflarda yılın ilk 3 ayında 13.9 katrilyon lira artış görünüyor. Ancak bu artışın 9.7 katrilyon lirasının, İmar Bankasının kayıt dışı hesaplarının sisteme girmesinden kaynaklandığı belirtiliyor.Demek ki, 3 ayda gerçek tasarruf artışı 4.2 katrilyon lira... (Türk lirası ve döviz mevduat hesaplarındaki artışı değerlendirirken İmar Bankası rakamlarının sisteme girmesi nedeniyle rakamları etkilediği unutulmamalıdır.)Toplam tasarrufların yüzde 33ünün TL mevduat hesabında, yüzde 28inin döviz mevduat hesabında bulunduğu anlaşılıyor.Toplam tasarrufların yüzde 24ü TL ve yabancı para ile çıkarılan tahvil ve bonoya bağlanmış, yüzde 9u ile yatırım fonu satın alınmış. Özel finans kuruluşları (faizsiz bankacılık yapan kuruluşlar) toplam TL tasarrufların 0.6sını, yabancı para tasarrufların yüzde 1.1ini değerlendiriyor. Demek ki, faizsiz bankacılık kuruluşlarını tercih edenler yabancı parayı TLden daha fazla seviyor.Tasarruf sahiplerinin artık repo hesaplarına ilgilerinin azaldığı anlaşılıyor.Tasarrufların gerçek kişiler ve
Sakıp Sabancı, Vehbi Koç ve Nejat Eczacıbaşı ile birlikte sanayin öncüsü olarak isim yaptı. Bankacılık ve sanayi alanlarında güçlü bir grup oluşturma başarısını gösterdi. Otuz bin kişiye iş ve aş temin eden grup ülkede bir çok yeniliklere davetiye çıkardı.İşindeki başarısını sürdürürken, işinin dışında ekonomik ve sosyal etkinliklere zaman ayırmayı bildi. Ekonomik ve sosyal etkinliklerde kendi sorunlarını dile getirirken, deneyimlerini de başkalarına aktardı. Halkın ilgi duyduğu konuları ve sorunları gündeme getirmeyi başardı.Bütün bunları yaparken bir Anadolu insanı olarak, halkın dilini kullanması, mesajlarını halkın anlayacağı biçimde ortaya koyması, kavgacı değil barışcı bir görünüm yaratması sempati toplamasına imkan verdi. Halk, neden Sakıp Sabancıyı sevdi? Neden Sakıp Sabancının sağlık durumu halkın bu kadar ilgisini çekiyor? Çünkü halk Sakıp Sabancı sadece bir sanayici, bir zengin işadamı olarak değil, kendinden biri olarak görüyor. Sakıp Sabancı önce dükkanının içini düzenledi. Sonra dükkanın dışına çıkarak halk ile bütünleşti. Sabancı Vakfı şemsiyesi altında okul, yurt, hastahane, kültür merkezi yaptırarak başladığı sosyal faaliyetleri Sabancı Üniversitesi ile doruğa
Dikkat buyurunuz liste 9.0 trilyon liradan başlıyor 100üncü sırada 640 milyar liraya iniyor, 1000inci sırada 10 milyar, 20 milyar, 10.000inci sırada ödenecek vergi milyarın altına düşüyor.Bizler sadece listelerde ismi çıkanların ödedikleri verginin rakamına bakıyoruz. Listelere adı girmeyenler "arada kaynayıp gidiyor"!Gelir Vergisi, vergi sisteminin temelidir. Batı ülkelerinde hemen herkes, her yıl "Gelir Vergisi Beyannamesi" verir. Az da olsa, çok da olsa gelirini beyan eder. Gelir vergileri toplam vergi gelirinin büyük bölümünü oluşturur. Gelir Vergisi adil bir vergidir. Bu vergiyi ödeyenler gelirleri ölçüsünde öder. Az geliri olan az, çok geliri olan çok vergi öder. Aydın Doğan, İstanbulda "Gelir Vergisi şampiyonu". 9.0 trilyon lira vergi ödeyecek. Birinci sırasında yer aldığı İstanbulun 100 isimli "Gelir Vergisi rekortmenleri" listesinin 100üncü sırasındaki ünlü sanayicimizin ödeyeceği vergi ise, 640 milyar lira. Bizde de böyle olması gerekir. Ama geliniz görünüz ki, bizde "şampiyonlar" ile "vergi rekortmenleri listesinde yer alanlar" dışında kimse Gelir Vergisi ödemez. İşte bu nedenledir ki, toplam vergi gelirinin sadece yüzde 1.3ü "beyanname vererek Gelir Vergisi ödeyenlerin
Ödenecek 66 katrilyon faizin 59 katrilyon liası iç borç faizi, 7 katrilyon lirası dış borç faizi olacak.Dün gazetelerde "vergi şampiyonlarımız"ın isim listeleri yayımlandı... Şampiyonlarımız "vergi şampiyonu olarak vatana borçlarını ödediklerini" sanıyorlar... Bu yazıyı okuyacaklar... "Eyvah... Biz bu paraları faizcileri zengin etmek için mi ödüyoruz!" diyerek dertlenecekler... Sadece onlar mı? Maydonoz alırken KDV ödeyen Ayşe Hanım Teyzem ile tüpgaz alırken KDV ödeyen Ali Rıza Bey Amcam da paracıkları ile faizcileri zengin ettiklerini duyunca üzülecek...Ne yapalım? Kader utansın!.. Eskiden "vergi daireleri"nin kapısında "Ödediğiniz vergiler size hizmet olarak dönecektir" diye yazı vardı. Şimdi vergi yönetiminde şeffaflık dönemi başladığına göre o yazıları "Ödediğiniz vergiler doğrudan faizcinin cebine girecektir" diye düzeltmek lazım.Bizim iç borcumuzun bir bölümü "nakit" borç, küçük bölümü de "borç kağıdı" şeklinde. Nakit borcun faizini Hazine nakit olarak ödüyor. Borç kağıdında faiz kağıdın rakamını büyütüyor.Hazine vadesi gelen nakit borcun anaparasını ve faizini ödemek için, tekrar piyasaya çıkıyor, tekrar nakit olarak borçlanıyor.Bu yazının altında "Hazinenin nakit olarak