Bunların 29 milyonunu çalışmak istemeyenler, yaşlılar, öğrenciler, işsizler oluşturuyor. Çalışan insan sayımız 21 milyon.Çalışan 21 milyonun 4 milyonu, ücretsiz aile işçisi... Para karşılığı değil, ailelerine yardım için çalışanlar.Ücretli çalışanlar ile kendi işlerinde çalışanlar (açık anlatımıyla ceplerine para girenler, evlerine para götürenler ve nüfusun geri kalanını besleyenler) sadece 17 milyon kişi.Ekonominin hedefi insanlara daha çok iş ve aş sağlamaktır.Nüfusumuz artıyor. İstihdam edilen insan sayımız artmıyor.2002 yılında istihdam edilen insan sayımız 21 milyon 354 bin idi. 2003 yılında çalışanların sayısı 207 bin azaldı. 21 milyon 147 bine düştü.1998 yılında nüfusumuz 65.1 milyon iken istihdam edilen insan sayısı 21.9 milyon idi. 1999 yılında 21.6 milyon idi. Aradan yıllar geçti. Nüfusumuz 5 milyon arttı. Geldik 2003 yılı sonuna. İstihdam sayımız artmadı. Azaldı. 21.1 milyona düştü.Hükümetler insanlara kamu kesiminde iş bularak istihdam sorununu çözemez. Hükümetler yatırımı ve üretimi artırmaya dönük ekonomi politikaları uygulayarak istihdam artışı sağlayabilir. Devamlı olarak ekonomiyi baskı altında tutan, ekonominin küçültülmesi üzerine inşa edilen ekonomi
Ben de açtım Ankanın Ekonomi Bültenini... Fiyat artışları belli olduktan sonra Anka Ekonomi Bülteninde her ay parasını nereye yatıranın ne kadar getirisi olduğunun ne kadar kaybettiğinin hesabı yayımlanır.Bu yazı altında verdiğim tabloya dayalı olarak Ayşe Hanım Teyzemi cevaplamaya çalıştım."Ayşe Hanım Teyzeciğim", dedim, "Siz bana sormuştunuz. Ben de yumurtalarınızı aynı sepete koymamanızı önermiştim. Paniğe kapılarak bankadaki dövizleri hemen bozdurmamanızı söylemiştim. Paranızı üçe ayıralım. Bir bölümü Türk lirası mevduat hesabında, bir bölümü döviz mevduat hesabında dursun, bir bölümü ile de bankadan fon katılım belgesi satın alalım demiştim... Şimdi bakalım bir yılda, son üç ayda ve de son bir ayda ne getirimiz olmuş, ne kaybımız olmuş?"- Bankadaki Türk lirası mevduat hesaplarının faizi iyice düştü. Üç ay vadeli hesapta 100 liranın bir aylık net getirisi 1 lira bile değil, 0.8 lira. Üç aylık getirisi 3.5 lira. Son bir yıldaki getirisi 19.4 lira... Bu rakamları küçümsemeyiniz. Türk lirası mevduat, "getirisi en yüksek tasarruf aracı" haline geldi.- Bankadaki 1 yıl vadeli döviz hesabındaki dövizin Türk lirası karşılığı olan 100 lira bir ayda 1.4 lira, üç ayda 7.2 lira, son bir
<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
Ayşe Hanım Teyzem uzun zamandır ortalıkta görünmüyordu. Dün "çat kapı" geldi. "Eskiden faiz geliri diye bir gelirim vardı. Emekli maaşıma faiz gelirini ekleyerek, biraz nefes alıyordum. Faiz geliri yok oldu gitti... Faizden vazgeçtim. Korkuyorum ki tasarruflarım da eriyor... Bir hesapla bakalım benim paralar ne durumda?" diyerek sorgu - sual eyledi.
Ben de açtım Anka'nın Ekonomi Bülteni'ni... Fiyat artışları belli olduktan sonra Anka Ekonomi Bülteni'nde her ay parasını nereye yatıranın ne kadar getirisi olduğunun ne kadar kaybettiğinin hesabı yayımlanır.
Bu yazı altında verdiğim tabloya dayalı olarak Ayşe Hanım Teyzemi cevaplamaya çalıştım.
"Ayşe Hanım Teyzeciğim", dedim, "Siz bana sormuştunuz. Ben de yumurtalarınızı aynı sepete koymamanızı önermiştim. Paniğe kapılarak bankadaki dövizleri hemen bozdurmamanızı söylemiştim. Paranızı üçe ayıralım. Bir bölümü Türk lirası mevduat hesabında, bir bölümü döviz mevduat hesabında dursun, bir bölümü ile de bankadan fon katılım belgesi satın alalım demiştim... Şimdi bakalım bir yılda, son üç ayda ve de son bir ayda ne getirimiz olmuş, ne kaybımız olmuş?"
- Bankadaki Türk lirası mevduat hesaplarının faizi
Ne oldu da toplam dış borcumuz (özel sektörün ve kamunun kullandığı kredi stoku) bir yılda 16.3 milyar dolar arttı?Geçen yıl çok mu borçlandık? Kamu ve özel sektörün kullandığı net borç miktarı, "Ödemeler Bilançosu"nun "Sermaye Hareketleri" hesabında görülür. 2003 "Sermaye Hareketleri" hesabına göre Türkiyeye değişik şekillerde giren net döviz miktarı 5.6 milyar dolar.2003te Türkiyeye resmi kanallardan (kayıtlı - kuyutlu) giren net döviz miktarı 5.6 milyar dolar iken Türkiyenin (kayıtlı - kuyutlu) toplam dış borç stoku nasıl olur da 16.3 milyar dolar artar? Artar... Kur farkından artar. Dolar dışındaki dövizlerin değeri artınca, dolar cinsinden ifade edilen toplam borç rakamı da artar. Geçen yıl ve önceki yıl biz kur riskinin tokatını yedik.Dış borcumuz farklı döviz cinslerinden oluşuyor. Yüzde 45.79u dolar, yüzde 33.40ı euro, yüzde 16.31i IMFnin sanal para birimi olan SDR, kalanı da Japon yeni ve diğer yabancı para birimlerinden.2003te tamı tamına 10 milyar 835 milyon dolarlık kur riski sırtımıza bindi. Bu riskin 8.0 milyar doları euro cinsi borçlardan, 2 milyar doları IMFden kullandığımız ve SDR üzerinden hesaplanan borçtan ve 610 milyon doları da Japon yeni borçtan
<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
Dış borcumuz (kamun ve özel sektörün borcu) 2001'de 113.8 milyar dolardı. 2002 yılında 130.9 milyar dolar oldu. 2003 sonunda 147.2 milyar doları buldu...
Ne oldu da toplam dış borcumuz (özel sektörün ve kamunun kullandığı kredi stoku) bir yılda 16.3 milyar dolar arttı?
Geçen yıl çok mu borçlandık? Kamu ve özel sektörün kullandığı net borç miktarı, "Ödemeler Bilançosu"nun "Sermaye Hareketleri" hesabında görülür. 2003 "Sermaye Hareketleri" hesabına göre Türkiye'ye değişik şekillerde giren net döviz miktarı 5.6 milyar dolar.
2003'te Türkiye'ye resmi kanallardan (kayıtlı - kuyutlu) giren net döviz miktarı 5.6 milyar dolar iken Türkiye'nin (kayıtlı - kuyutlu) toplam dış borç stoku nasıl olur da 16.3 milyar dolar artar? Artar... Kur farkından artar. Dolar dışındaki dövizlerin değeri artınca, dolar cinsinden ifade edilen toplam borç rakamı da artar. Geçen yıl ve önceki yıl biz kur riskinin tokatını yedik.
Dış borcumuz farklı döviz cinslerinden oluşuyor. Yüzde 45.79'u dolar, yüzde 33.40'ı euro, yüzde 16.31'i IMF'nin sanal para birimi olan SDR, kalanı da Japon yeni ve diğer yabancı para birimlerinden.
Bunlar elenerek alternatif sayısı azaltılıyor. 4 - 7nci yılları kapsayan dönemde 10 - 20 alternatif üzerinde çalışılıyor. Üçüncü dönemde 7-12nci yıllarda klinik testlerle nihai ürün belirleniyor. Dördüncü dönem olan 12 - 15inci yıllarda ürünün ruhsatı alınıyor. 15 yıl sonra ürün piyasaya çıkarılıyor. Piyasaya çıkarıldıktan sonra araştırma - geliştirme (ar-ge) faaliyeti devam ediyor. İlacın kullanımıyla ilgili sorunların giderilmesi ve iyileştirilmesi 5-8 yıl sürüyor.Bir ilacın geliştirilmesinin maliyeti 500 milyon dolar ile 800 milyon dolar arasında. 2000 yılı verilerine göre dünyada ilaç ar - gesine ayrılan bütçe 50 milyar dolar. Bu harcamanın yarısı ABDde gerçekleştiriliyor.Ancak para harcanarak piyasaya çok sayıda ilaç çıkarıldığı da yok. 1981 - 1990 yıllarında ABDde sadece 196 yeni ilaç onay alabilmiş. Bilindiği gibi AIDS ve kanser ilaçları ile ilgili araştırmalar için büyük harcamalar yapıldığı halde yıllardır bir netice alınamadı.Uzun araştırma ve büyük harcama sonucu piyasaya çıkarılan ilaçların 20 yıllık kanuni koruma süreleri var. Patent hakkı denilen bu hak nedeniyle başkaları bu ilacın içindeki maddeleri kullanarak bezerini üretip satamıyor. Çünkü ilacın fiyatını,
<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
Günümüzde 'ilaç' denilen şey 'kimyevi bir madde' değil, 'bilgi ürünü'. Bir ilaç 12 - 15 yıl süre içinde geliştirilerek piyasaya çıkarılabiliyor. Piyasaya çıktıktan sonra da 5 - 8 yıl geliştirme faaliyeti devam ediyor. Araştırma ve geliştirmenin ilk 4 yıllık döneminde 3 bin - 10 bin alternatif deneniyor.
Bunlar elenerek alternatif sayısı azaltılıyor. 4 - 7'nci yılları kapsayan dönemde 10 - 20 alternatif üzerinde çalışılıyor. Üçüncü dönemde 7-12'nci yıllarda klinik testlerle nihai ürün belirleniyor. Dördüncü dönem olan 12 - 15'inci yıllarda ürünün ruhsatı alınıyor. 15 yıl sonra ürün piyasaya çıkarılıyor. Piyasaya çıkarıldıktan sonra araştırma - geliştirme (ar-ge) faaliyeti devam ediyor. İlacın kullanımıyla ilgili sorunların giderilmesi ve iyileştirilmesi 5-8 yıl sürüyor.
Bir ilacın geliştirilmesinin maliyeti 500 milyon dolar ile 800 milyon dolar arasında. 2000 yılı verilerine göre dünyada ilaç ar - ge'sine ayrılan bütçe 50 milyar dolar. Bu harcamanın yarısı ABD'de gerçekleştiriliyor.
Ancak para harcanarak piyasaya çok sayıda ilaç çıkarıldığı da yok. 1981 - 1990 yıllarında ABD'de sadece 196 yeni ilaç onay alabilmiş. Bilindiği gibi AIDS ve kanser
İstanbulda 25 yıldır aynı evde oturuyoruz. Bundan 25 yıl önce "çift cam" diye bir şey çıkmıştı. Dostum rahmetli Nuh Kuşçulu, "Sizin evin pencerelerine çift cam takalım" dedi. 25 yıl o camlardan dışarıyı seyrettik. Geçenlerde oğlu Mahmut Kuşçulu, "Babamın taktığı camların modası geçti. Yeni teknolojiye dayalı anti reflektif (ışığı ve görüntüyü yansıtmayan) cam ile eskileri değiştirelim" dedi. Değiştirdik. Şimdi gündüz gece pencereden dışarıyı "sanki cam yokmuşçasına" seyrediyoruz.Rahmetli Nuh Kuşçulu, uzun yıllar İstanbul Ticaret Odası başkanlık sorumluluğunu taşıyan çok renkli bir kişi idi. Onu tanıdığımda ben DPTde çalışıyordum. Babası Süleyman Kuşçulu Kayseride camcılık yaparken dükkanını İstanbula taşımış. Nuh Kuşçulu İngilterede eğitimini tamamlayıp Türkiyeye dönünce babasının camcı dükkanında çalışmaya başlamış. Şişecamın iç pazarda sattığı düz camın yüzde 40ını satar hale gelmiş. Şişecamdan daha fazla cam alamayınca, Şişecama rakip düz cam farikası kurmak için yola çıkmış. Bizler DPT çalışanları olarak onun Anadolu Cam projesine destek verdik. Dünya Bankasının IFC kuruluşu kredi verdi. Cam fabrikası Mersinde kuruldu. Üretime geçti. Ama Şişecam rekabetine dayanamadı. Şişecam