<#comment>#comment> Mart ayında, tüketici fiyatları yüzde 3.1, toptan eşya fiyatları yüzde 3.2 oranında arttı. Mart ayında, geliri yüzde 3.1 veya yüzde 3.2 oranında artmayanlar için hayat bu oranlarda pahalılanmış demektir.
Ocak ayından mart ayı sonuna kadar tüketici fiyatlarındaki artış yüzde 8.2 oranına ulaştı. Üç ayda geliri bu oranda artmayanlar, harcamalarında bu oranda kısıntı yapmak zorunda kalıyor demektir.
Sayın okuyucularım, politikacılar ve iktisatçılar için fiyat artış oranları sadece rakamdan ibaret. Halbuki halk için fiyat artış oranı, pahalılık demek. Fiyat artış oranında, tüketim harcamalarında azalma demek. Fiyat artış oranında, fakirlik demek. Kriz nedeniyle (genelde memurlar dışında) kimsenin geliri enflasyon oranında artmıyor. Onun için insanlar, pahalılıktan yakınıyor. Onun için insanlar, daha az tüketerek yaşamlarını sürdürmeye çalışıyor.
Trafik niye rahatladı?
Bu konuda ilginç bir gösterge, fiyat artışları nedeniyle benzin kullanımındaki gerilemedir. Çok kimse "Yavuuu... Bu sokaklarda eskisi
Halkımızın bu sağduyulu davranışının bozulmamasına hem dua ediniz, hem dikkat ediniz... Şu anda halkın "morali ve güveni" çok önemlidir...Halkımız harp istemiyor. Yatıp kalkıp gene dua ediniz ki şöyle veya böyle Türkiye harbe daha fazla bulaşmadı. Yoksa Türkiye de ABD gibi, Irak çöllerinde batağa saplanacaktı. Irakta savaş da bitmedi, oyun da bitmedi. ABD savaşı kazanabilir ama barışı şimdiden kaybetti...Halkımızın bu kadar sakin olmasına, durumu değerlendirmedeki sağduyusuna rağmen, halkın değil de TÜSİADın gözünün içine bakarak yönünü belirleyen hükümetin morali giderek bozuluyor... Bu kadar tahrike, medyada yer alan bu kadar olumsuz habere rağmen halkımız "sakin"... Sağduyulu Türk halkının bu davranışı için söylenebilecek tek bir şey var: Bravvooo!.. Kime mektup gönderdiği belli olmayanlar "konsolidasyon" türküsü çağırmaya başladı. TÜSİAD Başkanı "battık - batıyoruz" nutku attı... İş sorununa, aş sorununa rağmen halkımız, işinde, gücünde... Moralini bozmuyor, güvenini yitirmiyor... Halkın morali bozulur, güveni yok olur ise, esas siz o zaman seyredersiniz gümbürtüyü... Halk parasını bankalardan çekmeye kalkar, Türk lirasından dövize geçmeye başlar ise siz o zaman ne
<#comment>#comment> Bu kadar tahrike, medyada yer alan bu kadar olumsuz habere rağmen halkımız "sakin"... Sağduyulu Türk halkının bu davranışı için söylenebilecek tek bir şey var: Bravvooo!.. Kime mektup gönderdiği belli olmayanlar "konsolidasyon" türküsü çağırmaya başladı. TÜSİAD Başkanı "battık - batıyoruz" nutku attı... İş sorununa, aş sorununa rağmen halkımız, işinde, gücünde... Moralini bozmuyor, güvenini yitirmiyor... Halkın morali bozulur, güveni yok olur ise, esas siz o zaman seyredersiniz gümbürtüyü... Halk parasını bankalardan çekmeye kalkar, Türk lirasından dövize geçmeye başlar ise siz o zaman ne yapacağınızı şaşırırsınız.
Halkımızın bu sağduyulu davranışının bozulmamasına hem dua ediniz, hem dikkat ediniz... Şu anda halkın "morali ve güveni" çok önemlidir...
Halkımız harp istemiyor. Yatıp kalkıp gene dua ediniz ki şöyle veya böyle Türkiye harbe daha fazla bulaşmadı. Yoksa Türkiye de ABD gibi, Irak çöllerinde batağa saplanacaktı. Irak’ta savaş da bitmedi, oyun da bitmedi. ABD savaşı kazanabilir ama barışı şimdiden kaybetti...
Halkımızın bu kadar sakin olmasına,
Büyük bir bankacılık krizi yaşandı. Bu krizin nedeni sadece belli özel banka sahiplerinin kendi bankalarını hortumlaması değil, kamu bankalarının da, iktidar partilerince yıllar boyu yemlik olarak kullanılması idi. Bu bankacılık krizinin büyük faturası hala ödenemedi. İç borç olarak, bu faturayı halk sırtında taşıyor. Bugün döndürülemeyen, faizinden şikayet edilen, faiz yükü nedeniyle devletin elini kolunu bağlayan borcun büyük bölümü banka krizinden kaynaklanıyor.Banka krizi denince genelde gündeme, kendi bankalarını hortumlayan banka sahipleri geliyor. Kamu bankalarının yemlik haline getirilip, bankaların kaynaklarını yandaşlarının cebine hortumlatan hükümetler ve politikacılar dikkatten kaçıyor. Bu yazının altında kamu bankalarına aktarılan kaynakların büyüklüğünü gösteren bir tablo bulacaksınız. Bu tabloda yemleme nedeniyle kasaları boşaltılan kamu bankalarını ayakta tutmak için 28.7 katrilyon liranın nasıl aktarıldığı gösteriliyor. Bu 28.7 katrilyon lira iç borç rakamını büyüten, iç borcu ödenemez hale getiren önemli bir rakamdır. AKP hükümeti, kamu bankalarının tüm tepe yönetimini bir günde değiştirdi. Mutlaka tepe yöneticiler de, kendi altlarındakileri değiştirecek. AKP
<#comment>#comment> AKP hükümeti, kamu bankalarının tüm tepe yönetimini bir günde değiştirdi. Mutlaka tepe yöneticiler de, kendi altlarındakileri değiştirecek. AKP hükümetinin kamu bankalarına atadıkları yöneticilerin tek özellikleri, partinin dar kadrosunun üyesi olmaları.
Büyük bir bankacılık krizi yaşandı. Bu krizin nedeni sadece belli özel banka sahiplerinin kendi bankalarını hortumlaması değil, kamu bankalarının da, iktidar partilerince yıllar boyu yemlik olarak kullanılması idi. Bu bankacılık krizinin büyük faturası hala ödenemedi. İç borç olarak, bu faturayı halk sırtında taşıyor. Bugün döndürülemeyen, faizinden şikayet edilen, faiz yükü nedeniyle devletin elini kolunu bağlayan borcun büyük bölümü banka krizinden kaynaklanıyor.
Banka krizi denince genelde gündeme, kendi bankalarını hortumlayan banka sahipleri geliyor. Kamu bankalarının yemlik haline getirilip, bankaların kaynaklarını yandaşlarının cebine hortumlatan hükümetler ve politikacılar dikkatten kaçıyor. Bu yazının altında kamu bankalarına aktarılan kaynakların büyüklüğünü gösteren bir tablo bulacaksınız. Bu tabloda yemleme nedeniyle kasaları
çıkıyor kayık Açık anlatımıyla, GSYİH bu ülke halkının sabahtan akşama, akşamdan sabaha ne kadar mal ve hizmet ürettiğinin göstergesidir. Toplam üretim (gelir) rakamı yıl içi ortalama nüfusa bölünür ise, kişi başı ortalama üretim (gelir) rakamı bulunur.Üretim ve gelir rakamları enflasyondan etkilendiği için, bu rakamlarla yıllar arasında karşılaştırma yapılamaz. Karşılaştırmalar milli gelir ve kişi başı gelir rakamları enflasyondan arındırılarak yapılır. Rakamlar ya yıllık cari kur üzerinden, dolara çevrilir. Veya 1987 yılı fiyatları esas alınarak her yılın rakamı 1987 yılı sabit fiyatına dönüştürülür. Dolar kuru her zaman enflasyon artışını yansıtmadığından dolar ile karşılaştırmalar, özellikle devalüasyon ve revelüasyon zamanlarında yanıltıcı olur. Bu nedenle yıllık karşılaştırmalarda 1987 yılı sabit fiyatları ile karşılaştırma yapmak sağlıklı, değerlemelere imkan verir.1987 yılı sabit fiyatları ile, son yıllarda milli gelirin ve kişi başı gelirin nasıl geliştiğine bakılırsa, büyük şairin "iniyor kayık, çıkıyor kayık" anlatımına benzer şekilde üretimin ve gelirin bir yıl indiği, öbür yıl çıktığı ama Türkiyenin üretim ve gelir rakamlarının yıllardır aynı çizgide durduğu
<#comment>#comment> 2002 yılında gayri safi yurtiçi hasıla (GSYİH), yüzde 7.8 büyüdü. GSYİH artışı, bir yıl içinde bu ülkede üretilen mal ve hizmetlerin parasal (katma) değerindeki artışı gösterir. GSYİH rakamından, bu ülkeden dış aleme giden net faktör giderleri düşülür ve de net faktör gelirleri eklenir ise, gayri safi milli hasıla (GSMH) rakamı ortaya çıkar.
Açık anlatımıyla, GSYİH bu ülke halkının sabahtan akşama, akşamdan sabaha ne kadar mal ve hizmet ürettiğinin göstergesidir. Toplam üretim (gelir) rakamı yıl içi ortalama nüfusa bölünür ise, kişi başı ortalama üretim (gelir) rakamı bulunur.
Üretim ve gelir rakamları enflasyondan etkilendiği için, bu rakamlarla yıllar arasında karşılaştırma yapılamaz. Karşılaştırmalar milli gelir ve kişi başı gelir rakamları enflasyondan arındırılarak yapılır. Rakamlar ya yıllık cari kur üzerinden, dolara çevrilir. Veya 1987 yılı fiyatları esas alınarak her yılın rakamı 1987 yılı sabit fiyatına dönüştürülür. Dolar kuru her zaman enflasyon artışını yansıtmadığından dolar ile karşılaştırmalar, özellikle devalüasyon ve revelüasyon zamanlarında yanıltıcı olur. Bu nedenle
Başkan "neye devam edecek?" ABDnin istediklerini yapalım. Türkiye topraklarını ABD askerlerine açalım... ABD bize para gönderecek... Kıbrısta Annan planına evet diyelim, bizi ABye alacaklar... İşler çok kötü... Borçlar ödenmeyecek... Konsolide edilecek... Köşeye sıkıştık... Artık bizim için ümit yok... diyerek konuşmaya mı devam edecek...Bu tür "eleştirel çıkışlar" kime ne getiriyor?.. TÜSİAD Başkanını "manşet" yapmaktan TÜSİAD camiasının saygınlığını "yıpratmaktan" başka ne işe yarıyor?On gündür Irak savaşındaki gelişmeler "Hayırda, "hayır" olduğunu gösterdi. ABDnin isteklerine hayır denilmeseydi, Kongre kararına bağlı olduğu için ABDden para gelmeyecekti ama ABD askerleri gelecekti. Limanlara ABD gemileri dolacak, havaalanlarına ABD savaş uçakları inip kalkacak, birçok il, ilçe, ABD askerleri ile dolup taşacaktı. Ölüm makineleri ve ölüm askerleri Türkiyeyi ezerek Iraka geçecek, Türkiye Irak savaşının tüm sorumluluğu altında ezilecekti. Böyle bir "Türkiye" mi istenirdi?... ABD Kongresi onaylar ise gelecek para, bu tabloyu dengeleyebilir mi idi? Böyle bir tabloda "ekonomi" denilen şey kalır mı, böyle bir tabloda iç borç, dış borç "el parası" ile döndürülebilir mi idi?TÜSİAD